Dolar
38.45
Euro
43.89
Altın
3,309.05
ETH/USDT
1,818.70
BTC/USDT
94,724.00
BIST 100
9,250.73
Analiz

Avrupa'da bölgeselleşme: Üç Deniz İnisiyatifinin dönüşümü

3SI, üyelerinin oluşumu AB dışı ülkelerle işbirliğine açmayı kabul etmeleri durumunda, Türkiye ile Batılı müttefikleri arasındaki sinerjiyi artırmanın bir aracı olarak görülebilir.

Dr. Tolga Sakman  | 29.04.2025 - Güncelleme : 29.04.2025
Avrupa'da bölgeselleşme: Üç Deniz İnisiyatifinin dönüşümü

İstanbul

Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi (DİPAM) Başkanı Dr. Tolga Sakman, Üç Deniz İnsiyatifi oluşumunu ve oluşumun bölge dengeleri için ne anlama geldiğini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Avrupa'nın güvenlik mimarisi, Soğuk Savaş'tan bu yana belki de en büyük sınavını veriyor. Rusya-Ukrayna Savaşı, NATO'nun doğu kanadında tehdit algılarını köklü biçimde yeniden tanımladı. Geleneksel ittifak yapılarına ek olarak bölgesel işbirliklerinin önemi arttı. Bu bağlamda, uzun süredir daha çok altyapı ve ekonomik entegrasyonla anılan Üç Deniz İnisiyatifi (Three Seas Initiative-3SI), artık yalnızca bir kalkınma projesi değil, stratejik bir güvenlik platformu olarak da görülmeye başlandı.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

2015’te Polonya ve Hırvatistan öncülüğünde hayata geçen bu İnisiyatif, Baltık, Adriyatik ve Karadeniz arasındaki 13 Avrupa Birliği (AB) ülkesini kapsıyor. Almanya, Avrupa Komisyonu, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Japonya'nın stratejik partner (gözlemci) statüsüyle katılımı ise projeye Batı'nın stratejik desteğini simgeliyor. Ancak bugün, bu coğrafi koridor sadece altyapı hatlarının birleştiği bir alan değil, aynı zamanda Çin'in nüfuzuna ve Rusya'nın baskısına karşı bir güvenlik şeridi olarak yeniden tanımlanıyor.

3SI'nin dönüşen rolü

3SI, Polonya'nın iki dünya savaşı arasındaki dönemde istediği eski Intermarium projesinin aksine, siyasi veya askeri bir ittifak değil, AB üyesi bölge devletleri arasında enerji, ulaştırma ve dijital bağlantı ekseninde ekonomik kalkınma hedefiyle bir araya gelme platformu olarak ortaya çıktı. Bu hedefleri hayata geçirmek amacıyla ortak bir yatırım fonu kuruldu ve makro-bölgesel projeler desteklenmeye başlandı.

3SI'nin gerçek stratejik sponsoru olan ABD için ise mesele, eski Varşova Paktı'nı önce Moskova sonra Pekin'e karşı yeniden canlandırmak. İnisiyatifin, 2016 yılında Dubrovnik'te gerçekleşen ilk zirvesine katılan konuklar arasında, projenin yeni İpek Yolu ile birleştirilmesi amacıyla dönemin Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Liu Haixing'in yanı sıra dönemin ABD Başkanı Barack Obama'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı General James L. Jones da vardı. Jones, bu girişimin Avrupa'da NATO'nun gelişmesinde oynayabileceği role dikkat çekti. 2017'de ise Varşova'daki 3SI Zirvesine katılan ABD Başkanı Donald Trump, "Bu, muazzam jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik sonuçları olan gerçek bir transatlantik proje" dedi. 2020 yılında ABD'nin İnisiyatifin fonuna 300 milyon dolar bağışı ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı Michael Popeo'nun 3SI ülkelerinin kalkınmasına bir milyar dolar yatırım yapılacağını açıklaması, ABD'nin Orta ve Doğu Avrupa ile ilişkilerini güçlendirme konusundaki ilgisini ortaya koydu. Bu destek kesinlikle bir fedakarlık değil, daha çok jeostratejik kaygılarla ABD'nin dünyadaki hegemonik konumunu korumak için bir adım olarak görülmeli. Bugün de Trump'ın bu desteği sürdüreceğini tahmin edebiliriz.

