

Orman Genel Müdürlüğü (OGM), yerel yönetimler ve AFAD işbirliğiyle "İklim değişikliğine uyum ve azaltımı artırmak amacıyla orman köyleri için orman yangını önleme ve acil müdahale planlarının geliştirilmesi” adlı Avrupa Birliği (AB) projesi hayata geçirildi.
Projeyle ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtlayan İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Serengil, Türkiye'de son 10 yılda orman yangınlarının sayısında artış olduğunu belirtti.
Son 10 yılda orman yangınlarının sayısında ciddi bir artış olduğuna dikkati çeken Serengil, şöyle devam etti:
"2023'te 15 bin hektar yanmış. Geçen yıl, 2024'te 27 bin hektar yanmış. Geriye gidiyoruz. 2021'de yaklaşık 130 bin küsur hektar yanmış ama 2018'de 5 bin 600 hektar orman yanmış. Yıllar itibarıyla çok değişken bir durumdan bahsediyoruz ama zamanla bu rakamın arttığını ve artabileceğini söyleyebiliriz. Yangın sayısı ve yanan alan miktarı tüm Akdeniz'de artıyor aslında. İklim değişikliği ve yangın sezonunun genişlemesi önemli bir faktör çünkü biz eskiden mayıs ve eylül arasına yangın sezonu derdik. Şu anda artık o sezon nisan, ekim, kasıma kadar uzamış gözüküyor. Ayrıca yangın tehlikesine maruz bölgeler de genişlemiş görünüyor. Bolu, Kastamonu gibi şehirlerimizde de yangınlar görülmeye başlandı. Orman yangınları daha da yaygınlaşacak yani tehlikeye maruz alan genişleyecek. Dahası son dönemde sıkça gördüğümüz gibi kentlere sıçrayıp, evler ve sanayi tesisleri için ciddi bir tehdit haline gelecektir. Kısacası, orman yangınları, önümüzdeki 50 yılda gündemimizdeki ana afetlerden biri olacak."
"Yangın esnasında köylünün tahliyesi de çok kritik"
Proje kapsamında Muğla ve Antalya'da yangın riski yüksek olan 10 orman köyünün belirlendiğini aktaran Serengil, bu köyler için yangın önleme ve müdahale modelleri geliştirmek amacıyla tahliye eylem planları hazırlandığını bildirdi.
Serengil, projenin önemi hakkında, "Projede biz aslında bugüne kadar yapılmayan bir şeyi yaptık. Bugüne kadar hep yangınla mücadele iki tarafta gerçekleşiyordu; önleme ve söndürme ayaklarında. Önleme mi önemli, söndürme mi önemli, bunlar tartışılırken biz dedik ki aslında yangın esnasında köylünün tahliyesi de çok kritik. 2021 yangınlarında hatırlarsanız Muğla ve Antalya'da tahliye esnasında çok büyük sorunlar yaşandı. Yani köylüler evlerini bırakmak istemediler. Ekipler köylerdeki insanlara müdahale ederken çok koordineli olamadılar. Bazı araçlar köylerde kaldı, çıkamadı. Köy yolları çok dardı. Yani burada birçok faktör vardı. Biz bundan yola çıkarak da dedik ki; bu konuyu çözmemiz gerekiyor çünkü her an bir yangın afete dönüşebilir. Bir yangın hızlı bir şekilde bir köyü yok edebilir çünkü teşkilatlar AFAD ve OGM yangın ile uğraşırken köylülerin bazen kendi başlarının çaresine bakması gerekebiliyor ve köylerde çok yaşlı insanlar var. O yüzden de biz böyle bir projeyi hayata geçirdik." ifadelerini kullandı.
İklim değişikliğine direnci artırmaya yönelik iyi uygulamalar geliştirmek için köylülerin yerel bilgisinden yararlanıldığını ve bunların bilimsel ve teknik verilerle birleştirildiğini anlatan Serengil, aynı zamanda orman köylerinin iklim değişikliği kaynaklı risklere karşı kırılganlıkları ve etkilerinin de proje kapsamında analiz edildiğini sözlerine ekledi.
"Eylem planı hazırladıktan sonra köylere bunları anlattık ve tatbikatlar yaptık"
Projede öncelikle köyde toplanma alanı olacak yerleri belirlediklerinden bahseden Serengil, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her köyün bir tehlikeli yangın yönü vardır. Genellikle Akdeniz'de büyük yangınların gerçekleştiği zamanlar rüzgarın kuzeyden estiği zamanlardır. Kuzeyden yani kara tarafından kuru rüzgarlar eser. Dolayısıyla bir köyün yangına karşı ana rüzgar ve bunun bir sonucu olan tehlike yönü bellidir. Yangın bu köye kuzeyden gelir diyorsanız mesela o kuzeyden gelen yangına karşı biz bir reaksiyon planı geliştirdik. Toplanma alanını ona göre belirledik. Mesela güneye koyduk toplanma alanını."
Serengil, tahliye planına orman yangını esnasında köylülerin evde yapması gerekenlerle ilgili detaylar da eklediklerini ve bu esnada başlıca yapılması gerekenleri; evdeki bütün muslukların açılması, bütün kapların su ile doldurulması, evin dışındaki musluklara hortum bağlanması ve evdeki yanıcı maddelerin evin orta yerinde, korunaklı alanda toplanması ve evin ışıklarının yakılarak kapıların kapalı ama kilitlenmeden dışarı çıkılması şeklinde sıraladı.
Projede öncelik verdikleri 10 köy için hazırlanan köy tahliye planlarının bütün köylere yayılarak yaygınlaşması gerektiğini vurgulayan Serengil, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu planları kendimiz hazırlarken köylülerden de bazı geri bildirimleri aldık. Muhtardan aldık, Orman Teşkilatı'ndan aldık. Bu şekilde eylem planı hazırladıktan sonra köylülere bunları anlattık ve aynı zamanda köylülerle tatbikatlar yaptık çünkü köylülerin bakış açıları bizimkinden biraz farklı. Bunu fark ediyorsunuz. Anketler de yaptık bu esnada. Anketlerde fark ediyorsunuz. Yani bu tahliye kısmını anlatmak, özellikle görsel olarak tatbikat yapmak çok önemliydi bizim için. Böylece projemizi tamamladık ve umarım o köylerde yangın olmaz ama yangın olduğu zaman da şunu biliyoruz artık o köylüler kendini kurtaracaklar."