Deniz harp harekat trendleri ve Türk donanma projeleri
31 yeni harp gemisi projesinin başarıyla tamamlanması halinde Ankara, Akdeniz’deki en yetenekli muharip kapasitelerden birine, hatta muhtemelen envanter bakımından en geniş donanmaya sahip olacaktır.
İstanbul
Hudson Enstitüsü Kıdemli Analisti Dr. Can Kasapoğlu, Türkiye’nin donanmasını güçlendirmek için hayata geçirdiği projeleri AA Analiz için kaleme aldı.
***
Deniz harp ve harekat ortamı giderek daha karmaşık ve tehlikeli bir hal alıyor. Rusya Ukrayna Savaşı’nın Karadeniz sahasında silahlı insansız deniz araçlarının (SİDA) ve gemisavar füzelerinin, Rus Karadeniz Donanması’nı nasıl zor durumda bıraktığını gördük. Nitekim, Sancak Gemisi Moskova Kruvazörü, harbin ilk ve en sansasyonel zayiatlarından biri oldu.
Diğer yandan, Yemen Husi tehdidinde ön plana çıkan asimetrik kabiliyet, özellikle jeopolitik kilit noktalarında, uluslararası deniz taşımacılığını felce uğratabilecek bir kapasite ortaya koydu. Ticaretin büyük kısmı halen denizler aracılığıyla yapılıyor. Bu süreçte, Türk ticaret gemileri de zaman zaman Husi saldırılarına uğruyor.
Denizlere ve geçiş noktalarına hakimiyet küresel dominasyonun en önemli boyutlarından biri olmayı sürdürüyor. Son olarak gelişmeleri izlerken en ciddi çekişmenin Asya Pasifik’te gerçekleştiğinin altını çizmek gerekiyor. Tayvan ise, Asya Pasifik’in en ciddi parlama noktası olarak öne çıkıyor.
Dünyada tüm bunlar yaşanırken, NATO üyesi ülkeler içinde Türkiye, yürüttüğü donanma modernizasyonuyla öne çıkan askeri aktörlerden biridir. 31 yeni harp gemisi projesinin başarıyla tamamlanması halinde Ankara, Akdeniz’deki en yetenekli muharip kapasitelerden birine, hatta muhtemelen envanter bakımından en geniş donanmaya sahip olacaktır. Elbette sınırlı bir makalede tüm gelecek Türk harp gemilerine ve kategorilerine yer veremeyeceğiz. Ancak, öne çıkan projelere yakından bakmakta fayda var.
İSTİF sınıfı fırkateynler
Türk Deniz Kuvvetleri modernizasyonunda göze çarpan ilk husus, su-üstü deniz harp kabiliyeti çerçevesinde, fırkateyn envanterinde ciddi bir yükseliş trendidir. Zira Türkiye, toplamda 4 parçadan müteşekkil Ada sınıfı korvet grubuyla elde ettiği sınai ve askeri tecrübeyi, 5. platformdan itibaren İSTİF sınıfı fırkateyn’e teşmil etti. Geçtiğimiz yıl Türk Deniz Kuvvetleri envanterine giren TCG İstanbul (F-515) yeni fırkateyn ailesinin ilk üyesiydi ve bunlara müteakiben 7 platform daha üretilecek.
İSTİF sınıfı fırkateyn üretim kapasitesinin bir niteliği daha var; Türkiye, sözü edilen harp gemilerinin bir kısmının üretimini özel tersanelerde yapacak. Tersane alt yapısı ve gemi üretim endüstriyel kapasitesi, 21. yüzyılda küresel güç mücadelesinin en kritik veçhelerinden biridir. Nitekim, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) strateji çevrelerinde en çok tartışılan hususların başında, Çin’in devasa tersane ve harp gemisi üretim kabiliyeti bulunuyor.
Sessiz, derinden ve stratejik: Reis sınıfı denizaltılar
Bir diğer kritik gelişme de milyarlarca dolarlık proje hacmiyle denizaltı segmentinde yaşanıyor. Türkiye, Reis sınıfı havadan bağımsız tahrik sistemli (AIP) denizaltılarla çok kritik bir yetenek geliştiriyor.
Denizaltıların fonksiyonu, karanlık bir ormandaki keskin nişancıya benzetilir; düşmanın harekatını akamete uğratmak için varlığı ya da varlığına dair bir istihbarat dahi yeterli olacaktır. Denizaltı konuşlandığı varsayılan alanda denizaltı savunma harbi unsurları sevk edilmeden ve bir tarama faaliyeti icra edilmeden intikal rotası planlanması ya da kıymetli bir platform bulundurulması çok risklidir.
Tek bir denizaltı, düşman filosunun tüm faaliyetini akamete uğratabilir. Bu noktada denizaltının sessizliği ve su altında kalma performansı iki kritik husustur. Dizel-elektrik denizaltılar sessizdir ancak çalışmaları için şnorkel yapmak dolayısıyla yüzeye çıkmak zorundadır. Nükleer denizaltılar su-üstüyle bağlantılarını çok uzun süre kesebilirler ancak gürültülüdürler. AIP denizaltılar, sessizlikle uzun süre sualtında görev yapabilme kabiliyetini nükleer denizaltılar kadar olmasa da bir araya getirmektedir.
