Analiz

Kerkük'te yeni bir dönem mi sonun başlangıcı mı?

Kerkük'te yükselen tansiyon, Kuzey Irak'taki iç siyasi dinamiklerin yapısı, merkezi yönetim ile federe bölge(ler) arasındaki ilişkinin mekaniği ve DEAŞ sonrası yaşanan demografik ve siyasi değişim faktörlerinin birleşmesinin sonucu.

Doç. Dr. Serhat Erkmen  | 18.04.2017 - Güncelleme : 18.04.2017
Kerkük'te yeni bir dönem mi sonun başlangıcı mı?

İstanbul

İSTANBUL - SERHAT ERKMEN

Kerkük'te 'bayrak' krizinin bir başlangıç olduğunu, bu gelişmenin daha sonra yaşanacak gelişmelerin işareti olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştik. [1] Sonrasında şehirde yaşananlar, sorunun 'bayrak' kriziyle sınırlı olmadığını gösterdi. Kerkük'ün geleceğine ilişkin tartışmalar uzun süredir devam ediyordu, fakat bugünlerde bu statü bir oldu bittiyle değişiyor. Peki bu nasıl mümkün hale geldi?

Bu değişimi anlayabilmek için üç temel parametreyi incelemek iyi bir yol haritası sunabilir:

1. Kuzey Irak'taki iç siyasi dinamiklerin yapısı

2. Irak'ta merkezi yönetim ile federe bölge(ler) arasındaki ilişkinin mekaniği

3. Kerkük'te DEAŞ sonrası yaşanan özel demografik ve siyasi değişim

- Kuzey Irak'taki iç siyasi dinamiklerin yapısı

İşgalden sonra Iraklı Kürtler, o döneme değin hiç ulaşamadıkları kazanımlar elde ettiler. Bu kazanımları mümkün kılan faktörlerin başında, Ağustos 2002'den itibaren Bush yönetiminin Irak'ı işgal girişimlerine doğrudan en önemli katkıyı yapmaları geliyordu. Her ne kadar 1991'den sonra ABD, Kuzey Irak'ı Saddam Hüseyin'e karşı örgütlenen muhaliflerin ve rejim karşıtı hareketlerin üslenme sahasına dönüştürmüş olsa da 1996'dan sonra bu süreç zayıflamıştı. Üstelik 1994-1996 yılları arasında KDP ve KYB arasında yaşanan iç savaş, hem Irak'taki Kürt hareketlerini bölmüş hem de 1996'dan sonra ABD, Saddam yönetimine kuzeyden yapılan baskıyı hafifletmek zorunda kalmıştı.

Hatta 2000'lerin başında Bağdat'ın kuzeye yeniden dönebileceği senaryoları konuşuluyordu. Bu durum ABD'nin Irak'a saldırısı kesinleşinceye kadar devam etti. 2002'nin ortalarında ABD'nin Irak saldırısı kesinleşince KDP ve KYB ABD'yle tekrar yoğun bir işbirliğine girişti. Bu işbirliği modeli sadece ABD'yle Iraklı Kürtler arasında değil aynı zamanda Kürtler arasındaki işbirliğini de kapsıyordu. Dolayısıyla işgalle birlikte Iraklı Kürtlerin kazanım sağlamasının iki temel anahtarı vardı: ABD'yle sıkı bir ittifak ve iki büyük parti arasında anlaşma.

Bu iki faktör sayesinde Irak işgal edildikten sonra başta Kerkük olmak üzere Kürtler kendileri için stratejik gördükleri coğrafi alanlar ile siyasi meselelerde ilerleme kaydedebildiler. Elbette bu iki faktöre KDP ile KYB'nin Iraklı Şii Araplarla yakın ilişki kurma çabası da eklenebilir. Bu yakın ilişkiler 2005'e kadar devam etti ancak sonraki süreçte, nedenleri aşağıda ele alınacak merkeziyetçilik sorunu yüzünden hep gelgitler yaşandı.

Bölgesel güç mücadelesi, ABD'nin Irak politikası ve Irak'taki diğer gruplarla ilişkiler bağlamında değerlendirildiğinde Kürt partilerin birbirleriyle girdikleri ilişki modeli Irak'taki kazanımlarının en kilit noktasına dönüştü. Bu nedenle Kerkük meselesi de mutlaka bu parametre çerçevesinde incelenmelidir.

Hatırlanacağı gibi peşmerge güçleri, henüz Saddam Hüseyin rejimi devrilmeden Kerkük'e girdi. Şehirdeki tapu kayıtları imha edildi. Ardından yoğun bir göçle demografik yapı değiştirildi. 2000'lerin ortalarında Irak'ta Kerkük, birkaç kez ön plana çıktı. Şehrin kaderinin diğer tartışmalı bölgeler gibi 2007 yılı sonuna kadar çözülmesini öngören anayasa maddesinin yazımından, oluşan fiili durumun idamesine ve DEAŞ'ın işgaline kadar Kerkük'te Kürt partileri genelde ve en azından kamuoyuna karşı açıktan birlikte tavır aldılar. KDP-KYB ortaklığının Kuzey Irak'taki siyasi ve idari yapı üzerinde tam hakimiyetinin bulunduğu 2003-2012 arasındaki dönemde Kürtlerin genelde Kerkük konusunda ortak bir tavır sergilediği görüldü. Bu dönemde KDP ve KYB, Türkiye'yi, Sünni ve Şii Arapları ve İran'ı karşısına alan bir siyaset izledi. Ancak Kerkük'teki iddialarından vazgeçmedi.

