Dolar
33.93
Euro
37.81
Altın
2,500.46
ETH/USDT
2,617.30
BTC/USDT
60,561.00
BIST 100
9,904.79
Analiz

Çelik Kubbe: KORKUT'tan SİPER'e kadar

Çelik Kubbe, Türk savunma sanayinin hava ve füze savunma segmentindeki gelişmelerinin doğal bir sonucudur; çok fazla silahtan, çok katmanlı bir yapı oluşturma çabasının adıdır.

Dr. Can Kasapoğlu  | 21.08.2024 - Güncelleme : 21.08.2024
Çelik Kubbe: KORKUT'tan SİPER'e kadar

Istanbul

Hudson Enstitüsü kıdemli analisti Dr. Can Kasapoğlu, yerli ve milli proje Çelik Kubbe’nin Türk savunma sanayi için önemini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Esasen Çelik Kubbe bir silah sisteminin değil, bir silah sistemleri manzumesinin adıdır. Bahse konu manzume kapasitesinde geliştirilecek farklı çözümler, katmanlı hava ve füze savunmasını oluşturacaktır. Sözü edilen hava savunma ağı, geniş sensör manzumesi ve yapay zeka algoritmalarını da içeren komuta ve kontrol yetenekleriyle birleşecektir. Kanımızca bu sistem ileride NATO’ya da deklare edilecek ve müttefiklerin imkanlarıyla koalisyon harekatlarında müşterek görev yapabilecektir.

Çelik Kubbe nedir?

Çelik Kubbe'nin çok katmanlı boyutunu biraz daha açmakta yarar var. Çelik Kubbe’yi tarif ederken "KORKUT’tan SİPER’e kadar" ifadelerini kullanmak yanlış olmayacaktır. Spektrumun alt ucunda görev yapan KORKUT, ASELSAN yapımı, 35 milimetre çift namluya sahip çok alçak irtifa hava savunma sistemidir. Bu sistem yüksek atım hızı ve parçacıklı mühimmat konfigürasyonuyla özellikle kamikaze insansız hava aracı tehdidine karşı giderek daha kritik bir rol oynayacaktır. Çelik Kubbe'den bahsederken, KORKUT’u özellikle belirtmemizin bir nedeni daha var. KORKUT sadece bir hava savunma yeteneği değil, aynı zamanda bir C-RAM (counter-rocket, artillery, mortar) sistemidir. Daha açık bir anlatımla bu sistem düşmanın roket ve topçu unsurlarına karşı etkili olması amacıyla da geliştirildi. Dolayısıyla Çelik Kubbe, hava ve füze savunmadan C-RAM görevlerine uzanan, geniş bir profilde hava sahasını koruyacak.

Spektrumun en yüksek irtifa, en uzun menzil ucunda bulunan SİPER ise Türkiye’nin ilk stratejik karadan havaya füze (SAM) sistemidir. 150 kilometreden fazla menzili olan SİPER’in ikinci varyantı kapsamında atış testleri geçtiğimiz yıl icra edildi. Elbette, “KORKUT’tan SİPER’e” olarak tanımladığımız manzumenin ara katmanları da kritik önem taşıyacaktır. HİSAR-A ve HİSAR-O alçak/orta irtifa hava savunma sistemleri bahse konu yeteneklerden en önemlileridir. Hava savunma sistemlerinden dikkati çeken bir diğer kabiliyet de GÖKDEMİR'dir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)-Norveç yapımı NASAMS’la benzer bir operasyonel konsepte dayanan GÖKDEMİR, hava-hava füzelerinin hava savunma lançerlerinden ateşlenerek karadan-havaya konfigürasyonda kullanılmasını da beraberinde getirecektir. Bunun için de TÜBİTAK SAGE yapımı GÖKDOĞAN füze ailesi kullanılıyor. GÖKDEMİR ve NASAMS gibi sistemler önemli, zira stratejik SAM sistemlerine kıyasla daha maliyet etkin bir çözüm anlamına geliyor. Özellikle uzun takvimlere yayılan çatışma ortamlarında mühimmat konusu en kritik gereksinim haline dönüşüyor.

Neden şimdi?

Türk savunma sanayi, son dönemde NATO ittifakı içinde farklı kategorilerde ve çok sayıda hava savunma çözümleri üzerinde çalışan odaklardan biri oldu. Söz konusu çabalar sonucunda, birçok çözüm envantere girdi ya da girmeyi bekliyor. Öte yandan, hava savunma sistemlerinin çok olması, tek başına etkili ve katmanlı bir hava savunma mimarisi anlamına da gelmeyecektir.

