Dolar
35.95
Euro
37.31
Altın
2,858.76
ETH/USDT
2,773.10
BTC/USDT
98,128.00
BIST 100
9,807.10
arşiv

TÜRKİYE'NİN AĞAÇLARI VE ÇALILARI

02.12.2007 - Güncelleme : 02.12.2007
TÜRKİYE'NİN AĞAÇLARI VE ÇALILARI

-"ELMA" DERSEM ÇIK, "ARMUT" DERSEM ÇIKMA…
-TÜM ÇOCUKLARIN OYUNLARINA DA KUCAK AÇAN "SESSİZ DOSTLAR",
NECATİ GÜVENÇ MAMIKOĞLU'NUN HAZIRLADIĞI "TÜRKİYE'NİN
AĞAÇLARI VE ÇALILARI" ADLI KİTAPTA "KİMLİK" KAZANDI
-NTV YAYINLARINDAN ÇIKAN KİTAPTA, 350 AĞAÇ VE ÇALI TÜRÜ
2 BİNDEN FAZLA FOTOĞRAFLA TANITILIYOR
-ESERİNİ 5 YILDA 150 BİN KİLOMETRE YOL KATEDEREK
TAMAMLAYAN MAMIKOĞLU: "ÜLKEMİZDE ANADOLU SIĞLASI
VE GEYİK ELMASI KORUNMASI GEREKEN AĞAÇLARDIR"
-"KIZILÇAM ORMANLARINA AKDENİZ SERVİSİ DİKİLMESİ
BU ALANLARI YANGINA KARŞI DAYANIKLI HALE GETİREBİLİR"


ANKARA (A.A) - 02.12.2007 - Ömer KAYA - Çocukluğumuzda gözlerimizi kapatıp gövdesinde ebe olduğumuz, gölgesinin serinliğinde "Elma dersem çık, armut dersem çıkma" repliğini sabahtan akşama kadar tekrarlayarak saklambaç oynadığımız; dünyamızın akciğerleri, park ve bahçelerimizin vazgeçilmezi ağaçlar... Uludağ göknarı, meşe, ceviz, dişbudak, porsuk, şimşir, ahlat, erguvan, sığla, çınar, ladin, kayın ve daha niceleri...
Elektrik Elektronik Mühendisi Necati Güvenç Mamıkoğlu, tüm bu ağaç türleriyle ilgili yılların "dostluğunu", emek ve bilgi birikimini "Türkiye'nin Ağaçları ve Çalıları" adını verdiği kitabında toplayarak okurlarla paylaştı.
Mamıkoğlu, ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü'nden 1973 yılında mezun olduğunda ilk fotoğraf makinasını eline aldı ve doğa fotoğrafları çekmeye başladı.
KKTC'de özel sektörde üst düzey yöneticilik görevinden 2002'de emekli olduktan sonra bu hobisine daha da ağırlık veren Mamıkoğlu, dostlarıyla çektiği fotoğrafları paylaşırken objektifine en çok ağaç karelerinin takıldığını fark etti. Birgün Mamıkoğlu'nun yeğeni, 4 yaşındaki kızı Ceren'in elma ağacını çınardan ayırabilmesi için kendilerine küçük bir albüm hazırlamasını istedi.

-AĞAÇ TUTKUSUYLA BAŞLAYAN ÖĞRENCİLİK-

Mamıkoğlu, "Ceren'e ağaçları tanıtmak için önce kendim ağaçları daha iyi tanımalıyım” fikrinden yola çıkarak, ağaçlar üzerine yazılmış kitapları inceledi.
İstanbul Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Kürsüsü'nden Prof. Dr. Tuna Ekim'den ağaçlar hakkında bilgi aldı; bu alanın önde gelen diğer akademisyenleriyle bağlantı kurdu. Orman Fakültelerinin ağaçlar konulu ders kitaplarından faydalandı. Ankara'daki Kırsal Çevre Derneği'nin dendroloji (ağaçbilim) seminerlerine katıldı.
Ağaçları araştırıp yakından tanıdıkça onlarla sıkı bir dostluk kuran Mamıkoğlu, ağaç sevgisini sadece Ceren'e değil tüm çocuklara ve yetişkinlere aşılamaya karar verdi.