Esasen Türkiye’nin mevcut jeopolitik ilgi sahasında bahse konu denizaltılar ideal çözümlerdir. Türkiye, envantere giren Piri Reis’in ardından 5 platform daha inşa ederek toplamda 6 adet AIP denizaltıdan oluşan bir güce sahip olacak. Elbette söz konusu denizaltıların silah sistem konfigürasyonları çok kritik. Atmaca gemisavar füzesi ve AKYA ağır sınıf torpido Reis sınıfının taşıyacağı önemli milli çözümleri. Ancak en iddialı yeteneğin Gezgin seyir füzesi hedefiyle ortaya çıkacağını belirtmeliyiz. Başarılması halinde Gezgin seyir füzesiyle Türk denizaltı filosunun bir araya gelmesi, Türkiye’ye, su altından atılan ABD Tomahawk ya da Rus Kalibr füzesi benzeri bir kabiliyet kazandıracaktır. Unutulmamalıdır ki, denizaltılar stratejik platformlardır. Bilhassa, Gezgin gibi stratejik seyir füzeleriyle mücehhez olduklarındaysa, konvansiyonel harp segmentinde ulaşılabilecek en yüksek hedeflerden birini temsil ederler.
TF-2000 hava savunma muhribi
Türk gemi inşa portföyü kapsamında 2 projeye daha özel bir yer ayırmakta yarar var. Bunlardan ilki TF-2000 hava savunma harbi platformları. TF-2000 elzem bir kabiliyet, zira Türkiye, bir başka NATO müttefiki İspanya’yla savunma ortaklığı sonucu geliştirdiği TCG Anadolu amfibi hücum gemisiyle birlikte, bir açık deniz donanması inşa etme ve güç projeksiyonu kapasitesini yeni bir lige çıkarma hedeflerini somutlaştırdı. Esasen 2007 yılında Savunma Sanayii İcra Komitesi’nde kararı alınan TF-2000, uzun bir süreden sonra hayata geçiriliyor.
TCG Anadolu gibi platformlar, harekat icra etmek için bir görev grubuna ihtiyaç duyarlar. Gerek Karadeniz’de Rusya Ukrayna Savaşı’ndan, gerekse Orta Doğu’da İran destekli Husi asimetrik tehdidinden öğrenilen dersler, 21. Yüzyılda deniz harp ve harekat ortamında geniş spektrumda dron, gemisavar balistik füze, gemisavar seyir füzesi gibi silahlara karşı hava savunmanın giderek daha önemli hale geldiğini gösterdi. TF-2000, Türk deniz görev gruplarında tüm bu tehditlere karşı en ciddi müdafi kabiliyeti sağlayacaktır. TF-2000 tarzı harp gemileri, sensör konfigürasyonlarıyla ön plana çıkmaktadır. Sofistike sensör konfigürasyonu da doğal olarak çok yüksek maliyetler ve çok geniş veri işleme zorunluluğu anlamına gelecektir.
TF-2000’lerde siper hava savunma füzesi ailesinin kullanılacak olması bir diğer kritik özelliktir. Uzun menzilli ve yüksek irtifa hava savunma füzeleriyle mücehhez bir hava savunma harbi muhribinin limitleri, yalnızca kendisini ve görev grubunu korumak da değildir. Böyle bir silah sistem konfigürasyonu ve sensör manzumesi denizden erişimi engelleme ve alanı tahdit etme (A2 / AD) görevlerine de uygundur. Daha açık bir anlatımla, TF-2000, doğru görev grubuyla desteklendiğinde, kritik bir deniz geçiş noktasını ablukaya alabilir ya da erişimi ciddi ölçüde akamete uğratabilir. Böyle bir senaryoya Reis sınıfı AIP denizaltıları ve asimetrik kuvvet çarpanı olarak Türk SİDA kabiliyetini de eklediğinizde, A2 / AD şemsiyesi çok caydırıcı bir hal alacaktır.
Son olarak, elbette milli ve uluslararası basın açısından muhtemelen en çekici proje olan Milli Uçak Gemisi’nden bahsetmek gerekiyor. Bir ülkenin uçak gemisi projesi yürütmesi, jeopolitik hedeflerini gösteren en kritik emarelerden biridir. Bir amfibi hücum gemisi olan ve mini-uçak gemisi olarak kullanılabilen TCG Anadolu’nun ardından Türkiye, gerçek bir uçak gemisi yapacak. Böylelikle NATO ittifakı içinde ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve İtalya’dan sonra uçak gemisi olan elit bir kulübün üyesi haline gelecektir. İspanya ise, TCG Anadolu’yla aynı sınıfta olan Juan Carlos-1 amfibi çıkarma gemisini ana güç projeksiyonu platformu olarak kullanıyorsa da belirttiğimiz üzere sözü edilen sınıf, klasik bir uçak gemisi değildir.
Türkiye, güç projeksiyonu gemilerinde donanma havacılığı unsuru olarak insansız sistemleri değerlendirmeyi öncelikli hedef olarak gören bir ülke. Savunma sanayii profili de buna uygun, zira çok üretken ve yaygın bir SİHA ağı var. Bu nedenle, Milli Uçak Gemisi’nde KIZILELMA ve ANKA III insansız savaş uçaklarının donanma havacılığı varyantlarını beklemeliyiz. İnsanlı konfigürasyondaysa HÜRJET’in bulunacağını söylemek mümkün. TB-3'ü de Milli Uçak Gemisi üzerinde olması beklenen bir diğer sistem olarak ifade edebiliriz.
[Dr. Can Kasapoglu Hudson Enstitüsü kıdemli analistidir. Açık-kaynaklı savunma istihbaratı ve askeri bilimler sahalarında uzmandır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.