Zeytin çekirdekleri kullanarak doğada bir yıl içinde yüzde yüz çözünebilen biyoplastik üreten şirketin kurucusu Gıda Mühendisi ve İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Görevlisi Duygu Yılmaz, bitkisel plastik kullanımı ile firmaların vergilendirme sisteminden arınmalarının yanı sıra maliyetten kar elde edebileceklerini ve sosyal bilinçlerini gösterebileceklerini söyledi.
Zeytin çekirdeği atıklarından çevre dostu plastik ve deri üretimi yapan bir şirketin kurucu ortağı olan Yılmaz, AA muhabirine doğa dostu üretime nasıl başladığını, kurduğu şirketin faaliyetlerini ve hedeflerini anlattı.
Bir pazar kahvaltısı sırasında babasının zeytin çekirdeğini, mide sorunlarına iyi geldiğini düşünerek yutmasıyla zeytin üzerinde araştırmalarına başladığını aktaran Yılmaz, öğrenci evinde kurdukları laboratuvarda çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti.
Kurucu ortağı olduğu şirketin büyüyerek 30 milyon dolarlık bir değerlemeye ulaştığını ifade eden Yılmaz, yaptıkları faaliyeti "Biz yüzyıllarca yaşayabilen kadim bir ağaç olan, barışın simgesi olan zeytin ağacından gelen atığı ürüne dönüştürüyoruz ve o ürün plastik sektörüne kazandırılıp tekrar kullanılabilir bir ürün haline geliyor.” sözleriyle tanımladı.
Buluşuyla, Uluslararası Genç Liderler Ve Girişimciler Derneği (JCI) tarafından 2019'da düzenlenen ‘Dünyanın en başarılı 10 genci’ listesine giren Yılmaz, zeytin çekirdeği atığından ürettikleri polimer türünün elektronikten gıda ambalajına, medikal sektörden tekstil ürünleri ve otomotiv sektörüne kadar günlük yaşamın birçok alanında kullanıldığını, bugüne kadar araç içi panel, torpido gözleri, far parçaları, siperlik, askı, etiket, kozmetik ambalajlar, ambalaj kapakları, diş fırçası, taraklar, düğmeler, biberonlar, emzik parçaları, mobilya, termos, saksı gibi farklı ürünlerin bu hammadde ile üretildiğini anlattı.
Ortak çalıştıkları bir tekstil firması ile birlikte, zeytin çekirdeğinden ürettikleri polimerle aynı yapıdaki bitkisel atıkları bir araya getirerek dünyanın en yüksek oranlı bitkisel derisini meydana getirdiklerini de sözlerine ekleyen Yılmaz, yüzde 70 bitkisellik oranıyla ürettikleri deriyle, dünya markalarıyla birlikte çalışmaya başladıklarını ifade etti.
11 ayda doğada tamamen kaybolan plastik
Yılmaz, ürettikleri polimer türü hammaddenin 3 ayda çözünmeye başladığını, yaklaşık bir yıl içinde de doğada yüzde yüz oranında kaybolduğunu belirtti.
Türkiye’de her yıl 500 bin ton, dünyada ise 6 milyon ton zeytinyağı fabrikası atığının ortaya çıktığını vurgulayan Yılmaz, bu atıkların en yaygın bertaraf edilme yönteminin yakılma olduğunu ancak prina adı da verilen bu atıklar yakıldığı zaman içlerindeki karbon bağlarından ve yüksek aktif karbon miktarlarından dolayı kömürden tam 12 kat daha fazla karbonmonoksit gazı açığa çıkardığını aktardı.
İklim değişikliğiyle mücadele ederken küresel ısınma ve ozon tabakası üzerinde ciddi etkileri olan bu tür emisyonların önüne geçilmesi gerektiğinin altını çizen Yılmaz "Yeşil Dönüşüm kapsamında, özellikle 2030 sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda firmalar bu anlamda denetlenmeye başlanacak. Bu denetimler sonucunda prinanın yakılması engellenecek. Hiçbir kullanımı olmayan bir ürünü neden bir malzemeye çevirmeyelim?” ifadelerini kullandı.
Firmaların polyester, poliüretan gibi plastik türevli malzemeleri üretimde kullanmaları durumunda Yeşil Dönüşüm planları doğrultusunda Avrupa Birliği’ne vergi ödemek durumunda olacaklarını hatırlatan Yılmaz, zeytin çekirdeğinden ürettikleri biyoplastik ile yüksek oranlarda karbon azaltımının mümkün olduğunu, böylece şirketlerin karbon vergilerinden muaf olabildiğini bildirdi.
Şirketler için birçok avantaj sağlıyor
Ürünlerinin petrol kaynaklı plastik türleriyle kıyaslandığında çok daha çevreci olduğunu ve çok daha az karbon salımına yol açtığını ifade eden Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
"Aslında petrolle neredeyse başa baş fiyatlı, uygun maliyet avantajı olan bir ürünü sektöre taşıdık. Böylece daha çok alanda bitkisel plastik kullanımı ile firmalar Yeşil Mutabakat doğrultusunda vergilendirme sisteminden arınmış olmanın yanında maliyetten kar elde etmiş oluyor ve sosyal bilinçlerini gösteriyorlar" dedi.
Birkaç yıl içinde üretim tesislerinin karbon nötr olmasını sağlayarak sadece son ürünlerinde değil, tüm ana projelerinde sürdürülebilirlik ve doğallığı esas alacaklarını belirten Yılmaz, "Biz Türkiye’nin özellikle yeşil üretim teknolojisi alanında da öncü olmasını istiyoruz. Yola çıkış amacımız sadece ticari bir kaygı değil, bunun arkasını dolduran sosyal bir etki oluşturmak önemli. Çünkü şuna çok inanıyorum: Her birimizin dünyaya gelirken belli amaçları var ve seçimleri kendimiz yapıyoruz. Hayatımızda tüketerek mi geçireceğiz, üreterek mi geçireceğiz ve üretirken de doğru tüketim bilincini nasıl oluşturacağız?”
İlerleyen dönemlerde plastik ve derinin yanı sıra kağıt ve mobilya sektörleri için de ürünler geliştirmek istediklerini ifade eden Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:
"Birçok farklı sektörde sürdürülebilirliği artırmak ve sosyal etkiyi genişletmeyi amaçlıyoruz. Sürdürülebilir ve etki odaklı bir iş yapmanın vicdanen rahatlığı çok yüksek. Çünkü yaptığımız işin bir noktada bir yere dokunması gerekiyor. En büyük hedefim de dünyada güzel, kayda değer bir iz bırakmak."