Uzmanlar, Paris Anlaşması'nda belirlendiği gibi küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefinin tutturulamadığı takdirde dünya çapında iklim olaylarının sıklığında ve şiddetinde büyük artışlar yaşanacağını öngörüyor. Buna göre, daha geniş coğrafyalarda da görülecek bu afetler birçok canlı türünün yok olmasına, doğa ve ekosistemlerin tahribatına yol açacağı gibi insanlar için de büyük tehditler oluşturacak.
Daha yüksek sıcaklıkların insan sağlığı üzerindeki etkisi ve yol açacağı hastalıklar haricinde kuraklık, kıtlık gibi durumların da etkisi ile büyük can kayıpları ve kitlesel göçler yaşanması da öngörüler arasında.
Bu hedef petrol, kömür gibi fosil yakıt kullanımının tedricen azaltılarak, yenilenebilir enerjiye yönelinmesini de gerektiriyor.
Düşünüldüğünde 1,5 derecelik bir ısınma kulağa az gelebilir. Fakat küresel sıcaklık ortalaması bağlamında bu çok ciddi bir artış. Netleştirmek için Buzul Çağı ve yaşadığımız dönemin ortalama sıcaklıklarına göz atabiliriz.
ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesinin (NOAA) 2021 Yıllık Küresel İklim Raporu’na göre 20. yüzyılın ortalama sıcaklığı 13,9 dereceydi. 2020’deki ortalama sıcaklıklar ise bundan yaklaşık 1 derecelik bir farkla 12,9 hesaplandı.
Michigan Üniversitesi, Buzul Çağı'nda, dünyadaki buz tabakasının en geniş olduğu Son Buzul Maksimum döneminde, küresel ortalama sıcaklıkların 7,7 derece olduğunu belirtti.
Yani Buzul Çağı’nın doruk noktası, günümüzdeki küresel ortalama sıcaklıktan sadece 5,2 derece daha soğuktu. Bu nedenle yalnızca 1,5 derece hem insanlık hem de tüm dünya için çok ciddi sonuçlar doğurabilir.