Stratejik İttifak'ın fiilen sona ermesinden sonra ise Kerkük meselesi geri plana düştü. Çünkü iki aktör birbirleriyle mücadele etmeye odaklandılar. Kerkük, Kuzey Irak'ta iç siyasi gelişmelerdeki çekişmenin daha açık bir parçası haline geldi. Stratejik İttifak'ın sona ermesinden sonra Kerkük KYB için ele geçirilmesi gereken bir silaha, KDP içinse söylemsel bir koz olmakla birlikte denge değiştirebilecek bir potansiyel tehdide dönüştü. Şöyle ki; ülkemizde sanılanın ve dile getirilenin aksine Mesut Barzani'nin ve KDP'nin Kerkük'teki etkisi KYB'yle kıyaslanamayacak kadar zayıf. Bu zayıflık sadece siyasal destek bağlamıyla sınırlı değil. Kerkük'teki idari makamlar ve güvenlik dairelerinde KYB'nin açık ara üstünlüğü var. Bu üstünlüğün farklı olduğu tek yer Kerkük Vilayet Meclisi'dir. Bu kurumda KDP'li üye sayısı KYB'liden fazladır. Bu nedenle Vilayet Meclisi'nde KYB'nin stratejik bir karar çıkarabilmesi için KDP'nin desteği şarttı.

Kerkük meselesi Iraklı Kürtler arasındaki iç siyasette iki olguyla beraber anılmaktadır: Bağımsızlık ve bölgesel güç dengesi. Kerkük olmadan Iraklı Kürtler bağımsızlığa ulaşamayacaklarını ya da ulaşmalarının doğru olmadığını düşünmektedirler. Bunun maddi ve sembolik olmak üzere iki nedeni var: Maddi neden, IKBY'de beklenen ve hatta ilan edilenden az çıkan petrol rezervlerinin Kerkük'süz bir bağımsızlığı mümkün kılmamasıdır. İkinci neden ise Kerkük'ün on yıllardır Irak'taki milliyetçi Kürt hareketinin en önemli siyasal sembolü konumunda olmasıdır. Bu nedenle Kerküksüz bir bağımsız devletin siyasal hedefler açısından da zayıf kaldığı görülecektir. Bu bağlamda gerek iç politik atmosfer gerekse Mesut Barzani'nin liderliğini yaptığı bağımsızlık söylemi açısından Kerkük son derece önemli.

Terazinin diğer yanında ise bölgesel güç dengesi bulunmaktadır. Kerkük, KYB'nin KDP'ye karşı varlığını koruyabilmesi hatta güçlenebilmesi için elindeki tek kozdur. Duhok'ta etkinliği bulunmayan, Erbil ve Süleymaniye'de kendi tabanını Gorran Hareketi'yle paylaşan KYB'nin IKBY içinde tek dayanağı Kerkük kalmıştır. Bu nedenle aslında KDP'nin gücünü dengelemek için KYB Kerkük konusunda bastırmaktadır. Bugüne kadarki tüm seçim sonuçları Kerkük'ün dahil olduğu bir IKBY'de ister Irak'ın içinde kalsın ister bağımsız olsun sayısal üstünlüğün KDP'den KYB'ye geçeceğini göstermektedir. Bu nedenle Kerkük, aslında KDP'nin iç politikadaki bağımsızlık söylemine karşı KYB'nin stratejik kozudur. Bu bağlamda bakıldığında bağımsızlık ve Kerkük süreçlerinin neden hep paralel olarak yükseldiği de anlaşılabilir.

Merkezi yönetim ile federe bölge(ler) arasındaki ilişkinin mekaniği

Kerkük ve bağımsızlık sorununu sadece Irak'ta Kürtler ile merkezi hükümet arasındaki bir sorun olarak algılamak da doğru değil. ABD'nin işgaliyle birlikte başlayan süreçte Irak'ta birçok merkezkaç güç tetiklenmiştir. Ancak yerel siyasi dinamikler nedeniyle bu merkezkaç güçler seslerini zorlukla yükseltebilmektedir. 2005'ten beri kademeli olarak Sünni Araplar ve Şii Araplar arasında da merkezi yönetimin yetkilerinin kısıtlanmasını içeren talepler dile getirilmektedir. Hatta bunun da ötesinde yeni federe bölgelerin kurulması talebi hem Musul hem Basra bağlamında dile getirilmiştir. Fakat bu talepler Musul'daki güvenlik sorunları ile Şiiler arasındaki güç dengeleri nedeniyle ertelenmiştir.

