Dolar
32.34
Euro
35.15
Altın
2,160.78
ETH/USDT
3,420.00
BTC/USDT
65,674.00
BIST 100
8,718.11
Analiz

Bin Selman'ın iktidar hırsı ve hanedanın geleceği

Birçok Batılı analist ve siyaset yapıcının Muhammed bin Selman'ın yolsuzlukla mücadele çabalarını övmesine karşın, daha yakından bakıldığında, asıl maksadın veliaht prensin iktidar tabanını pekiştirmek olduğu ortaya çıkıyor.

20.03.2018 - Güncelleme : 29.03.2018
Bin Selman'ın iktidar hırsı ve hanedanın geleceği

İSTANBUL - Samuel Ramani

Suudi Arabistan Kralı Selman, Savunma Bakanı olan oğlu Muhammed bin Selmanveliaht prens olarak atayarak Basra körfezinin siyasi manzarasında bir dönüşüme sebep oldu. Veliaht prens olarak tayin edilmesini takip eden aylarda Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'ın Vehhabi ideolojisini daha ılımlı hale getirmek, ülkeyi uluslararası yatırımlar için daha cazip bir yer kılmak ve müreffeh bir petrol-sonrası dönemin temellerini atabilmek maksadıyla Suudi Arabistan'da geniş kapsamlı sosyoekonomik ve siyasi reformların gerçekleştirilmesine yönelik desteğini ilan etti.

Bu pek cesur açıklamalara rağmen, Suudi Arabistan'ın reform gündeminin istikametini, Muhammed bin Selman'ın iktidarını pekiştirme ve otoritesine yönelik meydan okumaları bertaraf etme arzusu tayin ediyor. Muhammed bin Selman, kendisinin iktidara bu denli hızlı yükselişinden canı feci şekilde sıkkın olan Suudi hanedanı mensuplarının siyasi emellerini, kendi otoritesi karşısındaki en mühim tehdit olarak görüyor. Muhammed bin Selman'ın reform gündemi, bu algılanan tehdide karşı çıkmak ve şahsi iktidarını sağlamlaştırmak için Suudi Arabistan'daki ekonomik ve siyasi iktidarın manivelalarını Suudi ailesinin elinden almaya ve 'ılımlı Müslümanlar, özel sektör elitleri ve Şia-karşıtı Suudi milliyetçilerinden oluşan yeni bir koalisyon kurmaya odaklanmış durumda.

Meşruiyet arayışı ve Vehhabilik

Suudi ailesi, tarihsel olarak, ideolojik meşruiyetini sürdürebilmek için nüfuz sahibi Vehhabi din adamlarıyla kurulan yakın işbirliklerine bel bağlamış olduğundan, Muhammed bin Selman da bu dini önderlerle Suudi devleti arasındaki işbirliğinde gedikler açmanın peşinde. Muhammed bin Selman geçtiğimiz ekim ayında, Mescid-i Haram'ın 1979 yılındaki işgalinin ve İran Devrimi'nin yol açtığı paniğin, Suudi Arabistan'ı olması gerekenden çok daha katı bir din yorumu benimsemeye ittiğini iddia ederek Vehhabiliğin Suudi Arabistan'daki geleneksel yönlendirici ideolojisi rolüne meydan okudu. Radikal kesimlerin sebep olduğu tehditlerin azaldığı ve İran'ın devrim ideolojisini sınırlarının ötesine yayma konusunda başarısız olduğu bir zamanda, Muhammed bin Selman böylece Suudi Arabistan'ın, Vehhabi ideolojisini çok küçük bir “geri tepme” riski taşıyacak şekilde ılımlı hale getirebileceğini savunmuş oldu.

Kadınların araba kullanabilmesine müsaade etmek ve sinemalara yönelik uzun süredir uygulanan yasağı kaldırmak gibi kanunları hayata geçirmek suretiyle Muhammed bin Selman, yeni nesil Suudi elitlerin güvenini kazanmak ve geçtiğimiz eylül ayında gözaltında kalan Şeyh Selman el-Avde ve Şeyh Avad el-Karni gibi muhafazakar din adamlarının nüfuzunu marjinalleştirmenin peşinde. Suudi Arabistan nüfusunun yüzde 70'inin 30 yaş altında olması nedeniyle, Muhammed bin Selman, reformlarının ona halk nezdinde büyük bir meşruiyet kazandıracağına ve Suud hanedanının diğer hizipleriyle ittifak içinde olan Vehhabi ideologların üstüne şiddetle gitmesine izin vereceğine inanıyor.

