Etiyopya'nın siyahi Yahudileri Falaşalar, İsrail'de gelenek ve inançlarını sürdürmekte zorlanıyor

Saadet Firdevs Aparı Bayram
21.02.2025
İstanbul

"İsrail hükümeti ve Hahambaşılık ise Falaşaları Yahudi dünyaya kazandırmakta temkinliydi, çünkü siyahi bir Yahudi fikrini kabul etmekte zorlanıyordu. Halk da hazır değildi. Bu konuda Yahudi örgütler ile İsrail hükümeti uzun süre çatıştı"

Etiyopya’nın siyahi Yahudileri olarak bilinen Falaşalar, İsrail’de maruz kaldıkları ayrımcılık ve kimlik mücadelesi sonucu uğradıkları değişime rağmen Afrika'dan getirdikleri inanç ve kültürü muhafaza etmek istiyor.

Siyahi Yahudiler kitabının yazarı Dr. Neslihan Kuran, Etiyopya'dan İsrail'e 20. yüzyıl ortalarında getirilen Falaşaların geçmişi, İsrail’e göç süreci ve karşılaştıkları sorunları AA muhabirine anlattı.

Falaşaların kökenine dair birçok teori bulunduğunu belirten Kuran, İsrail hükümetinin onları İsrailoğullarının kayıp on kabilesinden biri olan Dan kabilesinin üyeleri olarak kabul ettiğini söyledi.

Bu iddianın oldukça tartışmalı olduğunu vurgulayan Kuran, Falaşaların 19. yüzyıldan önce kendilerini Dan kabilesiyle değil, Etiyopya’nın milli destanı Kebra Nagast’ta geçen bir köken mitiyle ilişkilendirdiğini dile getirdi.

Falaşalar için Dan kabilesi mitinin sonradan ortaya çıktığını aktaran Kuran, “Onlara göre Kral Süleyman ve Sebe Kraliçesi’nin oğlu Menelik, Yahudiliğin en kutsal nesnesi Ahid Sandığı’nı Habeşistan’a getirmişti. Geleneksel Etiyopya Ortodoks Hristiyanlığı bu inanç üzerine kuruludur, Süleyman Hanedanlığı soyundan geliyoruz derler. Aynı inanç Falaşalar tarafından da devam ettirilmişti. Bugün Etiyopyalı halk Ahid Sandığı’nın hala Etiyopya’da olduğuna inanır.” dedi.

Kuran, Falaşaların, Yahudi etkisiyle şekillenmiş yerli Afrikalı bir grup olduğunu aktararak, “14. ve 16. yüzyıllar arasında Etiyopya’da yaşanan dini reformlar sonucunda ortaya çıkmışlar. O dönemde Etiyopya’da Ortodoks Hristiyanlığındaki reformları kabul etmeyen keşişler, Kiliseden ayrılarak kendi belirledikleri bir inanç sitemi oluşturmuşlar. Krallık, reformları kabul etmeyen halkın toprak sahibi olamayacağını, sürgün edileceğini yani 'falasi' olacağını açıklamıştır. İşte ‘Falaşa’ kelimesi buradan geliyor; ‘topraksız, sürgün’ anlamına geliyor.” diye konuştu.

DNA analizlerinin de bu köken tartışmasını aydınlattığını söyleyen Kuran, “Genetik testler, Falaşaların Orta Doğu halklarıyla bir bağı olmadığını ortaya koydu. Onlar, Etiyopya’nın yerli Agau (Agaw) halkından geliyor.” açıklamasında bulundu.

İsrail’de ayrımcılık ve toplumsal dışlanma

Falaşaların uzun yıllar boyunca Yahudi olarak tanınmadıklarından ve İsrail’e göç etmelerine izin verilmemesinden bahseden Kuran, şunları kaydetti:

“1950’de çıkan Geri Dönüş Yasası ile dünyanın dört bir yanından Yahudiler İsrail’e kabul edilirken, Falaşalar hariç tutuldu. Çünkü onları Yahudi olarak görmüyorlardı. Falaşaların Yahudilik mücadelesi yaklaşık 100 yıl sürdü. Falaşaları Yahudi dünyaya kazandırmada en büyük rolü Alliance Israelite Universelle başta olmak üzere çeşitli Yahudi örgütler oynadı. İsrail hükümeti ve Hahambaşılık ise Falaşaları Yahudi dünyaya kazandırmakta temkinliydi, çünkü siyahi bir Yahudi fikrini kabul etmekte zorlanıyorlardı. Halk da hazır değildi. Bu konuda Yahudi örgütler ile İsrail hükümeti uzun süre çatıştı.”

Kuran, “(Falaşalar) Gerek Etiyopya’da gerek İsrail’de ciddi bir asimilasyon sürecinden geçseler de hala topluma uyum problemleri mevcuttur. Öte yandan kültürel farklılıklarını, Afrika’dan getirdikleri inancın tonlarını da yaşatmak istiyorlar. Öz kimliklerini koruma arzusu görüyoruz. Düne kadar getto hayatlarında belirli bir düzene sahip ‘beyaz’ Yahudi dünya için ciddi kırılmalardır bunlar.” değerlendirmesinde bulundu.

Ayrımcılık ve ırkçılık yaşadıkları gerekçesiyle gösteriler yapıyorlar

Asıl ayrımcılığın İsrail’e göçten sonra başladığını anlatan Kuran, “Göç sonrası yaşadıkları sosyal izolasyon, düşük işlerde çalıştırılmaları gibi çok sayıda örnek sıralanabilir. Ancak 1996’da kan bağışlarının çöpe atılması en trajik olandır. Aşağılanma ve değersizleştirme olarak algıladıkları bu olayı hala unutmamışlardır.” ifadelerini kullandı.

Kuran, “Hemen hemen her hafta ayrımcılık ve ırkçılık yaşadıkları gerekçesiyle yaptıkları gösterilere şahit olabilirsiniz. Kendilerine ait platformda sesli bir şekilde bunu dile getirmeye devam ediyorlar.” dedi.

Kuran, Falaşaların Etiyopya’da yaşarken geleneksel Yahudi inancına sahip olmadıklarını belirterek, “Falaşalar, Etiyopya Ortodoks Hristiyanlığı içinden çıkmış bir topluluk. Yahudi ve Hristiyan öğelerini bir arada barındıran bir inanç sistemleri vardı. İbranice bilmiyorlardı, Yahudi bayramlarını kutlamıyorlardı, Dan kabilesi hakkında bilgileri yoktu. Ancak 19. yüzyılda Protastan Hristiyan misyonerlerle tanışmaları onların kaderini değiştirdi. Aslında bir tür Yahudi misyonerliği yapılmıştır. Bugün onlar artık Falaşa değil, sıradan Ortodoks Etiyopyalı Yahudi’dir." şeklinde konuştu.

Falaşaların İsrail’e göçünün sadece dini bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasi bir problem yarattığını ifade eden Kuran, sözlerini şöyle tamamladı:

"İsrail, Falaşaları kabul ederken aslında Etiyopya’daki ve çevre ülkelerdeki iç savaştan kaçan bir halkı ülkesine taşıdı. Etiyopya’da birbirini öldüren aynı halk bu sefer İsrail’de buluştu. Birbirlerinin Yahudiliklerini kabul etmeyen Eritreliler ile Etiyopyalılar yolda karşılaştıklarında rota değiştiriyor. Her gelen yeni etno-kimlik çatışmayı da İsrail’e taşıdı. Mücadele şekli Filistinlilere pek benzemeyen Afrikalıların bu naklinin İsrail’e neşeli günler getireceği pek söylenemez."