Dolar
32.34
Euro
35.07
Altın
2,153.92
ETH/USDT
3,230.90
BTC/USDT
63,136.00
BIST 100
8,873.84
Analiz

Londra'daki bankalar Avrupa birimlerini İngiltere'den çıkarmaya hazırlanıyor

İngiltere, AB'den ayrılma sürecini resmen başlatmaya hazırlanırken, uluslararası bankalar Londra'daki merkezlerinde çalışan binlerce insanı ülke dışına taşımaya hazırlanıyor.

24.02.2017 - Güncelleme : 24.02.2017
Londra'daki bankalar Avrupa birimlerini İngiltere'den çıkarmaya hazırlanıyor

LONDRA - GÖKHAN KURTARAN

İngiltere gelecek ay Avrupa Birliğinden (AB) ayrılma sürecini (Brexit) resmen başlatmaya hazırlanırken, uluslararası bankalar Londra’daki merkezlerinde çalışan binlerce insanı İngiltere dışına taşımaya hazırlanıyor.

İngiltere’nin geçen yılın haziran ayında yapılan AB referandumunda beklenmedik bir şekilde Birlikten ayrılma kararı vermesinin ardından “acil durum planlarını” aylarca yönetim kurullarında değerlendiren uluslararası bankalar, özellikle bu yılın başından itibaren önümüzdeki iki yıl içerisinde bankaların Avrupa birimlerini alternatif finans merkezlerine taşımak için harekete geçmeye başladı.

Uluslararası finans kuruluşları gelecek ay İngiliz hükümetinin 50.maddeyi yürürlüğe sokarak AB’den resmen çıkış sürecini başlatmasıyla birlikte müzakerelerin neticesinde hizmetlerinin Avrupa piyasalarına erişiminin kesilmesinden endişe ediyor.

İngiltere’nin AB üyesi 27 ülke ile yapacağı zorlu müzakereler sonucunda gelecek iki yıl içerisinde özellikle mal ve hizmetlerin Avrupa piyasalarına erişiminin kesilmesi, yüksek tariflerle karşılaşılması riski uzun yıllardır Avrupa operasyonlarını Londra’dan yürüten uluslararası finans kuruluşları tarafından temel risk olarak görülüyor.

Uluslararası bankaların üst düzey yöneticilerinden bazıları Avrupa operasyonlarında çalışan binlerce insanın Londra’dan, Paris, Frankfurt, Dublin ve Madrid gibi alternatif finans merkezlerine taşınabileceğini söylerken, bazı yöneticiler ise şimdilik yönetim kurullarının nihai kararlarını henüz vermediğini belirtmekle yetiniyor.

Örneğin, geçen ay Davos’taki Dünya Ekonomi Forumunda (WEF) konuşan İngiltere’nin en büyük bankası HSBC’nin Üst Yöneticisi Stuart Gulliver, önümüzdeki iki yıl içerisinde Londra’daki operasyonlarının bir kısmını ve yaklaşık bin çalışanı Fransa’nın başkenti Paris’e taşımayı planladıklarını söyledi.

İsviçre merkezli UBS’in Başkanı Axel Weber ise yine geçen ay bankanın Londra’daki toplam 5 bin çalışandan yaklaşık bininin Brexit sürecinden etkilenebileceğini, bu çalışanların Avrupa’da başka bir yere kaydırılabileceğine işaret etmişti. Bloomberg’in konuya yakın kaynaklara dayandırdığı bir haberinde ise UBS’in özellikle yatırım bankacılığı kolunu İspanya’nın başkenti Madrid’e kaydırmayı planladığı öne sürülmüştü.

Almanya’nın Handelsblatt gazetesi ise yakın zamanda ABD merkezli Goldman Sachs’ın da Londra’daki merkezinden çalışanların sayısını yarı yarıya azaltarak yaklaşık bin çalışanını Frakfurt’a kaydırabileceğini belirtmişti. Bankadan yapılan açıklamada henüz kesin bir kararın alınmadığı belirtilse de bankalar için genel eğilimin Avrupa operasyonlarının alternatif finans merkezlerine taşınması yönünde olduğu görülmüştü.

Son olarak İngiliz basınında ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley’in de Londra’daki 2 bin çalışanını Dublin ve Frankfurt’a taşıyabileceği öne sürülmüş, banka ise iddiaları reddetmişti.

Başka merkezlere taşınma planları

JP Morgan Chase’ın Üst Yöneticisi Jamie Dimon, yakın zamanda bankanın İngiltere’deki 16 bin çalışanından yaklaşık 4 bininin Avrupa’da başka bir merkeze taşınabileceğine işaret etmişti.

