Robot yargıçlar, adaleti sağlayabilir mi? Her alanda kullanılan yapay zeka, yargılama süreçlerine nasıl bir katkı sunabilir? Yapay zekaya hukuki kişilik tanınması, hangi sorunları çözer? Dijital telif, dijital miras, dezenformasyon ve sahte hesaplar gibi yeni problemlerin hukuki bağlamı ne?
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Yasin Aydoğdu, Anadolu Ajansı Teyit Hattı'na değerlendirmelerde bulundu. Anayasa hukukunun yanı sıra bilişim ve insan hakları hukuku üzerine araştırmalar yapan Aydoğdu, robot yargıç kavramını ele aldığı bir kitap yazdı.
KARAR TAHMİN ROBOTLARI
Yapay zeka ve robot hukuku hakkında eğitimler de veren Aydoğdu, yapay zekanın hukukta aktif kullanımına olumlu yaklaşıyor. "Yapay zeka, her alanda kullanılıyor. Neden yargılamalarda en ileri düzeyde kullanılmasın ki!.." diyen Aydoğdu’ya göre; karar tahmin robotları, yargıçlar gibi mahkemelerde karar verip, gerekçe yazmaz ama insanlara yüzyıllardır yargıçların verdiği kararlar üzerinde bir algoritma geliştirerek bir tahminde bulunabilir. Mevcut mahkeme kararları sisteme yüklenir ve yapay zekaya "Bu eylem sonucunda sanık ne kadar ceza alır?", "Ne kadar tazminat ortaya çıkar?" vb sorular yöneltilir. Yapay zeka da saniyeler içinde tüm kararları tarayıp, sorgulayanı bilgilendirir.
İYİ DE VAR KÖTÜ DE !..
Aydoğdu ile yargıç robotlar dışında yapay zekayla ilgili gelişmelerin ortaya çıkardığı hukuki problemleri de konuştuk. Aydoğdu, gelişimi 1950'lere dayansa da yapay zekanın altın çağını son 10 yılda yaşadığını düşünüyor. Yapay zekayı, daha önce icat edilen bıçak ya da ateşli silahlara benzetiyor ve "Yapay zekayı iyi amaçlı kullananlar olduğu gibi kötü amaçlı kullananlar da olabiliyor. Kötü amaç olmaksızın bireylerin yapay zekayı kullanırken zarar görmesi ihtimali de mevcut." diyor. Aydoğdu için; hukuk, böyle durumlarda "rasyonel ve hakkaniyetli" bir şekilde sorunları çözmek zorunda. Son dönemde de hukuk, yapay zekaya dikkat kesildi ve gelişmeleri yakından takip ediyor.
“CEZAİ SORUMLULUK” PROBLEMİ
Evrensel – genel hukuk ilkeleriyle yapay zekayla bağlantılı sorunların çözülebildiğini ifade eden Aydoğdu, özellikle "cezai sorumluluk" noktasında ise uyarıyor: "Ceza hukukunu ilgilendiren yaralama, dolandırıcılık, hırsızlık ve bazen yaşanabilir ölüm vakalarında cezai sorumluluğun kime ait olacağı konusunda hakkaniyetli bir düzenin işletilmesi çok sağlıklı değil. Hakkaniyetten kastım, gerçeklerin ortaya çıkıp suçluların hakikaten ceza aldığı bir düzen."
Aydoğdu, bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: "Çünkü yapay zeka, insan zekasını taklit eden bir teknoloji olmakla beraber otonom dediğimiz kendi kendisine karar alabilen özelliklere de haiz." İşte Aydoğdu'nun özetle anlattıkları:
ALT GRUPLAR: Yapay zekayı bu noktada kendi içinde alt gruplara ayırmakta fayda var. Şöyle ki; gelişmiş yapay zekanın -yani kendisini geliştiren ya da icat edenden bağımsız şekilde faaliyette bulunan- ortaya çıkardığı zararların mevcut hukuk kurallarıyla çözümü kolay değil, çünkü burada çözüm karmaşıklaşıyor.
GERÇEK KİŞİ KONTROLÜ: Kendisini geliştiren teknoloji şirketi ya da gerçek kişilerin güdümündeki yapay zekaların ortaya çıkardığı zararların çözümünde klasik hukuk kuralları yeterli. Çünkü burada normal bir araç gereçle hukuka aykırılık ortaya çıkaran kişinin eylemiyle, belirli düzeyde basit yapay zekayı kullanarak ortaya hukuka aykırı bir eylem çıkaran kişinin sorumluluğunda ben bir fark görmüyorum.
FARK NE ZAMAN DEVREYE GİRİYOR? Yarı otonom sistemlerde belirli düzeyde fark oluyor ama gene hukuk sistemleri mevcut normlarla çözüme kavuşturabiliyor. Tam otonom dediğimiz yapay zekalarda -ileri, üçüncü nesil şu an aktif olarak kullanılıyor- ortaya çıkabilecek zararlarda bazen şirketler özellikle de çok uluslu teknoloji şirketleri sorumluluktan kaçabiliyor.
SORUMLU KİM? Kullanıcı mı? Yoksa bu sistemin kullanımına müsaade eden yetkili kamusal otorite mi? Şu anda net bir hukuki düzenleme yok.
AB YAPAY ZEKA KANUNU: Avrupa Birliği bir yapay zeka kanunu çıkardı ama bu konuda yapay zekada ortaya çıkan zararlardan kimin sorumlu olacağına dair bir düzenleme yok, sadece yapay zekanın kullanımına dair düzenlemeler var.
YAPAY ZEKANIN HUKUKİ KİŞİLİĞİ: Yakın gelecekte yapay zekanın hukuki kişiliği, -elektronik kişilik olur, tüzel kişilik benzeri bir kişilik olur- hukuk sistemleri tarafından düzenlendikçe; sorumluluk (hukuku daha net bir şekilde uygulayıcılar özellikle de yargı organı bakımından) net bir zemin üstünde kurgulanmış olacak. Ama şu anda bu konuda bir açık var, evet.
2030'A KADAR: (Yarı otonom ve otonom araç örnekleri bağlamında ortaya çıkan hukuki problemlere işaret ederek) Yeni kanunların ya da alt düzenleyici işlemlerin çıkması, kanun koyucuların önünde artık bir seçenekten daha ziyade zaruret. Türkiye ve yapay zekanın yaygın olarak kullanıldığı dünya ülkeleri, 2030'lara gelmeden bu konuda düzenlemeler yapacaktır ve süreç içerisinde yapay zeka teknolojileri geliştikçe de bu düzenlemelerde hızlı değişiklikler yapılması gerekecektir. Çünkü yargı makamları, kanun koyucuların çıkardığı kanunlar üzerinden hareket eder. Eğer bu gerçekleşmezse de kendilerinin hukuk üretmesi ihtiyacı hasıl olacaktır.
UZMANLARDAN ÖNERİ: Avrupa Parlamentosu bünyesinde çalışan uzmanlar grubu, 2017'de yapay zekanın gelişim seyrini, insan hayatındaki yerini göz önünde bulundurarak ve bu noktaya dikkat çekerek ayrı bir kişilik türü tanınmasını önerdi. Bu, bir kanun düzeyinde hukuk normu değil ya da Avrupa Birliği'nin bu yıl taslak olarak kabul ettiği ve 2025 yılında yürürlüğe girmesi planlanan "yapay zeka kanunu"yla aynı güçte bir hukuk normu değil ama bir uluslararası örgüt tarafından bu konuda yapılan en önemli önerilerden biri olarak kabul ediliyor.
ROBOT SOPHIA: Hanson Robotics şirketinin geliştirdiği robotlar var. Sophia bunlardan en popüler olanı. Apple, Microsoft, OpenAI şirketlerinin geliştirdiği özel yapay zeka araçları var. Bunlar bazen yazılım olabiliyor bazen de somut donanım şeklinde robot ya da başka bir cihaz şeklinde karşımıza çıkabiliyor.
DOĞRULUĞU TARTIŞMALI: Bu ve benzeri araçlara ya da yazılımlara bir sicil üzerinden kayıt açılarak, yine sigorta hukuku üzerinden belirli miktarda fon oluşturarak, yapay zeka teknolojilerinin kullanıcılara verdiği zararlardan ya da kullanımı esnasında ortaya çıkan kusursuz sorumluluk hallerinde fona başvurulması şeklinde bir öneri var. Tabii ki bu önerinin doğruluğu tartışılır, aksini savunanlar ya da başka öneride bulunanlar da olabilir.
MUHAFAZAR GÖRÜŞ: (19'uncu yüzyılda ticaretin yaygınlaşmasına binaen şirketlere tüzel kişilik tanınması sürecindeki karşı çıkışlara benzeterek) Yapay zeka teknolojilerinin bu kadar yaygınlaşması karşısında da "Kişilik istemeyiz", "Hukuken tanımayız" ya da "Yapay zeka çalışmalarını durdurun" şeklindeki muhafazakar görüşlerin çok etkili olacağını zannetmiyorum. Çünkü bu tek başına belirli bir kesimin karşı çıkmasıyla durdurulabilecek bir alan değil.
DAHA İLERİSİ VAR PİYASAYA SUNMUYORLAR: Şu anda her ne kadar yapay zeka teknolojilerini tehlikeli bulanlar ve karşı çıkanlar olsa da piyasaya sürülen yapay zeka teknolojilerinin çok daha ileri versiyonlarının farklı merkezlerde farklı ülkelerde geliştirildiğini tahmin edebiliyoruz. Şöyle ki; OpenAI ChatGPT-4o'yu piyasaya sürdüğü gün Google ve diğer rekabet halinde bulunduğu teknoloji şirketleri yeni nesil yapay zeka araçlarını anında aynı hafta içerisinde duyurabiliyor. Demek ki bu teknoloji şirketleri mevcut teknolojilerinin çok daha ilerisindeki araçlara çok daha vakıflar, bunları geliştirdiler ve rekabet, endüstriyel saiklerle hareket ettiği için bunları şu anda piyasaya sunmuyorlar.
HUKUK YAPAY ZEKAYI BAŞIBOŞ BIRAKAMAZ: Uzun lafın kısası yapay zeka teknolojileri şu anda her ne kadar altın çağını yaşıyormuş gibi görünse de daha yolu var ve daha ileri seviyeye ulaşacak şekilde yaygın bir inanç var. Ve takdir edersiniz ki; hukuk düzenleri, devletlerin egemenliklerini korumak için, insan hayatını regule etmeleri gereken bir alan ve hukuk düzeni yapay zekayı başıboş bırakamaz. Mevcut hukuk kurallarıyla hukukun genel ilkeleriyle bu sorunları çözelim şeklinde bir inisiyatif alamaz, benim kanaatim bu yönde.
DEZENFORMASYON: Kasten yani bilerek ve isteyerek halkı yanıltıcı, toplumu yanıltıcı bilgiyi paylaşmak demek. Aslında 2 yıl evvel ki düzenlemeyle bu artık Türk hukukunda bir suç tipi. Dezenformasyon kişinin kendi iradesiyle yapılabileceği gibi kişiler tarafından yapay zeka üzerinden belirli algoritmalar geliştirilerek kodlamalarla da yapılabilir.
BOT HESAPLAR: Örneğin bilgisayar bilimlerinden iyi anlayan bir mühendis, sosyal medya platformlarında açacağı bot hesaplara vereceği komutlarla bu bot hesapların yanlış bilgiyi, halkı yanıltıcı bilgiyi belirli aralıklarla paylaşmasını sağlayabilir. Hatta sisteme hiç müdahale etmeden uzun bir süre sistem trend topic olmuş ya da gündem olmuş ya da çok tıklanan, çok izlenen, Youtube'taki, Instagram'daki, Facebook'taki videoları bilerek hiç kontrol etmeden paylaşarak da dezenformasyona hizmet edebilir.
SUÇLU KİM? Bu konuda Türk Ceza Kanunu'na baktığımız zaman gerçek kişilerin cezai sorumluluğu işletiliyor ama yapay zeka bunu şu anda otomatik olarak otonom şekilde yaparsa burada o hesabı açan mühendis ya da gerçek kişi mi sorumlu? Yoksa bu hesabın faaliyetlerine müsaade eden platform mu sorumlu olacak? Bu konu tartışmalı. Türkiye’de kamusal otoriteler bu konuda gerçek suçluları ya da hukuka aykırı eylemleri yapan kişileri tespit edebilmek için sosyal medya platformlarına temsilci atattırıyorlar.
YAPAY ZEKAYLA DAHA DA ZOR: Otoritelerin bir mücadelesi var ama görünen o ki özellikle de kullanıcıların, bilgileri teyit etme ihtiyacı duymadığı, okuduğu ya da izlediği anda inandığı, günümüz kalabalık toplumlarında dezenformasyonla mücadelede yapay zeka, işleri hayli zorlaştıracak. Çünkü binlerce kullanıcının ayrı ayrı paylaşım yaptığı bir düzende devletin zaten hukuka aykırı bir eylemde bulunan şüphelileri tespit etmesi çok zorken bunu bir de bir kişinin binlerce kodlamayla anlık bir şekilde milyonlarca paylaşım yaptığı yapay zeka teknolojileri devreye girince haliyle kamusal otoritelerin de yapay zeka kullanımına çok vakıf olması gerekiyor.
HAKİMİYET ELZEM: Bu konuda Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi bir yatırım yapıyor, dünyada da birçok devlet teknoloji şirketleriyle işbirliği içerisinde. Endüstri 4.0 dedikleri bu. Devletlerin de bu yeni endüstri devriminde teknoloji şirketleri kadar hatta bence onlardan daha çok yapay zekaya vakıf olmaları artık bir zaruret, elzem.
TELİF SAHİBE AİT: (Telif hukukunun, ticaret hukukunun uzmanlık alanı olduğunu belirterek) Ama şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki; elektronik kişilik tanınmadığı sürece yapay zeka tarafından icat edilen ya da geliştirilen teknolojiler vb her şeyin telif hakları, yapay zekaya değil o yapay zekaya sahip olan şirkete ait.
NET KARŞILIK YOK: Ama yapay zeka teknolojilerinin geldiği seviye itibariyle yapay zeka, kendi kendisine belirli icatlarda bulunabiliyor. Hatta yapay zeka kendi dilini geliştirebiliyor. Bunların telif hukuku bağlamında mevcut hukuk düzeninde net bir karşılığı yok. Yani biz yapay zekayı telif hakkı sahibi kabul edemiyoruz. Bunun için öncelikle yapay zekaya hukuki bir kişilik tanınması gerekiyor. Mevcut hukuk düzeninde örnek veriyorum; OpenAI tarafından telif hakkı niteliğinde bir yazılım geliştirildiğinde bu ürünün telif haklarını doğrudan ilgili şirket ya da ilgili konsorsiyum alıyor.
GELECEKTE NE OLACAK? Sadece fütüristik bakış açısıyla cevap verebiliriz; yapay zekaya kişilik tanınırsa telif hakları ona ait olur, tanınmazsa da telif hakları konusunda yargı organlarını zorlayacak bir karışıklık oluşabilir. Çünkü yapay zeka kendi kodlamasıyla farklı yazılımlar geliştirmeye başlayacak, bunu da yapıyor zaten. Şu anda ChatGPT üzerinden kodlamalara çok rahatlıkla saniyeler içerisinde erişebiliyoruz. Bunun bir üst seviyesi kodlamanın da ötesine giderek program geliştirmek, internet sitesi tasarlamak, beste yapmak, resim yapmak ki resim yapıyor şu anda ve telif haklarını ilgili yapay zekanın sahibi konumundaki şahıs ya da şirketler elde ediyor. Bir sonraki aşamada da artık hukuk düzenleri kişilik tanıdığı anda yapay zeka telif haklarına sahip olabilecektir.
SAHTE HESAPLAR: Sahte hesaplar konusunda dijital mecralarda gerçekleşen hukuka aykırı eylemlerin gerçek hayatta gerçekleşen hukuka aykırı eylemlerden hiçbir farkı yok.
