Analiz

Ukrayna krizinde çözümsüzlük

Almanya, Fransa, Rusya ve Ukrayna'nın oturduğu masada, Donbas'taki kriz çözümsüzlüğe gidiyor.

27.04.2017 - Güncelleme : 27.04.2017
Ukrayna krizinde çözümsüzlük

KİEV - Ali Cura

Ukrayna krizinin çözümüne yönelik Almanya, Fransa, Rusya ve Ukrayna liderlerinin Normandiya Formatında başlattığı müzakereler, geçen süre içerisinde krizi sonlandırmak yerine çözümsüzlüğe yaklaştırıyor.

Müzakerelerin önemli aktörlerinden Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın görev süresinin sona yaklaşması nedeniyle, bir süre önce liderlerin yaptığı telefon görüşmesi Ukrayna krizinde çözümün bir kez daha ötelendiğinin işareti oldu.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko, görüşmede Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında Normandiya Formatında görüşmelere devam edilmesine yönelik “umutlarını” dile getirmekten öte somut bir karara varamadılar.

En sonuncusu ekim ayında yapılan Normandiya Dörtlüsü Liderler Zirvesi aslında problemin ne kadar derin olduğunu ortaya koymuştu. Berlin’de 5 saat süren zirvede üzerinde mutabakata varılan tek husus “Minsk Anlaşması’nın uygulanmasında yol haritasının belirlenmesi” oldu.

Aslında Normandiya Formatındaki görüşmelerin temelini oluşturan Minsk Anlaşması’nın kendi içerisindeki belirsizliği Ukrayna krizini “çözümsüzlük çözümdür” noktasına taşıyor.

Poroşenko, İngiliz Sky News kanalına verdiği röportajda, her ne kadar Donbas’taki durumun ‘dondurulmuş çatışma’ olmadığını söylese de bugüne kadar çözümde ilerleme sağlanamaması bu iddiaya ters düşüyor.

Ukrayna’nın doğusunda çatışmaları durdurmak amacıyla 2014’ün eylül ayında imzalanan Minsk Anlaşması o dönem işe yarar gibi gözükmüştü. Ancak çatışmaların devam etmesi 11-12 Şubat 2015’te Alman, Fransız, Rus ve Ukrayna liderlerini yeniden bir araya getirmiş, müzakerelerde alınan kararlar Minsk-2 protokolü olarak imzalanmıştı.

Protokole göre, Ukrayna hükümet yanlısı güçler ile Rusya yanlısı ayrılıkçılar arasında ateşkes sağlanıyordu. Ağır silahların cephe gerisinde belirlenen mesafelere çekilmesi, yabancı askerlerin ülkeyi terk etmesi, Ukrayna-Rusya sınırının Kiev yönetiminin kontrolüne geçmesi, esirlerin salıverilmesi kararda yer alan maddelerdi.

Ukrayna yönetiminin kontrolü dışındaki Donbas bölgesinde seçimlerin düzenlenmesi, geçici öz yönetim kanununun çıkarılması ve adem-i merkeziyetçiliği esas alan anayasa değişikliği protokolde önemli bir ev ödevi olarak Kiev yönetiminin önüne konuldu.

Minsk Anlaşmasındaki belirsizlikler

Protokoldeki maddelere taraflar kısmen uydu. Ancak, anlaşmadaki bazı belirsizlikler uzun sürecek olan müzakerelerin önünü açmıştı. Anlaşmanın hayata geçirilmesinde izlenecek yol haritası, metotlar ve maddelerin hangi sıralamaya göre uygulanacağı konuları kriz içinde kriz doğurdu.

Hem Ukrayna hem de Rus tarafının kendi tezlerindeki ısrarı zaten Minsk Anlaşması’ndaki bu eksikliği de ortaya çıkarıyor.

Ukrayna tarafı esirlerin serbest bırakılmasını talep ederken, Rusya ise Kiev yönetiminin protokolde yer alan yönetim tarzı ile ilgili gerekli anayasal değişikliklerin yapılmasını talep ediyor. Kiev ise bölgede güvenliğin sağlanmasını, yani ayrılıkçıların silah bırakmasını istiyor. Bu ve buna benzer, hangi tarafın ne zaman hangi maddeyi uygulayacağı belirsiz olan bir anlaşma üzerinde liderler dörtlü formatta bugüne kadar gerek yüz yüze, gerek telefonda defalarca görüştü. Her görüşmede anlaşmaya uyulması gerektiği vurgulandı.

Minsk Anlaşması’nın hayata geçirilmesi için kurulan, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) da içinde yer aldığı üçlü temas grubu toplantıları belirli aralıklarla ateşkes kararları ve bölgede anlaşmanın uygulanmasına yönelik kararlar aldı. Ancak bütün bu çabalar adeta havanda su dövülmesinden başka bir işe yaramadı.

Bölgede tarafların ortak kararı ile defalarca ateşkes ilanı tekrarlandı. Ateşkesin uygulamaya girmesinden itibaren bi kaç saatlik sessizliğin ardından silah sesleri yeniden duyulmaya başladı.

Ukrayna, Rusya’nın anlaşma gereği üzerine düşen görevleri yerine getirmediğini savunurken, Rusya da Ukrayna güçlerinin bölgede silahlarını susturmadığını öne sürdü. Ukrayna yönetimi, ateşkes ihlallerini önce ayrılıkçıların başlattığını ve kendisini savunmak için karşılık verdiğini belirtirken, ayrılıkçılar da bunun tersini savundu. Karşılıklı suçlamalar devam ederken bölgede kan kaybı devam etti.

Çatışmaların başlamasından bu yana Birleşmiş Milletler verilerine göre sivillerden, Ukrayna ordusundan ve ayrılıkçılardan yaklaşık 10 bin kişi bölgede hayatını kaybetti, 23 bin kişi yaralandı ve milyonlarca insan çatışmalardan zarar gördü ve görmeye devam ediyor.

Müzakere masasının genişlemesi

Normandiya Formatında bugün dört ülkenin diplomatları, askeri yetkilileri ve uzmanları yol haritası üzerinde çalışıyor. Ancak çatışmaların başlamasından bu yana çözüme yönelik çok fazla mesafe alınamaması, Normandiya Dörtlüsünün yapısına eleştiri getiriyor.

Krizin çözümü için bölgede bulunan ülkelerin de yer aldığı daha geniş katılımlı bir zeminin oluşturulması gerektiği belirtiliyor.

Ukrayna’nın komşusu ve krizin çözümü için düzenlenen toplantıların ev sahipliğini yapan Belarus’un bu yönde iradesi geçen yıl ortaya çıkmıştı. Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, “Biz orada barışın sağlanması için her türlü rolü üstlenmeye hazırız.” diyerek Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk önerisinde bulunmuştu.

Bu öneri, hem krizin bölgede yarattığı rahatsızlığı hem de çözüm için çok katılımlı bir oluşum talebini somutlaştırmış oldu. Hatta Lukaşenko, bir adım daha atarak iki ülkenin anlaşması halinde yerel seçimleri organize etmeye yardımcı olabilecekleri, 400 kilometrelik Ukrayna-Rusya sınırında düzeni sağlayabilecekleri önerisini bile getirdi.

Batı ile Rusya arasında yol ayrımındaki Ukrayna'nın en büyük destekçilerinden ABD'nin krizin çözümünde masada olmaması dikkat çekiyor.

Krizin çözümünde başka aktörlerin de devreye girmesi gerektiğini yine yüksek sesle dillendiren politikacı Lukoşenko oldu. Lukaşenko, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Michael Carpenter ile görüşmesinde Ukrayna krizi için çözüm arayışına ABD’nin katılması gerektiğine inandığını söyleyerek, bunu Minsk’teki Normandiya Dörtlüsü Zirvesinde dile getirdiğini ve zamanın kendisini haklı çıkardığını ifade etmişti.

Tarafların masada ABD'nin de görüşmelere katılması fikrini ele aldığı geçen yıl ortaya çıktı. Fransa hükümeti sözcüsü Stephane Le Foll, Normandiya formatında yapılacak yeni zirveye ABD'den bir yetkilinin de katılacağını söylese de bu yönde bir gelişme olmadı.

Kiev yönetiminin Rusya yanlısı ayrılıkçıların kontrolündeki bölge ile ticareti durdurması, bölgeye giden elektrik hattını ödeme yapılmaması nedeniyle kesmesi, ayrılıkçı silahlı grupların belli noktalarda Ukrayna birliklerine saldırılarını artırması, Rusya'nın ayrılıkçıların pasaportunu tanıma kararı alması gibi her geçen gün krizi daha çok tırmandırıcı adımlar artık çözüm için 'format'ın değişmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Çözüm masasında oturanların sayısının artmasıyla, sadece bölgeyi değil, dünyayı etkileyen Ukrayna krizinde tıkanan yolun bir nebze de olsa açılacağı düşünülüyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın