Bakan Akar: Yasaklanan hiçbir mühimmatı veya kimyasal silahı kullanmadık
Milli Savunma Bakanı Akar, Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin, "Biz, uluslararası hukuk ve anlaşmalar ile yasaklanan hiçbir mühimmatı veya kimyasal silahı kullanmadık, kullanmayız." dedi.
TBMM
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, bakanlığının 2020 yılı bütçesinin sunumunda, tüm dünyada güvenlik ve istikrarın birtakım risklere, tehdit ve tehlikelere maruz kaldığını belirtti.
Başta siyasi, sosyal, ekonomik, askeri, teknolojik ve çevre faktörleri olmak üzere yaşanan gelişmelerin istikrar ve güven ortamını ciddi şekilde tehdit ettiğini ifade eden Akar, şunları kaydetti:
"Böyle bir ortamda başta FETÖ, DEAŞ, PKK/KCK/PYD-YPG gibi terör örgütleri olmak üzere vatanımızın, mavi vatanımızın, semalarımızın güvenliğine, 82 milyon vatandaşımızın huzur ve refahına, egemenlik ve bağımsızlığına yönelecek her türlü tehdit ve tehlikeye karşı 'Ölürsem şehit, kalırsam gazi' anlayışı içerisinde azim ve kararlılıkla mücadelemizi sürdürmekteyiz. Mücadelemiz, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar gece-gündüz, yaz-kış, dağ-bayır demeden yurt içinde ve sınır ötesinde devam edecektir. Bu harekat ne zamana kadar sürecek dendi? Bunun cevabı, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar. Asil milletimizin ve sizlerin de desteğiyle terör örgütleri ile mücadelemiz, tüm güvenlik güçlerimizle birlik, bütünlük ve koordinasyon içerisinde azim ve kararlılıkla sürdürülmüş ve büyük başarılar elde edilmiştir."
Akar, terör örgütlerine yönelik artan bir tempoda devam eden operasyonlarda barınma alanları ile lojistik üs ve depolarının imha edildiğini belirterek, "Sözde lider kadroları etkisiz hale getirilerek, hudut hattında ve ötesinde alınan tedbirler ile oluşturulan baskı neticesinde terör örgütlerinin hareket serbestisi ve eylem kabiliyetleri önemli ölçüde engellenmiştir." dedi.
24 Ağustos 2016'da başlayan Fırat Kalkanı Harekatı'nın 29 Mart 2017'de tamamlandığını hatırlatan Akar, "Önceliğimiz, bu harekatı DEAŞ'la Mücadele Küresel Koalisyonu ile birlikte gerçekleştirmekti. Çok arzu etmemize rağmen bu durum maalesef gerçekleşmemiş ve TSK, harekatı tek başına yapmak zorunda kalmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, DEAŞ'a karşı göğüs göğüse savaşan tek ordu olup, Fırat Kalkanı Harekatı ile 3 binden fazla en radikal DEAŞ'lıyı Suriye'nin kuzeyinde etkisiz hale getirmiştir." diye konuştu.
"12 gözlem noktası oluşturuldu"
Akar, sınırlarda bir terör koridoru oluşturulma girişimlerinin bertaraf edilmesi, hudutlarda güvenlik ve istikrarın sağlanması, sınırda konuşlanan PKK/PYD-YPG ve DEAŞ'lı teröristlerin etkisiz hale getirilmesi için 20 Ocak 2018'de Zeytin Dalı Harekatı'nın başlatıldığını hatırlattı.
İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesinde, Astana Mutabakatı gereği ateşkes ihlallerinin gözlenebilmesi için Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarınca 12 gözlem noktası oluşturulduğunu dile getiren Akar, şunları ifade etti:
"İdlib'de Astana süreci ve Soçi Mutabakatı çerçevesinde çabalarımız ve insani yardımlarımız hassasiyetle devam ediyor. Yeni bir mülteci akınının, yeni insanlık dramının yaşanmaması için her türlü çabayı gösteriyoruz. Kalıcı istikrar ve ateşkes ise ancak Rejimin işgal ettiği alanlardan 17 Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı'nda belirlenen hatta çekilmesi ile sağlanabilecektir."
Münbiç'deki gelişmelere de değinen Bakar Akar, ABD güçlerinin 14 Ekim 2019'da bölgeden çekildiğini, müteakiben rejim unsurları tarafından güneyden kuzeye intikal faaliyetinin gerçekleştirildiğini söyledi.
"Kendi adımlarımızı attık"
Rejimin, Suriye krizine, askeri yollarla çözüm üretme arayışından vazgeçmediğini, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi kışkırtmalarını sürdürdüğünü, bu tutumunu sürdüreceğine yönelik değerlendirmesini dile getiren Akar, "Bu kapsamda özellikle Tel Rıfat'ta aktif bir tutum izlenmekte ve bölgedeki devriyelerin yoğunlaştırılması için Rusya Federasyonu unsurları ile mutabakat görüşmeleri devam etmektedir." dedi.
Fırat'ın doğusundaki ciddi terör tehdidine dikkati çeken Akar, şunları kaydetti:
"Bu tehdidin ortadan kaldırılması konusundaki görüşlerimizi, amaçlarımızı ve kararlılığımızı, Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere bizler, kamuoyuyla uzun zamandır paylaşıyoruz. Yaklaşık 70 yıllık NATO üyesi bir ülke olarak önceliğimiz, müttefiklerimizle birlikte hareket ederek bu terör tehdidini ortadan kaldırmak yönündeydi. Bu amaçla uzun görüşmeler gerçekleştirdik, ortak birtakım çalışmalar yaptık. Ancak birçok konuda anlaşma sağlanmasına rağmen nihai noktada mutabakat sağlanamadı ve maalesef Türkiye, terörle mücadelede yalnız bırakıldı. Bunun üzerine Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda kendi adımlarımızı attık ve 9 Ekim 2019'da Barış Pınarı Harekatı'nı başlattık. Harekat, ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları, Adana Mutabakatı, BMGK'nin terörle mücadeleye yönelik kararları ile BM Sözleşmesinin 51'inci Maddesinde yer alan 'Meşru Müdafaa Hakkı' çerçevesinde yapılmaktadır."
"Türkler ve Kürtler kardeştir"
Barış Pınarı Harekatı ile Fırat'ın doğusunda DEAŞ ve PKK/KCK/PYD/YPG varlığını sonlandırmayı,
hudutların ve halkın güvenliğinin sağlaması, bir barış koridoru tesis ederek, Suriyelilerin evlerine, topraklarına güvenli, gönüllü ve saygın bir şekilde dönüşlerini gerçekleştirmeyi amaçladıklarını vurgulayan Akar, şöyle devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulunda tüm dünyaya ilan ettiği gibi Güvenli Bölge, Suriye halkının kendi evlerine, kendi topraklarına dönüşü konusunda en makul, en mantıklı ve en insani yoldur. Şunu öncelikle ifade etmek isterim ki biz, tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne saygılıyız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın, kimsenin toprağında gözümüz yok. Ancak sınırlarımızda bir terör koridoru oluşturulmasına da göz yummayız. Burada terör örgütlerinin varlığını asla kabul etmeyiz. Çünkü bizim için ciddi risktir, tehdittir, tehlikedir. Sadece ülkemizin ve milletimizin güvenliğine değil, aynı zamanda bölgede yaşayan Kürtler, Araplar, Asuriler, Keldaniler, Aramiler, Hristiyanlar ve Yezidiler gibi diğer dini ve etnik grupların güvenliğine de büyük önem atfediyoruz. Bölgede yaşayan vatandaşlarla bizim hiçbir sorunumuz yoktur. Hedefimizde, adı değişse de birbirinden farkı olmayan ve bölgeyi istikrarsızlığa, kaosa sürüklemeyi amaç edinen PKK/PYD/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütleri ile bunlara ait barınak, sığınak, mevzii, silah, araç ve gereçler bulunmaktadır. Türkler ve Kürtler kardeştir. Buna bütün kalbimizle inanıyoruz. Biz, et ve tırnak gibiyiz. Türkler ve Kürtler binlerce yıldır bu coğrafyayı, ekmeği, suyu birlikte paylaşmıştır ve paylaşmaya da devam edecektir."
Terör örgütü PKK/KCK/PYD/YPG Kürtlerin, DEAŞ'ın da Müslümanların temsilcisi olamayacağının altını çizen Akar, "Bunun en açık göstergesi sahada Mehmetçiğin karşısında duramayan alçak, aşağılık teröristlerin Şanlıurfa, Mardin, Şırnak ve Gaziantep illerimizde sivil halkımızı hedef almasıdır." dedi.
"Kara propaganda yaptılar"
Akar, PYD/YPG-PKK terör örgütü tarafından sınır hattına yakın bölgelerdeki yerleşim yerlerine 1300 civarında havan ve roket atışı yapıldığına dikkati çekerek, bu alçakça havan ve roket saldırılarıyla aralarında bebek ve çocuklar da olmak üzere 22 vatandaşın şehit olduğunu, 187 vatandaşın yaralandığını belirtti.
Bu canilerin, masumların kanı ve canı üzerinden propaganda üretmek için saldırılarını sivil halkın bulunduğu park, hastane, ibadethane gibi yerlerden yaptığını dile getiren Akar, şunları kaydetti:
"Amaçları, Silahlı Kuvvetlerimizin bunlara karşılık vermesi ve sivil kayıpların yaşanmasıydı. Ama biz bu oyunu gördük ve karşılık vermedik. Dünyanın da bu namertlerin gerçek yüzlerini görmesini bekliyoruz. Burada kilisenin ortasındaki alandan havanla ateş yapıldığını SİHA, İHA ile fotoğraflarını çektik. Bizim web sayfamızda bunlar mevcut. Fakat bütün bu atışlara rağmen herhangi bir şekilde karşılık vermedik, herhangi bir yanlış anlamaya meydan vermemek için. Bu alçaklar aynı şekilde dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanmış olaylara ait fotoğrafları, harekat sırasında olmuş gibi sosyal medyada yayınladılar. Hatta kimyasal silah kullanıldı iftiralarıyla kara propaganda yaptılar. Ancak arkadaşlarımız, burada da çok iyi çalışarak bu alçakların sahtekarlıklarını anında ortaya koydular. Biz, uluslararası hukuk ve anlaşmalar ile yasaklanan hiçbir mühimmatı veya kimyasal silahı kullanmadık, kullanmayız. Böyle bir şey söz konusu değil. TSK'nın envanterinde kimyasal silahların atma vasıtaları ve mühimmatı bulunmamaktadır. Her şeyden önce masum insanları gözetmeksizin toplu katliama neden olan kimyasal silah kullanma caniliğinin şanlı tarihimizde de ahlaki değerlerimizde de yeri yoktur."
"Barış Pınarı hassasiyetle icra edildi"
"Gururla ifade ediyorum ki bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz tüm operasyonlarda masum insanların zarar görmemesi için hiçbir ülkenin göstermediği hassasiyeti gösterdik." diyen Akar, bunun için Afrin'de, Cerablus'ta ne yapıldığına bakılmasını istedi.
Yedi iklim üç kıtaya barışı, huzuru, istikrarı ve adaleti götüren atalardan ilham alan Mehmetçiğin, Barış Pınarı Harekatını da aynı hassasiyetle icra ettiğinin altını çizen Akar, "Binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen milli, manevi ve mesleki değerlerimiz, yani kültürümüz ve inancımız gereği sivil ve masum insanlar, tarihi eserler, kültürel ve dini yapılar ile çevre bizim için dokunulmazdır, bizim namusumuzdur. Bunları korumak, kollamak bizim için önemli görevdir." diye konuştu.