Yani biz bugün birisinin ismiyle gidip karşılıksız çek hazırladığımızda, bir sözleşme imzaladığımızda nasıl dolandırıcılık suçu ya da farklı suç tipleri oluşuyorsa bunun sosyal medya mecralarında ya da internet ağı üzerinden gerçekleşmesi durumunda hiçbir fark yok. Hatta belirli suç tiplerinde ağırlaştırıcı sebep. Yani sahte hesaplar üzerinden paylaşımlar yapan, insanları kandıran ya da illa ki dezenformasyon olmasına gerek yok, mezenformasyon dediğimiz yani yanıltıcı bilgiyi kasten olmaksızın da paylaşan kişilerin en azından tazminat sorunu kesinlikle ortaya çıkacaktır.
ZARAR VEREN TAKLİT SUÇTUR: Eylemin niteliğine göre de taklit eğer ki bilerek ve isteyerek yapılıp kişilere zarar vermeye yönelik neticeler ortaya çıkarıyorsa bu suçtur. Dünyanın neresine gidersek gidelim ceza kanunlarında bu eylemlerin bir cezai karşılığı, bir suç karşılığı vardır ve kamusal otoriteler nasıl ki sokağın ortasında hukuka aykırı bir eylem olduğunda müdahale edip, soruşturma yapıp, yargılamayla ceza veriyorsa tespit edilebildiği ölçüde dijital mecralarda da bu eylemlere karşı cezai sorumluluk işletilecektir.
BİR TIK DAHA ZOR: Tabii ki normal hayattakine göre iz sürmek, tespit etmek, delil toplamak, bir tık daha zor ama sosyal medya temsilciliğinin atanması, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun alt yapı çalışmalarını kuvvetlendirmesi, Türk kamusal otoritelerinin bu konuda hassas davranmaları, bu eylemlerin karşılıksız kalmayacağı yönünde, adalete olan inanç yönünde de olumlu etki sağladığı ifade edilebilir.
DİJİTAL MİRAS: Bu konu yakın geçmişte mahkemeler nezdinde tartışıldı. Normal mirasın dijital versiyonunun da alt soyuna geçebileceği yönünde bir karara varıldı. Ama bu konuda henüz yasal bir düzenleme yok. Mahkemeler, mevcut yasal düzenlemeler, Türk Medeni Kanunu ya da ilk mevzuattaki hükümler ya da içtihatlar üzerinden karar veriyor.
MADDİ KARŞILIĞI VARSA… Dijital ortamda, internet ağında ya da farklı mecralarda özellikle kripto teknolojilerinde maddi karşılığı bulunan her şey… Nasıl ki ticarete söz konusu olabiliyorsa, başkalarına devredilebiliyorsa yani bir maddi karşılığı varsa bunun kişilik hakları karşılığı varsa alt soya da geçebilir diye düşünüyorum.
TBMM'DE DÜZENLEME: Tahmin ediyorum İstinaf aşamasının ardından Yargıtay bu konuda temyiz aşamasında bir karar verecektir ve Yargıtay’ın verdiği karar, Türk hukukunda daha etkili ilk derece mahkemesi İstinafın kararlarına göre. Günün sonunda da Yargıtay kararları arasında bir farklılık olursa yakın gelecekte Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun bir kararı olacağını düşünüyorum ama tahmin ediyorum TBMM, Avrupa Parlamentosu'yla paralel bir şekilde dünyadaki diğer devletlerle eş zamanlı bir şekilde bu konuda bir yasal düzenleme yapacaktır.
YARGIÇLAR ÜZERİNDE İKİ FARKLI YÜK: Birincisi, bu teknolojileri araştırıp öğrenmesi yönünde… İkincisi, en doğru kararı verebilmesi ve hak geçmemesi adına, doğruyu bulabilmesi adına, dışarıdan yardım alması yönünde, bilirkişilerden yardım alması yönünde … Yargının üstünde bir yük oluşturuyor. Ama kanun koyucu bu konuda daha net düzenlemeler yapar ve regulasyonları aydınlatıcı bir şekilde yayınlarsa, vatandaşlar gibi yargıçlar da bu konuda fayda sağlayacaktır, olumlu bir dönüş olacaktır.