

Uluslararası Kriz Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin, Güney Kıbrıs ve Yunanistan'daki terör örgütü EOKA'nın devamı niteliğini taşıyan yapılanmalar ile aşırı sağcı ve marjinal partilerin ülkedeki Türk karşıtlığı ve Türkiye'ye yönelik kara propagandayı artırdığını söyledi.
Şahin, EOKA terör örgütünün kuruluşunun 70. yılında başkent Lefkoşa'da Türklere yönelik saldırı girişimleri ile fanatik grupların kutlama ve provokatif eylemlerine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Tarihte Türklere karşı işlediği barbarca suçlar ile adı anılan ve terör örgütü olarak tanınan EOKA'nın kuruluşunun 70'inci yılı münasebetiyle bu yıl ilk kez okullarda yapılan kutlamaların ve "gövde gösterisi" gibi lanse edilmeye çalışılan eylemlerin, Güney Kıbrıs'taki Türk düşmanlığını diri tutmaya çalışmanın bir göstergesi olduğunun altını çizen Şahin, hem siyasi arenada hem de gündelik hayatta EOKA zihniyetinin halen yaşatılmak istendiğini anlattı.
Özellikle Kıbrıs adasının Yunanistan'a bağlanamamasının travmaya sebebiyet verdiğini ve bu bakış açısının nefretçi bakış açısını daha da körüklediğine dikkati çeken Şahin şöyle devam etti:
"Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlama konusunda Kıbrıs Türklerinin beklenmedik direnci Rumlar arasında çok ciddi bir travma ortaya çıkardı. Ve bu çerçevede Rumlar arasında ta Osmanlı döneminde de zaman zaman baş gösteren o Türk düşmanlığı, Türk nefreti, Enosis'li yıllarda EOKA'nın kimliğiyle de birleşince ve Kıbrıs Ortodoks Kilisesi'nin de de bunu topluma yaymasıyla adada Türklere, Kıbrıs Türklerine ve Türkiye'ye karşı bir nefret dalgası yayılmaya başladı."
"Rum toplumunun yüzde 75'i EOKA'nın fikrini ve inancını maalesef paylaşmaktadır"
Şahin, son günlerde yaşanan olaylar her ne kadar Türk kamuoyu tarafından yeni ve sıcak bir gelişmeymiş gibi takip edilse de aslında EOKA'ya ilişkin eylemlerin ve kutlamaların zaten her yıl yapıldığını ve bunun Rum halkı tarafından da benimsendiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Bizim terör örgütü olarak gördüğümüz bu yapıya Rum tarafında büyük bir sempati var. EOKA'yı Direniş Örgütü, Kıbrıs Helen Kimliği'nin savunucu gücü olarak tasvir ediyorlar. Okullarda, eğitim sisteminde ve toplumda EOKA'ya ilişkin bu kanıyı açıkça görebiliriz. Dolayısıyla EOKA fikri, EOKA düşüncesinin Rum toplumunda her zaman canlı olduğunu söylemek mümkündür. Burada şunun altını da çizmekte fayda var. EOKA bugün itibarıyla ne kadar bize uzak, geçmişe ait bir örgüt veya geçmişe ait bir yapı gibi sunulsa da bugün Rum toplumunun kabaca yüzde 75'i EOKA'nın fikrini, düşüncelerini, inancını maalesef paylaşmaktadır."
Şahin, özellikle her yıl 1 Nisan tarihinin EOKA'nın kuruluş yıldönümü olarak kutlanıldığını hatırlatarak, geçtiğimiz günlerde yaşanan olayların yine bu törenlerden birinde meydana geldiğini, çıkan olaylarda Türklere karşı taşlı sopalı saldırı girişimlerinin yaşandığına dikkati çekti.
Özellikle EOKA her ne kadar günümüzde aktif olan bir yapılaşma olmasa dahi siyasi arenada, ideolojilerinin halen canlı olduğuna, bu siyasi varlığın Rum tarafındaki Türk düşmanlığını tetiklediğine vurgu yapan Şahin, "EOKA taraftarları bugün ağırlıklı olarak Güney Kıbrıs'ta Ulusal Halk Cephesi adıyla bilinen kısa adı ELAM olan parti ve sosyalist AKEL ile söz konusu fikir ve ideolojilerini sivil topluma ulaştırmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Özellikle ELAM gibi partilerin programları, söylemleri ve propagandaları EOKA'nın çizgisindedir. Bu fikir, siyasi zeminde yaşatılmaya devam edilmektedir." ifadelerini kullandı.