Akar, terör örgütleri PKK/YPG ve DEAŞ'tan temizlenen Suriye'nin kuzeyindeki bölgelerde herkesin dinini, kültürünü özgürce yaşaması için teröristlerin işgal ettiği cami ve kiliselerin onarıldığını, kimsenin dinini gizlemeden ve değiştirmeden yaşayabilmesi için güvenli ortamın sağlandığını belirterek, şunları kaydetti:
"Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla bölge halkını zalim, cani terör örgütlerinin zulmünden kurtaran kahraman ve fedakar Mehmetçik, Fırat'ın doğusunda da Suriyeli kardeşlerinin yanında, terör örgütlerinin karşısındadır. Harekat çerçevesinde, 4300 kilometrekarelik alan ile 600 yerleşim yeri kontrol altına alınmış ve M-4 otoyolunda kontrol noktaları tesis edilmiş, bugüne kadar 1200 civarında terörist etkisiz hale getirilmiştir. 12 personelimiz şehit olmuş, 164 personelimiz ise yaralanmıştır. TSK ile omuz omuza mücadele eden Suriye Milli Ordusundan da 236 personel şehit olmuş, 722 personel yaralanmıştır."
"Tacizleri sonlandırmaya çalışıyoruz"
Harekat sırasında şehit olanlara Allah'tan rahmet, yaralılara şifa dileyen Akar, "Bölge halkının temel ihtiyaçlarının karşılanması ve yaşamsal destek sağlanması faaliyetleri TSK'nın ve ilgili kurum kuruluşlarımızın da katkıları ile devam etmektedir." dedi.
Barış Pınarı Harekatı devam ederken, 17 Ekim'de ABD ile PKK/PYD-YPG terör örgütünün 120 saat içinde 30 kilometre güneye çekilmesi, terör unsurlarına ait tüm tahkimat ve tünellerin imha edilmesi, ağır silahların toplanması ve sahanın tüm kontrolünün Türk Silahlı Kuvvetlerine verilmesi konusunda mutabakat sağlandığını anımsatan Akar, şu açıklamalarda bulundu:
"120 saatlik süre içerisinde birliklerimize karşı 48 kez taciz gerçekleştirilmiş, tacizler neticesinde bir kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, 8 personelimiz ise yaralanmıştır. Bu tacizlere meşru müdafaa hakkı kapsamında karşılık verilmiştir. Sürenin sonunda ABD yetkilileri tarafından söz konusu bölgeden terörist unsurların çekildiği bilgisi tarafımıza iletilmiştir. Fakat bu, teyit edilememiştir. Bu bir beyandır, bu beyanın teyit çalışmaları devam etmektedir. Şu anda operasyon yaptığımız bölgeyle alakalı terör örgütünün durumu nedir derseniz? Şu anda büyük ölçüde buradan YPG'li teröristlerin çıktığını, fakat uyuyan, gizli, saklı gizlenmiş olabileceğini de değerlendiriyoruz. Buna göre tedbirlerimizi aldık, almaya devam edeceğiz. Nitekim geçtiğimiz günlerde iki kez bombalı araç patlamak suretiyle bu düşüncemiz gerçekleşmiştir. Şu anda bizim yol kontrollerimizle, olsa dahi teröristlerin bölge içinde hareketleri son derece kısıtlanmış, sınırlanmıştır. Fakat hem doğusunda hem batısında ciddi şekilde bu tacizler devam etmektedir. Bunu da yine Ruslarla görüşmek, konuşmak suretiyle sonlandırmaya çalışıyoruz.
"DEAŞ ve YPG ile mücadeleye hazırız"
Yapılan mutabakatla, ABD'nin, Barış Pınarı Harekatının hedef ve meşruiyetini kabul ettiğini belirten Akar, "Türkiye, Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2254 sayılı Kararı kapsamında, siyasi sürece bağlılığını ortaya koymuş ve Türkiye ile ABD'nin eşgüdüm ve iş birliği içerisinde DEAŞ'ın etkisiz hale getirilmesinde fikir birliği bir kez daha teyit edilmiştir. Biz, her zaman her ortamda söylüyoruz biz DEAŞ ile YPG ile hiçbir ayrım gözetmeksizin mücadeleye hazırız." dedi.
