Türk bilim insanları Horseshoe Adası’nın jeolojik geçmişinin izlerini sürdü

06.05.2023
Antarktika

Türk bilim insanları, 7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi kapsamında Antarktika'nın Horseshoe Adası ve çevresinde yer bilimleri alanında araştırmalarını gerçekleştirerek adanın jeolojik geçmişinin izlerini sürdü.

Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonundaki 7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi kapsamında Horseshoe Adası ile çevresinde yürütülen yer bilimleri alanındaki araştırmalar kapsamında, Ada’da yüzeyleme veren kayaçların özellikleri, yayılımları, birbirleriyle olan ilişkileri ve petrolojik özelliklerine dair inceleme gerçekleştirildi.

Antarktika Yarımadası, Batı Antarktika’yı oluşturan bloklardan birisi. Antarktika Yarımadası'nın jeotektonik evrimi Batı Antarktika'nın oluşumunun anlaşılmasında önemli yer tutuyor.

Geçici Türk Bilim Üssü’nün üzerinde kurulduğu Horseshoe Adası, Antarktika Yarımadası'nda. 67,2 kilometrelik yüz ölçümüne sahip Horseshoe Adası aynı zamanda Antarktika Yarımadası’nın en yaşlı kayaçlarını içeriyor. Horseshoe Adası, bu kayaçların yanı sıra jeolojik dönemlere ait kayaçları, buzul çökellerini, deniz seviyesi değişimini gösteren çökel topluluklarına sahip olmasıyla araştırma yapan bilim insanlarının geçmişin izlerini sürerek geleceğe ışık tutmalarını sağlıyor.

"Süreçleri ortaya çıkarmak için buradayız"

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Raif Kandemir, yürütücülüğünü Karadeniz Teknik Üniversitesinden (KTÜ) Prof. Dr. Cüneyt Şen'in yaptığı projelerin Horseshoe Adası magmatitlerinin petrolojisi üzerine olduğunu ifade ederek, Gondwana süper kıtasının Geç Triyas’ta parçalanması sırasında, Antarktika Yarımadası’nın Güney Amerika kıtasının güney ucundan koptuğunu, Horseshoe Adası’nı oluşturan kayaçların, Antarktika Yarımadası’nın Güney Amerika’nın güneyindeki oluşumundan Antarktika’ya yamanmasına kadar geçen süreçleri aydınlatabilecek bulgular içerdiğini ve bu süreçleri ortaya çıkarmak için burada olduklarını ifade etti ve bu kapsamda Ada’daki kayaçları örnekleyerek özelliklerini belirlediklerine dikkati çekti.

Kandemir, Antarktika Yarımadası’nın metamorfik kompleksine ait kayaçların Horseshoe Adası’nda görülebildiğinin altını çizerek, “Bu kayaçlar Paleozoyik’te yitime bağlı oluştu ve daha sonra metamorfizmaya uğradı. Horseshoe Adası’nda yaşlı plutonik toplulukları, volkanik kayaç topluluklarını, And Plutonik Topluluğu'na ait kayaçları, granitik, gabroyik ve diyoritik kayaçları görmek mümkün” dedi.

Proje kapsamında, metamorfik temele ait kayaçların Güney Amerika’nın en güney ucundan koparak Antarktika Yarımadası’na yamanmalarına kadar geçirdikleri süreçleri ortaya çıkarmak istediklerini belirten Kandemir, “Metamorfik kayaçlarla ilişkili olan yine granitik kayaçların oluşum dinamiklerini ortaya çıkarmak önemli çünkü bunlar Gondwana’nın parçalanması ile beraber hemen hemen eş yaşlı kayaçlardan oluşuyor. Horseshoe Adası’nda yüzeyleme veren And Plütonik Topluluğu’na ait kayaçların oluşumu aslında yitim yönü bilinen kayaçlara ait. Bu kayaçları kullanarak Türkiye’de özellikle Sakarya Zonu’nun doğusundaki yitim yönü tartışmalı kayaçlara veri sağlamayı amaçlıyoruz” yorumunu yaptı.

Kandemir, proje kapsamında aldıkları kayaç örneklerinin mineral kimyalarını inceleyeceklerini ifade ederek, “Bu örneklerde ana iz element analizleri gerçekleştirilecek. Stronsiyum-Neodiyum (Sr-Nd) izotop analizleri yapılacak. Uranyum-Kurşun (U-Pb) zirkon yaşlandırmaları ve Argon-Argon (Ar-Ar) yaş analizleri yaparak sonuca ulaşmayı düşünüyoruz. Horseshoe Adası incelendiğinde jeoçeşitliliğin oldukça yüksek olduğunu ve Ada’da magmatik ve metamorfik kayaçların birçoğunun bulunabildiğini görebilir ve bu kayaçları inceleme şansı bulabilirsiniz” değerlendirmesini yaptı.

"Kutup camiasındaki görünürlüğü artıracak"

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kutup Bilimleri Yüksek Lisans Öğrencisi ve Jeoloji Mühendisi Şevval Yalçınkaya ise projelerinde Horseshoe Adası’nda bulunan göllerin jeokimyasına bakarak, metal oranlarını belirleyerek element oluşum mekanizmalarını incelediklerini ifade etti.

Yalçınkaya, “Projemiz kapsamda başta kayaç-su ilişkisi olmak üzere çevresel etkilerin bu oluşum mekanizması üzerinde oluşturduğu etkilere bakmaktayız. Zorlu şartlarda da olsa su ve kayaç örnekleri aldık. Bu örneklerin İstanbul Teknik Üniversitesi jeomikrobiyoloji ve biyojeokimya laboratuvarlarında analizleri ve deneysel çalışmaları yapılacak. Burada yapılan çalışmalar Türkiye’nin kutup camiasındaki görünürlüğünü artırırken ekstrem koşullarda göl oluşum mekanizmaları konusunda da çalışmalara destek sağlayacaktır” dedi.

KATEGORİDE ÖNE ÇIKANLAR