Putin'in Doğu ziyaretleri: Yeni bir etki arayışı mı?
Vladimir Putin, iktidara geldiğinden beri tek kutuplu dünya düzenine karşı çıkıyor. Gerek ikili ilişkiler gerekse de ŞİÖ, BRICS gibi oluşumlarla ABD'nin hegemonyasına karşı koymaya çalışıyor.
İstanbul
Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeni döneminde gerçekleştirdiği Asya ziyaretlerinin ne anlama geldiğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Vladimir Putin 15-17 Mart 2024'te Rusya başkanlık seçimlerini beşinci kez kazandı. Rusya Devlet Başkanı Putin 7 Mayıs'ta yapılan yemin töreninden hemen sonra yurtiçi ve yurtdışı seyahatlerine başladı. Rus lider ilk iki seyahatini Rusya’nın en yakın müttefikleri olan Çin ve Belarus’a gerçekleştirdi. Putin bu ziyaretlerin ardından Özbekistan, Kuzey Kore, Vietnam, Kazakistan, Azerbaycan ve Moğolistan’ı ziyaret etti. Bu ziyaretler bir taraftan Kremlin’in eski Sovyet coğrafyasına verdiği önemin devam ettiğini ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın olumsuz etkilerini gidermeye çalıştığını, diğer taraftan ise Moskova’nın yalnızca eski Sovyet coğrafyasına değil Sovyetlerin bir zamanlar etkili olduğu coğrafyalarda da varlığını devam ettirmek istediğini gösteriyor.
Putin'den Çin ve Belarus'a anlamlı ziyaretler
Putin'in ilk iki ziyaretini Çin ve Belarus’a gerçekleştirmesi, son yıllarda gelişen Rus dış politikası ve Batı ile ilişkiler göz önünde alındığında son derece anlamlıdır. Çin ve Belarus birtakım problemlere rağmen Moskova’nın en yakın işbirliğinde bulunduğu ülkelerdir. Ukrayna’da yaşanan savaş bu iki ülkeyi Rusya ile daha da yakınlaştırdı. Özellikle Rusya ve Belarus Ukrayna konusunda birlikte hareket ediyor. Ayrıca Moskova, Çin’in bu savaşta tarafsızlığını sağladı ve iki ülke başta enerji olmak üzere ekonomi gibi alanlarda da işbirliğini arttırdı. Çin ile artan ticaret hacmi, Rusya için Batı tarafından uygulanan yaptırımların atlatılması açısından şüphesiz büyük önem arz ediyor. Örneğin, 2023'te Rusya ile Çin arasındaki ticaret hacmi bir önceki yıla kıyasla yüzde 26 artarak 240 milyar dolara ulaştı.
Eski Sovyet coğrafyası Rusya'nın merceğinde
Putin’in eski Sovyet cumhuriyetlerine gerçekleştirdiği ziyaretlerin zamanlaması da anlamlı. Kazakistan ve Özbekistan, Orta Asya’nın ve genel olarak Türk dünyasının liderleri konumunda. Kırgızistan ve Tacikistan özellikle ekonomik sebeplerden ötürü Rusya’ya daha bağlıyken Kazakistan ve Özbekistan son yıllarda Rusya'dan daha bağımsız aktif bir dış politika izliyor. Dolayısıyla, Kremlin’in bu cumhuriyetlere daha fazla önem vermesi doğaldır. Kaldı ki, Putin’in Astana ziyaretinin asıl amacı, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi'ne katılmaktı. ŞİÖ özellikle Bağımsız Devletler Topluluğu'nun (BDT) işlevselliğini kaybetmesi ve ŞİÖ’ye farklı ülkelerin ilgisinin artmasıyla beraber BRICS ile birlikte Moskova’nın büyük önem verdiği örgütler arasında.
Putin’in Azerbaycan ziyareti ise Kafkasya’daki dengelerin değişimi çerçevesinde önem arz ediyor. Kremlin’in bölgedeki 30 yıllık dayanağı Ermenistan, Azerbaycan’ın Karabağ’ı işgalden kurtarmasından sonra Rusya’yı bu süreçte kendisine yeterince destek vermemekle suçladı. Bu sebeple Ermenistan, Rusya’dan gittikçe uzaklaşıyor ve Batı ile askeri alanda dahi işbirliği projeleri üzerinde çalışıyor. Ermenistan’ın bu adımı, Batı ile son 30 yılın en gergin dönemini yaşayan Rusya'yı rahatsız ediyor. Bu minvalde, Moskova'nın Ermenistan konusunda yeni bir strateji geliştirmesi gerekiyor. Rusya ve Azerbaycan arasında 2. Karabağ Savaşı'ndan itibaren başlayan yakınlaşmayı da Putin’in Azerbaycan ziyaretini de bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Rusya’nın Gürcistan ile ilişkileri de göz önünde bulundurulduğunda Azerbaycan’ın Rusya’nın Kafkasya siyaseti açısından önemi daha iyi anlaşılıyor.
Yeni Soğuk Savaş'a müttefik arayışı
Rus liderin Kuzey Kore, Vietnam ve Moğolistan ziyaretleri, Batı tarafından uluslararası arenadan izole edilmeye çalışılan Rusya açısından önemlidir. Rusya bu ziyaretlerle, Batı ülkeleri tarafından kendisine uygulanan ambargonun etkilerini azaltmaya ve bu izolasyondan kurtulmaya çalışırken diğer taraftan da Batı ile yaşadığı yeni Soğuk Savaş’ta müttefik arayışı içerisindedir.
Putin, iktidara geldiğinden beri tek kutuplu dünya düzenine karşı çıkıyor. Putin gerek ikili ilişkiler gerekse de ŞİÖ, BRICS gibi oluşumlarla özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) hegemonyasına karşı koymaya çalışıyor. Örneğin, bir zamanlar ŞİÖ, NATO’ya alternatif olarak değerlendirilirken günümüzde uluslararası kamuoyunun dikkatleri BRICS’e çevrildi. Bugün 11 üyesi olan BRICS’e Türkiye de dahil olmak üzere 17 ülke üyelik başvurusunda bulundu. 22 ülke ise BRICS'e başvurmayı planlıyor. Bu durum, Rusya’nın Batı’nın kendisini izole etme planını suya düşürdüğünü gösteriyor. Ayrıca BRICS’in hedefleri arasında doğrudan Batı’ya düşmanlık yer almasa da Birlikle bağlantılı 50’ye yakın ülkenin mevcut dünya düzeninden memnun olmadığı da açık.
Rusya ve Batı arasındaki uçurum hiç kapanmadı
Dünyada Rusya’ya olan yaklaşım son 1 yıl içerisinde olumlu yönde değişti. Bunda Rusya’nın Filistin meselesi için iki devletli çözümü savunması, Rus yetkililerin İsrail’i bu katliamdan dolayı kınaması ve Filistin yetkililerini Kremlin’de ağırlaması etkili oldu. Ayrıca, Rus klasiklerini yasaklayan ve Rus sporcularını uluslararası yarışmalardan men eden Batı’nın İsrail'e çifte standart politikası uygulaması da uluslararası toplumun gözünden kaçmadı.
Gerek Rus liderin ziyaretlerine gerekse de Rus dış politikasına bakıldığında Moskova’nın tarih boyunca sıkça yaptığı gibi yeniden Doğu’ya yöneldiği görülüyor. Her ne kadar Putin dahil olmak üzere Rus liderler zaman zaman Rusya’nın Batı’nın bir parçası olduğunu ileri sürseler de Batı, Rusya’yı kendisinden bir parça olarak görmüyor. Kısacası, Ruslar tarih boyunca Batı tarafından her zaman ''öteki'' ve ''Doğu’nun bir parçası'' olarak görüldü.
Günümüzde de Rusya ile Batı arasında yalnızca siyasi alanda değil, aile ve dini değerlere yaklaşım gibi konularda da büyük bir uçurum var. Avrupa başkentlerinde Kur’an-ı Kerim yakılmasına izin verilirken, Putin Çeçenistan ziyaretinde Kur'an-ı Kerim'i öperek ve bel üstünde tutarak kutsal kitaplara nasıl davranılması gerektiğini tüm dünyaya gösterdi. Moskova’nın dış politikasının şekillenmesinde de tüm bu faktörler önemli rol oynuyor. Putin'in son ziyaretleri de bu siyasetin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
[Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu Marmara Ün. Tarih Bölümü Öğretim Üyesidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.