Öncelikle bahse konu çözümleri destekleyecek sensör altyapısının bulunması gerekiyor. Belirtilen kapsamda uzay tabanlı kabiliyetten radar yeteneklerine, havadan erken ihbar ve uyarı uçaklarından muharip hava devriye görevlerine kadar her bir verinin tek bir beyinde toplanması ve koordine edilmesi gerekiyor. Özetle ne kadar çok füzeniz ve lançeriniz olursa olsun, tespit edemediğiniz hiçbir hedefi vuramazsınız. İkincisi, tehdit ortamı karmaşıklaştıkça, insan faktörünü tahkim edecek kabiliyete gereksinim artacaktır. Yapay zeka algoritmalarının komuta ve kontrol altyapısında kullanılması bu nedenle önemlidir. Hava resmi, bir anda çok sayıda ve tipte füze ve dron sistemleriyle dolabilir. Bu tabloya bir de insanlı uçaklar ve uzay tabanlı tehditler de eklenebilir ve tüm bu gelişmeler çok hızlı gerçekleşebilir.

Özetle, Çelik Kubbe, Türk savunma sanayinin hava ve füze savunma segmentindeki gelişmelerinin doğal bir sonucudur; çok fazla silahtan, çok katmanlı bir yapı oluşturma çabasının adıdır. Yine bu nedenle S-400’ün Çelik Kubbe’nin bir parçası olmasını beklemek mümkün değildir. Zira, Rusya’dan tedarik edilen stratejik SAM sistemi S-400, "standalone" tek başına kullanılacağı resmi olarak açıklanan bir çözümdür.

Çelik Kubbe’nin Türk savunma sanayinin devlerini bir araya getiren bir çaba olduğunun altını çizmek de önemlidir. ASELSAN, ROKETSAN, TÜBİTAK SAGE ve daha birçok önemli aktör Çelik Kubbe’nin inşası için uğraşacaktır. Bu boyutta bir çalışma için daha farklı bir işbirliği de düşünülemezdi.

Çelik Kubbe neden önemli?

Çelik Kubbe, dizayn felsefesi ve stratejik çerçevesi gereği tam anlamıyla "zeitgeist"ı yani zamanın ruhunu yansıtır. Sistemin askeri mahiyetini anlamak için tehdit ortamını ayrıntılı olarak değerlendirmekte fayda var. Rusya-Ukrayna savaşında müşahede ettiğimiz trendler, balistik füzeler ve seyir füzelerinin insansız hava sistemleriyle birlikte, aynı taarruz paketi içinde kullanımının ne kadar tehlikeli sonuçları olabileceğini gösterdi. Üstelik savaşın her iki tarafı da sansasyonel başarılar elde etti. Ukrayna dahi, kısıtlı imkanlarıyla Tataristan Alabuga’da bulunan ve Şahid kamikaze dronlarını üreten Rus-İran SİHA müşterek tesisini, insansız olacak şekilde modifiye edilen bir hobi uçağıyla vurdu.

Bir diğer kritik örnek, İran’ın 13 Nisan 2024'te İsrail’e düzenlediği taarruzdur. İsrail, ABD liderliğindeki bir koalisyonun katkıları ve kimi bölge devletlerinin hava sahalarını açmasıyla saldırıyı büyük yara almadan atlatsa da İran’ın 24 saat içinde icra ettiği geniş çaplı bir füze ve dron taaruzunu akamete uğratmanın kümülatif bedeli bir milyar doların üzerinde oldu. Üstelik, F-35I savaş uçaklarına ev sahipliği yapan Nevatim Hava Üssü gibi kritik hedefler de vurulabilirdi. Zira, füzeler ve SİHA’lar söz konusu olduğunda, savunma yapan tarafın her bir angajmanda, taarruz edeninse tek bir angajmanda başarılı olması gerekliliği ön plana çıkacaktır. Özetle, 21. yüzyılın ilk yarısından öğrenilen dersler, bundan sonra hava tehditlerinin, asimetrik niteliklerinin ve yıkıcılıklarının yüksek olacağını gözler önüne serdi.

Son olarak, 2 hususun altını çizmekte yarar var. Türk savunma sanayi, halihazırda, alçak irtifadan orta ve yüksek irtifaya kadar hava soluyan hedeflere karşı milli çözümler geliştirdi. Öte yandan, balistik füze savunmasının henüz yalnız milli imkanlarla karşılanması mümkün değil. Dolayısıyla Çelik Kubbe’nin balistik füze savunmasında yurt dışı tedarik süreçlerinin gündeme gelip gelmeyeceği önemli. Halihazırda Avrupa ve ABD olmak üzere iki farklı kaynaktan alım yapılabilir. İkincisi, Ukrayna’dan öğrenilen dersler, SİHA’ların, diğer SİHA’lara karşı etkin bir savunma sistemi haline geldiğini gösteriyor. Dronlar, Türk savunma sanayinin en aktif olduğu segmentlerin başında geliyor. Çelik Kubbe’nin bir SİHA avcısı SİHA boyutunun da olması şaşırtıcı olmayacaktır.

[Dr. Can Kasapoğlu Hudson Enstitüsü kıdemli analistidir.]

​​* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.