Bununla birlikte, Nuri Maliki döneminde doruğa çıkan merkeziyetçi uygulamaların DEAŞ'tan sonra ciddi bir gerileme içine girdiği görülmektedir. Irak hükümeti, Musul'u ve diğer kentleri DEAŞ'tan temizlerken güçlenmemiş tersine zayıflamıştır. Siyasetin milisleştiği Irak'ta ülkeyi merkezi yönetimin güçlü olduğu bir biçimde ayakta tutmak gittikçe imkansız hale gelmektedir. İşte bu eğilimi gören Iraklı Kürtler merkezi hükümetin zayıflamasından yararlanarak Kerkük konusunda fiili durum yaratabilmişlerdir.

Bu bağlamda Kerkük'ün, Irak'ta merkezi hükümetin giderek güç kaybetmesinin sonucu olarak gündeme geldiği söylenebilir. Ancak Kerkük'ün son örnek olacağını düşünmek çok doğru olmaz. Muhtemelen 2018'da yapılabilecek (2017'de yapılması gerekiyor ancak bu pek mümkün görünmüyor) yerel seçimlerden sonra Irak'ta daha fazla vilayetin federe bölgelere dönüşmesi ihtimali güçlü. Bu nedenle, merkezle zayıf ilişkilere sahip olmak isteyen Sünni ve Şii Araplar arasında da Kerkük meselesindeki gelişmelere sıcak bakma eğilimi görüldüğü söylenebilir.

Kerkük'te DEAŞ sonrası demografik ve siyasi değişim

Her ne kadar Kerkük'te işgalden sonra yaşanan demografik değişim nedeniyle Kürtlerin sayısı hızla artsa da genel nüfus dengesinde Kürt olanlar ile olmayanların sayısı birbirine yaklaşmıştı. Kerkük'te vilayet bazında ele alınınca Kürtler çoğunlukta olsalar da ezici bir sayısal üstünlüğe sahip değildi. Türkmenler ve Araplar beraber hareket edebildiğinde Kürt partileri en azından sandıkta dengeleyebiliyorlardı. Bunun en açık örneği de 2010 parlamento seçimiydi. Ancak DEAŞ sonrası Kerkük'te sadece demografik yapı değil aynı zamanda siyasi dengeler de kökten değişti. Bugün Kerkük genelinde en büyük Arap nüfusu barındıran bölge olan Havice halen DEAŞ'ın kontrolünde bulunuyor. Şehir merkezinde Arapların yaşadığı yerler ise genellikle baskı altında. Arapların çoğu ya siyaseten etkisizleştirilmiş ya da DEAŞ'la özdeşleşmemek için olan bitene itiraz edemiyor.

Türkmenler genelde siyasi sorunlar konusunda bölünmüş olsalar da Kerkük'ün statüsü konusunda ortak fikirlere sahipler. Ancak, sayı olarak da siyasi güç olarak da Kerkük'te sonuçları tek başına değiştirebilecek güce sahip değiller. Ayrıca Türkmenler üzerindeki baskı kademeli olarak artıyor. Türkmeneli Partisi'nin Kerkük'teki binasına yapılan saldırı bunun en açık kanıtı. Kerkük'te Haşdi Şabi güçleniyor olsa da bu güçlenmenin etkisi şimdilik sınırlı. Üstelik halen bir parçası DEAŞ'ın kontrolünde olan Kerkük'te mevcut haliyle statü değişikliğine gidilmesi aslında önemli bir talebin dışa vurumunu gösteriyor. KDP ve KYB Kerkük'ün tamamını değil doğal kaynak, savunulabilir coğrafi sınır ve mevcut demografik yapısıyla IKBY'ye katmak istiyor. Bu seçenek, DEAŞ Kerkük'ten çıkarıldıktan sonra pek de mümkün olmayabilir. Yani, Kerkük'ün tamamının IKBY'ye bağlanması ya da bölünerek bağlanması gündeme gelebilir ki, bu pek çok açıdan IKBY açısından sorun yaratabilir.

Özetle; Kerkük'ün bugün IKBY'ye bağlanmasına ve sonrasında da IKBY'nin muhtemel bağımsızlığına doğru evrilen süreç üç faktörün özgün bir kesişimiyle ortaya çıktı. KDP-KYB'nin yeniden IKBY'yi birlikte yönetmek için anlaştığı; Irak merkezi hükümetinin işgalden bu yana en zayıf dönemini yaşadığı ve Kerkük'te Kürtleri dengeleyebilecek siyasi, askeri ya da demografik atmosferin bulunmadığı özgün bir kesişim bu. Bu nedenle, Kerkük'te bir sonraki adımda şehirde büyük gerginlik yaşanması, hatta Irak'ın gelecekte yaşayabileceği büyük krizin ya da parçalanmanın Kerkük'ten başlaması olasılığı gittikçe yükselmektedir.

[1] http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/kerkukteki-bayrak-gerilimi-buyuk-krizin-isareti/782180

[Doç. Dr. Serhat Erkmen, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Masası Başkanı]

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.