

Kamuoyunda "cinsiyet değiştirme ameliyatı" olarak bilinen ameliyatların aslında biyolojik cinsiyeti değiştirmediği, üreme ve cinsel işlevi bitirdiği, vücuda çok ciddi zararlar verdiği ve bu müdahale neticesinde ameliyat olan kişilerin hem bedensel hem de psikolojik problemlerle karşılaşma riskinin ciddi biçimde arttığı belirtiliyor.
Üroloji uzmanı Prof. Dr. Zeki Bayraktar, AA muhabirine, "cinsiyet değiştirme ameliyatı" olarak bilinen cerrahi müdahaleleri ve yol açtığı rahatsızlıkları değerlendirdi.
💬Üroloji uzmanı Prof. Dr. Zeki Bayraktar, kamuoyunda "cinsiyet değiştirme ameliyatı" olarak bilinen cerrahi müdahalelerin yol açtığı bedensel ve psikolojik problemleri anlattı ⤵️
— Ayrımcılık Hattı (@AyrimcilikHatti) February 14, 2025
❝Cinsiyet değiştirilemez, iptal edilir❞
❝Bu ameliyatlarda genel komplikasyon oranı yüzde 75’in… pic.twitter.com/43vB7MZaWs
Türkiye'de cinsiyet değiştirmek için mahkeme izni, ruh sağlığı raporu ve bekar olmak gibi özel şartlar aranıyor. Üroloji uzmanları, bazı üniversite hastanelerinin, bu şartlar altında yaptığı operasyonların psikolojik yönlü sorunları cerrahi müdahaleyle çözmeye çalıştığı için yanlış olduğunu ve vücuda zarar vererek tıbbin temel ilkelerini ihlal ettiğini savunuyor.
"Bunlar, cinsiyeti iptal eden ameliyatlar"
Prof. Dr. Zeki Bayraktar, biyolojik cinsiyeti değiştirmenin tıbben mümkün olmadığını ve bu yapılan cerrahi müdahalelerin bir kandırmaca olduğunu vurgulayarak, "Cinsiyet değiştirilemez ancak iptal edilebilir. Bu ameliyatlar, cinsiyeti değiştiren ameliyatlar değil, cinsiyeti iptal eden ameliyatlardır. Transeksüel cerrahi yapılan bireyler üreme işlevlerini tamamen kaybederler. Eğer erkekse baba olma şansı, kadınsa anne olma şansı sona erer. Çünkü bu süreçte üreme hücrelerinin üretildiği yumurtalıklar, genital organlar alınır." dedi.
Biyolojik cinsiyetin erkek ve kadın olmak üzere iki kategoriye ayrıldığını ve bunların doğuştan gelip değiştirilemeyeceğini kaydeden Bayraktar, transeksüel cerrahi talep eden kişilerin biyolojik cinsiyetleri ile psikolojik cinsiyetlerinin uyumsuz olduğunu ve çok ciddi ruhsal problemler yaşadıklarını ama sorunun biyolojik değil psikolojik olduğunu belirtti.
Bayraktar, transeksüel ameliyat talep eden kişilerin psikolojik cinsiyetine yönelik müdahale yani psikoterapi yerine cerrahi müdahaleye yönlendirildiğini ve bunun bir dayatmaya dönüştüğüne işaret ederek, "Sorun psikolojik olmasına rağmen cerrahi müdahaleye yönlendiriliyor. Bu son derece yanlış. Cerrahi operasyon neticesinde ortaya çıkan komplikasyonlara ek olarak biz bu kişilerin psikolojik problemlerinin de çözülmediğini tam aksine arttığını istatistiklerden görebiliyoruz." diye konuştu.
"Transeksüel operasyon geçirenler psikolojik sorunlarından kurtulamıyor, ürogenital olarak da sakatlanıyor”
Transeksüel cerrahi talep eden kişilerin ameliyat sonrasında ortaya çıkacak komplikasyonlar konusunda bilgilendirilmeleri gerekmesine rağmen yeterince biliglendirilmediğini bildiren, Bayraktar, erkekten kadına geçiş yapılmaya çalışılan vakaların yüzde 32 ile yüzde 50’sinin (yaklaşık olarak 3'te 1'i ile yarısının) stres tipi idrar kaçırma, cinsel açıdan tatmin olamama, yara açılması, vajinal darlık, tekrarlayan üriner enfeksiyonlar, dışkılama problemleri, kalın bağırsak sorunları, ağrılar, aşırı aktif mesane ve vajinal nekroz gibi ciddi komplikasyonlar yaşadığını ifade etti.
Bayraktar, erkekten kadına geçiş olarak değerlendirilen müdahalelerde aslında vücuda bir yara açıldığını ve vücudun bunu kapatmaya çalıştığını ve buna ek olarak operasyon yapılan bölgede sinirlere zarar verildiğini, bu yüzden bu bölgede his kaybı yaşandığını anlatarak şunları söyledi:
"Kadından erkeğe geçişte ise durum daha da karmaşık. Özellikle falloplasti yapılan hastalarda, işlem sırasında koldan, bacaktan veya karın bölgesinden doku alınıyor. Doku alınan bölgelerde ağrılar, nöronal ve işlevsel problemler yaşanıyor. Yapılan neofallus hiçbir zaman tam anlamıyla çalışmıyor; doku nekrozu sık görülüyor, üretra darlığı yaşanıyor. Bu ameliyatlarda (cinsiyet iptali operasyonlarında) genel komplikasyon oranı yüzde 75’in üzerinde. Kadından erkeğe geçiş talebiyle yapılan falloplasti ameliyatlarında yüzde 76.5, yani dörtte üçünden fazlası komplikasyon yaşanıyor. Üretra fistülü oranı yüzde 30.4, üretra darlığı oranı yüzde 25’tir. Bazı çalışmalarda bu oranlar yüzde 40-50 seviyesine kadar çıkıyor."
"Transeksüellerin intihar oranı toplumun geri kalanından 19 kat daha yüksek"
Transeksüellerin psikolojik problem gerekçeleriyle cinsiyet iptali ameliyatlarına yönlendirildiğini ama sağlam olan bedene büyük zararlar verildiğini, bu ameliyatların tıbbın “önce zarar verme” şeklindeki kadim temel ilkesiyle çeliştiğinin altını çizen Bayraktar, psikoterapiye ihtiyaç duyan bu kişilerin ameliyat sonrası ruhsal problemlerinin artarak devam ettiğine dikkat çekti.
Prof. Dr. Bayraktar, cinsiyet iptali ameliyatlarının bir çeşit sakatlama niteliği taşıdığını ve cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşayan bireylerin ruhsal sağlığının tedavi edilmesi gerektiğini vurgulayarak sözlerini şu şekilde tamamladı:
"Araştırmalar bize fiziksel sağlık problemlerinin yanı sıra psikolojik problemlerin de ameliyat sonrasında derinleştiğini gösteriyor. Örneğin 2024 yılında UROLOGY dergisinde yayınlanan güncel bir araştırma cinsiyet değiştirme ameliyatı sonrasında vakaların yaklaşık 5'te 1'inde (yüzde 19.4) ruhsal sağlığın daha da kötüye gittiğini ortaya koydu. İsveç’te yapılan ve 30 yılı kapsayan bir çalışmaya göre ise, ameliyat olan transeksüellerin intihar oranı, toplumdaki diğer bireylere göre 19 kat daha yüksekt. Yine cinsiyet iptal ameliyatı olan transeksüellerin ameliyat olmayanlardan iki kat fazla intihar ettiği ortaya kondu. Danimarka'da yapılan bir çalışma da transeksüelliğin ömrü 25 ila 28 yıl kısalttığı tespit edildi. Danimarka'da ortalama ömür erkeklerde 78 kadınlarda 82 iken ameliyat olan transeksüellerde ortalama ölüm yaşı 53,5'e kadar geriliyor."