2.Trump dönemi: ABD'de yapısal değişiklik sinyalleri
Seçimi kazanan yeni ABD yönetimi, politika üretmek dışında ABD’deki mevcut yapı ve işleyiş üzerinde de değişiklikler gerçekleştirmek istiyor ve önümüzdeki günlerde bununla ilgili somut adımlar göreceğiz.
İstanbul
Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aylin Ünver Noi, ABD başkanlık seçim sonuçlarının ne anlama geldiğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yeni başkanını seçti ve Donald Trump ikinci kez ABD'nin seçilmiş başkanı oldu. Cumhuriyetçiler bu seçimde sadece başkanlığı kazanmadılar, aynı zamanda Temsilciler Meclisinde 218 ve Senatoda 53 koltuğu kazanarak Demokratlara karşı Kongrede de üstünlük sağladılar.
Mevcut seçimlerde katılım oranı her ne kadar 2020 seçimindeki rekor oran olan yüzde 66,9'un [1] gerisinde kalsa da 2024 seçimlerinin geçen yüzyılın ikinci en büyük katılımlı seçimi olduğunu söyleyebiliriz. Katılımın yüksek olması kazanan tarafın seçim sonucunun meşruiyetini artırıyor.
Trump'a zafer getiren faktörler nelerdir?
Bu seçimlerde mevcut ABD Başkanı Joe Biden’ın adaylıktan çekilmesi ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in aday olması sonrasında Demokratların seçimi kazanma beklentisi artmıştı. Anketler bu seçimin başa baş geçeceğini hatta bazı seçmenlerin ikna edilmesi halinde Harris’in kazanma şansının yüksek olduğunu belirtiyordu. Ayrıca tarihsel olarak Demokrat adayların, seçimlere katılım oranının yüzde 60'ın üzerinde olması durumunda başkan seçildikleri üzerine bazı argümanlar da vardı. Ancak bu son seçim bu argümanı da boşa çıkardı.
Seçmeni Cumhuriyetçilere yönlendiren faktörleri sandık çıkış anketlerinde görmek mümkün. Seçmenlerin yüzde 35’i demokrasiyi, yüzde 31’i ekonomiyi, yüzde 14’ü kürtajı, yüzde 11’i ise göçü [2] en önemli sorun olarak gördüklerini ifade ettiler. Amerikalıların dörtte üçü ise ülkelerinin gidişatı hakkında olumsuz düşündüklerini söylediler.
Bu anketlerden seçim sonucuna etki eden en önemli faktörlerden birinin Bideconomics olarak adlandırılan Biden yönetiminin ekonomi politikaları olduğunu söyleyebiliriz. Trump dönemine kıyasla artan enflasyon, yüzde 7’leri gördü. Bu rakam her ne kadar geçen yıl itibarıyla yüzde 2’ye gerilese de bu durumun seçmenin hayatında olumlu yansımaları olmadığı anlaşıldı. Biden döneminde enflasyonla mücadele adına Enflasyonu Düşürme Yasası çıkartılmıştı. Dönemin Başkan Yardımcısı olan Harris’in de aynı ekonomi politikalarını devam ettireceği algısı ve Biden’ın ekonomi politikalarındaki olumsuzluklar, seçmeni daha korumacı ekonomi politikaları benimseyen Trump'a yöneltti.
Ekonomide de "Amerika önce" politikasının yürütüleceği ve Amerikan vatandaşlarının vergilerinin başta Rusya-Ukrayna savaşı olmak üzere sınır ötesi savaşlarda harcanmayacağı taahhüdü seçmen nezdinde kabul edilmiş gibi görünüyor. Savaşların sadece bölge ülkelerine zarar vermekle kalmayıp küresel düzeyde enerji maliyetleri başta olmak üzere yarattığı fiyat ve maliyet artışı, bu savaşları sona erdireceği argümanı ile yola çıkan Trump'a oy kazandırdı.
Tabii sadece ekonomi değil ayrıca göç meselesinin de bu seçimde etkili bir başka konu olduğunun altını çizmek gerekir. Göç meselesi sadece Cumhuriyetçi seçmeni değil aynı zamanda Demokrat seçmenleri de rahatsız eden bir mesele. Cumhuriyetçilerin bu konuda daha radikal çözümleri ve taahhütleri bulunuyor. "Tarihin en büyük sınır dışı etme operasyonunu gerçekleştirmek" bu taahhütlerden biri ve bunun seçmen tarafından kabul gördüğünü, hatta daha önce göçmen olarak ABD’ye gelen seçmen tarafından bile kabul gören bir duruma dönüştüğünü seçim bölgelerindeki sonuçlarda görmek mümkün.
Mevcut yapı ve işleyiş üzerindeki değişikliklere dair sinyaller
Trump’ın, Meksika sınırına duvar örme, dış ticarete ek vergi, Amerika’da üretimi destekleme, fosil yakıtları üretimde tercih etme gibi ilk dönem politikalarına ikinci başkanlık döneminde de devam edeceğini söyleyebiliriz. Ancak yeni kabine ve bürokraside yapısal reformları gerçekleştirmek için kurulan Verimlilik Bakanlığı, ABD’nin önümüzdeki süreçte federal yapısında ve bazı kurumlarında değişikliğe gitme eğiliminde olduğunu gösteriyor.
ABD Anayasasında yapılacak bir değişiklik, [3] Kongre Meclisinin üçte ikilik oyu ile veya eyaletlerin üçte ikisinin talep etmesi halinde, bu amaçla çağrılan bir konvansiyon tarafından önerilebiliyor. Değişikliğin daha sonra eyalet yasama meclislerinin dörtte üçü veya her eyalette onay için çağrılan sözleşmelerin dörtte üçü tarafından onaylanması gerekiyor. Ancak halihazırda ABD federal yapısında bürokrasiye yeni düzenlemeler yapılacağına dair sinyaller, bürokrasinin siyasileştirilmesi kaygısının da önümüzdeki süreçte ABD'deki başlıca tartışma konularından olacağını gösteriyor.
Seçimi kazanan yeni ABD yönetimi, politika üretmek dışında ABD’deki mevcut yapı ve işleyiş üzerinde de değişiklikler gerçekleştirmek istiyor ve önümüzdeki günlerde bununla ilgili somut adımlar göreceğiz. Başkanlık koltuğuyla beraber, Senatoda 100 koltuğun 53’ünü ve Temsilciler Meclisinde 435 koltuğun 218'ini kazanan Trump yönetimi bunun için çalışacaktır.
[1] https://www.aa.com.tr/tr/abd-baskanlik-secimleri-2020/abdde-baskanlik-secimine-son-120-yilin-en-fazla-katilimi-gerceklesti/2032338
[2] https://tr.euronews.com/2024/11/06/abdde-sandik-cikis-anketine-gore-secmenler-icin-demokrasi-ve-ekonomi-en-onemli-konular
[3] https://www.whitehouse.gov/about-the-white-house/our-government/the-constitution/
[Prof. Dr. Aylin Ünver Noi, Haliç Üniversitesinde Öğretim Üyesidir.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.