Orta Doğu'da yeni jeopolitik düzene doğru
ABD Başkanı Joe Biden'ın Orta Doğu turu kapsamında katılması beklenen Riyad'daki KİK Zirvesi’ne Irak, Mısır ve Ürdün'ün de çağırılması bölgede yeni düzen tartışmalarını beraberinde getirdi.
İstanbul
Mehmet Rakipoğlu, ABD Başkanı Joe Biden'ın temmuz ayında planlanan Orta Doğu turu öncesi bölgedeki dinamikleri AA Analiz için kaleme aldı.
***
ABD’nin 46. Başkanı Joe Biden’ın temmuzun ortasında Orta Doğu’ya bir dizi ziyaret gerçekleştireceği açıklandı. Cumhuriyetçi veya Demokrat tüm ABD başkanları Orta Doğu ziyaretlerinde İsrail ve Suudi Arabistan’a kesinlikle uğrar ve Körfez İş Birliği Konseyi (KİK) toplantılarına katılır. Biden’ın da bu minvalde İsrail’den başlayıp Suudi Arabistan’a geleceği bir tur planladığı biliniyor.
Yeni bir bölgesel düzen mi kuruluyor?
Biden’ın ziyareti kapsamında katılması beklenen ve Riyad’da düzenlenecek bu yılki KİK Zirvesi’ne Irak, Mısır ve Ürdün de çağırıldı. Bu da "Orta Doğu’da ABD’nin de desteklediği yeni bir bölgesel düzen mi kuruluyor?" tartışmalarını beraberinde getirdi.
Biden’ın Suudi Arabistan ziyaretiyle “geri adım attığı” biliniyor. Zira gerek seçim kampanyası gerekse başkanlığı boyunca birçok meseleden ötürü Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı dışlamış, Suudi Arabistan’ı parya ilan etmişti. Ancak Ukrayna’daki savaşın neden olduğu artan petrol fiyatları ve enflasyon nedeniyle ara seçimleri kaybetme riski Biden’ı bu adıma zorladı. Dolayısıyla küresel ve bölgesel şartlar ABD’yi Orta Doğu’da yeniden aktif rol almaya itti.
Trump döneminde ABD öncülüğünde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Fas ve Sudan ile İsrail arasında İbrahim Anlaşmaları imzalanmıştı. Bu anlamda Biden döneminde de benzer yakınlaşmalar teşvik edilebilir. Fakat İsrail ve bölge ülkeleri esasında ABD’nin daha aktif rol oynamasını bekliyor. Örneğin İsrail basınında Orta Doğu’da İran karşıtı bir hava savunma ittifakının kurulması yönünde talepler dile getiriliyor. Körfez ülkeleri de böyle bir ittifak için oldukça hevesli. Nitekim özellikle Suudi Arabistan, Yemen kaynaklı İran destekli milislerin hava saldırılarından muzdarip. Bütün bunlar, Biden’ın ziyaretiyle Orta Doğu’da yeni bir düzenin inşa edilmeye çalışılacağına işaret ediyor.
Cumhuriyetçi veya Demokrat tüm ABD başkanları Orta Doğu ziyaretlerinde İsrail ve Suudi Arabistan’a kesinlikle uğrar ve Körfez İş Birliği Konseyi (KİK) toplantılarına katılır. Biden’ın da bu minvalde İsrail’den başlayıp Suudi Arabistan’a geleceği bir tur planladığı biliniyor.
Türkiye-İsrail yakınlaşması
Biden’ın Orta Doğu ziyareti öncesi öne çıkan ve yeni bölgesel düzeni doğrudan etkileyecek ilk dinamik, Tel Aviv ile Ankara arasındaki yakınlaşma oldu. Bölgesel normalleşmenin bir parçası olarak ikili ilişkilerdeki yakınlaşma birçok alanda tesirini gösterdi. Örneğin, İran’ın üst düzey isimlerine yönelik İsrail’in, Tahran ve birçok yerdeki suikastlarına misilleme olarak İran’ın Türkiye’yi seçmesi, Ankara-Tel Aviv yakınlaşmasına ivme kazandırdı.
