• Altın : 2,970.24
  • BIST 100 : 9,724.50
  • BIST 30 : 10,606.25
  • BTC/USDT : 96,736.00
  • Dolar : 35.23
  • ETH/USDT : 3,337.30
  • Euro : 36.75
BAYINDIR SAĞLIK GRUBU

Glokomda erken tanı hayati önem taşıyor

Bayındır Söğütözü Hastanesi Göz Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tamer Takmaz, "40 yaş üzerindeki kişilerde glokom riski artıyor ve bu risk yaşla birlikte daha da yükseliyor" dedi

  • 19.12.2024
  • Kerem Alp Eren Kaya
  • İstanbul
  • Sağlık
news

İSTANBUL (AA) - Bayındır Söğütözü Hastanesi Göz Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tamer Takmaz, glokomun erken tanı ve tedaviyle kontrol altına alınabileceğini belirtti.

Bayındır Sağlık Grubundan yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Takmaz, düzenli göz kontrollerinin ve erken müdahalenin glokomun ilerlemesini durdurmada kilit rol oynadığını ifade etti.

Glokomun ortaya çıkmasında çeşitli risk faktörlerinin etkili olduğunu aktaran Takmaz, '40 yaş üzerindeki kişilerde glokom riski artıyor ve bu risk yaşla birlikte daha da yükseliyor. Aile öyküsü, göz içi basıncının yüksek olması, göz travmaları, geçirilmiş bazı göz ameliyatları, diyabet ve hipertansiyon gibi kronik hastalıklar ile uzun süre steroid kullanımı da glokom riskini artıran etkenler arasında yer alıyor.' ifadelerini kullandı.

- 'Erken tanı kalıcı kayıpları önleyebilir'

Glokomun ilerleyici bir hastalık olduğuna ve erken tanının önemine dikkat çeken Takmaz, 'Özellikle risk faktörlerine sahip kişilerin düzenli göz muayeneleri hayati önem taşıyor. Glokom, genellikle göz içi basıncının artması sonucu retina gangliyon hücreleri ve görme sinirinde hasar oluşturarak geri dönüşümü olmayan görme keskinliği ve görme alanı kayıplarına, körlüğe yol açabiliyor. Erken tanı ve tedavi ile kalıcı görme kaybı önlenebiliyor.' değerlendirmesini yaptı.

Takmaz, glokomun erken tanı ve tedaviyle kontrol altına alınabileceğini vurgulayarak, düzenli göz muayenelerinin bu süreçteki önemine dikkati çekti.

Glokom tedavisinin temel amacının göz içi basıncını düşürerek görme sinirindeki hasarı önlemek olduğunu belirten Takmaz, şunları kaydetti:

'İlaç tedavisi kapsamında göz damlaları veya ağızdan alınan ilaçlar kullanılarak göz içi basıncı kontrol altına alınır. Lazer tedavisi, göz sıvısının dışa akışını artırmak, düzenlemek ya da sıvı üretimini azaltmak amacıyla uygulanır. Cerrahi müdahale ise ilaç ve lazer tedavisinin yetersiz kaldığı durumlarda tercih edilir ve hastanın durumuna en uygun yöntem seçilerek uygulanır.'