-5 YIL, 20 MEVSİM 150 BİN KM VE 170 BİN FOTOĞRAF-

N. Güvenç Mamıkoğlu, “Sevmek tanımakla başlar” diyerek, 5 yıl 20 mevsim, Kırklareli'nden Artvin'e 150 bin kilometre yol yaptı; 170 bin fotoğraf çekti. Bu "fotogeziler" sırasında her şeyin yolunda gitmediği zamanlar da çok oldu; İstanbul'da otomobili soyuldu, iki fotoğraf makinası ve yüzlerce fotoğrafı çalındı; ağaçları fotoğrafladığı yerlerde küçük “iş kazaları” yaşadı.
Tüm bu çalışma ve emeğin karşılığı, NTV yayınlarından çıkan 700 sayfalık, Türkiye'nin 350 ağaç ve çalı türünün 2 binden fazla fotoğrafla tanıtıldığı, bir ansiklopedi hacmi ve kapsamındaki “Türkiye'nin Ağaçları ve Çalıları” kitabı oldu.
Türkiye'deki ağaç türlerinin tamamına yakınının ve belli başlı çalıların tanıtıldığı kitapta, her ağacın ya da çalının tanıtıcı bilgileri, Türkçe ve Latince adı, ağacın çeşitli yörelerde ve ortamlarda kullanılan diğer adları, ağacın içinde bulunduğu sınıf, aile ve cins yer alıyor. Bu bilgilere ek olarak, her bir ağacın anavatanı, dünyada ve Türkiye'de yetiştiği bölgeler, yetişme ortamları, ağaçların büyüklüğü ve yaşıyla ilgili bilgiler de bulunuyor. Kitapta Türkiye'de doğal olarak yetişmeyen ama çevremizde sıkça gördüğümüz ağaçlar da tanıtılıyor.

-EN SIK VE EN AZ GÖRÜLEN AĞAÇ TÜRLERİ-

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Necati Güvenç Mamıkoğlu, Türkiye'de doğal olarak en fazla rastlanan ağaç türünün zeytin ve kızılçam, en az görülenin ise Datça Yarımadası'ndaki Datça hurması ile Muş, Siirt ve Hakkari'de bin 500 metrenin üzerindeki yüksekliklerde görülen zelkova olduğunu söylüyor.
Türkiye'deki endemik (sadece Türkiye'de yetişen) ağaçların piramidal karaçam, diğer karaçam alt türleri, kasnak meşesi, bozpırnal meşesi, ispir meşesi, kazdağı göknarı, Batı Karadeniz göknarı, Fransız akçaağacının iki alt türü ve tüylü akçaağacın iki alt türü olduğu bilgisini veren Mamıkoğlu, “Ülkemizde kasnak meşesi koruma altına alınmıştır. Ancak Anadolu sığlası, geyik elması ve diğer endemikler, özel korunması gereken diğer ağaçlardır" diyor.

-KENTLER VE SEMBOL AĞAÇLAR-

Her kentin "sembol bir ağaç"la daha güzelleştiğini anımsatıyor Mamıkoğlu ve ekliyor: "Uzun ömürlü ve heybetli bir ağaç olan çınar; İstanbul, Bursa, Yalova, Zonguldak ve Ereğli için sembol ağaçtır. Nisan ayındaki görünümüyle erguvan Boğaziçi'nin ağacıdır. Manolya da İstanbul'a has bir ağaç olarak kabul edilebilir. Armut, badem, alıç, geyik dikeni, iğde Ankara'nın doğal ağaçlarındandır. Kızılçam Akdeniz'e en çok yakışan ağaç olarak bilinir. Antalya sokaklarında turunç, İzmir'de İzmir oyası ve mimozası, Batı Karadeniz'de göknar, Muğla'nın merkez ve ilçelerinde Anadolu sığlası, Eski Gökova-Marmaris yolunun iki yanına Halikarnas Balıkçısı tarafından dikildiği söylenen okaliptuslar buranın sembol ağacı niteliğindedir. Buna benzer, şehirlerin bulundukları yörelerde doğal olarak yetişen ağaçlar kolay uyum sağladıkları için o şehrin sembol ağaçları olarak yaygınlaştırılabilir."

