 Ankara Uluslararası Film Festivali, 16 - 26 Mart 2006 tarihleri arasında 17. kez Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenecek. Belçika, Finlandiya, İsviçre, Polonya, Kanada, Yunanistan Büyükelçilikleri ile British Council, Fransız Kültür Merkezi, Goethe Enstitüsü, İtalyan Kültür Merkezi ve İran Kültür Evi Ankara Uluslararası Film Festivali’ne film temini konusunda destek veriyor.
AÇILIŞ TÖRENİ 16 MART 2006
Festival Açılış Töreni; 16 Mart Perşembe günü, saat 20.00’da 1.500 kişilik M.E.B. Şura Salonu’nda gerçekleştirilecek. Ceyda Düvenci ve Atilla Dorsay’ın sunacağı tören, yapılacak konuşmaların ardından Festival Özel Ödüllerinin sunumuyla devam edecek ve Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından her yıl geleneksel olarak verilen Kitle İletişim Ödülü, Nürnberg Türkiye/Almanya Film Festivali’ne, Daha önce Kerim Afşar, Cüneyt Gökçer ve Cemil Eren’e verilen “Sanat Çınarları” ödülü ressam Kayıhan Keskinok’a, Festivalin kurucularından Aziz Nesin’in adını taşıyan Emek Ödülü, Türk sinemasına 100’ün üzerinde film kazandıran Atıf Yılmaz’a sunulacak. KAPANIŞ TÖRENİ 26 MART 2006
Sunuculuğunu Işıl Yücesoy ve Köksal Engür’ün yapacağı gecede, festival kapsamında düzenlenen ulusal uzun, kısa ve belgesel film yarışmalarında verilen ödüller sahiplerini bulacak. ÖZEL ÖDÜLLER
Aziz Nesin Emek Ödülü 2006 Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı, 17. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında her yıl verilmekte olan Aziz Nesin Emek Ödülü’nü; “Türkiye’de sinema serüvenini “başlatan”, bütün bu tarihe tanıklık eden ve hemen her dönemde sinema yapmayı “öğreten” birkaç isimden biri olması; en ünlü oyuncuları ve yıldızları bile filmlerinde bambaşka bir sihirle donatarak ölümsüz kılması, hayatımızın en trajik, en romantik, en yoksul, en zengin, en mutlu, en mutsuz anlarında hemen aklımıza geliveren kareler yaratarak hayal dünyamızı zenginleştirmesi nedeniyle Atıf Yılmaz Batıbeki’ye vermeyi uygun bulmuştur.” gerekçeli kararıyla Atıf Yılmaz’a sunacak.
Kitle İletişim Ödülü 2006 Festival kapsamında her yıl, sinema sanatına katkıda bulunan kurum ve kuruluşlara verilen Kitle İletişim Ödülü, bu yıl Nürnberg Türkiye/Almanya Film Festivali’ne, “Türk ve Alman sinema dünyasını bir bütünlük içerisinde sunan, Türk Filmlerinin ve sanatçılarının Avrupa’da tanınmasına, filmlerin pazarlanmasına ön ayak olan ve tartışılmasını sağlayan, bu özelliğiyle kendi türünde benzeri olmayan Nürnberg Türkiye/Almanya Film Festivali’ne vermeyi uygun bulmuştur.” gerekçeli kararıyla sunuluyor.
Sanat Çınarı 2006 2002 yılından bu yana ülkemiz sanatına görsel iletişim yoluyla katkıda bulunan sanatçılara verilen “Sanat Çınarı” ünvanı, “Türk resim sanatının cumhuriyetle yaşıt en önemli temsilcilerinden, çağdaş bir eğitimci olarak yetiştirdiği sayısız öğrenciyle resim sanatına önemli katkılarda bulunan, yüzlerce çağdaş eseri Türk resim sanatına kazandıran, Atatürk ilkelerinden ödün vermeyen, büyük şair Nazım Hikmet’in Türk ulusunun kahramanlık destanını anlattığı Kuvay-i Milliye dizelerini resmiyle buluşturan, aydın olmanın, çağdaş olmanın bilinci ve sorumluluğuyla dimdik ayakta durmayı, inandıklarından ödün vermemeyi başaran sanat emekçisi Kayıhan Keskinok’a vermeyi uygun bulmuştur.” gerekçeli kararıyla Kayıhan Keskinok’a sunulacak.
ULUSAL UZUN FİLM PROGRAMI
Ulusal Uzun Film Yarışması 17. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında düzenlenen Ulusal Uzun Film Yarışması’nda Türk sinemasının son dönemde çekilen önemli filmleri Ankaralı sinemaseverlerin beğenisine sunulacak. Ulusal Uzun Film Yarışması kapsamında, yönetmenliğini Ümit Ünal, Kudret Sabancı, Selim Demirdelen, Yücel Yolcu ve Ömür Atay’ın birlikte üstlendiği “Anlat İstanbul”, Biket İlhan’ın “Ayın Karanlık Yüzü”, Çağan Irmak’ın “Babam ve Oğlum”, Ulaş Ak’ın “Dün Gece Bir Rüya Gördüm”, Atıf Yılmaz’ın “Eğreti Gelin”, Ezel Akay’ın “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?”, Kutluğ Ataman’ın “2 Genç Kız”, Cem Başeskioğlu’nun “Sen Ne Dilersen”, Memduh Ün’ün “Sinema Bir Mucizedir”, Erden Kıral’ın “Yolda” filmleri izleyicilerle birlikte jürinin de karşısında olacak. Yarışmanın seçici kurulunda, yönetmen Feyzi Tuna, yönetmen Tevfik Başer, sinema yazarı Burak Göral, akademisyen Nazlı Bayram ve oyuncu Nilüfer Açıkalın yer alıyor.
Aziz Nesin Emek Ödülü Özel Gösterimi Festival kapsamında verilen Aziz Nesin Emek Ödülü’nün bu yılki sahibi usta yönetmen Atıf Yılmaz’ın iki filmi bu başlık altında izleyiciyle buluşuyor. Türk sinemasının önemli filmlerinden biri olan Adı Vasfiye, Vasfiye’nin öyküsünü hayatına giren 4 erkeğin gözünden anlatıyor. Necati Cumalı`nın Ay Büyürken Uyuyamam adlı kitabındaki 5 öyküsünden Barış Pirhasan’ın senaryolaştırdığı Adı Vasfiye, Müjde Ar, Aytaç Arman, Yılmaz Zafer, Macit Koper gibi usta oyunculardan kurulu kadrosuyla da dikkat çekiyor. Bekle Dedim Gölgeye, 68 kuşağından, dünya ile uzlaşamayan, dünyayı değiştirme mücadelelerinin yollarının da tıkandığını gören üç arkadaşın öyküsü. Ümit Kıvanç’ın aynı adlı romanından uyarlanan film, Türk sinemasının en ilginç siyasal sinema örneklerinden biri olarak görülüyor.
KISA FİLM PROGRAMI
Ulusal Kısa Film Yarışması 17. Ankara Uluslararası Film Festivali Ulusal Kısa Film Yarışması bölümünde, son bir yılda çekilmiş kısa filmler, kurmaca, deneysel ve canlandırma film dallarında yarışacak. Kurmaca film dalında 16, deneysel dalda 8, canlandırma dalında ise 6 film jüri karşısına çıkacak. Yarışmanın seçici kurulunda, sinema yazarı Cem Altınsaray, görsel efekt uzmanı ve animasyon sanatçısı Kerem Kurdoğlu, Detmold Uluslararası Kısa Film Festivali kurucusu ve başkanı Levent Arslan, akademisyen ve Uluslararası Eskişehir Sinema Günleri Festival Yönetmeni Serhat Serter, kısa film yönetmeni Nur Akalın bulunuyor.
Ulusal Kısa Film Gösterimi Ulusal Kısa Film Gösterimi bölümünde, yarışmaya başvurmuş ancak ön elemeyi geçememiş filmlerden bir bölümü izleyiciyle buluşma fırsatı bulacak. Bu bölümde yer alacak “Türk Kısa Film Tarihinden” başlığı altında ise, sinemaseverler, şimdi çok yakından tanıdığımız önemli Türk yönetmenlerin kısa filmlerini izleme olanağı bulacaklar. Bu başlık altında Ömer Kavur, Nuri Bilge Ceylan, Ali Özgentürk, Mustafa Altıoklar, Barış Pirhasan, Çağan Irmak, Ahmet Uluçay, Tayfun Pirselimoğlu gibi yönetmenlerin kısa, Ateş Benice ve Tonguç Yaşar’ın canlandırma filmleri izleyici karşısında olacak. Ayrıca, hiçbir filmi Türkiye’de izleyiciyle buluşamayan Alp Zeki Heper’in Fransa’da sinema okurken çektiği iki kısa filmi de bu seçkide yer alıyor. DV 333; Türk - İngiliz Kültür Derneği’nin düzenlediği yarışmaya katılan filmler arasından seçilen 3‘er dakikalık 11 filmden oluşuyor. Türk - İngiliz Kültür Derneği, bu 11 film içinden seçilecek 3 filmin yönetmenlerine Yunanistan’da film çekme olanağı sunacak.
Uluslararası Kısa ve Canlandırma Film Gösterimi Uluslararası Kısa Film programında, dünyanın pek çok ülkesinden, kısa filmin son ve önemli örnekleri Ankara’da olacak. İzleyiciler, Ululuslararası Kısa Film programının konuğu olarak Festival’de bulunacak olan yönetmen ve oyuncularla filmlerinden sonra söyleşebilecekler. Levent Arslan tarafından Almanya’da kurulan ve geçtiğimiz yıl ilki gerçekleştirilen Detmold Uluslararası Kısa Film Festivali’nde yer alan Alman kısa filmlerinden yapılan 22 filmlik bir seçkiyle, Ankaralı kısa film severler “Bir Ülke: Almanya” başlığı altında buluşacaklar. “Sınırlar”, 8 filmle dünyadaki somut ve kültürel sınırlara dikkat çeken bir bölüm. Meksika, Hollanda, Brezilya, İspanya ve Fransa yapımı filmler izleyiciyi Meksika-Amerika, Filistin-İsrail, Bask Bölgesi-İspanya sınırlarına götürüyor. Festival’in en çok ilgi gören bölümlerinden biri olan “Kısa Sınır Tanımaz” bu yıl, Gürcistan, Hollanda, İsviçre, Litvanya, Finlandiya, Lüksemburg, Almanya, ABD, Norveç, İspanya BASK, Fransa, Çek Cumhuriyeti, Meksika, Avusturya, Macaristan filmlerinden oluşan 11 Animasyon, 11 kurmaca ve deneysel filmlik programıyla kısa film severlerin karşısına çıkacak. Geçtiğimiz yıl En İyi Kısa Animasyon Film dalında Oscar’a aday olan Bekçi Köpeği, yine aynı dalda GOYA’ya aday olan Kör Adamın Blöfü, dünyanın en önemli kısa film festivali olarak kabul edilen Clermont-Ferrand Uluslararası Kısa Film Festivali’nde En İyi Animasyon Film Ödülü’nü alan İnsomnia, Venedik Film Festivali’nde En İyi Avrupa Kısa Filmi seçilen Kelebekler bu bölümde gösterilecek filmlerden bazıları.
BELGESEL FİLM PROGRAMI
Ulusal Belgesel Film Yarışması 17. Ankara Uluslararası Film Festivali Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda 2005 yapımı belgeseller amatör ve profesyonel kategorilerde yarışacak. Amatör dalda 6, profesyonel dalda 7 film, jüri karşısında olacak. Yarışmanın seçici kurulunda, akademisyen Ahmet Gürata, belgesel film yapımcısı ve gazeteci Can Dündar, sinema yazarı Cüneyt Cebenoyan, fotoğraf sanatçısı Faruk Akbaş, belgesel yönetmeni Metin Yeğin yer alıyor.
Ulusal Belgesel Film Gösterimi Ulusal Belgesel Film Gösterimi bölümünde, yarışmaya başvurmuş ancak ön elemeyi geçememiş filmlerden bir bölümü izleyiciyle buluşma fırsatı bulacak. Bu bölümde, ayrıca, Türkiye’nin ilk ve en önemli sualtı belgeselcilerinden, katıldığı uluslararası festivallerde pek çok ödül kazanan Haluk Cecan’a ait bir toplu gösterim de yer alıyor. Cecan’ın, Çılgın Müzisyenler, Dinazor, Mahşerin Atlıları, Uzaya Kaçış, Mavinin Dostluğu bu toplu gösterimde yer alan filmler.
Uluslararası Belgesel Film Gösterimi Uluslararası Belgesel Film programında; nükleer silahlanma sorununu ele alan filmlerin yer aldığı Greenpeace tarafından yapılmış bir seçki yer alıyor. Amerikan yapımı The Last Atomic Bomb / Son Atom Bombası ve Genie in a Bottle / Şişedeki Cin, Avustralya yapımı Austarlian Atomic Confessions/Avustarlya’nın Nükleer İtirafları ve Hollanda yapımı The Boat and The Bomb / Bot ve Bomba “Greenpeace Seçkisi” başlığı altında gösterilecek. Finlandiya’lı yönetmen Pirjo Honkasalo’ya ait, geçen yıl pek çok festivalde ödül alan filmi Melancholian Kolme Huonetta / Melankolinin Üç Odası’nın da bulunduğu toplu gösterim Belgesel Film Programı’nın önemli başlıklarından biri. “Pirjo Honkasalo Toplu Gösterimi”nde yönetmenin, Atman/Ruh, Mysterion / Gizem, Tanjuska Ja Seitseman Perkeletta / Tanjuska ve Yedi Şeytan belgeselleri ile Pimeys / Karanlık isimli kısa filmi yer alırken, kendisi de festivalin konuğu olarak Ankara’da olacak. Ayrıca, Sibirya’nın kuzeyinde yaşayan 3 yaşındaki Katerina’nın büyüme serüvenini anlatan Rus belgeseli Tiny Katerina, Hindistan’da ücretsiz yemek dağıtan bir mutfağın, bir öğünlük çalışmasını belgeleyen Golden Kitchen, sabit, tek bir çekimle Tokyo metrosunun kalabalıklığını çarpıcı bir biçimde gösteren Almanya yapımı On a Wednesday Night In Tokyo, anarşist, memur emeklisi ve Sovyet vatandaşı Ignatjewich Spack’ın yerleştiği çiftlikte sineklerle mücadelesini anlatan Kazakistan yapımı Lord Of The Flys, Avustralya’dan Irak işgaline bakış: In the Shadow of the Palms-Iraq, 1994’te BM askeri olarak Ruanda’da görev yapan Romeo Dallaire’nin Ruanda’yı tekrar ziyaretini anlatan Kanada yapımı Shake Hands With The Devil “Uluslararası Belgesel Film Gösterimi”nin önemli filmleri.
DÜNYA SİNEMASI
Gözden Kaçanlar: Fred Kelemen Fred Kelemen, 1964’te, Batı Berlin’de doğdu. Resim, müzik, felsefe, din ve tiyatro eğitimi aldı. 1989'da Berlin Film ve Televizyon Akademisi'ne (DFFB) girdi. O zamandan bu yana, birçok film ve videonun yönetmenliğini yaptı ve Hectór Faver, Yeşim Ustaoğlu, Gariné Torossian ve Béla Tarr gibi yönetmenlerin filmlerinde görüntü yönetmeni ve kameraman olarak çalıştı. Almanya’da birçok tiyatro oyunu da yönetmiş olan Kelemen, halen, Barselona'daki Katalonya Sinema Araştırmaları Merkezi’nde, Cenevre'deki Görsel Sanatlar Okulu’nda ve Riga’daki Letonya Kültür Akademisi’nde misafir öğretmen olarak ders vermektedir. Festivalde yapılacak toplu gösterim kapsamında, yönetmenin, Abendland, Frost, Krisana, Verhaenghis isimli filmleri gösterilecek ve Kelemen, Festival’in konuğu olarak Ankara’da olacak.
Alacakaranlık/Abendland, ördüğü kozanın içinde yaşayan işsiz Anton’la, kendisini bu kozadan kurtarmaya çalışan sevgilisi Leni’nin bir gece süren ayrılıklarını, melankoli ve kasvetle harmanlayarak olağanüstü bir görsellikle aktaran bir film. 1999 Selanik Uluslararası Film Festivali; FIPRESCI, Gijón Uluslararası Film Festivali; En İyi Film, Tromsö Uluslararası Film Festivali; Aurora ödüllerinin sahibi Abendland, Kelemen’in sinemasını tanımak isteyenler için kaçırılmaz bir fırsat.
Don/Frost, kurgu, belgesel ya da deneysel film kategorilerinden herhangi birine dahil edilemeyecek nitelikte bir film. Güneşsiz bir Noel zamanında geçen hikaye, oğluyla birlikte ayyaş ve gaddar kocasından kaçan genç bir kadının, çocukluk kasabasına dönmek için çıktığı uzun ve karlı yolculuğu anlatıyor. Hikaye oldukça basit görünmesine karşın, filmi özgün kılan, Kelemen’in inatçı bir disiplinle kotardığı farklı anlatı yapısı. 1997 Figueira da Foz Uluslararası Film Festivali; En İyi Yenilikçi Film, 1998 Rotterdam Uluslararası Film Festivali; FIPRESCI Ödülü, 1998 Taormina Uluslararası Film Festivali; En İyi Yönetmen Ödülü
Yitik/Krisana: Riga'daki Letonya Ulusal Arşivi'nde çalışan Matiss, bir gece eve giderken, köprünün kenarında duran bir kadına rastlar; ancak kadının köprüden atlayıp intihar etmesine engel olamaz. Ertesi gün köprüye geri dönen Matiss, pişmanlık ve vicdan azabı ile deliye döner, kısa zamanda bu gizemli intihar onun için bir takıntıya dönüşür, intiharı araştırmaya başlar. Derin bir pişmanlık duygusu ile kadının izini bulmak için gece gündüz kentte dolaşan Matiss, kadının hayatına dahil oldukça vicdan azabı daha da artar. Her şeyin temiz ve parlak göründüğü cilalanmış şehir görüntüleri yerine, karanlık, melankolik bir atmosfer tercih eden ve alabildiğine yalın bir sinematografiye sahip olan film, gösterişten uzak anlatımıyla bize savaş sonrası Avrupa sinemasını hatırlatıyor. 2005 Avrupa Sineması Festivali (Lecce/İtalya); FIPRESCI Ödülü, Juri Özel Ödülü (En İyi Yönetmen), En İyi Görüntü Yönetmeni
“Şu anki yaşamımızla cehennem arasındaki mesafe, tek bir nefes kadar kısa olabilir.” Sevgi ve arkadaşlığın kolayca yıkıcı bir deneyime dönüşebileceğini anlatan Yazgı/Varhaengis böyle başlıyor. Susan Sontag’ın 20. yüzyılın nefes alan en son filmlerinden biri olarak nitelediği film, birkaç yalnız insanın yollarının kesiştiği Berlin’de geçen tek bir geceyi anlatıyor. Alışılmışın dışında bir görsel dile sahip olan filmde, önce Rus bir akordiyoncu ve kız arkadaşını takip ediyor, daha sonra da kaybedenlerin mekanı haline gelmiş Berlin’in arka sokaklarına dalıyoruz. Kelemen’in oyuncularını kimi zaman uçlarda gezinmeye teşvik ettiği film, bazen seyretmeyi güçleştirebiliyor. Gecenin karanlığında şehirde dolaşıp insanları izleyen iki yalnız insan bir dizi absürd derecede komik olayla karşılaşır. Uğruna çabalayacakları hiçbir şey olmayan insanlar, kendilerinden biraz daha fazlasına sahip olanlarla mücadele etmektedir. 1995 Alman Film Ödülleri; Gümüş Şerit 1995 Max Ophüls Festivali; Seyirci Ödülü 1995 Bogota Uluslararası Film Festivali; Altın Halka Ödülü – En İyi Yönetmen 1995 Molodist Uluslararası Film Festivali; En İyi Film Ödülü 1996 Riga Uluslararası Film Festivali; Arsenáls Altın Küre Ödülü
Ustalardan: Bernardo Bertolucci – İtalya Dönemi Saygın şair ve film eleştirmeni bir babanın oğlu olan Bertolucci, henüz yeni yetmeyken yapıtı basılmış bir yazar ve amatör bir film yapımcısıydı. Sinemaya Pier Paolo Pasolini’nin asistanı olarak başladı, ilk filmi “La Commare Secca”yı da Pasolini’nin yazdığı senaryoyla 1962 yılında çekti. İlk başarısına, Prima della revoluzione/Devrimden Önce ile kavuşan İtalyan yönetmeni “Son İmparator” benzeri son dönem filmleriyle tanıyanlar, festivalde çok renkli Bertolucci yelpazesini, “1900”, “Ay”, “Korkunç Orakçı”, “Örümceğin Stratejisi”, ve “Gülünç Bir Adamın Trajedisi” isimli filmlerle genişletebilirler.
Korkunç Orakçı/La Commare secca/The Grim Reaper, ustanın ilk filmi. Tiber Irmağı yakınındaki bir parkta bir fahişenin öldürülmesi olayını aydınlatmaya çalışan polis, görgü tanıklarının ifadelerine başvurur. Her görgü tanığı, geriye dönüşlerle olayı kendi bakış açılarından anlatır. Bertolucci’nin, Kurosowa’nın Rashomon filminden izler taşıyan bu yapıtı, ustalığa gidecek olan yönetmenlik kariyerinin habercisi niteliğinde.
Örümceğin Stratejisi/Strategia del ragno/The Spider's Stratagem Jorge Luis Borges’in kısa öyküsünden uyarlanmış olan film, Bertolucci’nin görsel açıdan en hayranlık uyandırıcı filmlerinden biri. Athos Magnani yıllar sonra baba yurdu Tara kasabasına geri dönerek, kasabada bir anti-faşist kahraman olarak tanınan babasının öyküsünü öğrenmek ister. Athos, faşistlerce öldürülen babasının neden öldürüldüğünü araştırırken, babasının nasıl biri olduğu hakkında ona yardım edebilecek olan Draifa ile karşılaşır. Ancak öğrendikleri, babası ile ilgili yeni sorularla karşılaşmasına neden olur.
1900/Novecento, sınıf çatışması üzerine çarpıcı, destansı bir film. İki farklı karakter üzerinden, 20. yüzyılın ilk yarısıın İtalya’sındaki siyasi iklimi ve dünya savaşını ele alıyor. 1900 yılının yazında, Kuzey İtalya'nın taşra bölgesi Emilia Romagna'daki aristokrat bir çiftlikte, iki çocuk doğar: Olmo Dalco (Gerard Depardieu), çiftlikteki bir tarım işçisinin gayrimeşru çocuğu, Alfredo Berlinghieri (Robert De Niro) ise toprak sahibi olan zengin ailenin mirasçısıdır. Olmo ve Alfredo, her ne kadar iki ayrı dünyaya ait olsalar da, ikisi arasında bir dostluk gelişir. Ne var ki değişen koşullar, bu dostluğun düşmanlığa dönüşmesine neden olacaktır. Yokluk içindeki Olmo, sosyalizm yanlısı bir eylemciye dönüşürken, savurganlık ve sefahat içinde yaşayan Alfredo, dolaylı da olsa, yükselen faşist siyasi iklimin destekçisi olur. 1976 yapımı film, 1977 Bodil Ödülleri; En İyi Avrupa Filmi ödülü sahibi.
Ay/La Luna/Luna, Bertolucci’nin 1979 yapımı filmi. Tam da büyüme çağında olan Joe'nun bu zamanlarda güçlü bir baba figürüne ihtiyacı vardır. Annesi bir opera sanatçısı olan Caterine, Douglas ile evlidir. Ama Douglas, Joe'nun gerçek babasının yerini tutamaz. Ayrıca Douglas da ruhsal bir bunalımdadır. Giderek daha da kötüleşen Douglas bir gün Joe'nun gözleri önünde intihar edince Joe'nun durumu daha da kötüleşir. Bu olayın sonrasında anneyle oğlu İtalya'ya geri döner. Joe orada uyuşturucu kullanmaya başlayınca zavallı annesi oğluna daha da yakınlaşır. Ancak bu yakınlaşma giderek bir anne-çocuk ilişkisinden çok iki sevgili ilişkisine doğru kayar. Bernardo Bertolucci'nin ensestliğin sınırlarında gezindiği bu cesur aynı zamanda da şiir gibi akan filmi, ülkemiz sinemalarında gösterildiğinde tartışmalara neden olmuştu. Film, 1980 İtalyan Film Yazarları Sendikası; En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Gümüş Şerit ödülü sahibi.
Gülünç Bir Adamın Trajedisi/La Tragedia di un uomo ridicolo/Tragedy of a Ridiculous Man, 1981 yapımı bir film. Parma’da küçük bir peynir fabrikası sahibi olan Primo Spaggiari üzerine odaklanıyor. Primo, yoksul bir ailede büyümüş, ancak daha sonra küçük bir fabrika sahibi olmuş; Bertolucci’nin deyimiyle “Sıfırdan varolmuş, İtalyan ekonomisinin belkemiğini oluşturan adamlardan biridir.” Ancak Primo’nun sakin yaşamı, oğlunun kaçırılışı ile altüst olur. Oğlunu kaçıran teroristlerin istediği fidyeyi verip vermeme konusunda kararsızlığa düşen Primo, bir ikilem yaşar ve karısıyla birlikte duruma çözüm aramaya çalışır. 1981 Cannes Film Festivali; En İyi Erkek Oyuncu 1982 İtalyan Film Yazarları Sendikası; En İyi Erkek Oyuncu dalında Gümüş Şerit
Uzak Ufuklar Aralarında, çekildiği ülkenin ilk filmi olma özelliğini taşıyan bir filmin de bulunduğu, sinema sektörüne sahip olmayan ülkelerin pek aşina olmadığımız hikayelerini bu başlık altında izleyeceğiz.
Khyentse Norbu’nun yönettiği Gezginler ve Büyücüler/Chang Hup The Gi Tril Nung/Travellers and Magicians, Himalayalar’dan nefeskesici manzara görüntülerini, amatör oyuncularla ve ilginç bir hikayeyle birleştiren bir film. Köydeki yaşamından sıkılmış genç bir Bhutanlı adamın Amerika’ya yerleşme hayallerini anlatıyor. Köy yaşamının sıradanlığından sıkılmış olan Dondup’un tek hayali, Amerika’ya gitmektir. Birgün Dondup, bir arkadaşından, kendisine New York’ta iş bulabileceğine dair bir haber alır; ancak Dondup’un, iki gün içinde başkente inmesi gerekmektedir. Bu, göründüğü gibi kolay değildir, zira başkentte bir festival vardır ve kente giden araç bulmak oldukça zordur. Dondup otostop yapmak zorunda kalır ve yolculuğu sırasında, hayata bakışını değiştirecek olan Budist bir rahiple karşılaşır. Film, tamamı Bhutan’da çekilmiş ilk film olma özelliğini taşıyor. 2004 Asya-Amerika FF; En İyi Çıkış Yapan Yönetmen Ödülü 2004 Deauville Asya FF; Seyirci Ödülü
Zézé Gamboa’nın filmi Kahraman/O Herói/Hero, 2005 Sundance Film Festivali Uluslararası Yarışma bölümünde en iyi dramatik film ödülü almış, Angola iç savaşını anlatan güçlü bir drama. Vitorio, henüz 15 yaşındayken gönüllü olarak orduya yazılır. 20 yıl sonra, iç savaşın bitmesine az bir zaman kala, bir patlamada bacağını kaybeder. Bu olaydan sonra evine, Luanda’ya dönen Vitorio, savaş sonrası yaralarını sarmaya çalışan şehirde, yaşam savaşı vermeye başlar. Beyazperdede pek görülmeyen bir ülkenin içinde bulunduğu kaotik durumu eksen alan Kahraman, karakterlerin inandırıcı oyunculukları ve çok katmanlı öyküsüyle öne çıkan bir yapım. 2005 Los Angeles Pan African FF; En İyi Uzun Film 2004 Nantes Three Continents FF; Seyirci Ödülü 2005 Sundance FF; Dünya Sineması Juri Ödülü – En İyi Dramatik Film
Eski Sâna’da Yeni Bir Gün / A New Day in Old Sana'a, film yapımı üzerine hiçbir geçmişi olmayan Yemen’de çekilmiş ilk uzun metraj film. Batılı bir fotoğrafçının asistanı olan Tarık, evliliğe hazırlanmaktadır ve çevresindeki herkes, merakla bu evliliği beklemektedir. Ancak Tarık, sevdiği kadının, evlenmek üzere olduğu varlıklı kadın değil de, alt sınıftan yetim bir çingene olduğunu anladığında, hayatının en büyük ikilemine düşer: Geleneklere uyup evlenmeli midir, yoksa aşkı, bilinmeyeni mi tercih etmelidir? 2005 Kahire Film Festivali, En İyi Film
Sarı Köpeğin Yuvası/Die Höhle Des Gelben Hundes/The Cave Of The Yellow Dog: Ağlayan Devenin Öyküsü’nün yönetmeni Byambasuren Davaa, yine bu filmindekine benzer bir temayı ele alıyor. Moğolistan’da, modern hayattan uzak geleneksel bir yaşam sürdüren göçmen bir aileyi merkez alan film, belgesel ve kurguyu bir araya getiriyor. Moğolistan’ın uçsuz bucaksız bozkırlarında, bir aile, göçebe bir yaşam sürmektedir. Bir gün ailenin 6 yaşındaki kızları Nansal, küçük sarı bir köpek bularak onu eve getirir. Ancak Nansal’ın babası, köpeğin kötü şans getireceğine inandığı için, Nansal’a köpeği evden götürmesini söyler. Nansal, babasının tembihine rağmen köpeği saklar ve çok geçmeden köpek, küçük kızın sadık bir dostu olur; ta ki ortadan kayboluncaya kadar. Köpeğini ararken Nansal, yaşlı, bilge bir kadınla karşılaşır ve sarı köpeğin mağarasıyla ilgili eski bir hikaye öğrenir. 2005 Bratislava Uluslararası Film Festivali; En İyi Film 2005 Cannes Film Festivali; Palm Dog Ödülü (En Başarılı Köpek) 2005 San Sebastián Uluslararası Film Festivali; SIGNIS Ödülleri – Özel Mansiyon
Dünyanın Her Köşesinden Polonyalı ünlü yönetmen Krzysztof Zanussi’nin son filmi İstenmeyen Adam/Persona non grata, diplomasinin karanlık işleyiş mekanizmasını gözler önüne seriyor. Çevresindekilere karşı güvenini yitirmiş bir diplomat olan Wiktor’un, etrafında olup bitenlere karşı duyduğu önüne geçilemez kuşkusu etrafında şekillenen psikolojik bir dram. Karısının cenazesi için memleketine dönen Polonya’nın Uruguay konsolosu Wiktor, burada eski tanıdıklarından biri olan Oleg’le buluşur. Wiktor, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Oleg’in, yirmi sene önce karısıyla bir ilişki yaşadığından şüphelenmektedir. Bu sırada Wiktor, çalıştığı elçilikte, el altından bazı anlaşmalar yapıldığını da fark eder. Herkesten ve her şeyden şüphe duymaya başlayan Wiktor, şüphelerinin doğruluğunu kanıtlamak için harekete geçer. 1984 Venedik Film Festivali’nde The Year of the Quiet Sun adlı filmiyle Altın Aslan kazanan ünlü Polonyalı yönetmen Krzysztof Zanussi, 2005 yapımı filmi Persona Non Grata ile bu sene bir kez daha Venedik’te yarışma şansı kazandı. 2005 Polonya FF; En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Nikita Mikhalkov), Jüri Ödülü (Krzysztof Zanussi) 2005 Venedik FF; Altın Aslan Adayı (Krzysztof Zanussi)
Krzysztof Krauze’nin yönettiği Nikifor/Mój Nikifor/My Nikifor, Nikifor Krynicki olarak tanınan Polonyalı ressam Epifan Drowniak’ın gerçek yaşam öyküsünden bir sanatçının iç dünyasını anlatıyor. Yaptığı resimleri, Kuzey Polonya’daki Krynica kaplıcasına gelen ziyaretçilere satarak geçimini sağlamaya çalışan Nikifor, dış görünüşü, davranışları ve hastalığı yüzünden insanlarla iletişim kurmaktan kaçınan sıradışı bir ressamdır. Bir gün Nikifor, davet edilmeksizin bir başka ressamın, Marian Wlosinski’nin stüdyosuna girer, burada resim yapmak istediğini söyler ve buradan ayrılmayı da reddeder. Hayatı altüst olan Wlosinski, Nikifor’dan kurtulmaya çalışır; ancak zamanla, Nikifor’un yapıtlarından etkilenerek, ona göz kulak olmaya başlar. Filmi ilginç kılan en önemli nokta, kuşkusuz bir erkek rolünde oynayan, kadın başrol oyuncusunun sıra dışı performansı. 80 yaşındaki kadın oyuncu Krystyna Feldman ‘ın, mükemmel bir empatiyle ressam Nikifor rolünde sergilediği oyunculuk, ünlü aktriste 2005 Karlovy Vary Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandırdı. 2005 Karlovy Vary FF; Altın Küre (Krzysztof Krauze), En İyi Kadın Oyuncu (Krystyna Feldman), En İyi Yönetmen (Krzysztof Krauze), Don Kişot Ödülü (Krzysztof Krauze) 2005 Polonya Film Ödülleri; Kartal Ödülleri: En İyi Kadın Oyuncu (Krystyna Feldman), En İyi Sinematografi, En İyi Kurgu, En İyi Yapım Tasarımı, En İyi Ses 2004 Polonya FF; En İyi Kadın Oyuncu (Krystyna Feldman), En İyi Kostüm Tasarımı, En İyi Kurgu
Magdalena Piekorz’un yönettiği Kamçı İzi/Pregi/The Welts festivaldeki bir başka Polonya filmi. Dindar ve otoriter bir baba tarafından yetiştirilmiş olan Wojciech, görünüşte hayatta yerini bulmuş gibidir. Ara sıra gazetecilik yapan ve mağaracılıkla uğraşan Wojciech, yalnızlığı tercih etmekte, çocukluğunda babasından gördüğü fiziksel şiddet yüzünden, aile kurmayı reddetmektedir. Ne var ki Tania ile tanışır ve bu tanışıklık, onu çocukluk anılarıyla yüzleşmeye zorlar. Filmin yapımcılığını, ünlü Polonyalı yönetmen Krzysztof Zanussi üstleniyor. 2005 Polonyalı Film Yapımcıları Birliği Ödülleri; Altın Makara:En İyi Film 2005 Polonya Film Ödülleri; Kartal Ödülü: En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Jan Frycz) 2004 Polonya FF; Altın Aslan, Seyirci Ödülü, En İyi Sinematografi, En İyi Kostüm Tasarımı
Şangay Düşleri/Qing Hong/Shangai Dreams, arkaplanında Çin’deki reform ve dışa açılma sürecinin yer aldığı bir “ilk aşk” öyküsü. 1980’lerde binlerce aile, Çin hükümetinin zorlamasıyla, yerel endüstriyi geliştirmek için, bulundukları yerden daha yoksul bölgelere taşınmak zorunda kalmıştır. 19 yaşındaki Qing Hong da, bu göçmen ailelerden birinin üyesidir. Çin’in kırsal alanındaki Guizhou’da yaşayan Qing Hong, burada büyümüştür, bütün arkadaşları buradadır ve ilk aşkını da burada yaşamaktadır. Ne var ki genç kızın babası, geleceklerinin Şangay’da olduğuna inanmakta ve Şangay’a geri dönmeyi istemektedir. Aynı düşleri paylaşmayan Qing Hong ve babası arasında, çok geçmeden çatışmalar baş gösterir. Aynı düşleri paylaşmıyorlarsa birlikte yaşamayı nasıl sürdürebilirler ki? 2005 Antalya Uluslararası Avrasya Film Festivali; En İyi Film 2005 Cannes FF; Juri Ödülü
Bulutların Güneyi/Yun de nan fang/South of the Clouds, yalnız bir adamın ve modern Çin’in portresini çizen bir film. Hem siyasi, hem de kişisel olan bir temayı olağanüstü bir duyarlılıkla işliyor. Tibet yakınlarındaki Yunnan kasabasını ziyaret etmek, 61 yaşındaki Xu Daqin’in en büyük hayalidir. Gençken Yunnan’da çalışmış olan Xu, bir kadınla girdiği ilişki sonunda evlenmek zorunda kalmış ve Yunnan’ı terk etmiştir. Bundan sonra yaşamı, aralıksız bir çalışma temposu ve sonu gelmeyen tartışmalara dönüşen Xu, sürekli olarak Yunnan’da kalsaydı, nasıl bir hayatı olacağını düşünüp durmaktadır. Xu, sonunda hayalini gerçekleştirip Yunnan’a gider; ancak işler umduğu gibi gelişmez. İstemeyerek bir fahişeyle birlikte olan Xu, kadının oyununa gelerek hapse düşer. Aktör Li Xuejian, avuçlarından kayıp giden bir yaşamı anlamaya çalışan Xu rolünde göz kamaştırıcı bir performans sergiliyor. 2004 Berlin FF; Netpac Ödülü 2004 Hong Kong FF; FIPRESCI Ödülü, Altın Sarıasma Kuşu Ödülü 2004 Şangay Film Festivali; En İyi Yönetmen
İçimdeki Fırtına/Agata e la Tempesta/Agata and the Storm, İsviçre sinemasının önemli yönetmeni Silvio Soldini’nin imzasını taşıyan bir film. Bir kitap dükkanının sahibi olan Agata, ele avuca sığmaz, yaşam dolu bir kadındır. Ancak, neredeyse kendi yaşının yarısı yaştaki genç bir çocuk ona kur yapmaya başlayınca ve erkek kardeşinin evlatlık olduğunu öğrenince, Agata’nın düzenli yaşamı altüst olur. Çok geçmeden Agata, elektrikli aletler üzerinde, bu aletlerin patlamasına yol açan bir etkisi olduğunu farkeder. Kaosun hakim olduğu, sıradışı karakterlerle dolu renkli bir komedi. Dikkatleri Pjer Žalica’nın üzerine toplayan ve uluslararası festivallerde bolca ödül kazanan yönetmenin ilk filmi Sigorta/Gori Vatra/Fuse, yıkıma uğramış ailelerin öyküsü... Savaş sonrası gerçeklerinin öyküsü... Tüm zorluklara dayanmaya hazır, daha iyi yaşamak için hep umudunu koruyan ve mücadele eden insanların öyküsü... Tešanj, güzel, küçük bir Bosna kasabası... Dışardan bakıldığında, alçakgönüllü, nazik ve iyi insanların yaşadığı, geleneklerin ve komşuluğun hala devam ettiği bir yer olarak görünmektedir. Gerçekte ise, etnik ayrımcılık, suç ve tümden bir yozlaşma hüküm sürmektedir. Derken, ABD başkanı Clinton’ın kasabaya geleceği haberi yayılır ve kasaba halkı bu ziyaret için hummalı bir çalışmaya başlar. Birkaç gün içinde, suç, etnik hoşgörüsüzlük ve yozlaşma yok olmalıdır. Ancak bu sırada, polis şefi Zaim, savaş sırasında ölen oğlunun öcünü almak için Clinton’ı kaçırmaya karar verir.
Günler ve Saatler/Kod amidže Idriza/Days and Hours, Saraybosna’lı yönetmen Pjer Žalica’nın ikinci uzun metraj çalışması. Fuke, su ısıtıcılarını tamir etmek için, amcası Idriz ve teyzesi Sabira’yı ziyaret etmeye gider. Fuke, bir fincan kahve içmek için amcası ve teyzesiyle oturduğunda, oğullarını savaşta kaybeden yaşlı çiftin rahatsız edici bir sessizliğe büründüklerini farkeder. Arabasında bir arıza meydana gelen Fuke, geceyi burada geçirmek durumunda kaldığında, çifti daha da yalnızlaştıran ve zaten mutsuz olan yaşamlarını daha da mutsuz kılan başka çatlaklar olduğunu da farkedecektir. Ayrıntıları görme konusunda olağanüstü bir yeteneği olan yönetmen Pjer Žalica, karakterlerin iç dünyasını başarıyla yansıtıyor. 2004 Cleveland Film Festivali; Orta / Doğu Avrupa Sineması Yarışması Birincisi 2004 Kino Otok Film Festivali; Isola Sineması Birincisi 2004 Balkan Black Box Festivali – Berlin; En İyi Film
Sophie Scholl-Son Günler/Sophie Scholl-Die letzten Tage/Sophie Scholl–The Final Days, 2005 yapımı bir Alman filmi. Marc Rothemund’un yönettiği filmde, Almanya’nın en ünlü Nazi karşıtı direnişçisi Sophie Scholl, bu filmle yeniden hayat buluyor. 1943 Münih... Hitler’in başlattığı savaş, Avrupa’da tüm hızıyla devam etmektedir. Bir grup üniversiteli genç, savaşa karşı çıkmak için, Beyaz Gül adlı bir yeraltı direniş örgütü kurarlar. Grubun üyelerinden biri de Sophie Scholl adlı bir kadındır. Genç ve masum Sophie Scholl, çok geçmeden korkusuz bir Nazi karşıtına dönüşecektir. Şubat 1943’te Sophie ve kardeşi Hans, okul kampüsünde broşür dağıttıkları için Gestapo tarafından tutuklanır. İlerleyen günlerde, Sophie Scholl’un Gestapo tarafından sorgulanması, yoğun bir psikolojik savaşa dönüşür. Sophie’nin kurtulmak için tek şansı vardır; ancak o, idealleri pahasına bu teklifi geri çevirir. 2006 Akademi Ödülleri; En İyi Yabancı Film Oscar’ı Adayı 2006 Bavyera Film Ödülleri; En İyi Yapım 2005 Berlin Uluslararası Film Festivali; En İyi Kadın Oyuncu dalında Gümüş Ayı, En İyi Yönetmen, Ekümenik Juri Ödülü
Yedinci Gün/El Séptimo día/The Seventh Day, İspanyol sinemasının en önemli yönetmeni Carlos Saura’nın 2004 yapımı filmi, Avrupa sinemasının uluslararası üne sahip iki yeteneğini bir araya getiriyor. Gerçek bir hikayeden uyarlanmış olan film, otuz seneden fazla devam etmiş olan bir kan davasını anlatıyor. İspanya’nın usta yönetmeni Carlos Saura, hayatı boyunca ilk kez, senaryosunu kendi yazmadığı bir filmi yönetmekte. 2005 Cinema Writers Circle Awards; CEC Award Best Supporting Actor 2004 Montréal World Film Festival; Best Director 2005 Spanish Actors Union; Award of the Spanish Actors Union Film: Performance in a Minor Role, Female, Victoria Abril
Son Sürat/Velocità massima/Maximum Velocity, İtalyan yönetmen Daniele Vicari’nin 2002 yapımı, ödüllü filmi, oto mekanikeri olmak isteyen 17 yaşındaki Claudio’nun düşlerini hayata geçirme yolundaki çabası ve bu çabanın sonuçları üzerine bir film. Babasıyla kavga ettikten sonra sahil kasabası olan Ostia’da, küçük bir garaj sahibi olan 35 yaşındaki Stefano’nun yanına gider. Borç içinde yüzen kurnaz Stefano, Claudio’nun herhangi bir motoru maksimum etkinliğe getiren doğal yeteneğinin avantajlarından faydalanır. Gündüzleri orta sınıf Fiat otomobilleri ya da motorlardaki ufak problemleri tamir ederlerken, gün battıktan sonra yasadışı akşam yarışları için değiştirilmiş Ford arabalar için Roma’ya giderler. Masum ve bakir Claudio, orada daha iyi bir yaşam hayali kuran seksi sarışın barmen Giovanna ile karşılaşır. Vicari’nin filmi, hız dünyası ile tanışan genç adamın basit yaşamını dramatize eder: arabalar ve seks deneyimleri, kolayca verilen ve aynı hızla yerine getirilmeyen sözler. Fakat ivme limitlerine ulaşır ve Claudia yaşadığı acımasız sisteme isyan eder. 2002 Annecy İtalyan Sineması Festivali; En İyi Film 2003 David di Donatello Ödülleri; En İyi Yeni Yönetmen 2003 İtalyan Film Yazarları Sendikası; En İyi Kurgu, En İyi Yapımcı, En İyi Yeni Yönetmen, En İyi Ses dallarında Gümüş Şerit 2002 Venedik Film Festivali; FEDIC Ödülü, Pasinetti Ödülü: En İyi Film, Pasinetti Ödülü–Özel Mansiyon: En İyi Erkek Oyuncu
Dokuz Hayat/Nine Lives, bağımsız sinemanın yükselen yıldızlarından, kullandığı yenilikçi anlatım teknikleri ve bir araya getirdiği güçlü oyuncu kadrolarıyla kendinden söz ettiren A.B.D’li yönetmen Rodrigo Garcia, yönetmenlerin ve yapımcıların bir filmin içine mümkün olabildiğince fazla çekim sığdırmaya çalıştıkları bir dönemde bunun tam tersi bir yaklaşımı benimsiyor. Dokuz farklı kadının hayatındaki dönüm noktalarını anlattığı Dokuz Hayat’ta Garcia, dokuz farklı bölümün her birini tek bir kesintisiz çekimle anlatıyor. Her bölümdeki ana karakterin, diğer bölümlerde yeniden ortaya çıktığı Dokuz Hayat, ilişkilerimizde ne kadar sık bir tutsak haline geldiğimizi ortaya koyuyor. İlk filmi İlk Bakışta’da (Things You Can Tell Just By Looking at Her), ortak özellikleri Los Angeles'ın San Fernando Vadisi'nde yaşamak olan kadınların birbirinden bağımsız hikayelerini anlatmış olan Garcia, yine, zaman zaman hikayeleri kesişen kadın karakterler üzerine odaklanmış. Dokuz Hayat, kadrosundaki Glenn Close, Sissy Spacek, Robin Wright Penn, Holly Hunter, Joe Mantegna, Aidan Quinn gibi güçlü oyuncularla da dikkat çekiyor. 2005 Locarno Uluslararası Film Festivali; En İyi Kadın dalında Bronz Leopar (Filmdeki kadın oyuncuların hepsine), Altın Leopar (En İyi Yönetmen&En İyi Yapımcı), Don Quixote Ödülü – Özel Mansiyon
Mükemmel Çift/Un couple parfait/Perfect Couple, Nobuhiro Suwa’nın yönettiği Japonya Fransa ortak yapımı bir film. Yedi yıl yurt dışında kaldıktan sonra Nicolas ve Marie, eski bir arkadaşlarının evlilik törenine katılmak için Fransa’ya geri dönerler. Çift boşanmanın eşiğinde olmasına karşın törene birlikte giderler. Döndükten sonra ayrıldıklarını duyururlar. Fransız sinemasının duayenlerine bir saygı duruşu olan filminde Suwa Nobuhiro, çiftin sakin savaşları için dar bir sahne yaratmak için uzun çekimler tercih etmiştir: Fiziksel bir mesafe yaratıldıktan sonra çiftler birbirlerini daha iyi görebilecektir.
Pavel Loungin’in yönettiği Kökler/Roots, dolandırıcı Edic’in, akrabalarını bulmak için 50.000$ aldığı Yahudi kökenli Ruslara oynadığı oyun ve bu oyun dolayısıyla yapılan Ukrayna gezisini anlatıyor. Akrabaların yaşadığı kasabayı (Golotvin) bulamayınca, Edic, yerine ona çok yakın bir başka kasabadaki (Golutvin) insanları geçirir. Roots, trajik bir komedidir, tıpkı hayatlarımız gibi.
Üvey Kardeşim Frankeştayn/Moy svodnyy brat Frankensteyn/My Step-Brother Frankenstein, Moskovalı mutlu bir ailenin yaşamları, baba Yulij’in haberinin bile olmadığı gayrimeşru oğlunun (Pavel) ortaya çıkması sonucu allak bullak olur. Pavel Moskova’ya, babasıyla tanışmak ve Çeçen Savaşı sırasında aldığı yaraları onarmak için gelmiştir. Ancak Pavel’in yaraları fiziksel olduğu kadar psikolojiktir de. Savaş sırasında Pavel, hem gözünü, hem de ruh sağlığını kaybetmiştir ve savaşı bir türlü aklından çıkaramamaktadır. Tek öğrendiği, sevdiği insanları koruması ve yabancıları yok etmesi gerektiğidir. Pavel, yaşayamadığı gençliği ya da çektiği acılar için kimseyi suçlamaz; tam tersine yüzünde sürekli bir gülümseme taşır ve bu haliyle oldukça dokunaklıdır. Ancak Pavel’in, varolmayan bir tehlikeye karşı yeni ailesini aşırı bir koruma içine girmesi, gittikçe tehlikeli bir durum alır. 2004 yapımı, günümüz Moskova’sında geçen filmde kendini savaşın travmatik sonuçlarının ortasında bulan varlıklı bir orta sınıf aileyi derinlemesine inceliyor. Valery Todorovsky, öyküyü hafif gerçeküstü dokuya sahip bir psikolojik dram halinde irdelemiş. 2004 Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali; FIPRESCI Ödülü 2004 Moskova Uluslararası Film Festivali; Rus Filmleri Dernekleri Federasyonu Ödülü 2005 Nika Ödülleri; En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu
Rusya Almanya ortak yapımı Lost in Chechnya, Mohy Quandour’un yönettiği 2004 yapımı bir film. 1995 yılı, Çeçenya’da Grozni’de yardım ekibinde sağlıkçı olarak çalışan İngiliz Julia, fidye için kaçırılır. Rusların Grozni’ye saldırısı sırasında yaralı olarak dağlara kaçar. Dağlarda birkaç gün kayıp olarak dolandıktan sonra, yazını avcı kulübesinde geçiren genç Çerkez kemancı Ruslan tarafından bulunur. Julia sınırı geçtiğinin farkında değildir. Ruslan onu tedavi eder ve bir hafta ona bakar. Avcı kulübesindeki bu zoraki yaşam sırasında, iki genç insan kendi kültürleri arasındaki uçurumu keşfederler. Ruslan, geleneksel, güçlü inançları ve katı değerleri bulunan duygusal bir adam iken, Julia, özgür, modern ve kapitalist bir kadındır. Diyalogları ve klasik müziğe olan tutkuları, ikili arasında bir süre sonra bir aşk başlamasına neden olur.
Almanya’da yaşayan Türk yönetmen Buket Alakuş’un 2004 yapımı filmi Ofsayt/Offside, yaşam dolu, eğlenceyi seven 20 yaşındaki Türk–Alman kızı Hayat’ın futbol tutkusu üzerine bir film. Sahaların en iyisidir, ama kansere yakalanıp, bir göğsünü kaybettikten sonra futbol hayatı sona erer. Hastaneden çıktıktan sonra, bıraktığı yerden devam etmeye çalışır. Babasını onu takımdan aldıktan sonra o gizlice başka bir takıma katılır. Takım arkadaşları Hayat’ın tutkusu, takım arkadaşlarını olduğu kadar kendisine farklı duygular da besleyen antrenörü Toni’yi de etkiler. Başlangıçta Hayat ilerlemeye devam eder, ama acıları da asla dinmez. Kendisinin diğer kızlardan farklı olduğunun farkındadır Hayat ve kendi “ofsayt” pozisyonu için mücadele etmek ve kabul etmek arasında kararsız kalır. Fakat Toni, onun hangi durumda olduğunu önemsemez. Şimdi karar verme zamanıdır, ya her şey ya da hiçbir şey, kazanılması gereken bir oyun, kazanılmaya gerçekten değecek tek oyun…
Geçen yıl üç filmiyle Ankara Uluslararası Film Festivali’ne konuk olan Marco Bellocchio’nun 2002 yapımı filmi Annemin Tebessümü/L’ora di religione/The Religion Hour inanç üzerine bir film. Ernesto orta yaşlı, başarılı bir ressamdır. Karısından ayrı yaşayan, buna rağmen oğluyla çok yakın bir ilişkisi olan Ernesto, bir gün, Vatikan’daki bir kardinalin kendisini görmek istediğini öğrenince afallar. Kilise, Ernesto’nun yıllar önce ölen annesini bir azize olarak tanımak istemektedir. Bu durum bir ateist olan Ernesto’nun inandığı şeylerle bir tezat oluşturmaktadır. Annesinin kilise tarafından bir azize olarak tanınması halinde, Ernesto’nun ailesi Ernesto’nun da bu törene katılmasını beklemektedir. Ernesto’nun Tanrı’ya inanan oğlu da dahil. Bu durum Ernesto için büyük bir çıkmaz oluşturur. 2002 Cannes Film Festivali; Ekümenik Juri Ödülü – Özel Mansiyon 2002 Avrupa Film Ödülleri; En İyi Erkek Oyuncu 2003 Torino Film Komisyonu; En İyi Film 2003 David di Donatello Ödülleri; En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
FESTİVAL SALONLARI
17. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde tüm gösterimler Kızılay Büyülü Fener Sinema ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Detaylı bilgi için: http://www.filmfestankara.org.tr
|