Soçi'de 22 Ekim'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki görüşmelerin sonucu bölgedeki terörist varlığının ortadan kaldırılması ve güvenli bölgenin tesisi noktasında bir mutabakatın sağlandığını anımsatan Akar, 150 saatlik süre içerisinde terör örgütü unsurlarının Tel Rıfat, Münbiç ve Fırat'ın doğusundan 30 kilometre güneye gönderilmesi, ellerinde bulunan ağır silahların toplatılması, 150 saatin bitimini müteakip Barış Pınarı Harekatı Bölgesinin batısında ve doğusunda bulunan bölgelerde 10 kilometre derinlikte, Kamışlı şehri hariç, Rusya Federasyonu ile ortak kara devriyesi icra edilmesi şartlarını içeren yeni bir mutabakata varıldığını dile getirdi.
Bu 150 saatlik süre içerisinde 75 taciz ve saldırı sonucunda TSK'dan 2 şehit, 44 yaralı, Suriye Milli Ordusu'ndan 22 şehit, 78 yaralı olduğunu belirten Akar, şunları kaydetti:
"Söz konusu saldırı ve tacizlere meşru müdafaa kapsamında gerekli karşılık verilmiştir. Soçi Mutabakatı kapsamında Ekim 2019'da Rusya Federasyonu'ndan bir askeri heyet Ankara'ya gelmiş, askeri heyetler arasında görüşmeler gerçekleşmiştir. Rusya Federasyonu heyeti tarafından 29 Ekim sabahından itibaren Soçi Mutabakatı'nda belirtilen esaslar çerçevesinde Tel Rıfat, Münbiç ve Fırat'ın doğusundan 34 bin YPG'linin 3 bin 260 ağır silahı ile birlikte 30 kilometre derinlikteki Güvenli Bölge dışına çıkartıldığı bildirilmiştir. Aksi yöndeki bulgular Rusya Federasyonu ile görüşülmektedir. Bunların teyide muhtaç bilgiler olduğunu değerlendiriyoruz. Görüşmeler 1-2 Kasım'da da devam etmiş, kurulacak ortak kontrol ve denetim mekanizması, icra edilecek devriyelerin detayları orada görüşülüp karara bağlanmıştır. 1 Kasım'dan itibaren devriyeler başlamıştır. Dün de 9'uncuyu yaptık."
"Anayasa Komitesinin teşkili önemli"
Suriye krizinin siyasi çözümünün hayata geçirilmesini sağlayacak en önemli etkenin Anayasa Komitesi'nin teşkili olduğuna işret eden Akar, bunun gerçekleştiğini söyledi.
Akar, bu kapsamda Anayasa Komitesi'nin çalışmalarının olumlu ilerlemesini ve Suriyelilerin kendi kaderini belirleyecek demokratik seçimlerin en kısa zamanda yapılmasını temenni etiklerini belirterek, "Bu konuda Türkiye olarak bize düşen neyse bugüne kadar yaptık, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz." dedi.
"158 terör örgütü mensubu etkisiz hale getirildi"
Akar, terör örgütüne karşı mücadelenin Irak'ın kuzeyinde de azim ve kararlılıkla sürdürüldüğünü belirtti.
Bu kapsamda Hakurk ve Haftanin bölgelerinde başlatılan Pençe harekatlarının planlandığı şekilde devam ettiğini anlatan Akar, "Operasyonlarda şu ana kadar 9 silah arkadaşımız şehit olmuş, 74 personelimiz yaralanmış, buna karşılık 158 terör örgütü mensubu ise etkisiz hale getirilmiştir" diye konuştu.
Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi
Suriye sınırında yürütülen Acil Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi kapsamında, sınır hattı boyunca modüler beton duvar, devriye yolu, yüksek güvenlikli tel çit ve gözetleme kulelerinin tesis edildiğini belirten Akar, bunlar sayesinde hudut ihlallerinin önüne önemli ölçüde geçildiğini vurguladı.
