

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başta olmak üzere dünyadaki ölüm cezalarıyla ilgili çalışmalar ve raporlar yayımlayan sivil toplum kuruluşu 'Death Penalty Information Center'in (DPI), ABD'deki ölüm cezalarına ilişkin hazırladığı rapor, ülke genelinde verilen idam cezalarının, kurbanların ırk ve ten rengine göre değişiklik gösterdiğini ortaya koydu.
AA muhabirinin derlediği, DPI'nın "ABD'de kurbanların ırkına göre infazlar" raporuna göre, işlenen suç ve suçun niteliğinin yanı sıra suçu işleyen kişi ile hedef olan kişinin etnik kökeni ve rengine göre hakimler idam cezası kararlarını veriyor.
DPI'nın, 1977 yılından bu yana ABD'de gerçekleştirilen ölüm cezalarını incelediği çalışmada, ülke genelinde işlenen ve ölüm cezası ile cezalandırılan suçlarda hakimlerin, mağdur olan kişilerin 'beyaz mı, siyah mı, yoksa bir yabancı mı?' gibi kıstaslarına göre karar verdiğine değinildi.
İdam cezası hakkında, uzun süredir ırksal önyargıların olduğu gerekçesiyle kararların bağımsız olarak verilip verilmediğiyle ilgili tartışmalar yapılırken, DPI'nın raporunda yirminci yüzyılın başlarında idam cezasının cinsel saldırıların cezalandırılmasında kullanıldığına değinilirken, idam cezalarının yüzde 89'u siyahi sanıklara verildiğine vurgu yapıldı.
Bugün ABD'de 23 eyalette idam cezasının uygulandığı, 23 eyalette uygulanmadığı 4 eyalette ise yürütme yoluyla ölüm cezasının durdurulduğu hatırlatılan DPI raporuna göre, yalnızca cinayet suçlarında sanığın cezalandırılması için uygulanılan idam cezalarının sayısında tutarsızlık yer alıyor.
İnfazların yalnızca cinayet için gerçekleştirildiği zaman dilimi içerisinde, adli yargıya intikal eden vakaların yüzde 75'i beyaz kurbanların cinayetini içerirken, Amerika'daki tüm cinayet kurbanlarının yaklaşık yarısının siyahi olduğunun altı çizildi.
Yargının kararında etnik önyargılar etkili oluyor
ABD'de 1977 yılından bu zamana infaz edilen ölüm cezalarında bu zamana kadar bin 600'den fazla kişinin çeşitli suçlamalarla infaz edildiğinin belirlendiği çalışmada, mağdur sayısının ise 2 bin 297 kişi olduğu ifade edildi.
DPI'nın "tüm cinayetlerde kurbanların en az yarısının siyahi olduğuna" vurgu yapılan ve yargıdaki karar vericilerin etnik önyargılar ile karar verdiğine dikkati çekilen raporunda, 50 yıla yakın bir zaman dilimi içerisinde gerçekleştirilen infazlarda mağdurların bin 729'unun beyaz Amerikalı, 568'i ise siyahi, Latin Amerikalı, Asyalı veya başka etnik kökenlere mensup olduğu belirtildi.
Son yıllar ile ilgili yapılan incelemede ise 2023'te yapılan 23 infazın 19'unun, direkt olarak beyaz Amerikalıları hedef alan zanlıya yönelik olduğunu, bu rakamın 2022'de 20 infazda 11, 2020'de 18 infazda 11, 2019 yılında ise 34 infazda 22 olarak belirlendi.
2024 yılında yapılan infazlara ilişkin DPI'da yer alan bilgiye göre, geçtiğimiz yılın aralık ayına kadar 25 infazın gerçekleştirildiğini, bu infazlardan 13'ünün beyaz Amerikalı, 9'unun siyahi, 2'sinin Latin Amerikalı, 1'inin ise yerli kökenli olduğu ifade edildi.
Beyaz kurbanlara yönelik bir önyargının, yıllar boyunca bu konuyu araştıran çalışmalarda tespit edildiğine dikkati çekilen raporda, kurban sayısı veya suçun vahşeti gibi kıstasların incelendiğine değinilirken, yargılanan kişinin, beyaz birini öldürüp öldürmediği ile ilgili kanıların da değişkenlik göstererek kanıda etkili olduğu, sanığın idama mahkum edilme olasılığını da etkilediği ifade edildi.
Adalet sistemi içinde "ırksal önyargılar" devam ediyor
DPI'nın raporunda, ölüm cezası kararında ırksal farklılıklar konusunun Yüksek Mahkeme tarafından 1987'de ele alındığına değinilirken, mahkeme, tek başına bir sanığın görülen davasında, ırksal ayrımcılığın gerekli kanıtını sağlayamayacağının kararını verdiği hatırlatıldı.
Ancak yıllar içerisinde artıp azalan ölüm cezalarına karşılık infaz edilen kişilerin beyazlara karşı işlenen suçların özellikle cezalandırılmasının, siyahlara veya farklı etnik unsurlara karşı suçların 'göz ardı ediliyor olması' etnik bir ayrımcılığın yargı alanında var olabileceğine işaret olarak gösterildi.
Çalışmada, özellikle cezalandırma ve adalet sistemi içinde, ırksal önyargının devam ettiğine dair kanıtlar bulunduğuna işaret edilirken, bazı kolluk kuvvetleri, tanıklar, jüri üyeleri ve diğerleri arasında örtük ırksal önyargının varolması nedeniyle, bazı kişiler için daha sert ceza verilmesine neden olduğu belirtildi.
Raporda, söz konusu önyargıların kökünü kazımanın zor bir seçenek olduğu, buna karşın ölüm cezasının haksız uygulanmasının önüne geçilebilmesi için en doğru seçeneğin bu cezalandırma yönteminin tamamen ortadan kaldırılmasıyla durdurulabileceği ifade edildi.