Azerbaycan Dağlık Karabağ zaferiyle bölgesel gücünü derinleştirdi
İstanbul Medipol Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Babacan, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ zaferiyle işgal edilmiş ciddi bir toprak sahasını geri kazanırken bölgesel gücünü de derinleştirdiğini belirtti.
İstanbul
Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ zaferini AA muhabirine değerlendiren Abdurrahman Babacan, Sovyetler Birliği çöktüğünde Türk dünyasının birleşmesine dair bir umudun filizlendiğini, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın özellikle 1980'lerin sonlarında başlattığı ve soğuk savaşın bitimiyle ivmelendirdiği bu vizyonun, 1992'deki Karabağ savaşıyla doğarken öldürüldüğünü söyledi.
Babacan, Karabağ savaşı ve ardından gelen işgalle, Türkiye ile Orta Asya arasındaki hattın kesilmesinin amaçlandığına dikkati çekerek, aslında enerjiye hakim olma endişesiyle ilgili bir durum olduğunu dile getirdi.
Temmuzda Ermenistan'ın durup dururken Azerbaycan kenti olan Tovuz'a saldırdığını hatırlatan Babacan, saldırının, Türkiye-Azerbaycan stratejik iş birliğinin atardamarı olan bir lokasyonda yapıldığı, kısa çaplı "vur-kaçtan" öte bir işgal ve tahkimat denemesi olduğunu söyledi.
Bakü-Tiflis-Kars tren yolu hattının geçiş güzergahında bulunan Tovuz bölgesinin, Türkiye'nin Azerbaycan, Gürcistan ve Kafkasya üzerinden bütün Orta Asya'ya açılan ticari-stratejik nefes yolu olduğunu vurgulayan Babacan, şöyle devam etti:
"Tovuz, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının güzergahındaki kesişme noktasıdır. Yani Türkiye'ye dair özellikle son 5-6 yıldan beri küresel güçleri rahatsız eden ana mesele olarak enerji jeopolitiği karşımıza çıkıyor burada da. Nitekim temmuz döneminin iklimini hatırlarsak Doğu Akdeniz'deki Fransa-Yunanistan görünürlüğünde, ABD ve Rusya'nın da arka planında yer aldığı bir enerji hakimiyetine ilişkin mücadele yürüten Türkiye'nin, burada bir başka cephede yeni bir fiili tehditle karşılaşmış olmasını irtibatlandırmak mümkün. Gerek Tovuz saldırısında gerekse eylül sonunda Ermenistan'ın düzenlediği saldırıyla fiili savaşa evrilen durumda Fransa'nın açık desteği ve Minsk Grubu'nun Ermenistan'a savaş devam ederken yaptığı silah tedariklerini, bu gerçeklikle birlikte düşünmek gerek."
"Rusya, bölgenin kontrolünün kendisi dışına çıkarılmasını engellemiş oldu"
Babacan, Türkiye-Azerbaycan bloğunun, 45 günlük savaş süresinde, en başından beri Rusya'nın oyuna doğrudan aktif müdahil olmasını geciktirmek gibi bir stratejisi olduğunu dile getirerek, imzalanan anlaşmayla Rusya'nın, Ermenistan ordusu tamamen ortadan kalkmadan ve Karabağ'ın tamamı Azerbaycan'ın kontrolüne girmeden, kendi politikasına uygun bir zamanlamayla olaya müdahale ettiğini belirtti.
Azerbaycan ile Ermenistan arasında yapılan anlaşmanın bu yönüyle Rusya lehine fiili ve politik sonuçlar doğurduğunu anlatan Babacan, "Hem Ermenistan'ın kendisine olan uzun vadeli bağımlılığını garantiye alan hem de bölgenin jandarmalığı misyonunun altını çizerek fiilen de sahaya askerlerini süren ve orada askerleriyle var olan bir Rusya var karşımızda. Minsk Grubu'nun diğer iki eş başkanı ABD ve Fransa'ya ciddi bir hakimiyet mesajı vermenin de yanında, bunun ötesinde Kafkasya'daki fiili tahkimatını derinleştirmiş oluyor. Bu, orta ve uzun vadedeki güç mücadelesindeki kazanımlarını, gerekli koşullarda ve yeri geldiğinde önemli kozlar olarak elde tutması anlamına gelecek. Rusya, bir taraftan da bu bölgenin kontrolünün kendisi dışına çıkarılmasını engellemiş oldu." değerlendirmesinde bulundu.
Savaşın kazananının Azerbaycan olduğunu hatırlatan Babacan, şunları kaydetti:
"Azerbaycan, bu galibiyetle, hem işgal edilmiş ciddi bir toprak sahasını geri kazandı hem de bölgesel gücünü derinleştirmiş oldu. Bunun haricinde Azerbaycan açısından bir başka önemli kazanım, kendisini özellikle enerji jeopolitiği meselesinde dışlayan herhangi bir fiili durumun bundan böyle mümkün olamayacağını göstermesi oldu. Elbette bunu Türkiye ile birlikte düşünmek de gerek. Zira anlaşmaya dair ilk açıklamalarında Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Türkiye'nin sahada Rus askerleriyle birlikte olmayacağını bildirmişti. Fakat aşama aşama gelinen nokta, Türk askerlerinin de Rus askerlerinin konuşlandığı yerlerde onlarla beraber sahada yer alacağı gerçeğine döndü. Bu ise Türkiye-Azerbaycan hattı açısından, hem gözlem noktaları olarak hem de İdlib'teki ortak misyona benzer bir askeri misyon olarak, sahada çok önemli bir kazanım anlamına geliyor."
"Türk dünyası-Orta Asya hattına açılacak yeni bir nefes yolu"
Doç. Dr. Abdurrahman Babacan, Zengezur koridoru üzerinden Nahçıvan-Azerbaycan arasında açılacak bir koridorun, anlaşmaya eklenmesinin de çok kritik önemde olduğunu vurgulayarak, bunun Türkiye için, Azerbaycan üzerinden Türk dünyası-Orta Asya hattına açılacak yeni bir nefes yolu olacağını ifade etti.
Rusya ve Türkiye'nin, her iki tarafın memnun olacağı ortak zemin arayışında kararlı durduğunu dile getiren Babacan, şöyle konuştu:
"Üstelik burada Türkiye'nin yakın ve orta vadede bir imkanından bahsetmek lazım. O da Biden'ın ABD'nin yeni başkanı olarak Rusya'ya karşı daha tavizsiz bir politika güdeceği öngörüsünü de hesaba katarsak, Rusya'nın hem Suriye hem Doğu Akdeniz hem de Kafkasya hattında Türkiye'ye dönük şu an var olandan kısmen daha pozitif ve yakın bir pozisyon takınacağını, ikili ilişkilerde özellikle sürdürmeye çalıştığı asimetrik ilişki biçiminin daha simetrik bir hale doğru evrilmeye yüz tutacağını bekleyebiliriz."
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.