-KENTLER AĞAÇLANDIRILIRKEN DİKKAT!..-

Mamıkoğlu, kentlerde belediyelerce cadde ve parklara ithal fidanlar dikildiğini ve bunların büyük bir kısmının tutmadığını hatırlatıyor, ağacın dikildiği bölgenin iklim ve toprak şartlarına uygun olması gerektiğine işaret ediyor.
Yabancı kökenli fidanların yerine yerli türlerinin tercih edilmesinin hem maddi tasarruf hem de ağacın ortamına daha iyi uyum sağlaması bakımından önemine değinen Mamıkoğlu, bu konuda şu bilgileri veriyor ve önerilerde bulunuyor:
“Sokağımda katalpa yerine doğu çınarı görmek beni daha çok mutlu eder. Ayrıca yabancı kökenli ağaçların bir kısmı istilacı ağaçlardan olabilir. Kontrolsüz üremeleri çevreyi olumsuz etkileyebilir. Uzun boylu, 5-10 yaşındaki ağaçlar yerine daha küçük yaştaki daha kısa boylu ağaçların seçilmesi fireyi en aza indirir. İğne yapraklı ağaçlar hava kirliliğine karşı çok duyarlıdır, çabuk ölürler. Hava kirliliği olan kentlerde iğne yapraklı ağaçlar da dikilmemeli..."

-"ÇOCUKLARINIZA AĞAÇ MÜZELERİNİ GEZDİRİN"-

Mamıkoğlu, ağaçlara karşı koruma ve duyarlılık geliştirmenin yolunun onları "sevmek"le mümkün olduğunu, sevginin yolunun da "tanımak"tan geçtiğini belirtiyor; ebeveyn ve öğretmenlere, çocukların ağaçları yakından tanıyabileceği, Latince adı "arboretum" olan, tüm ağaç ve çalı türlerinin etiketlendiği ağaç müzeleri gezdirmelerinin önemine vurgu yapıyor. Mamıkoğlu, bu açıdan İstanbul Bahçeköy'deki Atatürk Arboretumu gibi alanların diğer kentlerde de yaygınlaştırılması gerektiğini söylüyor.

-TÜRKİYE'DEKİ "CANLI AĞAÇ MÜZELERİ" NERELER-

Mamıkoğlu, Türkiye'de “Canlı Ağaç Müzesi” olarak nitelendirilebilecek alanların başında Karabük Yenice ormanlarının geldiğini belirtiyor, Kırklareli Demirköy, Kazdağları, Doğu Karadeniz Bölgesi ve özellikle Artvin, Kahramanmaraş Andırın, Uludağ, Babadağ, Amanos Dağları'nın da ağaç türü ve nitelik bakımından zenginliğine dikkati çekiyor.

-ORMAN YANGINLARINA KARŞI SERVİ-

Bir doğa ve ağaçsever olarak Türkiye'de özellikle yaz aylarında çıkan orman yangınlarına çok üzüldüğünü belirtirken sesi titreyen Mamıkoğlu, “Kızılçam yangına karşı en duyarlı ağaçlardan biridir. Yanan ormanların büyük bir bölümü de kızılçam ormanlarıdır. Bu ormanlarda kızılçamın arasına yangına dayanıklı olan Akdeniz servisi ya da geniş yapraklı ağaçlar dikilmesi, bu alanları dayanıklı hale getirilebilir" önerisinde bulunuyor.
Kulaklarına fısıldananları hiç unutmayan ve yeryüzünün en eski sakinleri olan ağaçları korumanın herkesin görevi olduğunun altını çizen Mamıkoğlu sözlerini, Hikmet Birand'ın 1968'de yayınlanan "Alıç Ağacıyla Sohbetler" kitabından bir paragrafla tamamlıyor:
“Belki bir gün gelir, biz de, seni, dallarında öten kuşları, çiçeklerine konan kelebekleri kendimiz gibi beller; hepimiz için şenelttiğiniz bu dünya yurdunda, onların da bizim gibi yaşamaya hakkı olduğunu anlar, hiçbirinize kıyamaz oluruz.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın