Gantz ruleti: İsrail siyasetindeki istikrarsızlığın son durumu
Benny Gantz, erken seçimin meclis tarafından kararlaştırılması için gerekli üç tur oylamanın ilk turunu başlattı ve ilk oylamada meclisten yeniden seçim kararı çıktı.
İstanbul
17 Mayıs 2020 tarihinde farklı cephelerde yer alan partiler tarafından “milli mutabakat hükümeti” şeklinde bina edilen İsrail’in 35. hükümeti, hükümet ortakları arasındaki fikir ayrılıklarının büyümesi sebebiyle ilk derin çatlağını verdi. 2020 Ağustos’u itibariyle, Knesset’ten geçmesi hükümet mutabakatında yazılı olan iki dönemlik (2020-2021) devlet bütçesinin Likud’un ısrarıyla sadece 2020 yılı için onaylatılmak istenmesi yüzünden, 35. hükümet dağılma süreciyle karşı karşıya. Son bir buçuk yıl içinde üç seçim geçiren İsrail, en son devlet bütçesi oylamasını 2018 yılında yaptı ve bu bütçe 2019 yılında esnetildi; fakat 2020 yılında halihazırda bir bütçe taslağı dahi olmadığı için, pek çok bakanlık ve devlet kurumu finansman sıkıntısı çekti. Binyamin Netanyahu (Likud) ve Benny Gantz’ın (Mavi-Beyaz İttifakı) başını çektiği Likud, Mavi-Beyaz, Derekh Eretz, Geşer, Şas, Birleşik Tevrat Yahudiliği ve İşçi Partisi’nin üç milletvekilinden ikisinin katıldığı koalisyon, kurulduğu an itibariyle iki önemli konu üzerinde yoğunlaşacağına dair bir mutabakat zaptı imzalamıştı. Birincisi, öncelikli olarak yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirlerinin alınması, ikincisi ise hiç vakit kaybetmeden iki dönemlik bütçenin Knesset’ten geçmesiydi. Üçüncü kısıtlama döneminin gündeme geldiği İsrail’de mevcut salgın tedbirleri toplum tarafından yeterli görülmüyor. Ayrıca bütçe görüşmelerinde Netanyahu’nun bütçeyi sadece 2020 yılı için onaylatmak istemesi büyük tartışmalara neden oldu.
Ekim 2021 tarihinde başbakanlık görevini Netanyahu’dan devralması beklenen Mavi-Beyaz Bloğu lideri Benny Gantz, kendi dönemlerinde kullanılacak bütçenin görüşülmemesini hem koalisyona hem de kendi başbakanlık döneminde gerçekleşecek icraatlara karşı bir engel olarak nitelendirdi ve böylece Netanyahu ile altı aydır süregelen yetki karmaşasını da bahane ederek İsrail’i yeni bir seçimin beklediğinin ilk sinyallerini geçtiğimiz günlerde vermiş oldu. 23 Aralık tarihine kadar Knesset’te iki yıllık bütçenin onaylanmaması halinde İsrail için dördüncü bir seçim kararı alınacağını açıklayan Gantz, erken seçimin meclis tarafından kararlaştırılması için gerekli üç tur oylamanın ilk turunu başlattı ve ilk oylamada meclisten yeniden seçim kararı çıktı. Öyle görünüyor ki Gantz’ın erken seçim tehdidi, bir blöfün de ötesinde, halihazırda hükümet içindeki pasif pozisyonunu da aktife çevirmeye yönelik son kozu olacaktır.
Mavi-Beyaz’ın dışındaki İsrail solu da son seçim gelişmesiyle birlikte çalkantılı bir sürece girdi. Seçime ayrı ayrı girdikleri takdirde güçleri ancak altışar-yedişer vekil çıkarmaya yeten Meretz, İşçi Partisi ve Geşer, bir seçim ittifakı kurmaları durumunda etkili bir seküler-sol pozisyon elde edebilirler.
