Analiz

Türkiye'nin BRICS'e üyelik başvurusu nasıl değerlendirilmeli?

Türkiye'nin BRICS başvurusu Doğu ekonomisini Batı ekonomisiyle pekiştirebilmek için coğrafi olarak sahip olduğu Doğu-Batı arasındaki köprü konumunu ekonomik bütünleşmeyle de sağlamlaştırma anlayışından öte bir yaklaşım değildir.

Ömer Faruk Doğan  | 13.09.2024 - Güncelleme : 13.09.2024
Türkiye'nin BRICS'e üyelik başvurusu nasıl değerlendirilmeli?

İstanbul

Büyükelçi Ömer Faruk Doğan, Türkiye'nin BRICS'e üyelik başvurusunun ne anlama geldiğini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin tarafından 2006'da kurulan BRIC grubu 2011'de Güney Afrika’nın da katılımıyla BRICS ismini aldı. Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise bu yılın başında BRICS'e üye oldu. BRICS'i önemli hale getiren, Çin ve Rusya’nın yanı sıra Brezilya ve Güney Afrika gibi kendi coğrafyalarında önemli ülkelerin de içerisinde yer almasıdır.

Dünya ekonomisi ve dünya ticareti 2023'ten bu yana giderek daralıyor ve sürecin bir müddet bu şekilde devam edeceği tahmin ediliyor. Dünya ticaretinin giderek daralması, iklim değişikliği gibi sorunlar ülkeleri yeni birliktelik ve dayanışma oluşumları içerisinde yer almaya zorluyor. BRICS’in giderek büyümesini de bu temel olguyla ifade etmek mümkündür.

BRICS nasıl bir oluşum?

BRICS bünyesindeki ülkelerin toplam nüfusu 3,5 milyardır. Yani BRICS ülkeleri dünya toplam nüfusunun yüzde 45-50'sine sahiptir. Batı nüfusunun giderek yaşlandığı, ekonomik verimliliğin azaldığı bu süreçte BRICS, büyük çoğunluğu 35 yaş altı genç nüfustan oluşan önemli ve etkin bir oluşum haline geldi. Ayrıca, BRICS ülkelerinin ekonomilerinin toplam büyüklüğü 29 trilyon dolar seviyesindedir. Bu gösterge, dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 30'unun BRICS ülkeleri tarafından kontrol edildiği anlamına geliyor. BRICS’in dünya nüfusuna oranla elinde tuttuğu ekonomik konumu birbiriyle dengeli olmayıp, ekonomik etkinliği görece daha düşüktür. Kısacası, BRICS’in kalkınma sürecindeki ülkelerden oluştuğu söylenebilir.

Ayrıca, BRICS ülkeleri dünya ham petrolünün yaklaşık yüzde 45’ine sahiptir. Bu durum, BRICS'i enerji ihtiyacı açısından da önemli kılıyor.

BRICS kalkınma öncelikli projelere özel bir önem atfediyor. Bu minvalde BRICS, gelişmekte olan ülkeler içerisinde ağırlık ve etkinliğe sahip olabilmek için kendi bünyesinde çalışan Yeni Kalkınma Bankasını kurdu. Nitekim BRICS, 2022'ye kadar gelişmekte olan ülkelere yeni yol, köprü, demir yolu ve su tedariki projelerinin gerçekleştirilebilmesi amacıyla yaklaşık 32 milyar dolar kredi sağladı.

Batı BRICS'i nasıl görüyor?

Batılı uzmanlar, BRICS’i Batılı yaklaşımlara bir tepki oluşumu olarak değerlendiriyor. Batı tarafında özellikle Rusya'nın, Ukrayna-Rusya savaşını takiben Batı’nın uyguladığı yaptırımları aşabilmek için oluşumu güçlendirmeye gayret ettiği ifade ediliyor. Dünya enerji tedariğinde Rusya’nın sahip olduğu doğal gaz zenginliği ihtiyaç sahibi Avrupa açısından gözden kaçırılmaması gereken boyuttadır.

Mevcut konjonktürde Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) ekonomik anlamda en üst seviyeye ulaştığı ve Batı'nın bundan sonraki süreçte ilerlemeye yönelik faaliyetlerinin ekonomik kardan daha yüksek olacağı biliniyor. Son zamanlarda, Batı’nın Doğu'ya olan ihtiyacı doğal gaz gibi temiz enerji kaynaklarının yanı sıra gelişmiş ülkelerde giderek yaşlanan nüfusun oluşturduğu boşluğu genç nüfusla ikame zorunluluğu, ekonomik ilerleme ve bunun gibi sorunlara çözüm sağlanması konusunda belirgin bir şekilde arttı.

Rusya ve taraftarı olarak görülen İran’a uygulanan ambargolar ise karşı karşıya olunan enerji ve bununla beraber diğer sorunların çözümünü daha kompleks hale getiriyor. Ukrayna-Rusya savaşı ve İsrail’in Gazze’yi işgaliyle ortaya çıkan yeni konjonktür ekonomik gelişimi yeterince güçleştiriyor. Ayrıca son günlerde, İsrail'in Gazze'yi işgaline tepki olarak Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı'nda ortaya çıkan durumun ise ulaşımı güçleştirerek, tüketiciler açısından ilave yüzde 15-25 düzeyinde yük getirmesi ekonomik konjonktürü daha da zorlaştırıyor. Tüm bu hususlar BRICS’in gelişmekte olan ülkeler açısından cazibesini ve kendileri açısından etkinliğini artırıyor.

Türkiye'nin başvurusu ne ifade ediyor?

Türkiye bugüne dek 1963 Ankara Anlaşması ile başlattığı Avrupa Birliği (AB) süreci ve Batı ile ekonomik ve siyasal anlamda bütünleşme taahhüdünde herhangi bir zafiyet göstermedi. 2004'te başlatılan müzakere süreci tutarsız gerekçelerle AB tarafından tek taraflı olarak yavaşlatıldı. Günümüzde AB tarafından hala Türkiye’nin aday üyeliğinden kaynaklanan vize sorununa ve Gümrük Birliği anlaşmasının yenilenmesine net ve objektif yaklaşım sağlanamadı. Ayrıca, Türkiye’nin önemli askeri güç kapasitesiyle NATO’nun önemli bir üyesi olduğu ve doğudaki en uç ülke konumunda olmasını da hatırda tutmak gerekir. Türkiye her zaman gerek AB üyeliği süreciyle ilgili gerekse de NATO üyeliğinden kaynaklanan yükümlülükleri noktasında kendi sorumluluklarının farkındadır.

Türkiye’nin BRICS’e aday üye müracaat talebinin, ne titizlikle takip ettiği AB katılım süreci açısından ne de NATO üyeliği açısından bir zafiyet anlamına gelmediği, Türkiye’nin kendi taahhüt ve sorumluluklarının arkasında olduğu en üst makamlarca çok net bir şekilde ifade edildi.

BRICS başvurusu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mayıs 2023’te halkın teveccühüyle tekrar Cumhurbaşkanı olarak seçilmesiyle beraber ortaya koyduğu "Türkiye Yüzyılı Vizyonu" ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yeni Türk dış politikası yaklaşımının etkin bir şekilde ortaya çıkabilmesi için uluslararası ve bölgesel oluşumlarda daha etkin rol alma ve işbirliğini artırma yaklaşımının bir sonucu olarak değerlendirilmelidir.

Nitekim Türkiye ortaya çıkan savaş, işgal ve krizlerin çoğunda arabulucu rolünü teyit etti ve bu yönde ortaya koyduğu yaklaşımlarla sorunlara çözüm üretti. Bu yönde birçok örnek sıralamak mümkündür. Türkiye'nin BRICS başvurusu Doğu ekonomisini Batı ekonomisiyle pekiştirebilmek için coğrafi olarak sahip olduğu Doğu-Batı arasındaki köprü konumunu ekonomik bütünleşmeyle de sağlamlaştırma anlayışından öte bir yaklaşım değildir. Bu minvalde, mevcut yaklaşım ve girişimler de tamamen bu anlayışı doğrulayıcı ve bütünler niteliktedir. Türkiye kısmi dahi olsa dünya barışı, huzur ve ekonominin genişletilmesine katkı sağlayabilecek platformlarda yer alma, bu şekilde dünyaya ve insanlığa daha fazla katkı sağlama iradesini birçok platformda net bir şekilde ortaya koyuyor.

Sonuç olarak Türkiye bugüne dek altına imza attığı anlaşmalara her zaman sadık kalıp ortaya koyduğu taahhütlerin yerine getirilmesinde büyük gayret gösterdi. Ayrıca Türkiye, kendi coğrafyasındaki yegane ülkedir. Batı’nın herhangi bir endişeye kapılmadan Türkiye’nin BRICS ilişkilerini bu pencereden değerlendirmesi her kesime önemli katkılar sağlayacak, barış ve huzura ilave ivme kazandırabilecek bir yaklaşımdır.

[Ömer Faruk Doğan, Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.