Beyrut’taki feci patlamanın kazananları ve kaybedenleri
Bölgesel güçlerin çatışma alanı olarak kabul edilen Lübnan’da, son aylarda ortaya çıkan ekonomik krizin ardından bir faciaya yol açan bu patlamanın, tesadüf gibi görünse dahi “sonuçları bakımından stratejik bir hamle” etkisi yapacağı öngörülüyor.
İstanbul
Lübnan’da Başbakan Refik el-Hariri’ye 14 Şubat 2005 tarihinde düzenlenen suikasttan sonraki en büyük patlama dün Beyrut Limanı’nda yaşandı. Dört binden fazla insanın yaralandığı 100’den fazla insanın da hayatını kaybettiği açıklanan olayla ilgili soruşturmaların aylar, belki de yıllar alacağı tahmin ediliyor.
- Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta patlama
- Erdoğan, Lübnan Cumhurbaşkanı Avn ile görüştü: Her alanda insani desteğe hazırız
- Beyrut'taki patlamada 2 bin 750 ton amonyum nitrat infilak etti
- Lübnan'ın başkenti Beyrut patlama nedeniyle 'felaket bölgesi' ilan edildi
- Beyrut'ta patlamanın ardından 2 hafta olağanüstü hal ilan edildi
- Patlamayla yıkıma uğrayan Beyrut Limanı ülke ekonomisinin can damarı sayılıyordu
- Lübnan Beyrut Limanı'ndaki 'tarihi' patlamanın şokunu yaşıyor
Beyrut Limanı’nda yaşanan bu facianın Lübnan tarihinin önemli bir dönüm noktası olacağını ve Orta Doğu’da ise tehlikeli kırılmalara yol açacağını siyaset bilimciler şimdiden konuşmaya başladılar.
Bölgesel güçlerin çatışma alanı olarak kabul edilen Lübnan’da, son aylarda ortaya çıkan ekonomik krizin ardından meydana gelen bu denli büyük bir patlamanın, tesadüf gibi görünse dahi “sonuçları bakımından stratejik bir hamle” etkisi yapacağı öngörülüyor.
Ülke ithalat ve ihracatının yüzde 70’inin gerçekleştirildiği stratejik bir limanı kullanılamaz hale getiren ve altyapıyı yerle bir eden patlamanın, siyasi işbirliklerinde de kırılmalara neden olmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Lübnan’ın son aylarda içinde bulunduğu ekonomik kriz, Hizbullah’ın doğrudan Suriye’ye müdahil olması, İran’ın Hizbullah’a desteği ve son birkaç haftadır sınırda İsrail’le yaşanan bazı gelişmelerin ardından böyle bir patlamanın meydana gelmesi soru işaretlerine neden olsa dahi, dışarıdan doğrudan bir saldırı olduğuna dair henüz herhangi bir kanıt bulunmuyor.
İçeride düzenlenen hükümet karşıtı eylemler, siyasi suikastlar ve patlamaların kimler tarafından organize edildiğini aşağı yukarı tahmin eden uzmanlar, bu çapta bir saldırıyı elde edilen ilk verilerle objektif olarak değerlendirmekte zorlanıyor.
Nasrallah’ın "amonyum nitrat" ve “nükleer silah etkisi” ifadeleri
Beyrut’un Hizbullah’ın kontrolünde olması ve orada bulunan 2 bin 750 ton amonyum nitratın çıkan yangın sonrasında infilak etmesi dikkat çekti. Ancak asıl soru işaretlerini büyük patlamanın öncesinde meydana gelen küçük patlamalar oluşturuyor.
İnfilak etme riski bulunan bu kadar büyük miktardaki amonyum nitratın ülkenin en önemli limanında bulunmasına ilk tepki Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’dan geldi. Cumhurbaşkanlığına ait Twitter hesabından yaptığı yazılı açıklamasında Avn, herhangi bir güvenlik önemli alınmadan 2 bin 750 ton amonyum nitratın 6 yıl boyunca bir depoda tutulmasının kabul edilemez olduğunu kaydetti.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın bir konuşmasındaki amonyum nitrat ifadeleri de dikkat çekti. Nasrallah yaptığı bir konuşmada, “İsrail Hayfa limanında bulunan amonyum nitrat yüklü gemilerin roketle vurulmasının nükleer silah etkisi yapacağı ve on binlerce insanın ölümüne neden olacağı” şeklindeki açıklamaları dün gece sosyal medyaya düştü.
Sosyal medyaya servis edilen ve bir Körfez ülkesindeki kullanıcı vasıtasıyla yayılan Nasrallah’ın konuşma videosunun sonuna, “kendi başında patladı” ifadesinin eklenmesi ise kayda değerdi.
Beyrut Limanı’ndaki ilk yangının 12 numaralı depoda çıktığının duyurulması, buranın ise Hizbullah’a ait olmasının Nasrallah’ı hedef tahtası haline getirmesi bekleniyor.
Hizbullah’ın faaliyetlerinden Lübnan’daki farklı Hıristiyan grupların ve Sünnilerin rahatsız olduğu biliniyor. Bu acı bilançonun ardından Hizbullah’a karşı sosyal tepkilerin yanı sıra siyasi eleştirilerin daha da artacağı tahmin ediliyor.
Siyasi krizin ardından gelen patlamadan istifade edecek ülke
Lübnan Maruni Patriği Beşara Butrus er-Rai, geçtiğimiz 15 Temmuz’da Hizbullah’a gönderme yaparak “Lübnan’ın tarafsız kalması gerektiği” yönündeki çağrısını yineledi.
Patlamadan bir gün önce 3 Ağustos’ta Lübnan Dışişleri Bakanı Nasif Hitti, Başbakan Hassan Diyab'a istifasını sundu. Söz konusu hükümette Hizbullah’ın etkili olduğu biliniyordu.
Uluslararası Özel Lübnan Mahkemesi, önümüzdeki 7 Ağustos’ta, Refik Hariri’ye 14 Şubat 2005’te düzenlenen suikastla ilgili davanın sonucunu açıklayacak. Bazılarına göre mahkeme “Hariri’yi Hizbullah’ın öldürdüğü gerçeğini” dünya kamuoyuna duyuracak.
Mısır merkezli Al-Marsad Al-Masry araştırma merkezinde yayımlanan değerlendirmesinde Mısırlı siyaset bilimci Dr. Muhammed Mücahid ez-Zeyyad Beyrut patlaması öncesinde yaşanan gelişmelerin Hizbullah’a işaret ettiğini kaydetti.
“Kartları karıştırıp iç durumu kötüleştirmeyi hedefleyen temiz bir istihbarat operasyonu” başlıklı yazısında Zeyyad, ancak bu patlamadan en fazla istifade eden ülkenin İsrail olacağını öngörüyor.
Patlamanın ardından Hizbullah’a Lübnan’da daha fazla baskı yapılacağını ve uluslararası arenada Nasrallah’ın daha zor duruma düşeceğinin altını çizen Zeyyad, saldırıda Saad el-Hariri’nin de hedef alındığını düşünüyor.
ABD’ye Lübnan’da etkin olma fırsatı
Bazı gözlemciler ise ülkedeki acı gelişmelerin ve siyasi krizin Lübnan’ı İran’dan uzaklaştıracağı, haliyle Avrupa ve ABD’ye daha fazla yakınlaştıracağını tahmin ediyor.
Fransa yönetiminin Washington’a Lübnan’a müdahale için baskı yaptığını ancak Donald Trump yönetiminin buna yanaşmadığını hatırlatan uzmanlar, patlamanın ABD’ye Lübnan’da daha etkin olma fırsatı sunacağını değerlendiriyor.
Lübnan’da önümüzdeki süreçte Hizbullah’ın en fazla kan kaybeden taraf olacağı görüşünde birleşen uzmanlar, iç politikada Hariri’ye teveccühün artacağını öngörüyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.