Almanya'nın savunma uyanışı: Bundeswehr algısı
Federal Almanya Cumhuriyeti tarihinde ilk kez Bundeswehr (Alman Federal Ordusu), operasyonel ve stratejik potansiyelini tam anlamıyla hayata geçirme imkanı buldu.

İstanbul
Bonn Üniversitesi İleri Güvenlik, Stratejik ve Entegrasyon Çalışmaları Merkezi (CASSIS) Direktörü Prof. Dr. Ulrich Schlie, Alman ordusunun yeni dönemde evrilebileceği noktayı, Almanya savunmasındaki sistemsel problemleri ve Avrupa ordusu ihtimalini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Federal Almanya Cumhuriyeti tarihinde ilk kez Bundeswehr (Alman Federal Ordusu), operasyonel ve stratejik potansiyelini tam anlamıyla hayata geçirme imkanı buldu.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Pek çok kişiyi şaşırtan Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrasında onaylanan 100 milyar avroluk (114 milyar dolar) özel fon, 2022'den itibaren kapsamlı teçhizat ve bilgi teknolojisi alımlarına kapı araladı. Bu kaynağın büyük bölümü halihazırda kullanılmasına rağmen, en acil ihtiyaç duyulan alanlara ulaşan kısmı hala sınırlı, fiilen harcanan miktar yalnızca 24 milyar avro.
Yakın zamanda koalisyon ortaklarının açıklamasıyla savunma bütçesinin gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3'üne çıkarılarak 132 milyar avroya yükseltilebilmesi de mümkün hale geldi. Ancak 2022’de ilan edilen bu dönüşümle hedeflenen zihniyet değişikliği büyük ölçüde gerçekleşmedi. Son üç yılda Almanya'da gerçekten kapsamlı bir rota değişikliği yaşanan tek alan, Ukrayna’ya yapılan askeri yardımlar oldu. Buna rağmen, güvenlik ortamındaki değişime uygun biçimde Bundeswehr'in kabiliyetlerini iyileştirme çabaları, tedarik süreçlerindeki sürekli aksaklıklar ve sivil ile askeri komuta yapılarındaki ciddi eksiklikler nedeniyle hala aksıyor. Bu sorunların temelinde ise genellikle yetersiz siyasi liderlik ve stratejik yön eksikliği yatıyor.
2023'te kabul edilen savunma politikası yönergeleri de bunun somut bir örneğidir. Bu yönergeler muharebe kabiliyeti kavramını tartışmaya dahil etmiş olsa da Bundeswehr'in stratejik olarak yeniden yapılandırılmasını başlatamadı. Bu yüzden bir sonraki federal hükümetin öncelikli görevlerinden biri, ihtiyaçların stratejik çerçevesini netleştirmek ve teçhizat, personel sayısı, yetenekler ile savunma modeli bakımından Bundeswehr'i yeni koşullara uyarlamak olacaktır.
Bundeswehr'in yeniden yapılandırılmasında NATO Savunma Planlama Süreci’nin gereklilikleri de belirleyici rol oynuyor. NATO'nun bu gerekliliklere ilişkin alacağı kararlar, kuvvetlerin kabiliyet profilini ve muhtemelen büyüklüğünü de değiştirmeyi zorunlu kılacak. Transatlantik ilişkilerdeki mevcut dalgalanma da bu açıdan kritik bir faktör olabilir. Son haftalarda yapılan Avrupa Konseyleri ve diğer üst düzey toplantılarda AB, geniş çaplı yeniden silahlanma kararlılığını bir kez daha teyit etti. Ancak niyet beyanlarının siyasi ve yapısal kararların yerini tutmayacağı açıktır.
AB'nin hedefleri ve gerçeklikle yüzleşmesi
AB üye devletleri, NATO içinde bir Avrupa grubu mu oluşturacaklarına (ki mevcut Amerikan yönetimi altında bunun başarısı kesin değil) yoksa bağımsız, tek başına bir Avrupa savunma topluluğu mu inşa edeceklerine karar vermeliler. Mevcut haliyle AB, ne siyasi-askeri hedefleri net tanımlanmış durumda ne de SHAPE (Supreme Headquarters Allied Powers Europe) muadili ortak bir askeri karargaha ve müşterek harekatlara yönelik kapsamlı bir planlama-komuta yapısına sahip. Hala kapsamlı askeri kapasiteler barındıran çok az sayıda üye ülkenin harekat ve sahra karargahlarına bağımlı.
AB sorumluluğunda düzenlenen herhangi bir sivil-askeri veya askeri operasyon planlanırken tıkanıklıklar hemen göze çarpıyor. Seyyar sahra hastanelerinin hazırlanması, uzun menzilli hava nakliye imkanları ya da özel kuvvetlerin tahliye operasyonu yapma kabiliyetleri, seyyar hastaneler ve büyük ölçekte deniz silahlanması gerektiğinde eksikler açığa çıkıyor.
Günümüzde AB'nin askeri rolünü güçlendirme çağrıları yapılırken siyasi ve askeri karar alma süreçleri genellikle göz ardı ediliyor. Siyasi kültürleri, tarihi gelenekleri ve amaçları birbirinden bu kadar farklı üye devletlerin kaynaşması, mevcut uluslararası konjonktür göz önüne alındığında, tahammül edebileceğinden çok daha uzun zaman alacak. Ayrıca askeri malzeme tedariki, genelkurmay eğitimlerinin uyarlanması ve üst düzeyde, net bir "taarruz ve savunma doktrini" anlayışının oluşturulması gibi konular da çözüm bekliyor.
Bundeswehr dahi henüz bu çerçevede öngörülen Avrupa liderliği rolüne tam olarak hazır değil. On yıldır sürüncemede kalan Avrupa yapımı İHA tartışması, SPD grubunun talebiyle Alman Bundestag'in (Alman Federal Meclisi) da işin içine girmesi nedeniyle inanılmaz derecede yavaş ilerliyor. A400M programındaki aksaklıklar ve stratejik bir vizyon olmaksızın F-35 alımına yönelik tartışmalı karar, sistemik eksikliklerin başka örneklerini ortaya koyuyor. Üstelik ABD Başkanı Donald Trump'ın son siyasi yükselişi, uçaklar teslim edilmeden bile bu alımı yeniden gözden geçirme baskısını artırmış durumda.
Zorunluluk mu, gönüllülük mü?
Koalisyon görüşmeleri sürerken bile, iki ortağın savunma biçimi konusunda ayrışacağı öngörülüyordu. SPD, Pistorius’un sunduğu ve gönüllülük ilkesine dayalı askerlik modelinde ısrar ederken, özellikle CDU/CSU, zorunlu askerliği yeniden canlandırmayı savundu. 2010’da zorunlu askerlik tamamen kaldırılmamış, yalnızca temel askerlik hizmetine çağrı geçici olarak askıya alınmıştı. O dönemdeki anlayış, güvenlik politikasındaki değişikliklerin, basit bir yasal düzenlemeyle (rıza yasası) bu askıya almanın her an geri alınmasını mümkün kılacağı yönündeydi. Mevcut küresel siyasi dalgalanmalar - özellikle Putin’in Rusya’sının yarattığı gerçek tehdit ve Ukrayna savaşı sonrası farklı güvenlik bölgelerinin doğuracağı sorunlar - bu anın geldiğini gösteriyor.
Uzun süre boyunca CDU (küçük kardeşi CSU'nun aksine) zorunlu askerlik gibi pek hoş karşılanmayan bir konuda temkinli davranıyordu. Bunun yerine genel zorunlu hizmet önerisi, karar metinlerinde ve seçim programlarında defalarca gündeme taşındı. Bu çelişkiler, temel askerlik hizmetine çağrının askıya alınmasının geri çekilmesinin yanı sıra; hem erkek hem kadınlar için genel zorunlu hizmet modelinin de haklı gerekçesinin sunulmasını mantıklı kılıyor. Ne var ki, bu adım hem Bundestag’da hem de Bundesrat’ta (Alman Federal Konseyi) üçte iki çoğunluk gerektiriyor ve mevcut siyasi durumda bu zor görünüyor. Yeni hükümet, Vekil Savunma Bakanı Boris Pistorius’un da desteklediği zorunlu askerlik modelini seçerse, bu düzenlemenin Alman Anayasası'na aykırılığı gerekçesiyle Karlsruhe’deki Federal Anayasa Mahkemesi tarafından da muhtemelen iptal edileceği düşünülüyor.