"ELAM'ın oylarını katlayarak artırıyor"
EOKA fikrini partisinde yaşatan ELAM'ın oylarını son 10 yılda artırmasının, Güney Kıbrıs'taki EOKA'cı ideolojinin halen nasıl varlık gösterdiğine önemli bir işaret olduğuna dikkati çeken Şahin şöyle devam etti:
"Son 10 yıllık periyoda baktığımızda ELAM'ın oylarını katlayarak artırdığını görüyor. Yani bundan yaklaşık 5 yıl önce yüzde 3 seviyelerinde olan oylarını önce 6 buçuklara, şimdilerde ise yüzde 11'lere doğru artırdığını görüyoruz. Bu durum esasında Kıbrıs'taki EOKA taraftarlarının sadece belirli yıldönümlerinde slogan atan Türk karşıtlığı üzerinden kampanya yürüten küçük bir topluluk olmadığını, bunun büyük bir siyasal topluluğa doğru yeniden ivme kazandığını, büyüdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani bu Kıbrıs'ta alelade ortaya çıkmış bir olay değildir. Bunun tarihsel bir süreci vardır ve bugün itibarıyla da Kıbrıs'ta güçlü bir siyasi temsili, karşılığı vardır. Daha önce diğer partiler içerisinde var olan bu durumu bugün gün ELAM'ın kimliği içerisinde rahatlıkla da görebiliyoruz. Diğer partiler içerisinde de bu fikrin gittikçe güç kazandığına özellikle vurgu yapabiliriz."
Şahin, EOKA'cı zihniyetin, geçmişte "En iyi Tük ölü Türktür" zihniyetiyle hareket ettiğini, bugün aynı zihniyetin bazı eller ve maşalar tarafından Türklere ve doğal olarak Türkiye'ye karşı uzatılmaya çalışıldığın altını çizerek, özellikle Türk karşıtlığı ve Türkiye'ye yönelik kara propagandaların bu amaçla artırıldığını, bunun da Türklere karşı düşmanca tutumların tetiklenmesine neden olduğunu belirtti.
Özellikle Lefkoşa sınırında Türk vatandaşlarına yaklaşık 15 kişilik bir grubun taş ve sopalar fırlatarak saldırmasının da bu görüşün yansıması olduğunu aktardı.
"Ana hedef Ankara"
Saldırılar ve provokatif eylemlerin arkasında her ne kadar Ada'daki Türk varlığını ve Türk garantörlüğünü hazmedemeyen Rum ve Yunanistan tarafının olduğu görünse de, küresel çapta Doğu Akdeniz ve Orta Doğu'da Suriye'nin özgürleşmesi, Libya'da yaşanan gelişmeler ve Filistin-İsrail ekseninin de bulunduğuna dikkati çeken Şahin, burada hakimiyet elde etmeye çalışan güçlerin Kıbrıs üzerinde bir takım oyunlar oynamaya, hamleler yapmaya çalıştığını belirtti.
Şahin, "Libya'da muradı olanlar, Kıbrıs'ta muradı olanlar veyahut Suriye'de farklı planları olanların hedefi ne Şam'dır, ne Lefkoşa'dır, ne de Trablus'tur. Buradaki ana hedef Ankara'dır." diye konuştu.
Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'de, Suriye'de, Libya'da güçlenmesini, nüfus kazanmasını, kendi çıkarlarına aykırı gören bölgesel ve küresel aktörlerin Kıbrıs'ta Türkiye'yi rahatsız etmesinin ve ilgisini dağıtmak isteyebileceğini hatırlatan Şahin, "Bu çerçevede zaten İsrail bunu son 10 yıldır muntazam bir şekilde hayata geçirmiş vaziyette. Güney Kıbrıs'ta bir taraftan ilişkilerini kuvvetlendirirken diğer taraftan PKK ve YPG unsurlarını kullanarak Türkiye'nin Suriye'de güç kazanmasını, engellemeye çalıştığını Sağır Sultan bile biliyor. Dolayısıyla Türk karşıtlığını özellikle körüklemeyi kendine misyon belirleyen bir takım uluslararası misyonların olduğunu belirtmek gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.