Bu kapsamda Ankara, İran’ın Türkiye’deki istihbari faaliyetlerine karşı başarılı operasyonlar düzenledi. Zira bu faaliyetler Türkiye’nin uluslararası imajına da zarar vermeyi hedefliyordu. Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) başarılı operasyonları Tel Aviv nezdinde Türkiye ile iş birliğinin önemini daha da artırdı.
Dolayısıyla Biden’ın ziyareti öncesi bölgede vuku bulan önemli gelişmelerden biri İran’ın dengelenmesi ve bu minvalde de Türkiye-İsrail yakınlaşması oldu. Bu yakınlaşmanın sınırlı da olsa Suriye sahasına yansıması da olası. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik beşinci operasyonu gerçekleştirmesi ve hedeflerini gerçekleştirmesi halinde Türkiye ve İsrail, İran ve Esed rejimine karşı bilgi paylaşımı doğrultusunda adımlar atabilir.
Türkiye-İsrail arasındaki bu sinerji İsrail iç siyasetinden bağımsız gelişiyor gibi. Nitekim İsrail’de alınan erken seçim kararının hemen ardından İsrail Dışişleri Bakanı Türkiye’ye geldi ve Ankara-Tel Aviv hattındaki yakınlaşmanın korunarak geliştirileceğine dair beyanlarda bulundu. Bununla birlikte Türkiye’nin İsrail ile yapacağı iş birliğinin Ankara-Tahran ilişkilerine radikal biçimde yansımaması adına İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan 27 Haziran’da Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi ve Türkiye’nin Suriye’deki güvenlik kaygılarının giderilmesi hususunda adımlar atılması gerektiğini ifade etti. Yani İran da Türkiye-İsrail yakınlaşmasının Tahran’ın çıkarlarına aykırı bir stratejik iş birliğine dönmemesi adına diplomatik adımlar atıyor.
Biden’ın Orta Doğu ziyareti öncesi öne çıkan ve yeni bölgesel düzeni doğrudan etkileyecek ilk dinamik, Tel Aviv ile Ankara arasındaki yakınlaşma oldu. Bölgesel normalleşmenin bir parçası olarak ikili ilişkilerdeki yakınlaşma birçok alanda tesirini gösterdi. Örneğin, İran’ın üst düzey isimlerine yönelik İsrail’in, Tahran ve birçok yerdeki suikastlarına misilleme olarak İran’ın Türkiye’yi seçmesi, Ankara-Tel Aviv yakınlaşmasına ivme kazandırdı.
Türkiye-Körfez normalleşmesi
Biden’ın bölge turu öncesi Orta Doğu’da kurulacak yeni jeopolitik düzenin diğer dinamiği de Türkiye-Körfez normalleşmesinin güçlenmesi/kurumsallaşması sürecidir. BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnoun bin Zayid Al Nahyan Ağustos 2021, BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın Kasım 2021’deki ziyaretiyle başlayan Türkiye-Körfez normalleşmesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Şubat ve Mayıs 2022’deki BAE ziyaretleri ve 28-29 Nisan’daki Suudi Arabistan ziyaretiyle ilerlemişti. Son olarak Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Haziran 2022’de Türkiye’ye gelmesiyle söz konusu normalleşme daha kurumsal bir boyuta taşındı.
Liderlerin bu adımlarıyla 2018’den beri süregelen gerilim ve rekabetin yerini iş birliği almış bulunuyor. Dolayısıyla taraflar arasındaki ilişkilerin çok boyutlu olarak hızlı bir şekilde onarılması bekleniyor. Nitekim Muhammed bin Selman’ın ziyareti de bölgesel iş birliklerinin artacağına işaret ediyor. Zira Veliaht Prens’in Ürdün ile Mısır’ın ardından Türkiye’ye gelmesi ve Yunanistan, Güney Kıbrıs ziyaretlerini ertelemesi, Riyad’ın Ankara’yı bölgede önemli bir aktör olarak gördüğünü ortaya koyuyor.
Öte yandan Türkiye-Körfez yakınlaşmasını mümkün kılan ve hızlandıran, Orta Doğu’daki yeni jeopolitik düzene işaret eden en önemli husus güvenlik ve İran’ın dengelenmesi konuları. Suudilerin ABD’den bekledikleri güvenliği alamamaları, İran destekli milislerin Irak ve Yemen’den saldırılara devam etmesi Riyad’ın Ankara ile güvenlik alanında iş birliğine gitmesini elzem kıldı. Bu nedenle Yemen dosyası başta olmak üzere Türkiye ve Körfez ülkeleri arasında güvenlik alanında kapsamlı ve uzun vadeli iş birlikleri olası.
Türkiye’nin Suriye operasyonu bazı tartışmaları beraberinde getiriyor. Terör örgütü PKK/PYD’nin ABD ve belli oranlarda Rusya ve Esed rejimi eliyle Türkiye’nin güneyinde ve Suriye’nin kuzeyinde terör devleti kurma projesine karşı Türkiye beşinci askeri operasyona hazırlanıyor.
Türkiye’nin güvenlik dengesi
Orta Doğu’nun yeni jeopolitik düzeninde öne çıkan üçüncü unsur Türkiye’nin güvenlik politikalarında yakaladığı denge siyasetidir. Bu anlamda Türkiye’nin Suriye operasyonu bazı tartışmaları beraberinde getiriyor. Terör örgütü PKK/PYD’nin ABD ve belli oranlarda Rusya ve Esed rejimi eliyle Türkiye’nin güneyinde ve Suriye’nin kuzeyinde terör devleti kurma projesine karşı Türkiye beşinci askeri operasyona hazırlanıyor.
Her ne kadar Ruslar operasyonun gerçekleşmemesi yönünde beyanlarda bulunsalar da bu ifadeler üst düzey yetkililer tarafından dillendirilmiyor ve oldukça cılız kalıyor. Nitekim Rusya, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya üyeliğine terör desteği nedeniyle karşı çıkmasından oldukça memnun. Dolayısıyla Türkiye’nin Suriye ölçeğindeki dengeli güvenlik politikasının birinci ayağı Rusya ile ilişkilerle ilintili.
Bu politikanın ikinci ayağı ise Ukrayna kriziyle ayyuka çıkan güvenlik tartışmalarıdır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in revizyonist arayışında Ukrayna sonrasına dair yürütülen tartışmalar üzerine İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinde ABD’nin ısrar etmesi, Ankara-Washington hattında yumuşama sinyallerine tekabül etti. Henüz netliğe kavuşmamış olsa da ABD Başkanı Joe Biden da Türkiye'nin F-16 parçalarını tedarik etmesi noktasında olumlu bir tavır takınıyor.
Dolayısıyla bir senaryoya göre, hassas güvenlik dengelerini göz önünde bulunduran Türkiye, Suriye’deki operasyonuna ABD’nin engel olmaması taahhüdüne karşılık İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine onay verebilir. Nitekim bu kapsamda 28 Haziran'da NATO Zirvesi marjında düzenlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, İsveç Başbakanı Magdelena Andersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg dörtlü görüşmesinin ardından Türkiye, Finlandiya ve İsveç arasında "Üçlü Muhtıra" imzalandı. Bu da Türkiye-ABD ilişkilerinin bir nebze de olsa yumuşayacağı anlamına gelebilir. Foreign Affairs dergisinde 22 Haziran’da yayımlanan “Batı neden Erdoğan’la şimdi barışmalı?” başlığını taşıyan yazı[1], belli çevrelerde Türkiye ile iş birliğinin elzem görüldüğünü kanıtlar nitelikte.
***
[Mehmet Rakipoğlu, Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsünde araştırma görevlisidir]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.