Ankara
Avustralya, İngiltere ve ABD arasındaki 'nükleer denizaltı ittifakı' AUKUS anlaşmasında yer alan 'nükleer atık yönetimi' ve 'siyasi taahhüt' ile ilgili maddeler Avustralya kamuoyunda tepki çekiyor.Nükleer denizaltı teknolojisi alanında işbirliğini hedefleyen AUKUS, Avustralya'nın 'nükleer güce ulaşmadan önce nükleer denizaltılara sahip ilk ülke' konumuna gelmesini sağlayarak, Hint-Pasifik bölgesindeki Çin varlığına karşı bir denge unsuru olmasına imkan tanıyor.
ABD ve İngiltere'nin Avustralya'ya nükleer teknoloji ve yüksek zenginleştirilmiş uranyum gibi materyalleri transfer etmesinin önünü açan anlaşmada yer alan bazı maddeler ise muhalefet partileri ile uzmanların tepkisini çekiyor.
AA muhabiri, Eylül 2021'de imzalanan AUKUS'un yıl dönümünde anlaşmaya ilişkin güncel bilgileri derledi.
- 'Siyasi taahhütler' içeren yeni AUKUS anlaşması
Avustralya, İngiltere ve ABD, ağustos ayının başında, AUKUS anlaşmasının yenilenmiş hali olarak da nitelendirilen 'Avustralya, İngiltere ve ABD Hükümetler Arası Deniz Nükleer Yürütme İşbirliği Anlaşması'na imza attı.
Nükleer denizaltı teknolojisinin transferine ve bu alandaki gizli bilgi paylaşımına ilişkin yapılan yeni AUKUS anlaşmasında üç ülke aralarında 'siyasi taahhütlerde' bulundu.
'Ek siyasi taahhütler' sunan anlaşma, AUKUS ortakları arasında nükleer güçle çalışan denizaltılarla ilgili iletişimin ve bilgi alışverişinin devam etmesini de sağlayacak.
Anlaşmada ayrıca İngiltere ve ABD'nin, Avustralya ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) arasındaki düzenlemelere müdahale etmesine olanak tanıyan bir hüküm de yer alıyor.
Anlaşmanın detaylarına yer verilen Beyaz Saray açıklamasında, 'Üçlü ortaklar, hükümetlerin anlaşmanın belirli maddelerine yönelik niyetlerini yansıtan ve ilgili ek siyasi taahhütleri içeren, hukuki bağlayıcılığı olmayan bir mutabakat imzalamışlardır.' ifadesi kullanıldı.
ABD Başkanı Joe Biden da yaptığı yazılı açıklamada, Avustralya'nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltılar inşa etmesi, işletmesi ve bakımını yapması için gerekli olan üçlü işbirliğini daha da ileri götüren önemli bir adım atıldığını belirtti.
- Siyasetçilerden tepki
ABC yayın kuruluşuna konuşan Avustralya'nın eski Başbakanı Paul Keating, AUKUS anlaşmasının Avustralya'yı ABD'nin 51'inci eyaleti haline getireceğini savundu.
Anlaşma kapsamında ABD'nin ülkenin her yerinde üs açacağını söyleyen Keating, 'AUKUS'un asıl amacı Avustralya üzerinde askeri kontrol oluşturmak. Sonunda ne olacak biliyor musunuz? Avustralya, ABD'nin 51'inci eyaleti haline gelecek.' dedi.
Muhalefetteki Liberal Partinin lideri Peter Dutton da hükümeti, ABD'ye verilen 'siyasi taahhütleri' açıklamaya davet etti. Dutton, 'Bu kesinlikle alışılmadık bir şey. Başbakan Avustralya'nın neye imza attığına dair bir açıklama yapmalı.' diye konuştu.
Öte yandan, Başbakan Anthony Albanese muhalefet liderinin açıklamalarına yanıt olarak anlaşmada 'sıra dışı bir şey' olmadığını savundu.
Anlaşmanın yalnızca nükleer güçle çalışan denizaltıların teknolojisiyle ilgili bilgi alışverişini ilerletmeyi hedeflediğini belirten Albanese, 'İlave siyasi taahhütler yok, ne demek istediğinizden emin değilim.' ifadelerini kullandı.
- 'ABD ve İngiltere anlaşma kapsamında Avustralya'ya nükleer atık gönderebilir' iddiası
Beyaz Saray açıklamasında yer alan 'Anlaşma, özel nükleer maddelerin satışını mümkün kılıyor.' ifadesi Avustralya kamuoyunun tepkisini çekti.
Anlaşmanın, ABD ve İngiltere'nin Avustralya'ya nükleer atık göndermesine de olanak sağlayabileceği yönündeki iddialar ülkenin gündeminde durmaya devam ederken; Avustralya'nın sadece ülkenin kendine ait olan nükleer denizaltıların atıklarını kabul edeceğine dair yapılması beklenen düzenlemenin henüz yürürlüğe girmediği görülüyor.
Avustralya Koruma Vakfının nükleerden arınma yetkilisi Dave Sweeney, tartışmalı atık yönetimine ilişkin yaptığı açıklamada, AUKUS ortaklarının 'kendi deniz atıklarını yönetmedeki açık başarısızlığı' ile bu tasarının uluslararası atıklar için 'zehirli bir portal' olma potansiyeli taşıdığına işaret etti.
Avustralya Yeşiller Partisi sözcüsü David Shoebridge de kullanımdan kaldırılan nükleer denizaltılar ile nükleer atıkların güvenli şekilde imha edilmesi veya saklanması gibi bir teknolojinin henüz İngiltere'nin bile elinde olmadığını savundu.
Hükümetin, atıkların imhasına yönelik henüz bir yöntem ve tarih belirlemediğini vurgulayan Shoebridge, 'Bu konuda kendi radyoaktif atık ajansımız ARWA ile çalışıyoruz. Bu daha sonra değil, şimdi ele alınması gereken bir konu.' ifadelerini kullandı.
- Hükümete göre nükleer atık meselesi 'muhalefetin korkutma kampanyası'
Hükümetteki İşçi Partisinden bazı milletvekilleri, gelen tepkilerin ardından Avustralya'nın 'diğer ülkelerin nükleer atıkları için bir çöplük' haline gelmeyeceğini ve bu tür iddiaların 'Yeşillerin korkutma kampanyasının parçası' olduğunu belirtti.
Muhalefet partilerinin açıklamalarına karşı çıkan Albanese hükümeti, 16 Kasım 2023'te parlamentoya sunduğu 'Avustralya Deniz Kuvvetleri Nükleer Enerji Güvenliği (ANNPS)' adlı yasa tasarısıyla, nükleer denizaltıların işletilmesi ve nükleer güvenliğin sağlanması için amaca uygun yeni bir düzenlemeyi hedeflediğini vurguladı.
Söz konusu yasa tasarısı, 'Avustralya denizaltısına ait olmayan kullanılmış nükleer yakıtın depolanması ve imha edilmesinin yasaklanması' gibi maddeler içeriyor.
Avustralya Savunma Bakanı Richard Marles da açıklamasında, Avustralya'nın başka herhangi bir ülkeden nükleer atık almasının 'hiçbir koşulda' söz konusu olmayacağını vurguladı. Marles, 'Avustralya tarafından üretilen atıklar harici hiçbir nükleer atık Avustralya'da bulunmayacak.' dedi.
- AUKUS anlaşması ve Çin'in tepkisi
ABD ve İngiltere'nin teknoloji transferiyle Avustralya'nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltı filosu oluşturmasını hedefleyen AUKUS anlaşması, 16 Eylül 2021'de imzalanmıştı.
3 ülkenin isimlerinin İngilizcedeki kısaltmasından oluşan 'AUKUS' adlı güvenlik anlaşması uyarınca Güney Avustralya eyaletinin başkenti Adelaide'deki tersanelerde nükleer enerjiyle çalışan en az 8 denizaltı inşa edilecek.
Anlaşmada Çin'in adı anılmasa da 3 ülkenin 'artan bölgesel güvenlik endişelerine' yaptıkları vurgu, işbirliğinin Pekin'in bölgedeki askeri gücünü dengelemeye yönelik bir pakt olduğu yorumlarına yol açmıştı.
Çin, anlaşmaya tepki göstermiş, ittifakın bölgesel barış ve istikrarın yanı sıra nükleer silahların yayılmasına yönelik uluslararası çabalara zarar vereceğini vurgulamıştı.