Bundeswehr’in gelecekteki kabiliyetleri, NATO ve AB gereksinimleriyle uyumlu, bağlayıcı bir stratejik analizle tanımlanmalı. Bu değerlendirme sadece Rusya’dan kaynaklanan tehdidi değil, aynı zamanda çoklu senaryolara karşı hazırlıklı olma gerekliliğini de gözetmeli. Ancak savunmanın tek ölçütü bu olamaz, her zaman birden fazla senaryo ve tehdide odaklanmak şart. Kolektif silahlar çağında özellikle öne çıkan ihtiyaçlar şunlar: Muharebe platformları sayısında kayda değer artış, hassas düşman hedeflerini ortadan kaldıracak muharebe insansız hava araçlarına yatırım yapan teknoloji odaklı bir savunma stratejisi, yapay zeka ile sensörlerin ağ tabanlı entegrasyonu ve muharebelerde uydu iletişimi ile keşif uydularının eksiksiz kullanımı, siber yeteneklerin güçlendirilmesi, deniz harp kabiliyetlerinin yeniden ele alınması, ikmal ve komuta gemilerinin sayısının artırılması. Bundeswehr’in özellikle hava ve deniz harp alanlarında önemli ölçüde yol kat etmesi gerekiyor.
Kuzey Atlantik İttifakı, NATO planlama süreci için gereklilikleri 2025 yazında belirlediğinde, silahlı kuvvetlerin kabiliyetlerini uyarlama ihtiyacı daha da artacak. Savunma malzemesi ithalatının yüzde 17’sini ABD’den yapan Fransa, AB ortalaması olan yüzde 70’in oldukça önünde olsa da gidişatın yönünü gösteriyor. Sivil ile askeri araştırmaların sıkı ayrımını öngören "sivil hükmün" kaldırılması ise kaçınılmaz sonuçlardan biri olacak. Hedef, OneWeb’in sivil uydu takımyıldızının havacılık ve uzayda (fırlatıcılar ve mini füze sistemleriyle) askeri amaçla kullanımında bir an önce ilerleme kaydetmek, ayrıca yerde kapsamlı bir komuta kontrol yapısı oluşturmaktır. Bugün inşa edilen jeostatik haberleşme uydu sistemleri bu alanda rekabet edebilecek düzeyde. Öte yandan IRIS-T projesindeki aksaklıklar ve Geleceğin Muharebe Hava Sistemi (FCAS) sorunları, Avrupa’daki koordinasyon eksikliklerinin ve ulusal hassasiyetlerin simgesi niteliğinde. Avrupa, küresel bir rakip olarak pek çok alanda hala çok parçalı durumda, Leonardo ile Thales arasındaki planlanan uzay ortak girişimi ise bu alandaki perspektifi güçlendirebilir.
Orduya yönelik kamuoyu algısı
Almanya’nın güvenlik politikasındaki durağanlığın temelinde, kökleşmiş bir grupçuluk ve Dışişleri Bakanlığı ile genellikle sadece uygulayıcı bir birim olarak görülen Savunma Bakanlığı arasındaki zayıf koordinasyon yatıyor. Mevcut federal hükümetin, Ulusal Güvenlik Konseyi gibi büyük bir yenilik sunması pek beklenmiyor, büyük ihtimalle halihazırdaki Federal Güvenlik Konseyi’ni yükselterek yetinecek. Güç bilincine sahip daha küçük ortak SPD ise öncelikle gelecekteki koalisyon içindeki çekişmede puan toplamakla meşgul ve seçmenlerin temsil oranına uygun iradesini başarılı bir şekilde zayıflatıyor.
Alman toplumu, onlarca yıldır orduyla zor bir ilişki sürdürüyor. Bunun kökenleri Federal Cumhuriyet’in ilk yıllarına, nasyonal sosyalizm döneminin mirasına ve ordunun suistimal edilmesine uzanıyor. Silahlı kuvvetlerin cazibesi, ordunun devlet ve toplum nezdinde nasıl karşılandığıyla da doğrudan ilişkili. Bu alanda Alman karar vericilerin halen önemli bir görev üstlenmesi gerekiyor. Yeniden birleşmeden bu yana geçen 30 yılda Almanlar uzlaşıya, tamamlanmayan çözümlere ve ertelenen temel meselelere dayanan bir siyasi kültür geliştirdi. Ancak 2025’in stratejik şartları bu anlayışın sürdürülmesine artık imkan tanımıyor. Küreselleşen dünyada lider rolünü korumak isteyen Almanya, siyasi kültürünü değiştirmeli ve iş modelini yeniden kurgulamalı. Bir sonraki federal hükümetin - Şansölye Friedrich Merz yönetiminde - başarısı, büyük ölçüde Bundeswehr’in Avrupa, transatlantik ve küresel platformlardaki rolünü nasıl yeniden tanımlayacağına bağlı olacak.
[Prof. Dr. Ulrich Schlie, Bonn Üniversitesi İleri Güvenlik, Stratejik ve Entegrasyon Çalışmaları Merkezi (CASSIS) Direktörüdür.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.