ABD, Çin'in Orta ve Doğu Avrupa'daki artan etkisini önemli bir tehdit olarak görüyor. Bu sebeple, ABD desteğiyle 3SI bölgedeki varlığını derinleştirmeyi amaçlayan Çin'in "Kuşak ve Yol Projesi" ve "Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri Arasında İşbirliği Platformu (14+1)" gibi girişimlerine karşı önemli bir denge unsuru olabilir. İnisiyatifin, güvenli tedarik zincirleri oluşturarak, enerji güvenliği sağlayarak ve bölgedeki Çin yatırımlarını sınırlayarak Pekin'in Batı ve Doğu Avrupa'daki etkisini sınırlandırabileceği düşünülüyor.

İnisiyatif için Rusya da belirleyici ve dönüştürücü bir rol oynadı. Polonya, Romanya ve Baltık ülkeleri gibi doğuda bulunan üyeler, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın ardından savunma harcamalarını artırdı ve NATO ile entegrasyonlarını derinleştirdi. 3SI bu süreçte hem bölgesel koordinasyonun hem de ABD ile ikili ilişkilerin güçlendirilmesinde bir ara platform işlevi görüyor. Özellikle ABD, yatırım fonuna katılımıyla bölgenin sadece ekonomik değil, askeri anlamda da Transatlantik entegrasyonuna destek verdi.

Bu entegrasyon çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir ayrıntı olarak Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin geçen yılın aksine 2025 Varşova Zirvesi'ne davet edilmediğini de belirtelim. Trump'ın bu desteği, Çin ve Rusya ile ilişkilendirilebileceği gibi aynı zamanda Trump yönetiminin NATO'ya katkısının çok zayıf olduğunu düşündüğü Batı Avrupa'yı atlatmasıyla ve artık petrol ve gaz ihracatçısı haline gelen ABD’nin Orta Avrupa'ya enerji ve teknoloji satmasıyla da ilişkilidir.

Ancak 3SI'nin dönüşümünde sadece Rusya-Ukrayna Savaşı değil, Avrupa içinde yaşanan kırılmalar da etkili oldu. Brexit sonrası AB içindeki doğu-batı ayrımı derinleşirken, Almanya ve Fransa'nın güvenlik konularında yavaş hareket etmesi, Polonya ve Baltık ülkelerini kendi alternatif güvenlik düzeneklerini kurmaya itti. Bu noktada 3SI, AB içinde bir tür "Doğu Avrupa güvenlik koordinasyonu" rolünü üstlenmeye hazır.

Türkiye: Dışarıdan içeriye bir oyuncu

Türkiye, 3SI'nin resmi üyesi değil. Ancak Karadeniz'in güney kıyısında yer alan ve bölgesel güvenlik mimarisinde merkezi bir rol oynayan bir ülke olarak, bu dönüşümün hem kenarında hem merkezinde. Ankara, son yıllarda Karadeniz güvenliğine yönelik pozisyonunu belirgin şekilde güçlendirdi. Ayrıca İnisiyatife Yunanistan'ın da dahil olmasıyla Doğu Akdeniz'e uzanan girişim, bu bölgede de Türkiye ile temas ediyor.

Türkiye'nin 3SI’ye resmi olarak dahil olmaması, onun etkisinin sınırlı olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, enerji koridorları, lojistik hatlar ve askeri işbirlikleri söz konusu olduğunda, Türkiyesiz bir Doğu Avrupa güvenlik vizyonu eksik kalıyor. Özellikle Romanya, Bulgaristan ve Polonya ile ikili savunma ilişkileri artarken, NATO şemsiyesi altında Türkiye bu bölgenin istikrarında aktif rol oynuyor.

Gelecekte 3SI'nin güvenlik boyutu genişledikçe, Türkiye'nin bu yapıya gözlemci ya da ortak statüsüyle dahil edilmesi daha somut biçimde tartışılabilir. Bu hem AB-Türkiye ilişkilerine yeni bir alan açabilir hem de NATO'nun doğu kanadını daha entegre bir hale getirebilir.