İngiltere için özellikle Londra’daki finans merkezi City of London’da yerleşik uluslararası finans kuruluşlarının müzakerelerin sonucunda Avrupa’daki müşterilerine aynı koşullarla hizmet verebilmeye devam etmesi son derece önemli. Hem İngiltere Başbakanı Theresa May hem de İngiltere’nin Maliye Bakanı Philip Hammond sıklıkla iş dünyasına müzakere sürecinde İngiltere’ye güvenmeleri telkininde bulunuyor.

Öte yandan İngiltere’de yerleşik uluslararası finans devleri özellikle Paris, Frankfurt, Dublin, Lüksemburg gibi önemli finans merkezlerinin yakın markajında. Geçen yıl haziran ayında referandum sonucunun açıklanmasından sadece bir gün sonra bazı finans merkezi yetkililerinin özel uçaklarla Londra’daki finans merkezi Canary Wharf’e gelip bir dizi şirketi davet ettiği biliniyor.

Örneğin İrlanda’nın Dış Yatırım Ajansının referandumun hemen ardından binlerce yatırımcıya “yardımcı olmak” için e-posta gönderdiği, Frankfurt’taki finans merkezinin ise yatırımlarını İngiltere dışına çıkarmak isteyen müşteriler için özel bir telefon hattı oluşturduğu biliniyor. Frankfurt Finans Merkezi (Frankfurt Main Finance), internet sitesinde Boston Consulting Group (BCG) tarafından hazırlanan bir araştırmanın sonuçlarını yayımlayarak, “İngiltere’den çıkacak finans kuruluşları için en iyi alternatifin Frankfurt” olduğunu söylüyor. Açıklamada, “Frankfurt yeni bir eve ihtiyaç duyan kuruluşlar için hazır” ifadesine yer veriliyor.

Dahası Fransa’nın finans merkezi başkent Paris’te, İngiltere’den çıkış yapacak bankaları çekmek için yedi gökdelenin inşası için hazırlıklara başlandığı belirtiliyor. Paris’in batısında yer alan finans merkezindeki gökdelenlerin (toplam alanın yaklaşık 50 futbol sahası büyüklüğünde) projelerinin 2021 yılına kadar tamamlanması bekleniyor.

İngiltere'yi zorlu bir süreç bekliyor

Özellikle Fransa ve Almanya’nın Londra’daki finans devlerini kendi ülkelerine çekme konusundaki yoğun çabaları düşünüldüğünde İngiltere’yi mart ayından itibaren iki senelik oldukça zorlu bir müzakere sürecinin beklendiğini söylemek mümkün.

Üstelik Fransa’nın eski Ekonomi Bakanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Emmanuel Macron da bu hafta İngiltere Başbakanı Theresa May ile görüşmesi sonrasında müzakere sürecine ilişkin tutumunu belli etmekten kaçınmadı.

Macron, “İngiltere’deki bazı akademisyenlerin, araştırmacıların Brexit nedeniyle Fransa’ya gelip çalışmayı değerlendirmelerini görmekten çok mutluyum. Bu tür insanları çekmek programımın bir parçası olacak. Bankaları, yetenekleri, araştırmacıları, akademisyenleri istiyorum.” ifadelerini kullandı.

AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ise salı günü yaptığı konuşmada, "İngilizler bunu bilmeli, bunu zaten biliyorlar da indirim veya sıfır maliyet olmayacak. İngilizler, oluşturulmasında yer aldıkları taahhütlere saygı göstermeli. Dolayısıyla fatura çok ağır olacak." diye konuştu.

İngiltere'nin Brexit sürecini resmen başlatacak olan Lizbon Anlaşmasının 50. maddesini işletmeden müzakerelere başlamayacakları kararını hatırlatan Juncker, ancak bazı üye ülkeleri Londra ile resmi olmayan müzakerelere başlamış görmekle "hayal kırıklığına" uğradığını, bunun alınan karara karşı olduğunu sözlerine ekledi.

İngiltere’de halihazırda finans sektörü ülke ekonomisinin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor. Ülkede 2.2 milyon finans sektörü çalışanının yaklaşık 700 bini ise Londra’da bulunuyor. Avam Kamarasının verilerine göre 2014 yılı itibarıyla İngiltere’nin finans ve sigortacılık hizmetlerinin ülke ekonomisine yıllık katkısı yaklaşık 126,9 milyar sterlin seviyesinde. İngiliz hükümeti 2013-2014 döneminde ülkedeki bankalardan ortalama 21,4 milyar sterlin seviyesinde vergi geliri elde etti.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın