

Türkiye'nin nüfus artış hızındaki problemi çözmek için aile kurumunun güçlendirilmesi gerektiği, bunun için ise ekonomik destek paketlerine ek olarak şehirlerin geniş aile hayatını kolaylaştıran bir tasavvurla inşa edilmesi gerektiği belirtiliyor.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhammet Enes Kala, AA muhabirine, Türkiye'deki demografik krizin şehirleşme ile ilişkisini değerlendirdi.
Kala, aile konusunun bir beka meselesi olarak görülmesi gerektiğini ve çarpık şehirleşmenin aile kurumuna zarar verdiğini belirterek, "Şehirlerin toplumun yaşama kültüründen, geleneksel alışkanlıklardan ve aile odağından uzak şekilde yapılandırılmaya çalışılması, kontrolsüz ve hızlı bir şekilde büyümesi, şehirlerin altyapılarının sonradan şehre dahil olanları kaldıramaması nedeniyle çarpık bir şehirleşme yaşadığımız, bunun da aile kurumunu derinden etkilediği söylenebilir." dedi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye'deki doğum oranlarının yıllardır düşüşte olması, evlilik oranlarının düşmesi, ortalama ilk evlilik yaşının yükselmesi ve boşanma oranlarının artmasının aile konusunun her geçen gün daha da önem kazanmasının nedenleri arasında yer aldığını dile getiren Kala, Türkiye'nin 2025'i "Aile Yılı" ilan etmesinin önemli olduğunu ve bu yılda aileye verilecek önemin sadece teşvik politikalarıyla geçiştirilmemesi gerektiğini vurguladı.
Kala, aile vurgusunun 2025 yılıyla sınırlı kalmaması gerektiğini ve "Türkiye Yüzyılı" terkibiyle birleştirilmesinin daha anlamlı olacağını belirterek, şunları söyledi:
"Güçlü bir aileye sahip olamadan hiçbir iddianın güç kazanamayacağının farkında olmamız gerekir. TÜİK verilerinin ardında, şehirlerimizde değişmekte olan toplumsal dinamiklerin ve ekonomik yapıların payı var. Her şeyden öte bu veriler, vakit kaybetmeden ciddi önlemlerin alınması gerektiği noktasında bizleri uyarıyor. Bu yılın ailenin önemine ilişkin kabulün toplumun her katmanına yayılmasına, aile içi dayanışmayı güçlendiren sosyal politikalar, aile kurumunu merkeze alan mevzuatlar ve aile odaklı şehirleşme süreçlerinin düzenlenmesi ile ailemizin desteklenmesine vesile olmasını dilerim."
"İnsan için fıtrat, toplum için maslahat, kişi için mahremiyet"
Türkiye'deki şehirleşme deneyiminin hem ev hem de kamusal mekan açısından rahatlıkla kullanabileceği, huzurlu ve müreffeh bir biçimde yaşayabileceği şehir mekanını önemli ölçüde var edemediğine dikkat çeken Kala, evin bir rant aracı olmaktan çıkıp şehir tasavvurunda bir yaşama alanı olarak konumlandırılması gerektiğini söyledi.
Kala, kuşakların bir arada bulunmasına imkan tanıyan, güvenli, çocukların merkezde ve hür olabildiği, mahremiyete hürmetin esas olduğu, tabiatla iç içe bir şehir tasavvuruna ihtiyaç duyulduğunun altını çizerek, "Mekan tasavvurumuz, kainat için tabiatı, insan için fıtratı, toplum için maslahatı ve kişi için mahremiyeti muhafaza edebilmeyi ihata etmeli. Tüm bunların gerçekleşebileceği ve inşa edilebileceği yegane mekan ise güçlü bir aileye yuva olan evdir." diye konuştu.
Aile odağının kaydığı, bencil haz merkezli yapılanmalar ekseninde karşılık bulan modern şehir hayatında ebeveynlerin iş hayatına birlikte iştiraki, uzun çalışma saatleri ve yoğun şehir trafiği nedeniyle ebeveyn ve çocuk ilişkilerinde fiziki mesafenin açıldığına dikkati çeken Kala, kitlesel yaşama dönük, klasik mahallenin dikey mimariyle inşa olunan sitelere kaydırılmasının ailelerin hem toplumsal dayanışma ağlarının kopmasına hem de destek mekanizmalarından mahrum kalmalarına neden olduğunu belirtti.
Kala, doğurganlığı artırmak için sadece maddi teşviklerin tek başına yeterli olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bunun haricinde ailelerin güvenle çocuk yetiştirebileceği ekonomik, sosyal ve elverişli mekanların oluşturulması da son derece önemlidir. Evin modern dönemde giderek sadece bir barınma işlevine hapsedildiği ve ev kavramının, sadece barınmaya indirgendiği bir aile kültüründe, aile fertleri arasındaki ilişkilerin sağlıklı olmasını beklemek güçleşir. Aile dostu bir şehir ekosistemi, aile bireylerinin sosyal ve ekonomik refahını artıran, sokakları özellikle çocuklar ve kadınlar için son derece güvenli hale getiren, sosyal dayanışma mekanizmalarının şehrin tüm kesimlerini kucaklamayı başardığı, emniyetli ve sürdürülebilir yaşam alanları sunan, tabiatla barışık bir şehir modeli olmalıdır"
Aile dostu şehir ekosistemi
Şehirlerde yaşlı nüfusun yalnızlaşmasının bir sorun haline geldiğini, gerek ekonomik yapılanma gerek konut mimarisinin çekirdek aile ve günümüzde tek başına yaşam merkezli yapılandığına işaret eden Kala, bu yapılanmanın aileden geleneksel ailenin merkezi unsuru olan büyükleri dışlayıp onları tek başlarına yaşamaya ya da huzurevlerine ittiğini söyledi.
Kala, büyüklerin ailenin dışına itilmesinin nesiller arası tecrübe aktarımı ve zenginleşmenin önünde bir engel olduğunu ifade ederek, "Aile odağından sapmış, kontrolsüz ve hızlı şehirleşme, aile içi iletişim ve dayanışmayı olumsuz etkileyerek, bireylerin sosyal izolasyonunu artırabilir. Bununla geniş ailenin sunduğu destek mekanizmalarının yerine, bireylerin kendi başlarına ekonomik ve sosyal sorunları çözmek zorunda kalması da aile içi dayanışmayı azaltıyor." diye konuştu.
Çocukların ebeveynleriyle aralarındaki duygusal bağların zayıflamasının aile içi otoritelerin zayıflamasını beraberinde getirdiğinin altını çizen Kala, aile üyelerinin çocuklar üzerindeki fonksiyonun başka kurumlara aktarılması ve kurumların vazifelerinde aksamaların ise çocuklar üzerinde kötü tesirlere neden olduğuna dikkat çekti.
Kala, aile dostu bir şehir ekosisteminin, aile bireylerinin sosyal ve ekonomik refahını artıran, sokakları özellikle çocuklar ve kadınlar için son derece güvenli hale getiren bir ekosistem olduğuna değinerek, "Aile dostu bir şehir ekosistemi, sosyal dayanışma mekanizmalarının şehrin tüm kesimlerini kucaklamayı başardığı, emniyetli ve sürdürülebilir yaşam alanları sunan, tabiatla barışık bir şehir modeli olmalıdır." dedi.
Aile dostu şehir ekosistemi modelinin, öykünülecek bir örneklik teşkil edecek, rahat ve işlevsel ulaşım, güçlü eğitim, kapsayıcı sağlık ve sosyal hizmetler gibi birçok faktörü kapsaması gerektiğini bildiren Kala, bu tarz bir şehir planlamasının, ailelerin çocuk sahibi olma konusunda daha cesur kararlar almasına, aile kurumunun saygınlığının artmasına ve nitelikli nüfus artışına katkı sağlayabileceğini düşündüğünü ifade etti.
Kala, İstiklal Marşı'nın ilk mısralarının aile konusunun bir beka meselesi olarak görülmesi gerektiği noktasında pusula vazifesi gördüğünü kaydederek, sözlerini şu şekilde tamamladı:
"İstiklal Marşı'mızın ilk mısraları bize bugün de pusula oluyor. İstiklalimiz ile yurtta sönmeyen güçlü o son ocak arasında muazzam bir bağ kuruluyor. Ocak, oda ve aile birbirini tamamlayan kelimeler. Ocak yani ateş (od) bir meskende tüter, tüterken o meskenin sakinlerini bir araya getirir (oda), aile, ocak etrafında bir ülkü uğrunda ve tek çatı altında bir araya gelen organik bütüne işaret eder. Bu birlik ve dirlik bozulmadığı, o ocak sönmediği takdirde korkmamalıyız. Korkmamak için gündemimizi belirleyen ana gündemlerden birisi kuşkusuz aile olmalıdır."