Zayıf noktalar, sınamalar ve altyapı

3SI'ın önündeki temel sınama, heterojen üye yapısıdır. Ekonomik, siyasi ve hatta güvenlik öncelikleri farklılaşan bu ülkelerin ortak bir strateji geliştirmesi kolay değil. Ayrıca Almanya ve Fransa gibi AB'nin kurucu üyelerinin İnisiyatife mesafeli yaklaşımı, yapının AB içi meşruiyetini sınırlayabilir.

Bu noktada, Türkiye gibi dış paydaşlarla daha esnek, proje bazlı işbirlikleri geliştirmek, 3SI'ye hem esneklik hem stratejik derinlik kazandırabilir. Özellikle Karadeniz'in güvenliği, Rusya’nın deniz gücünü sınırlamak ve bölgesel ticaret yollarını güvence altına almak açısından kritik bir girişim olmaya devam edecek. Türkiye'nin burada oynadığı dengeleyici rol, 3SI için tamamlayıcı nitelikte.

Rusya'nın gaz kartını kullanma kapasitesi azaldıkça, alternatif enerji hatlarının önemi artıyor. Burada hem Azerbaycan gazının hem de Doğu Akdeniz kaynaklarının Avrupa'ya ulaşmasında Türkiye bir enerji geçidi olmayı sürdürüyor. 3SI ülkeleri, LNG terminalleri, elektrik şebekeleri ve dijital altyapı gibi alanlarda birbirine daha fazla bağlanırken, Türkiye de bu entegrasyonun doğal bir uzantısı haline geliyor. Bu nedenle sadece güvenlik değil, ekonomik işbirliği boyutunda da Türkiye'nin bu yapıyla ilişkisini güçlendirmesi hem Ankara’nın bölgesel konumunu pekiştirir hem de AB içinde alternatif entegrasyon modellerine kapı aralar.

Yeni güvenlik mimarisi arayışında 3SI

Avrupa'da güvenliğin geleceği artık yalnızca Brüksel merkezli kararlarla şekillenmiyor. Bölgesel girişimler, yeni güvenlik mimarilerinin temel taşları haline geliyor. 3SI, ekonomik kalkınma projesinden çıkıp, bölgesel dayanışma ve stratejik dirençliliğin merkezi haline dönüşüyor. Bu dönüşüm, NATO'yu tamamlayan, AB'yi çeşitlendiren bir güvenlik şemsiyesi sunabilir. Avrupa'nın geleceği, ortak tehdit algıları kadar, ortak çözüm platformlarına da bağlı olacak. 3SI bu arayışın önemli bir parçası haline gelmeye aday.

Kimilerine göre 3SI, Varşova'nın AB’deki Fransız-Alman ikilisini engellemek için kendi liderliğini dayatarak, Berlin ve Paris'e karşı bir blok oluşturma girişimi olarak da görülebilir. Batı Avrupa'daki bazı eleştirmenlere göre Polonya, Batı Avrupa ile rekabet edebilecek bu İnisiyatif'i inşa etmek yerine, Almanya, Fransa, İspanya ve İtalya gibi en önemli AB ülkelerinin bulunduğu gruba katılmayı hedeflemeli. 3SI'in bir merkezkaç etkisi yaratmaması için AB içerisinde uygun bir zeminin bu girişime alan açması ve aranan yeniden yapılanma veya politika mimarilerinde yeterli ilginin gösterilmesi gerekiyor. 

AB'nin gelecekteki yeniden yapılanması, özellikle enerji ve ekonomi sektöründe, Türkiye"nin Batılı müttefikleriyle ilişkisini tazelemenin bir yolu olabilir. Dahası, 3SI, üyelerinin oluşumu AB dışı ülkelerle işbirliğine açmayı kabul etmeleri durumunda, Türkiye ile Batılı müttefikleri arasındaki sinerjiyi artırmanın bir aracı olarak görülebilir.

[Dr. Tolga Sakman, Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi (DİPAM) Başkanıdır.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.