İklim değişikliği etkileri 2024'te zirveye ulaştı

19.03.2025
İstanbul

Dünya Meteoroloji Örgütünün raporuna göre, iklim değişikliği etkileri 2024'te hiç olmadığı kadar belirginleşti ve bazı etkiler artık geri döndürülemez hale geldi. Kurumun paylaştığı 7 kritik veri hakkında uzmanların değerlendirmesini aldık.

Dünya Meteoroloji Örgütü'nün "Küresel İklim Durumu" raporu, 2024'ün büyük olasılıkla sanayi öncesi döneme kıyasla 1,5 derecenin üzerinde geçen ilk takvim yılı olduğunu doğruladı.

Küresel ortalama yüzey sıcaklığı 1850-1900 dönemi ortalamasının 1,55 derece (0,13 derece artı veya eksi olasılık farkıyla) üzerine çıktı ve bu da 175 yıllık gözlemlerdeki en sıcak yıl olarak kayıtlara geçti.

WMO, iklim değişikliği etkilerinin göstergesi niteliğinde 7 kritik veri paylaştı. Bu verilerin ne anlama geldiğini ve neden önemli olduğunu uzmanlara sorduk. İşte o veriler ve uzmanların değerlendirmeleri:

Karbondioksit yoğunluğu, son 800 bin yılın en yüksek seviyesinde

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz:

"Atmosferdeki karbondioksit oranının artması küresel ısınmanın en önemli sebebidir. Son 10 yılın, insanlık tarihinde yaşamış olduğumuz en sıcak yıllar olması da bunun başta gelen göstergesidir. Özellikle en sıcak sene olmasını bilim insanlarının pek de öngörmediği 2024 yılının bile tarihte yaşadığımız en sıcak sene olması gelecekteki senelerde bir soğuma yaşamayacağımız, aksine beklediğimizden daha sıcak seneler göreceğimiz konusunda bir işaret sayılması gerektiğini düşünüyorum."

Küresel olarak, son 10 yılın her biri, ayrı ayrı en sıcak 10 yıl olarak kayıtlara geçti

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz:

"En azından aletli ölçümlerim yapıldığı son 67 yıldır ama muhtemelen 1800'lerin başından bu yana atmosferdeki karbondioksit oranı artıyor. İlk aletli ölçümlerin yapıldığı 1958 yılında bile ölçülen değer son 800 bin senenin en yüksek seviyesiydi ve o zamandan bu zamana kadar da her sene artmaya devam etti. Atmosferdeki karbondioksit oranının artmasının nedeni bizim her sene artan miktarda kömür, petrol ve doğalgaz yakıyor olmamız. Eğer gelecekte bir sene karbondioksit oranında artış olmazsa o durumun bir haber niteliği mutlaka olacaktır ama biz hayat biçimimizi değiştirmediğimiz müddetçe o gün pek de yakın değil."

Son 8 yılın her biri, okyanus ısı içeriğinde yeni bir rekor kırdı

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı:

"Suyun öz ısısı, toprağın öz ısısından 5 kat büyüktür. Bunun anlamı su, toprağa kıyasla 5 kat yavaş ısınır veya 5 kat yavaş soğur. Bu yüzden iklim değişimi gibi küresel ölçekteki değişimler izlenirse deniz ve okyanus sıcaklıkları takip edilir. Karalar bu yıl çok ısınsa da bir sonraki yıl çabucak soğuyabilir. Oysa sular ısındığında hemen soğuyamaz. Dünyanın 4'te 3'ü deniz ve okyanuslarla kaplı olduğuna göre suların ısınması bütün iklim üstünde de etkilere sahip olacaktır. Bu yüzden sular bir kez ısınmaya başladı mı ısınma birikme etkisiyle katlanarak devam eder. Son yıllarda küresel ölçekte artan sıcaklıklar deniz ve okyanusların sıcaklığını katlayarak artırdı. WMO raporunda yer alan, 'Son sekiz yılın her birisinde deniz ve okyanus sıcaklıklarında yeni rekorlar kırıldı' ifadesinin anlamı budur. Ve son 50 yıllık verilere baktığımızda sıcaklık artışları sürecek gibi gözüküyor."

Arktik'te kaydedilen en düşük 18 deniz buz örtüsü genişlemesi son 18 yılda gerçekleşti

Kaliforniya Üniversitesi Yer Sistemi Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eric Rignot:

"Gelinen noktada deniz buzu örtüsünde dramatik değişiklikler yaşandı. 2016'dan bu yana Antarktika deniz buzu son derece hızlı bir oranda azaldı. Antarktika deniz buzunun kaybı büyük bir endişe kaynağı. İklim değişikliği kaynaklı olarak bu bekleniyordu ama yaşanan değişimin oranı için şok edici oldu. Deniz buzunun kapladığı alanda yaşanacak azalmalar güney okyanusunun dolaşımını değiştirecektir. Sıcak suyun Antarktika’daki buzullara ulaşması onları alttan eritecektir. Bu durumda da buzullar daha hızlı eriyecektir Ortaya çıkacak durum hem deniz ekosistemini hem de küresel okyanus dolaşımını etkileyecektir. Son 18 yılda yaşanan değişimler yer sistemleri için önemli bir sinyaller veriyor"

Antarktika'da son 3 yılda kaydedilen en düşük 3 Antarktik buz örtüsü genişliği yaşandı

Kaliforniya Üniversitesi Yer Sistemi Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eric Rignot:

"Güney Okyanusu, okyanus suyu sıcaklık ve tuzluluğu konusunda merkezde yer alan ve dünya okyanuslarının sıcaklığını ve besin dağılımını düzenleyen önemli bir nokta. Buradaki döngüde yaşanacak bir değişimin küresel iklim sistemi üzerinde etkileri olacaktır. Artık kutupların sadece iklim değişikliğine tepki verdiği değil, iklim sistemini değiştirdiği yerdeyiz. Kutup sistemleri pasif değildir, yer sisteminin entegre bir parçasıdır. Antarktika rekoru konusundaysa özellikle endişelenmeliyiz."

Kayıtlardaki en büyük 3 yıllık buzul kütle kaybı, son 3 yılda gerçekleşti

Kaliforniya Üniversitesi Yer Sistemi Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eric Rignot:

"Antarktika'daki deniz buzulu örtüsünün geri çekilme eğilimini derinlemesine sürdüreceğini düşünüyorum. Bu durum iklim ısınmasından kaynaklı bekleniyordu ancak bu kadar ani bir şekilde değil. Azalan deniz buzulu örtüsünün sonucunda, sıcak okyanus sularının Antarktika buzullarına alttan ulaşması daha kolay hale gelecektir, bu da buzulların erimesini hızlandıracak ve dolayısıyla deniz seviyesi yükselme hızının artmasına yol açacaktır."

Uydu ölçümlerinin başladığı döneme kıyasla, deniz seviyesindeki yükselme hızı 2 katına çıktı

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu:

"Deniz seviyesindeki yükselme özellikle 1990'lı yılların başından itibaren hızlanarak küresel ölçekte ciddi etkiler yaratmaya devam ediyor. Bu durum, kıyı bölgelerinde artan erozyon, su baskınları ve altyapı üzerindeki baskıları artırırken, uzun vadede bazı toplulukların göç etmesine neden olarak sosyal ve ekonomik dengesizlikleri tetikleyebilir. Ayrıca, yükselen deniz seviyeleri yeraltı su kaynaklarını tehdit ederek tatlı su kayıplarına yol açarken fırtına ve aşırı hava olaylarının sıklığını ve şiddetini de artırıyor. Ekolojik açıdan biyolojik çeşitliliğin azalması, deniz ekosistemlerinde değişimler ve okyanus kimyasının bozulması gibi riskler öne çıkıyor. Bu süreci yavaşlatmak için öncelikle sera gazı emisyonlarının azaltılması gerekiyor. Bununla birlikte, kıyı sistemlerini koruma ve güçlendirme konusunda doğa temelli çözümler büyük önem taşıyor. Kıyılardaki ekosistemleri destekleyen sürdürülebilir yapıların güçlendirilmesi, bu tehditlere karşı etkili bir adaptasyon stratejisi olabilir."

KATEGORİDE ÖNE ÇIKANLAR