Politika

AB Bakanı Çelik: Türkiye satın alınabilir bir ülke değil

Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda editör ve muhabirlerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Çelik, "Türkiye satın alınabilir bir ülke değil." dedi.

Sultan Çoğalan  | 31.08.2016 - Güncelleme : 31.08.2016
AB Bakanı Çelik: Türkiye satın alınabilir bir ülke değil Fotoğraf AA: Murat Kaynak

Ankara

ANKARA

Anadolu Ajansı (AAEditör Masası'na konuk olan Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Çelik, konuşmasına öncelikle bir hakkı teslim ederek başlamak istediğini belirterek yaptığı yayınlardan dolayı AA'yı tebrik etti.

Konumu gereği dünyada neler olup bittiğiyle yakından ilgilendiğini, aslında uluslararası siyasetin de büyük oranda artık enformasyon üzerinden yürütüldüğü bir dönemde olunduğunu söyleyen Çelik, AA'yı üç sebepten dolayı kutladığını kaydetti.

Çelik, günümüzde enformasyonun sayısının arttığını ancak hakikati iletme kapasitesinin zayıfladığını vurgulayarak bu bakımdan AA'nın özellikle bölgedeki gelişmelerle ilgili fazla sayıda enformasyonun arasından hakikatin bulunabilmesi açısından yol gösterici bir yayın yaptığını belirtti.

"Ben AA için, hakikatın enformasyonunu yapıyor diyorum." ifadesini kullanan Çelik, enformasyonun aslında küreselleşmeyle sivil bir alan haline geldiğine dikkati çekti.

Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Enformasyon maalesef bizim bölgemizdeki olaylar söz konusu olduğu zaman devletlerin tekelinde, bir devletler enformasyonu var. Mesela adı bağımsızlıkla ilgili bir gazete, Independent gazetesi. Bakıyorsunuz, Esed'in yaptığı bir katliamı Türk ordusu yapmış gibi gösteriyor, sonra özür dilemek zorunda kalıyor ama bakıyorsunuz ki bu bazı siyasetlere uygun bir yönlendirme şeklinde. Bu bakımdan devletlerin enformasyonuna karşı, halkların enformasyonunu yapma bakımından da AA'yı kutluyorum. Bu ikinci husus. Üçüncüsü şu; darbe girişimi döneminde bütün dünyayı çok etkili bir şekilde bilgilendirdiniz. En son dün veya önceki gün bir derleme gördüm. Yine bu konuyu unutturmamak, bu konunun hafızasını taze tutmak bakımından da bizim AB yetkililerine bunu anlatmamız bakımından çok iyi bir zemin oluşturuyor. Bu üç açıdan tebrik ediyorum sizleri." diye konuştu.

"ABD'nin, PYD/PKK'nın Fırat'ın doğusuna çekileceği yönündeki sözü"

"Münbiç operasyonunun ardından ABD yönetiminin, PYD/PKK'nın Fırat'ın doğusuna çekileceği yönündeki sözüne rağmen örgüt, bölgedeki varlığını sürdürüyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Çelik, bu mevzunun, uzun zamandır terörle mücadele konusunda yürütülen tartışmanın aslında merkezini oluşturduğunu dile getirdi.

Bakan Çelik, Türkiye'nin, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasını, çeşitli etnik grupların ve mezhep gruplarının bir gün Suriye'nin geleceğine ortak karar vermelerini istediğini ifade ederek şunları kaydetti:

"Olayın başından beri şöyle oldu; biz 'orada bir tampon bölge kurulsun' dediğimizde buna sıcak yaklaşılmadı. Eğer tampon bölge kurulsaydı bugün ne bu katliamlar olacaktı, ne göç krizi olacaktı, bizim ve Avrupa'nın karşı karşıya olduğumuz, ne Akdeniz'in sularında bu kadar insan ölecekti, ne de bugün ortaya çıkan bütün bu tartışmaları yapıyor olacaktık. Yani ortaya bu kadar maliyet çıkmamış olacaktı. Ve o günlerde hatırlayalım Esed rejimi, muhalifler orayı ele geçirmesin diye aslında bilinçli olarak PYD'yi oraya yerleştirdi. PYD'nin orada alan kazanması aslında Esed rejiminin bir kanton faaliyetini yürütmesi bakımından da hatta ordunun birtakım silahlarını PYD'ye devrettiler o zaman. Ve fiilen Esed rejiminin verdiği bir motivasyonla açtığı alanla PYD orada alan kazandı."