Ekonomiyi devletten ayırmak

Vehhabiliğin Suudi Arabistan'da günlük hayat üzerindeki etkisini yavaş yavaş kırmanın yanı sıra, Muhammed bin Selman Suudi ekonomisinin Suud hanedanının rakip kanatlarıyla olan bağlarını, bangır bangır reklamı yapılan bir “yolsuzlukla mücadele seferberliği” ile kopartmak için adımlar attı ve özelleştirme çabalarına hız verdi. Kasım ayı sonlarında Suudi kraliyet ailesi mensuplarından ve iş dünyasının seçkinlerinden oluşan 500 kişinin Riyad'daki Ritz Carlton otelinde gözaltına alınmasına izin verdi. Muhammed bin Selman, bu son derece tartışmalı kararı haklı gösterebilmek için 800 milyar dolarlık varlığın Suudi elitlerin elinde yasadışı bir şekilde bulunduğu ve Suudi Arabistan'ın yolsuzluk kültürünün sona erdirilmesi için zorlayıcı tedbirlerin gerekli olduğu argümanını kullandı. Bu tutuklamaları takip eden haftalarda Muhammed bin Selman, yasadışı faaliyetlerine dair delillerin kendilerine sunulduğu Suudi Arabistan elitlerinin yüzde 95'inin, gayrimeşru yollardan kazanılmış gelirlerini devlete iade etme isteklerini beyan ettiğini iddia ederek yolsuzlukla mücadele çabalarının etkinliğine övgüde bulundu.

Birçok Batılı analist ve siyaset yapıcının Muhammed bin Selman'ın yolsuzluğu engelleme çabalarını övmesine karşın, bu yolsuzlukla mücadele seferberliğine daha yakından bakıldığında, asıl maksadın veliaht prensin iktidar tabanını pekiştirmek olduğunu ortaya çıkıyor. The Middle East Broadcasting Center'ın (MBC) Başkanı Velid el-İbrahim'in ve Rotana Group'un sahibi Prens Velid bin Talal'ın tutuklanması, Muhammed bin Selman'ın Suudi Arabistan'daki medya organları üzerinde kontrol sağlama isteğiyle yakından alakalı.

Bu baskılar sadece medya alanıyla da sınırlı değil. Muhammed bin Selman'ın Binladin inşaat grubuna ve Riyad'ın toplu taşıma sistemlerinin önde gelen yatırımcısı Prens Türki bin Abdullah'a yaptığı baskılar, kendisinin Suudi Arabistan'ın inşaat ve gayrimenkul sektörleri üzerinde de kontrol sağlama arzusunu gösteriyor. Muhammed bin Selman'ın yönetişim tarzının belirleyici özellikleri göze batacak derecede tüketim ve akraba kayırmacılığı olmayı sürdüredursun, Suudi Arabistan'ın yolsuzlukla mücadele seferberliğinin, en azından kısmen, Suudi hanedanı içindeki meydan okuyucuların ve onların müttefiklerinin gücünü aşındırma amacı taşıdığı açık.

Suudi Arabistan'ın özelleştirmeye yönelik çabalarını, hükümetin refah programlarının giderek sürdürülemez hale gelmesi ve Riyad'ın daha büyük miktarlarda uluslararası yatırım çekme arzusu tetiklerken, özelleştirme sürecinin dengesiz bir mahiyette seyrediyor olmasının ise Muhammed bin Selman'ın iktidarını pekiştirmeye yönelik ihtiraslarıyla yakından alakası var.

