Ankara
Avrupa Birliği'nde (AB) Sınırda Karbon Vergisi düzenlemesinin pilot olarak yürürlüğe girmesinden, ilk etapta 'karbon kaçağı riski' taşıyan çimento, demir çelik, alüminyum, gübre gibi sektörlerin yanı sıra risk listesinde bulunmayan fosil yakıtlı elektrik üretimi ve hidrojen sektörleri etkilenecek.
Karbon kaçağı, bir karbon fiyatlandırması pratiğiyle düzenlenen şirketlerin genel merkezlerinin, karbon düzenlemesine tabi olmaktan kaçınmak için daha gevşek iklim düzenlemelerine sahip farklı bir bölgeye taşınması riskini ifade ediyor.
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) 1 Ekim'de raporlama uygulamasıyla yürürlüğe giriyor. İthalatçılar için ilk raporlama dönemi 31 Ocak 2024'te bitecek.
Yönetmelik uyarınca AB, SKDM için 1 Ekim'den 31 Aralık 2025'e kadar geçiş dönemi uygulayacak. SKDM'nin pilot fazına uyum her 3 ayda bir yapılacak raporlamalarla tamamlanacak.
Bu süreçte şirketlerden, karbon emisyonlarına ilişkin veri toplaması ve bu verilere ilişkin raporlamalar gerçekleştirilmesi bekleniyor.
Bu uygulamayla, ithalatı gerçekleştirilecek ürünlerin üretim süreçlerindeki karbon emisyonlarının AB standartlarında kabul görmemesi halinde, bunların ithalatçıları sınırda karbon fiyatı uygulamasına maruz kalabilecek.
Böylelikle AB, ithal edilen ürünlerin üretiminde açığa çıkan sera gazı emisyonlarının, ürünün üretildiği ülke dışına taşınmasını önlemeyi veya bu ürünlerin karbon yükünü kendi standartlarına uygun olarak düzenlemeyi amaçlıyor.
Bu sürece AB standartları doğrultusunda uyum gösterebilen şirketler ürünlerini AB pazarına, rekabetçiliklerini kaybetmeden ihraç edebilecek.
- SKDM ile şirketler yeniden yapılanacak
Sunduğu piyasa temelli karbonsuzlaşma hizmetleriyle işletmelerin net sıfır ve karbon nötr hedeflerine ulaşmasına yardımcı olan iklim değişikliği danışmanlığı Climate Balanced Şirketi Üst Yöneticisi (CEO) Oğuz Tosun, AA muhabirine, pilot başlayacak uygulamadan, başta ağırlıklı olarak karbon kaçağı riski taşıyan çimento, demir çelik, alüminyum, gübre gibi sektörlerden AB'ye ihraç edilen ürünlerin etkileneceğini söyledi.
Bu süreçte karbon kaçağı riski taşımayan fosil yakıtlı elektrik üretimi ve hidrojen sanayilerinin de SKDM'ye pilot aşamada maruz kalacak sektörlerden olacağını belirten Tosun, özellikle fosil yakıtlı enerji üretim yapan sanayinin bu uygulamayla yeniden yapılanacağına işaret etti.
Tosun, 1 Ekim itibarıyla SKDM'nin, söz konusu sektörleri kapsayacak şekilde devreye gireceğini ancak ilk aşamanın emisyon ya da karbon raporlaması yükümlülüklerini içerdiğini dile getirdi.
Bu sektörlerde AB'ye gerçekleşen ihracat faaliyetlerinin beraberinde ürünlerin doğrulanmış emisyon raporlarının da isteneceğini anlatan Tosun, şöyle konuştu:
'Emisyon raporlaması üç kapsamda yapılmaktadır. Fakat SKDM'nin pilot fazında çelik sanayisindeki birkaç ara ürün dışarıda bırakıldığında sadece Kapsam-1 raporlaması zorunlu tutulacak. Yani işletmelerin tesiste neden olduğu emisyonların raporlaması ve bu raporların doğrulamaları, önümüzdeki günlerde devreye girecek pilot fazla birlikte, AB'ye gerçekleştirilecek bir ithalat faaliyetinin zorunlu parçası olacak. Örneğin bir ürün satılırken, bu ürünün ithalatçısının, ilgili ürünün karbon yükünü gösteren emisyon raporunu ve doğrulama raporunu, AB'nin yetkilendirildiği ulusal SKDM ajanslarına sunmak üzere ihracatçısı firmadan tedarik etmesi gerekecek.'
AB sınırlarına giren ürünler için alelade bir emisyon raporu istenmediğini vurgulayan Tosun, 'AB, doğrulanmış bir raporun teslimini dikte ediyor. Bu doğrulamaların, AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kapsamında akredite edilen ve önümüzdeki yıllarda akredite edilecek yeni denetçi firmalar tarafından yapılması gerekiyor. AB standartlarına uygun raporlama ve doğrulama yapan Türk firmaları AB sınırlarına ürünlerini gönderebilecek.' ifadelerini kullandı.
- Uygulamayla daha fazla yenilenebilir enerji yatırımı bekleniyor
Güneş santrali ekipman üreticisi ELİN Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Arda Yalı ise uygulamanın ilk etapta ihracatçı firmalar açısından sorun olarak değerlendirildiğini anlattı.
İhracatçıların, şu an enerji ihtiyaçlarını yenilenebilir enerjiden karşılamak için güneş enerjisi ve benzeri 'yerinde tüketim' sağlayan lisanssız elektrik üretim tesislerine yatırım yaptığını belirten Yalı, şöyle devam etti:
'Aynı zamanda kendi tedarikçilerinin de karbon nötr olabilmesi için tedarikçilerini yönlendirici birtakım çalışmalar yürütüyorlar. Veya tedarikçilerini, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapan, karbon konusunda adımlar atmış firmalardan seçiyorlar. Yeni tedarikçi listelerini buna göre ayarlıyorlar. Zincirin bütün noktalarında bir tedbir almadan sınırda karbon vergisiyle karşılaşmamak mümkün. Şöyle diyebilirim, biz tedarikçimizi karbon nötr yaparsak, o kendi tedarikçisini karbon nötr yaparsa, ayrıca kendimiz karbon nötr bir şirket olursak, karbon nötr hedeflerine bir o kadar daha yaklaşabiliriz. Bunları yaparken en büyük karbon nötr etkisi olan da yenilenebilir enerji yatırımıdır.'
Yalı, Türkiye'nin 2053'e kadar karbon nötr hedefi olduğunu, özel sektörün de kendine ait hedefler belirlemesi gerektiğini vurgulayarak, 'Tabii 2024-2025'te hiçbir firma bir anda karbon nötr olmayacak. Ama karbon nötr hedeflerini tutturmak için kendi iç hedefleri, tedarikçilere verdiği hedefler ve benzeri süreç yönetimini başlatmak durumunda kalacak. Bütün ihracatçı firmaların almış olduğu tedbirler bu ve benzeri. Bizim de isteğimiz, karbon nötr hedeflere ulaşmada çok büyük yardımcı olan yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla yatırım yapılsın.' dedi.