ABD'nin Guantanamo hapishanesinde isim benzerliği nedeniyle 15 yıl tuttuğu Yemenli Mansoor Adayfi, burada mahkumlara sistematik şekilde fiziksel ve psikolojik işkence uygulandığını söyledi.
AA'nın, ABD'nin 11 Eylül saldırılarının ardından terör suçlamasıyla tutukladığı yüzlerce kişiyi hapsettiği Küba'daki Guantanamo hapishanesini ele aldığı 3 haberden oluşan haber dosyasının ilk bölümünde, eski mahkum Mansoor Adayfi'nin yaşadıkları anlatıldı.
Adayfi, 11 Eylül saldırılarından sonra Merkezi İstihbarat Teşkilatının (CIA), Afganistan, Irak ve Yemen gibi ülkelerinden onlarca kişiyi terör örgütü üyeliği iddiasıyla Guantanamo hapishanesine götürdüğünü belirterek, ABD'nin operasyon yaptığı ülkelerdeki yerel işbirlikçilerinin ödül parası kazanmak veya vize alabilmek için yanlış kişileri ihbar ettiğini dile getirdi.
Guantanamo'da en yaşlısı 105 yaşında olmak üzere yaklaşık 800 tutuklunun bulunduğunu aktaran Adayfi, ABD'nin terörle mücadele ettiğini göstermek için hapishanedeki mahkumlara turuncu tulumlar giydirdiğini kaydetti.
Adayfi, Guantanamo hapishanesinin yasal kısıtlamalardan kaçınmak için özel tasarlandığına dikkati çekerek, "ABD, sanki Guantanamo'da laboratuvar kurarak askeri işkence teknikleri ve ilaç deneyleri yapmamış gibi hapishaneyle ilgili hiçbir suçunu kabul etmiyor. Guantanamo'daki mahkumlar, onlara yapılan her türlü hukuksuzluk meşru kabul edilsin diye 'dünyanın en büyük teröristleri' şeklinde yansıtılıyor." diye konuştu.
"Ayrımcılık ve nefret suçları orası için hafif kalır"
Guantanamo'nun Müslüman karşıtlığının kurumsallaşmış hali olduğunu dile getiren Adayfi, hapishanede mahkumları kışkırtmak için İslam'a ve kutsallarına hakaret edildiğini aktardı.
Adayfi, ABD'nin 11 Eylül saldırıları sonrası dış politikadaki başarısızlığını Müslüman nefreti ile kapatmaya çalıştığını belirterek, "Guantanamo, ayrımcılığın ta kendisidir. Ayrımcılık ve nefret suçları orası için hafif kalır. Ayrıca Guantanamo'dan sonra Müslümanlara yönelik saldırılar arttı ve korkudan kimse buna ses çıkaramadı." ifadelerini kullandı.
ABD'nin 11 Eylül sonrası körüklediği Müslüman karşıtlığına diğer devletlerin ve uluslararası kurumların sessiz kaldığını vurgulayan Adayfi, şöyle devam etti:
"Batı ülkeleri ve bazı Arap devletleri, 11 Eylül'den sonra başlayan 'Müslüman avlama çılgınlığını' kaçırmayarak ülkelerindeki muhalif ve aktivistleri terörist yaftasıyla ABD'ye teslim etti. ABD, o dönem yargısız, hukuksuz, yasa dışı şekilde insan kaçırarak mahkum etti. Guantanamo'da ayrımcılık ve nefret en hafif suçlardı. Mahkumlar işkence yapıldıktan sonra koridorlarda kanlar içinde sürükleniyordu. Bizlerin öldürülmesi kimsenin umurunda değildi. Sorgu sırasında onlarca insan öldü, hiç kimse sesini çıkarmadı."
"İşkenceci gardiyanların yanında psikologlar oluyordu"
Adayfi, mahkumlara uygulanan işkencenin dozunun sürekli artırıldığından bahsederek, "İşkenceci gardiyanların yanında psikologlar oluyordu. Bu psikologlar, işkenceler sırasında mahkumların tepkilerini not ediyor ve yeni işkence metotları öneriyordu." dedi.
Mahkumların ruh ve beden sağlıklarının işkencelere bağlı olarak bozulduğunu anlatan Adayfi, şunları dile getirdi:
"Sadece sorgu odalarında değil tüm gün sistematik işkence yapılıyordu. Askerler gün içinde koğuşların kapısına vuruyordu. Gardiyanlar mahkumlar toplandıklarında Kur'an-ı Kerim'i ayaklarının altına alıyordu. Bunlara nasıl tepki vereceğimizi görmek istiyorlardı. ABD, Guantanamo'da denediği işkence yöntemlerini, Irak'taki Ebu Gureyb gibi farklı ülkelerde kurduğu cezaevlerinde uyguluyordu. Guantanamo belki dünyanın en kötü cezaevi değildi ama en kötü cezaevini tasarlamak için deneyler yapılan ilk yerdi."
"Her hükümet cezaevini kapatacağını söylüyor ama kimse icraata geçmiyor"
Adayfi, ABD'nin insan hakları örgütleri ve uluslararası toplumdan büyük baskı görmedikçe Guantanamo'yu kapatmayacağı kaydederek, "Guantanamo neredeyse 22 yıldır açık. Her hükümet cezaevini kapatacağını söylüyor ama kimse icraata geçmiyor. ABD Başkanı Joe Biden döneminde de konu gündeme geldi ancak onun da kapatacağını düşünmüyorum." görüşünü paylaştı.
Guantanamo'nun kapanması için mağdurlar ve sivil toplum kuruluşlarının büyük çaba sarf ettiğine değinen Adayfi, sözlerini şöyle tamamladı:
"Guantanamo'nun kapanması ABD'nin başarısız olduğunu kabul etmesi anlamına geliyor. Hapishane kapanmalı, orada kalan mahkumlardan özür dilenmeli ve tazminat ödenmeli. Guantanamo'yu kapatmak bir günde olacak iş değil. Bir sürecin sonunda farkındalık yaratarak, insanların bunu görmesini sağlayarak olacak. Ben bunun için 70 kilometrelik maraton koşacağım ve kazanırsam kürsüden Guantanamo'nun kapatılması çağrısında bulunacağım."
"Dünyanın en kötü hapishanesi" olarak nitelendirilen Guantanamo
Küba'nın Guantanamo Körfezi'nde bulunan hapishane, ABD'nin 11 Eylül saldırılarından sonra başlattığı "teröre karşı küresel savaş" siyaseti sonucu kuruldu.
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, "teröre karşı savaş" adı altında ABD istihbaratı tarafından çoğunlukla Orta Doğu ve Afrika'da terörle ilişkili oldukları iddiasıyla ele geçirilenlerin, ABD kanunlarının yargısal olarak sağladığı haklardan faydalanmamaları için Amerikan yargısının yetki alanı dışında sorgu hücreleri ve hapishaneler oluşturdu.
Bush yönetimi, 11 Ocak 2002'de Guantanamo Körfezi'ndeki ABD Donanma Üssü'nde terör şüphelilerinin tutulacağı bir hapishane kurduklarını açıkladı. Bu hapishane hukuksuz işkencelerin, haksız tutuklamaların ve yargısız infazların yaşandığı ve daha sonra tüm tutukluların nakledildiği yer haline geldi.
"Dünyanın en kötü hapishanesi" olarak tanımlanan Guantanamo'daki gündelik hayata ilişkin görüntüler, bugüne kadar kamuoyuyla çok sınırlı biçimde paylaşıldı. Turuncu giysiler ve siyah kukuleta giydirilen zanlıların statüleri, Guantanamo ile ilgili tartışmaların merkezinde yer aldı.