Suudi Arabistan geçtiğimiz günlerde Aramco'nun halka arzını 2019 yılına kadar erteleme kararını açıklasa da, petrol devinin varlıklarının nihayetinde yerli ve yabancı yatırımcılara dağıtılacak olması, yeni bir Suudi “oligark” sınıfının temayüz etmesine imkan tanıyacak. Bu yeni sınıf, kendilerini ihya ettiği için Muhammed bin Selman'a borçlu olacak ve veliaht prensin sahip olduğu baskıcı mekanizma, onların hükümete sadık kalmasını sağlayacaktır.

Katı milliyetçiliğe alan açılıyor

Muhammed bin Selman'ın iktidarını pekiştirme gayretlerinin bir başka kritik payandası da Şia-karşıtı katı milliyetçiliğe açtığı alan. Veliaht prens, İran karşıtı milliyetçiliğin saldırgan bir türünü teşvik etmek ve Suudi vatandaşlarını İran'ın bölgesel istikrara karşı teşkil ettiği tehdidin etrafında kenetlemek suretiyle, (Suudi Arabistan velev ki Vehhabi ideolojiyle arasına bir mesafe koysun veya hükümetin sosyal yardımlarını azaltsın) toplumun Suudi devletine sadık kalmasını sağlamak için Suudi milliyetçiliğini körüklüyor.

Bu yükselen mezhepçilik ortamında, Muhammed bin Selman'ın Yemen'deki İran yanlısı Husi isyancılara karşı güç kullanması ve Katar'ı İran'a yönelik uzlaşmacı bir söylem benimsemesinden dolayı diplomatik tecride tabi tutması, kendisine ciddi oranda halk desteği kazandırdı. Zira bu adımlar, Suudi toplumunun büyük bir kesimi tarafından güçlü bir liderin eylemleri olarak görülüyor. ABD bu eylemlerin istikrar bozucu neticelerinden dolayı Suudi Arabistan'ı cezalandırma konusunda isteksiz olduğundan, Suudi Arabistan muhtemeldir ki, Ortadoğu çapında “Sünnilik davası” adına daha uzunca bir süre müdahalelerde bulunmaya devam edecektir.

Muhammed bin Selman'ın yeni siyasi koalisyonu, son aylarda sağlam bir uyuma sahip olduğunun işaretlerini verse de, ciddi potansiyel zaaflar, Suudi devletini Suud ailesinden ve Vehhabilikten ayırma stratejisinin altını oyuyor. Muhammed bin Selman'ın, alternatif mesajlara alan açmak isteyen veya militan gruplara yönelik resmi politikaya kafa tutan Vehhabi din adamlarının eylemlerini ne derece kontrol altında tutabileceği de belirsiz.

Suudi Arabistan'ın yolsuzlukla mücadele seferberliğindeki çifte standartlar, özel sektördeki uluslararası yatırımcıyı da kaçırabilir; böylece Suud ailesinin Suudi ekonomisi üzerindeki kontrolünün beklenenden daha uzun ömürlü olmasını sağlar. Bütün bu riskler, Muhammed bin Selman'ın şahsi iktidar konsolidasyonuna giden yolunun doğrusal değil aşama aşama, üstelik de ciddi zorluklarla dolu olacağının garantisi aynı zamanda.

Suudi Arabistan bir radikal değişim uçurumunun kenarında görünse de, reform sürecine yakından bakıldığında, Muhammed bin Selman'ın temel kaygısının, iktidarı şahsına mâl etmek ve Suudi hanedanının rakip kollarını imha etmek olduğu ortaya çıkıyor. Muhammed bin Selman'ın yeni bir siyasi koalisyon kurmaya muktedir olup olamayacağını yahut Suud ailesinin içindeki reaksiyoner kuvvetlerin ve din adamlarına bağlı işleyen nizamın bu şahsi iktidar konsolidasyonu arayışını rayından çıkartıp çıkartamayacağını zaman gösterecek.

[Oxford Üniversitesi St. Antony’s College Uluslararası İlişkiler Bölümünde doktora çalışmasına devam eden Samuel Ramani, düzenli olarak Washington Post ve The Diplomat’ta Ortadoğu ve Rusya politikası odaklı yazılar kaleme almaktadır]

Mütercim: Ömer Çolakoğlu

* “Görüş” başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın