Sporun Ruhu “VAR” mı, yok mu?
Spor teknolojileri, doğru kullanıldığında sporun ruhuna aykırı değildir, aksine onu destekleyen bir araçtır. Ancak bu teknolojilerin etik sınırlar içinde uygulanması ve adaleti bozacak aşırılıklardan kaçınılması önemlidir.
İstanbul
Akademisyen Dr. Görkem Turaç, spor müsabakalarında kullanılan teknolojilerin sporun ruhuna etkilerini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Spor tarih boyunca fiziksel kabiliyetin, insan iradesinin ve "fair play" ruhunun sergilendiği bir alan oldu. Ancak teknolojinin hızla gelişmesi spor dünyasında köklü değişikliklere yol açtı ve bazı kesimler bu değişikliklerin "sporun ruhuna aykırı" olduğu tartışmasını gündeme getirdi. Sporun ruhu, adalet, eşitlik, mücadele ve rekabetten beslenir. Bu değerler, spor teknolojilerinin doğru kullanımıyla güçlendirilebilir.
VAR sistemi ne işe yarar?
Son yıllarda sık sık tartışma konusu olan Video Yardımcı Hakem (VAR) sistemi doğru kullanıldığında spordaki adaleti artıran teknolojik gelişmelerden bir tanesidir. VAR sistemi, futbol maçlarında hakemlerin tartışmalı pozisyonları yeniden değerlendirmesine olanak sağlayan bir teknolojidir. Sistemin amacı, insan hatalarını azaltarak oyun kurallarının daha adil bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır.
Bu sistemin sporun ruhuna uygun olup olmadığı her zaman tartışma konusu oldu. Bu sorunun cevabı, VAR'ın uygulanış biçimine ve bu sistemin oyuna olan etkilerine bağlıdır. Bunun en iyi örneği ise geçtiğimiz günlerde oynanan Galatasaray'ın Trabzonspor'u konuk ettiği maçta hakemin verdiği tartışmalı kararlardır. Özellikle Trabzonspor’un üçüncü golünden önce topun auta çıkıp çıkmadığı ile ilgili tartışmalar VAR konusunu yeniden gündeme getirdi. Genel felsefesi minimum müdahale, maksimum yarar olan VAR sisteminin amacı, hakemin kararını sorgulamak değildir. Tartışmalı pozisyonlarda ve zaruret halinde başvuracakları bu yol sayesinde hakemlerin işlerini kolaylaştırmaktır. VAR sistemi bir karar mekanizması değil, karar verme sürecinde hakemleri destekleyen yardımcı bir unsurdur.
Galatasaray-Trabzonspor maçında ne oldu?
Ancak Trabzonspor'un Galatasaray'a attığı üçüncü golden sonra VAR teknolojisine rağmen her hafta tartışılan hakem kararlarına bir yenisi daha eklendi. Kimileri gol öncesinde top dışarı çıktığı için golün geçersiz olması gerektiğini ifade ederken kimileri de topun izdüşümünün çizgide olduğunu, topun tamamının çizgiyi terk etmediğini ifade etti. Öyle ki, bu tartışmanın sonucunda ''topun çevresi 2pr, 2pr'den yarıçap 10.82'ye gelir, çap (R) =22 santimetre eder'' gibi hesaplamalar yapıldı. Topun çizgiden tam çıkması için 11 santimetre çim görmüş olmamız lazım diyenler oldu.
Son hesapta eleştiri oklarının adresi yine hakemler oldu. VAR sistemine rağmen hakemin doğru karar veremediği konusunda hemfikir olanlar durumu “yapı” olarak değerlendirdi. Ancak bilinmesi gereken açık bir gerçek var ki, VAR sisteminde saha görevlisinin verdiği kararın aksini ispat edemezseniz, saha görevlisinin kararı kesindir. VAR sistemi de bu pozisyonda topun tamamen çizginin dışında olduğunu ispat edemiyor çünkü mevcut kameralar ve gol çizgisi teknolojisi bunu çözemiyor. Bunun sebebi gol çizgisi teknolojisinin sadece kale direkleri arasını değerlendirebilmesidir. Yani bu teknoloji aut çizgisini ölçemiyor.