Aralık 2018’de Netanyahu hükümetinden ayrılan İsrail Evimiz Partisi lideri Avigdor Liberman’ın tetiklediği sürece benzer bir şekilde, hükümet içi anlaşmazlık ve yetki tartışmalarıyla başlayan uyuşmazlıklar, Mavi-Beyaz’ın en başından beri böyle bir koalisyona dahil olması sebebiyle güç kaybetmesinin de etkisiyle en üst seviyeye ulaştı. Gantz’ın muhalefet partilerinden Yeş Atid (Gelecek var) lideri Yair Lapid gibi önemli seçim ortaklarından kopmasından, hırslı ve hırçın Netanyahu’nun ise Gantz’ın kontrol ettiği alanları ustaca bloke etmesinden doğan süreç, halihazırda İsrail siyasetini kilitlemiş durumda. Uluslararası politikada (Likud’a ait) İsrail başbakanlık makamı ile (Mavi-Beyaz’a ait) dışişleri bakanlığının birbirinden rol kapmaya çalışması ve güvenlik politikalarını belirlemede iç istihbaratın (Gantz idaresindeki) milli savunma bakanlığı ve (Netanyahu idaresindeki) başbakanlık arasında bölünmesi gibi ayrışmalar bile, hükümetin yürütme mercii olarak tek ses oluşturamamasına yol açıyor. Krizin derinleşmesi Netanyahu’ya yararken, büyümesi ise yanlış bir ortakla çalışmayı seçen Gantz’a mal edilecektir. Bu yüzden Mavi-Beyaz elindeki son kozu olan seçim kartını da kullanmaktan çekinmedi.
İsrail solunun, birkaç istisnai durum dışında, Mart 2020 seçimlerindekinden daha büyük bir başarı elde edemeyeceği gerçeği karşımızda duruyor. Dahası, Mavi-Beyaz çatısı altındaki üç lider, olası bir yeni seçimde bloğu kendi liderlikleri altında toplamayı hedefliyor; bunun olmaması halinde ise kendi partileriyle yola devam edecekleri ortada.
Yeni seçim yeni sonuçlar doğurur mu?
Küresel politik aktörlerin hızla Joe Biden başkanlığına hazırlanmaya çalıştığı bu geçiş döneminde, İsrail siyasetindeki “zamansız” tıkanmayı aşabilmek ve müttefiki ABD ile İsrail’in ilişkilerini yeni ABD başkanının tabiatına göre tasarlama çabası, Gantz ve merkez-sol muhalefetin birbiriyle yarıştığı bir alan haline geliyor. Gantz’ın erken seçim kararını destekleyen eski ortağı Yair Lapid’in Mavi-Beyaz bloğunu yeni bir seçimde kendi liderliği altında toplamak istemesi, Yeş Atid ile birlikteliğini bitiren eski genelkurmay başkanlarından Moşe Ya’alon’un Telem Partisi ile tek başına yeni seçim sürecine gireceğini açıklaması ve yine eski genelkurmay başkanlarından Gadi Eizenkot ile birlikte bir çalışma yürüteceklerini açıklaması, İsrail merkez-solunu, sadece Netanyahu’nun tahakkümü ile değil, birbirleriyle de mücadele ettikleri bölünmüş bir hale sokmuş bulunuyor.
Dahası, Mavi-Beyaz bloğunun Mart 2020 seçimleri öncesinde ve sonrasında parlak bir siyasi grafik ortaya koyduğunu da söyleyemeyiz. Zira seçim öncesinde ve sonrasında Mavi-Beyaz güvenlik politikaları konusunda etkisiz bir tutum sergilemiştir. Ayrıca, Gantz-Lapid ikilisinin 2020 Mart seçimlerinde başarısız bir dış politika söylemi geliştirdiğini de belirtmek gerekir. Mavi-Beyaz’ın Likud’u kopyalayarak verdiği “ben daha fazla şahin olurum” mesajı İsrail seçmeninde işe yaramamıştı. Mavi-Beyaz bir önceki seçimde yeni göçmenlere ve biraz da uluslararası kamuoyuna oynamak için İngilizce afiş ve görsellere ağırlık vermiş, fakat etkin bir göçmen desteğini arkasına alamamıştı.
Mavi-Beyaz’ın dışındaki İsrail solu da son seçim gelişmesiyle birlikte çalkantılı bir sürece girdi. Seçime ayrı ayrı girdikleri takdirde güçleri ancak altışar-yedişer vekil çıkarmaya yeten Meretz, İşçi Partisi ve Geşer, bir seçim ittifakı kurmaları durumunda etkili bir seküler-sol pozisyon elde edebilirler. Birleşik Liste de vekil kaybı yaşamazsa Mart 2020’deki başarı grafiğini (15 vekil) devam ettireceğe benziyor. Öte yandan, İsrail vatandaşı Arapların içinden yeni oluşumların çıkacağı sinyalinin Birleşik Liste’yi ne şekilde etkileyeceği de merak konusu. Nasıra Belediye Başkanı Ali Salam’ın geçtiğimiz ay yapmış olduğu yeni bir Arap-Yahudi Partisinin kurulacağı açıklaması ve partinin Arap kısmının başkanlığını kendisinin, Yahudi kanadın başkanlığını ise Hayfa eski Belediye Başkanı Yona Yahav’ın yapacağını söylemesi, İsrail solunda yeni bir hareketliliğin habercisi gibi. Yeni partinin seçime tek başına girip girmeyeceği henüz bilinmezliğini korurken, Birleşik Liste’nin, özellikle son seçimde, Yahudi solundan oy alabilme eğilimi, böyle bir partinin liste içinde yer almasıyla artacaktır.
İsrail solunun, birkaç istisnai durum dışında, Mart 2020 seçimlerindekinden daha büyük bir başarı elde edemeyeceği gerçeği karşımızda duruyor. Dahası, Mavi-Beyaz çatısı altındaki üç lider, olası bir yeni seçimde bloğu kendi liderlikleri altında toplamayı hedefliyor; bunun olmaması halinde ise kendi partileriyle yola devam edecekleri ortada. Netanyahu’nun yükselişi ise siyasi analizlerde yer almaya başladı bile. Meseleyi bir diğer boyuttan ele almak için, tam da buraya büyük bir “fakat” koyarak yola devam edecek olursak, Mart 2020 seçimleri ile gündeme gelen 2021 seçimlerinin atmosferi aynı mı olacak sorusu, Netanyahu’nun pozisyonu hakkında bizlere ipuçları verecektir.
Netanyahu’nun sağı
2 Mart 2020’de düzenlenen seçimler yüzde 71 katılım oranıyla son yirmi yılın en fazla seçmeninin sandığa gittiği bir seçim oldu. Bu manada İsrail toplumunun sandığa gitme alışkanlığının aynı hassasiyetle devam edip etmeyeceğini, seçim dönemi kampanyalarının şiddetini görmeden önce kestirmek mümkün değil. Açıkçası, geçtiğimiz bir buçuk yıl içinde Trump’ın Golan ve Kudüs kararları gibi Barış Planı da Netanyahu’ya yaradı ve sağ blokta güç toplanmasını sağladı. Peki, bu seçimde Netanyahu’nun elini güçlendirecek hangi dış tehdit var? Ya da güvenlik politikaları bağlamında hangi tehditler devre dışı bırakılacak? Netanyahu tarafından İran tehdidinin muhtemel bir seçimin güvenlik sorunsalı olarak servis edilmesi olası bir stratejiyken, Biden’ın İran’ı uzlaşıyla baskılaması İsrail-ABD ilişkilerini etkileyeceği gibi, Netanyahu’nun dış tehdit kozunun etki seviyesini de düşürecektir.
Mevcut başbakanın halihazırda devam eden yolsuzluk ve rüşvet davalarından da bunaldığını ve dahi Kovid-19 pandemi sürecine rağmen daha önce Tel Aviv’de başlayan protesto ve ardından Kudüs’e sıçrayan gösteriler sebebiyle yoğun bir eleştiri altında kaldığını da hatırlamamız gerekiyor. Uluslararası medyanın ilgisine mazhar olamayan bu gösteriler, kısıtlamalara ve pandemi önlemlerine rağmen ilk günkü öfkesinden bir şey kaybetmeden devam ediyor. Solun Netanyahu karşıtlığı bugüne kadar İsrail sağını birleştiren bir unsur olsa da yeni bir seçimde Netanyahu’nun daha fazla iktidar ortağı bulma ihtiyacını artıracaktır.
İki yıllık bütçenin Knesset’ten geçmemesi ve meclisin yeniden seçim kararı alması halinde, meclis çeşitliliğini göz önünde tutarsak, Netanyahu’nun son bir çaba ile Gantz’ı dışarda bırakacak bir koalisyon oluşturmak için uğraşacağını da söyleyebiliriz. Zira seküler sağ blok içinden eski ortağı Liberman’ın, dindar partilere rağmen, yeniden devreye sokulma olasılığı da bulunuyor. Son olarak gözden kaçan düşük bir ihtimal olarak belirse de imkânsız olmayan ve İsrail siyaseti için yeni bir dönüşümün başlangıcı olabilecek bir senaryoyu dile getirmeliyiz: 2021 yılında meclis seçimlerinin olup olmayacağı hâlâ belirsizliğini korurken İsrail’i kesin bir şekilde cumhurbaşkanlığı seçimleri bekliyor. Netanyahu’nun rüşvet davasında işlerin yolunda gitmemesi ve hükümet kurabilmek için yeterli desteği görememesi durumunda, cumhurbaşkanlığı makamının koruyuculuğuna sığınabilmek için aday olma ihtimali de bulunuyor.
[Yüksek lisansını Kudüs İbrani Üniversitesi İsrail Çalışmaları bölümünde tamamlayan Selim Han Yeniacun Şanghay Üniversitesi Küresel Yönetişim Araştırma Merkezi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır]
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.