Avrupa'nın kırılgan güvenliğine Taylor Swift darbesi
Avrupa, aşırı sağın yükselişte olduğu bu dönemde, kültürel etkinlikler yoluyla da güvenliğini hedef alacak provokasyonların hedefi haline geliyor.
İstanbul
Gazeteci Mehmet A. Kancı, Avrupa'da yükselen aşırı sağın hem sokakları hem de Viyana'da iptal edilen son Taylor Swift konseri gibi kültürel etkinlikleri nasıl hedef aldığını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Küresel popüler kültüre Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) son katkısı olan Taylor Swift, siyaset ve ekonomiye vurduğu damgayla farklı bir ikon haline geldi. Kendi servetinin 1 milyar doları aşmasının ötesinde, turneye çıktığı ülkelerin ekonomilerine getirdiği hareketlilik, Swift’i bir nevi “altın yumurtlayan tavuğa” dönüştürdü. 2023 yılında konserlerinin ABD’de yarattığı tüketici harcamasının 5 milyar dolara ulaşması, Time dergisinin kapağında “yılın kişisi” ünvanıyla yer almasını sağlamıştı. 35 ülkenin gayrisafi milli hasılasını (GSMH) sollayan “Swiftonomics”, 2024 yılında sihirli değneğini bu defa İngiltere’ye dokundurdu. Vereceği 15 konserin İngiltere ekonomisine katkısının 1 milyar sterlini bulacağı sanılıyor. Ancak kıta Avrupası ülkeleri, Swift ekonomisinin getirisi olmakla birlikte verdiği zararlardan şikayetçi. Konsere gittiği ülkelerde konaklama, gıda ve hizmet sektörlerindeki fiyatların yükselmesiyle enflasyonun tetiklenmesi, Avrupa’nın halihazırda kırılgan olan ekonomi güvenliği üzerinde yük oluşturuyor. Swift yalnızca ekonomiye değil siyasete de yön verme kapasitesine sahip bir popüler kültür figürü. ABD başkanlık seçiminde Joe Biden’a destek vererek genç seçmen kitlesini sandığa gitmeye ikna etmesi, Cumhuriyetçi Partinin başkan adayı Donald Trump’ın 2020 ve 2024 seçimlerinde aleyhine işleyen ve işleyecek bir faktör oldu.
Terörizm ve kargaşa yaratmak için stratejik bir hedef
Tüm bu özellikleri ile beraber temsil ettiği “Amerikan değerleri”, ilginç bir şekilde Swift’i uluslararası terörizm açısından da stratejik bir hedef haline getirmiş gibi görünüyor. İngiltere ve Avusturya’da yaşanan iki gelişme, Taylor Swift’in artık popüler kültür ikonu olmanın ötesine geçtiğini, dahası Avrupa’nın güvenliği açısından hassas bir hedef teşkil ettiğini ortaya koydu.
Bu gelişmelerden ilki 29 Temmuz’da İngiltere’nin Southport kentinde yaşandı. 17 yaşındaki bir göçmen, çocukların devam ettiği yaz okulu etkinliğini basarak bıçaklı saldırı düzenledi. Olayda üç çocuk yaşamını yitirdi. Bu olayda kamuoyunun gözünden kaçan ya da önemsemediği unsur ise çocukların bir araya geldiği etkinliğin bir “Taylor Swift dans organizasyonu” olmasıydı. Swift’in danslarını taklit etmek için toplanan çocukların hedef olduğu saldırı, kıta Avrupa'sında yaşansa kimseyi şaşırtmayacak bir aşırı sağ şiddet döngüsünü İngiltere genelinde tetikledi. Çok sayıda kentte Müslümanlar ve Asyalı göçmenler, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana görülmeyen sayıda aşırı sağcı eylemcinin şiddetine maruz kaldı. Dükkanlar yağmalandı. Şiddet sarmalının çarpıcı bir unsuru ise aşırı sağcıların, saldırıyı düzenleyen kişinin Müslüman göçmen olduğunu iddia ederek şiddetin fitilini ateşlemeleriydi. İngiltere polisi bu provokasyonun önüne geçebilmek için 18 yaşından küçük olmasına rağmen saldırganın kimliğini açıklamak zorunda kaldı. Eylemi düzenleyen kişinin Ruanda kökenli, Galler’in başkenti Cardiff doğumlu 17 yaşındaki Axel Rudakubana olması, İngiltere’de iktidarı devralmasının üzerinden 1 ay dahi geçmeyen İşçi Partisinin bir komplo ile karşı karşıya olabileceği şüphesini uyandırdı.
Aşırı sağ kültürel etkinlikleri de hedef alıyor
Dünya İngiltere’de yaşananları hazmetmeye çalışırken, merkezinde Taylor Swift’in isminin geçtiği ikinci vaka 7 Ağustos'ta Avusturya’da yaşandı. Avusturya polis ve istihbarat birimlerinin elde ettiği saldırı bilgisi sonucu, Swift’in 8-9-10 Ağustos tarihlerinde Viyana’da vermeyi planladığı konserler iptal edildi. Organizatörlere göre konserlerin her birine 65 bini stadyumda, 15 bini stadyum çevresinde olmak üzere 80 bin kişi bekleniyordu ve Avrupa’daki istikrarı bozmak isteyen her terör ve istihbarat örgütü için ideal bir ortamın oluşması söz konusuydu.
Benzer bir fırsatı 13 Kasım 2015 günü DEAŞ, Paris Stadyumu'ndaki bir maç sırasında değerlendirmiş, stadyum dışında intihar saldırıları ile başlayan terör eylemi zinciri, konser mekanlarını hedef alarak devam etmiş ve 131 kişinin ölümüyle sonuçlanmıştı. Ancak Avusturya’daki girişimin daha tehlikeli boyutu, haziran ayındaki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde yükselen aşırı sağ siyasetin sokaklarda yaratacağı etki olacaktı. Çünkü saldırı girişimiyle ilgili tutuklanan 17 ve 19 yaşlarındaki iki terör zanlısının DEAŞ ile bağlantılı oldukları tespit edildi. Viyana’nın güneyindeki Ternitz’de şüphelilerden birinin evine yapılan baskında bomba yapmak için kullanılan malzemeler ele geçirildi. Polise göre iki zanlı bomba ve bıçak kullanarak mümkün olduğu kadar çok kişiyi öldürmek niyetindeydiler. Avusturya yasalarına göre yaşları nedeniyle isimleri açıklanmasa da sızan bilgilere göre zanlılardan en az birinin göçmen kökenli olduğu kesin. Avrupa’ya bugün hakim olan siyasi konjonktür ve ekonomik kırılganlığın etkisiyle göçmenleri hedef alacak şiddet olayların fitilinin ateşlenmesi, sosyal medyanın da katkısıyla dakikalarla ölçülebilecek durumda. ABD ve Avrupa’da çocuk ve gençlerin rol modeli haline gelen Swift ile bağlantılı organizasyonların, terör saldırıları için vesile olarak kullanılması, yeni bir tehdit tipi ile karşı karşıya olunduğunu da gösteriyor. Yalnızca siyasi ve ekonomik faaliyetler değil Avrupa, aşırı sağın yükselişte olduğu bu dönemde, kültürel etkinlikler yoluyla da güvenliğini sarsacak provokasyonların hedefi haline geliyor.
[Gazeteci Mehmet A. Kancı, Türk dış politikası üzerine analizler kaleme almaktadır.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.