Belli ki sisteme bu açıyı görebilecek yeni kameraların entegre edilmesi gerekiyor. Ancak bu konu yeni bir konu değil. Defalarca tartışılan bu konuyu bu kadar eleştiriden sonra çözmek elbette yayıncı kuruluşun işi olacaktır. Bu noktada, Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF) da artık bu konuya bir el atması gerekiyor. VAR’daki hakemlerin daha sağlıklı karar verebilmesi için federasyonun yayıncı kuruluşa kamera sistemleri için bir standart şartı getirmesi gerekir. Diğer türlü VAR teknolojisi görüntü alamadığı çizgideki pozisyonla ilgili hakeme yardımcı olamaz. Bu durumda VAR sisteminin gerçekten var olup olmadığı belli olmaz.
Sporun ruhu nasıl korunur?
Bu noktada bütün bu tartışmaları nihayete erdirecek kurumların bu tartışmaları gerçekten sonlandırmak isteyip istemediğine bakılmalıdır. Acaba bu kurumlar, teknolojinin fazlaca kullanılmasının tartışmaları bitireceği gibi sporun ruhunu da öldüreceğinden mi endişeleniyor? İnsan kaynaklı hataları en aza indirip adaleti sağlayalım derken oyunun sosyal ve kültürel boyutunu zenginleştiren unsurlardan biri olan ve sporun doğasında yer alan hakem kararlarına yönelik tartışmalar sporun geleneksel yapısını değiştirir mi? Tartışmaların en aza indiği müsabakalar yayıncı kuruluşların ağzının tadını mı bozar?
Sporun ruhunun korunması için hakemlerin subjektif yorumlarına devam etmesi gerektiği çok açık. Öte yandan, tartışmalı pozisyonların doğru bir şekilde çözülmesinin takımların ve taraftarların adalet hissini güçlendireceği de bir gerçek.
Sporun ruhu adalet, rekabet, heyecan ve insani unsurlardan oluşur. Spor teknolojileri adaleti artıran sporun ruhuna uygun bir araç olabilir. Ancak bu sistemin uygulanış biçimi dikkatle düzenlenmelidir. Müsabaka esnasında yapılan incelemeler, oyunun akıcılığını bozmayacak şekilde hızlı yapılmalıdır. Bu durum, izleyici deneyimini koruyacaktır. Teknolojiden yararlanılarak verilen kararlarda mümkün olduğunca objektif kriterler belirlenmeli ve hakem yorumlarının etkisi azaltılmalıdır. Bu teknolojiler sadece oyunun sonucunu doğrudan etkileyen kritik durumlarla sınırlı olarak kullanılmalıdır.
Teknolojinin aşırıya kaçması ya da belirli kurallar çerçevesinde herkese fırsat eşitliği sunacak şekilde kullanılmaması, sportif değerlerin yerini teknik üstünlüğe bırakabilir. Bu konuda "fair play" ilkesine katkıda bulunmak için bazı uluslararası kuruluşlar tarafından alınmış kararlar bulunuyor. Burada Uluslararası Yüzme Federasyonunun aldığı bir karar örnek gösterilebilir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte belirli nanoteknolojik kumaşlarla üretilen mayoları giyerek yarışan sporcuların, rakiplerine göre avantaj sağladığı görüldü ve Uluslararası Yüzme Federasyonu (FINA) tarafından oldukça maliyetli olan bu kumaşlarla üretilen mayoların giyilmesi yasaklandı.
Spor teknolojileri, doğru kullanıldığında sporun ruhuna aykırı değildir, aksine onu destekleyen bir araçtır. Ancak bu teknolojilerin etik sınırlar içinde uygulanması ve adaleti bozacak aşırılıklardan kaçınılması önemlidir. Spor, her şeyden önce insan performansının bir yansımasıdır ve teknoloji, bu yansımayı geliştirmek için bir destek aracı olarak görülmelidir. Bu denge korunabildiği sürece spor teknolojileri sporun ruhuna uygun bir şekilde varlığını sürdürebilir.
[Dr. Görkem Turaç, akademisyendir.]
* Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.