Çelik, bu konudan bahsedildiğinde "Türk hükümetinin, Kürtlere karşı olduğu" yönünde iddiaların ortaya atıldığını belirterek şöyle devam etti:

"Burada şuna dikkat çekmek gerekir; bundan bahsettiğimiz zaman şunu söylüyorlar; 'hükümet Kürtlere karşı'... Şimdi bunu Batı medyası kullanıyor, Türkiye'nin içinde varlıklar kullanıyor ve bakıyorum bazı devlet başkanları da bu dili kullanıyor. Hükümetin Kürtlere karşı olması diye bir şey söz konusu değil. Kürtler, Suriye Kürtleri de kardeşlerimizdir. Kimsenin aklında yokken, HDP ve diğerleri rüyasında göremezken, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan daha Başbakanlığı döneminde Esed ile ilk görüşmeleri yaptığı zaman ve kapalı kapılar ardında, yani politika yapmak için değil, bunu dışarıya duyurmak için değil, Esed'e diyordu ki; 'Serbest siyasi seçimlere izin ver. Siyasi tutukluları serbest bırak. Biraz kamu yönetimi reformu yap ve sende herkesin bir statüsü var fakat bir tek Kürtlerin yok. Bunlara bir statü ver'. Tabii Türkmenlerle ilgili konu her zaman konuşuluyordu. Nitekim oradaki Arap kardeşlerimizle ilgili de çeşitli konular konuşuluyordu. Hamas'ın seçimleri kazanmasından sonra Arap devrimlerinin geldiğini biz gördük. Bölgede büyük bir değişim dalgasının olacağını gördük. Cumhurbaşkanımız bölgedeki rejimleri bu değişim dalgasına hazırlanmaları bakımından reforma teşvik etmeye çalıştı."

DAEŞ meselesi patlak verince PYD'nin "DAEŞ ile mücadele ediyorum" diye Batılıları yanına çekmeye, birtakım güçlerin oradaki hesapları doğrultusunda, kendisini dünyadaki laik güçlerin temsilci gibi gösterip alan kazanmaya çalıştığını belirten Çelik, "PYD, Esed rejimiyle iş tutuyor, ABD'nin korumasını zaman zaman alıyor, Fırat'ın doğusunda da Rusya ile işbirlikleri oluyor. Bizim söylediğimiz şudur açık ve net. PYD bir terör örgütü olduğu için biz karşıyız PYD'ye. Fakat biz bunu söylediğimiz zaman şöyle söyleniyor. Biz orada Kürtlerin kazanımlarına karşıyız. Biz tabii ki bölgede daha fazla etnik temelde ve mezhep temelinde devletin ortaya çıkmasının bölge halklarının faydasına olmayacağını düşünüyoruz. Bölgede demokrasi ve ekonomik entegrasyon artmalıdır diyoruz." dedi.

"PYD'nin oradaki hareketliliği Kürtlerin kazanımlarına dönük bir hareketlilik değildir"

Çelik, "PYD'nin fiili bir yönetim kurmasına karşı olmamızın, Kürtlere karşıtlık gibi sunulması asla doğru bir şey değildir." diye konuştu. 

PYD ilk olarak Afrin-Haseki taraflarında hareketlenmeye başladığında, Kuzey Irak'taki Kürt haber ajanslarından, diğer Kürt siyasetçilerin seslerini duyurmaya çalıştığına, PYD'nin kendilerini dışladığını dile getirdiğine işaret eden Çelik, "Kobani olayları zamanında yine Anadolu Ajansımız bizi bilgilendirdi. Diğer Kürt gruplar, 'Biz Kobani'yi kurtarmak üzere yardım etmeye gitmek istiyoruz ama PYD bizi oraya sokmuyor diyorlardı.' Orada şu vardı. Eğer PYD'nin olmayacaksa Kobani düşsün." ifadesini kullandı. 

Çelik, Kobani'deki katliamı Türkiye'nin engellediğini vurgulayarak, " PYD'nin oradaki (Suriye'nin kuzeyi) hareketliliği Kürtlerin kazanımlarına dönük bir hareketlilik değildir. PYD'nin oradaki hareketliliği bir terör örgütünün kazanımıdır. Birinci bu. İkincisi bugün sabah yine Anadolu Ajansından okudum. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande diyor ki 'Kürt sivillere dönük DAEŞ'ten çok mücadele veriyor Türkiye diye'. Tabii müttefikimizi bilgilendirmemiz gerekiyor. Burada söz konusu olan Kürt siviller değildir. Kürt sivilleri de diğer etnik ve mezhep gruplarını da korumaya çalışan güç Türkiye'dir. Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunarak. Burada PYD bu katliamları gerçekleştirmektir ve PYD Kürtlere karşı da katliamları gerçekleştirmektedir." değerlendirmesinde bulundu.

Münbiç meselesinde söylenenin, "Buraya DAEŞ ile mücadele bağlamında girecekleri, öte yandan Fırat'ın batısında kalmayacakları" olduğunu hatırlatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü;

"Bu sözün yerine getirilmesini bekliyoruz. Bugün sabah itibariyle yapılan açıklamada büyük bir kısmının Fırat'ın doğusuna geçtiği ama bir kısmının bu tarafta kaldığı şeklinde. Şimdi bu bir kere kabul edilemez. İkinci husus şu; hiç kimse, Kürtlerin geleneksel olarak oturduğu yerde, Suriye Kürtlerinin oradaki yerleşikliğine karşı değil. Fakat şu kavramın altını çizmek lazım. Batılı müttefiklerimizin buna çok dikkat etmesi lazım. Herhangi bir fiziki güvenlik tedbirinin kalıcı olması için güvenlik sosyolojisine uygun olması lazım."

Çelik, DAEŞ'e karşı kazanılan başarılarla ilgili, "Yapılan iş kalıcı bir iş değildir. Bu Kürtlerle diğer gruplar arasında büyük husumet çıkaracak tavırlara göz yummaktır. Yarın bir gün DAEŞ geriletildiği zaman bu husumet kalıcı olacaktır. Çünkü PYD o bölgelerden ayrılmak istemeyecektir. Nereden biliyoruz? İşte şimdi de 'Mümbiç'ten ayrılın' diyorlar. Buna direnmeye kalkıyorlar. İkincisi şu. Şunu kesinlikle kabul etmiyoruz, bunu bazı ülkelerin sözcüleri de söylüyorlar, 'Türkiye'yle Kürt unsurlar arasında PYD'yi kastederek bir uzlaşma ya da bir ateşkes sağlandı' gibi. Türkiye Cumhuriyeti egemen bir devlettir, meşru bir devlettir. Bir terör örgütüyle eşit değerlendirilerek bu ikisi arasında bir mutabakat varmış, bir anlaşma varmış gibi, bu değerlendirilemez. Ayrıca bunu yapanların işi de değil." diye konuştu.

Bugün PYD'yi DAEŞ'e karşı kara gücü gibi kullanma şeklindeki mantığın, yarın DAEŞ'ten daha tehlikeli, daha acımasız bir örgüt çıktığında bazılarının DAEŞ'i de kara gücü olarak kullanılabileceği anlamına geldiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Bugün PYD'yi kullananlar yarın da DAEŞ ile ittifak yapacaklar manasına gelir bu. Buradaki bizim korumaya çalıştığımız şey hiç kimseyi suçlamadan, herkesi ortak bir duyarlılığa davet ediyoruz. Böyle yaparsanız, terörle mücadele konusunu zayıflatırsınız. Terör örgütleri arasında ayrım güderseniz Suriye'de etnik ve mezhep grupları arasındaki fay kırıklarını, terör örgütleri üzerinden artırırsınız. Ve orada esas olarak ne güvenliği sağlarsanız sağlayın, güvenlik sosyolojisini koruyamazsınız. Bütün bu tabloya baktığımızda DAEŞ ile PYD'nin eşit muamele görmesinin aslında savunduğumuz ortak değerler açısından ortaya konması gereken bir mesele olduğunu görürüz."

Mogherini'nin darbe girişiminin ardından yaptığı açıklama

Bakan Çelik, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini'nin, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında taraflara itidal tavsiye etmesini eleştirdi.

Çelik, "Bu bizden yana olmak değildir. Bize namlu doğrulmuşlar, taraflara itidal çağrısı yapıyor. Beni öldürmek isteyenle bana itidal çağrısı yapılıyorsa bu benden yana olmak değildir. Orada haklı ve meşru olan taraf biziz. Bu üslubun aynısını biz Mısır'da Sisi'nin eylemlerinden sonra gördük. Taraflara itidal çağrısı yapmak taraflara sakin olun demek, sakin olursanız yani direnmezseniz hayatınızı kaybedersiniz." dedi.

Bakan Çelik, AB üyesi ülkelerin siyasetlerini "Erdoğan-Türkiye-İslam düşmanlığı, anti-semitizm, ırkçılık ve Avrupa düşmanlığı" şeklindeki bir "siyasi matruşka"ya benzeterek AB'nin geleceği için bu bakış açısı konusunda uyarıda bulundu.

Avrupalı liderlerin üslubundan aşırı sağın kazançlı çıkacağına vurgu yapan Çelik, Türkiye'yle "el sıkışarak" her şeyin konuşulabileceğini ama tehdit yoluyla hiçbir şeyin yaptırılamayacağını söyledi.

"Türkiye'nin o paraya ihtiyacı yok"

Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:

"(AB'nin mülteciler için Türkiye'ye söz verdiği 3 milyar avro) AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn, 'Türkiye'nin bu paraya ihtiyacı var' demiş. Türkiye'nin o paraya ihtiyacı yok. İkincisi, Türkiye satın alınabilir bir ülke değil. Hahn, bu şekilde konuşarak Türkiye ve AB arasında bir kazanım olarak ortaya çıkmış bu süreci de sabote eden açıklamalar yaptığının farkında olmalıdır."

AB söz verdiği 3 milyar avroluk bütçe içinde 100 milyon avronun çok ötesine geçemezken, Türkiye'nin ise barındırdığı 3 milyon civarındaki mülteci için 20 milyar dolardan fazla harcama yaptığının altını çizen Çelik, bahsedilen şeylerin "komik" olduğunu söyledi. 

Türkiye'nin 3 milyona yakın mülteci barındırmasının yanında bazı Avrupa ülkelerinin "100 kişi için referandum yapmaktan bahsettiğini" veya "Mültecilerin gelmesini milli kimliğimize aykırı buluyoruz, milli kimliğimizi korumak istiyoruz." gibi "ırkçılığa varan" açıklamalar yaptığını söyleyen Çelik, "AB, bir üst kimlik oluşturmuştur ve eğer bu üst kimlik içerisinde bir dış politika üretemezseniz, tekrar milli kimliklere dönülecekse bu İkinci Dünya Savaşı öncesi şartlara dönmek anlamına gelir. Bunlar çok tehlikeli açıklamalardır." değerlendirmesinde bulundu.

"O komiserin haddine değil"

AB Komisyonunun Dijital Ekonomiden Sorumlu Üyesi Günther Oettinger'in, bir Alman gazetesine verdiği demeçte, “(Türkiye'nin AB üyeliği) Bugünkü şartlar altında bir üyelik önümüzdeki on yılı aşkın bir süre için gerçekçi değil. Bu daha çok Erdoğan sonrasının bir konusu olacaktır." açıklamasının anımsatıldığı soruya cevaben Çelik, "O komiserin haddine değil." diye konuştu.

"Türkiye'nin imkanlarıyla Türkiye'yi yok etmeye çalışan bir yapı"

Türkiye'nin imkan ve kapasitesiyle bu mücadele için gerekli olan her şeyin yapılacağını söyleyen Çelik, gidilen her ülkede bu örgüte karşı mücadele verileceğini kaydetti.

Çelik, "PKK, DAEŞ, diğerleri sadece bu yapının alt şubeleri olarak kalır. Bunların, bu generallerin, subayların çoğunun güneydoğuda görev yaptıkları ortaya çıktı. Düşünebiliyor musunuz darbe gecesi Hatay sınırımızı boşaltıyorlar. Türkiye'yi, başka ülkelerin ve güçlerin oradaki PYD teröristlerinin işgaline açmaya çalışıyorlar." diye konuştu. 

Türkiye'nin DAEŞ'e destek verdiği iddialarını en çok FETÖ'ye bağlı yayın organlarının gündeme getirdiğine işaret eden Çelik, Türkiye'nin DAEŞ ile sürekli mücadele ettiğini belirterek, "FETÖ'ye mensup subay elbisesi giymiş teröristlerin yarın bir gün DAEŞ ile bilmem ne ile fotoğraflarını görürsek şaşırmayalım. Muhakkak surette Türkiye aleyhine kullanacaklardı ama bu darbe girişiminden sonra o işte ellerinde kaldı. Dolayısıyla biz Türkiye'nin imkanlarıyla Türkiye'yi yok etmeye çalışan bir yapıyla karşı karşıyayız."

AA Genel Müdürü Şenol Kazancı, daha sonra Bakan Çelik'e darbe girişiminden 6 gün sonra, adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak değiştirilen Boğaziçi Köprüsü'nde darbe karşıtı gösteri yürüyüşü sırasında AA Foto Muhabiri Elif Öztürk'ün çektiği fotoğrafı hediye etti.

Muhabir: Şenay Öksüz,Ecenur Çolak,Fuat Kabakçı,Zuhal Demirci,Ömer Naim Küçük

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.