İran hudut güvenliğinin artırılmasına yönelik hazırlanan İran Hududu Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi Projesi kapsamında Ağrı, Iğdır ve Hakkari olmak üzere 3 aşamalı olarak planlandığına işaret ederek, projenin 137 kilometrelik bölümünün gerçekleştirildiğini söyledi.
"Doğu Akdeniz ve Ege’de haklarımızın çiğnenmesine asla izin vermeyiz"
Yurt içi ve sınır ötesinde yürütülen terörle mücadelenin yanı sıra Kıbrıs ve çevresi dahil, mavi vatandaki hak, alaka ve menfaatlerin korunmasına da azim ve kararlılıkla devam ettiklerini dikkati çeken Akar, iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmek, karşılıklı anlayışı artırmak amacıyla, Türkiye ve Yunanistan Savunma Bakanlıkları arasında başlatılan Güven Artırıcı Önlemler kapsamında, 22-24 Mayıs 2019'da Atina'da ve 17-20 Haziran 2019'da Ankara'da olmak üzere 2 toplantının icra edildiğini, üçüncü toplantının ise hazırlıklarının sürdürüldüğünü bildirdi.
Akar, bu toplantılarda, 20 başlıkta Güven Artırıcı Önlemin icra edilmesi üzerinde anlayış birliğine varıldığını aktararak, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bununla birlikte Doğu Akdeniz ve Ege'de Türkiye’yi adeta denize ayak basamayacak hale getirmeyi amaçlayan çabalara ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızın çiğnenmesine de asla izin vermeyeceğiz. Aynı şekilde, Doğu Akdeniz'deki doğal kaynakların ülkemiz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dışlanarak adeta gasp edilmesi girişimlerini kesinlikle kabul etmeyeceğiz. Türkiye, ısrarla Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'ta, deniz yetki alanlarında, eşit egemen hakların korunması ve kaynakların adil paylaşımının tüm kıyıdaş devletlerin mutabakatıyla belirlenmesi gerektiğini savunmaktadır."
Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis araştırma gemileri ile Yavuz ve Fatih sondaj gemilerinin Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ait fırkateyn ve korvetlerin korumasında araştırma ve sondaj faaliyetlerine devam ettiğini belirten Akar, şunları söyledi:
"Diğer özel, tekil bir olayda bildiğiniz üzere KKTC bayrağının yakılması olayı oldu. Bunu en sert şekilde kınıyoruz. Bu ırkçı saldırılar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağının adada ebediyen dalgalanmasına asla engel olamayacak. Bizim kimsenin hakkında, hukukunda, hele hele toprağında gözümüz yoktur. Bu konuda 'iyi komşuluk ilişkilerini arzu etmemiz' taviz ve zafiyet, 'Hiçbir oldubittiye izin vermeyeceğiz' dememiz de tehdit olarak algılanmamalıdır. Kıbrıs bizim milli meselemizdir. Kimse bu konuda bizden taviz beklemesin. Bu konudaki fikirlerimiz ve yaklaşımımız zaten ortadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Ege ve Doğu Akdeniz'de ülkemizin ve KKTC'nin hak, alaka ve menfaatlerini korumaya, Kıbrıs Ada'sında uluslararası garanti ve ittifak anlaşmaları doğrultusunda barış ve güvenliğin teminatı olmaya devam edecektir."
"NATO bizim için hala önemli bir savunma zemini olmayı sürdürmekte"
NATO ile ilişkilere de değinen Akar, "Son dönemde NATO üyesi bazı ülkeler Türkiye'nin güvenliği başta olmak üzere pek çok konuda müttefiklik ruhuna uygun bir tutum sergilememiş olsa da NATO bizim için hala önemli bir savunma ve iş birliği zemini olmayı sürdürmektedir" dedi.
Akar, geçmişte olduğu gibi şimdi de müttefiklerle dayanışmayı değerli gördüklerini ifade ederek, NATO üyeliğinden veya müttefiklikten vazgeçmek gibi bir niyetlerinin olmadığını, bu konudaki bütün sorumlulukları yerine getirdiklerini ve getirmeye devam edileceğini söyledi.
NATO'nun ruhuna ve misyonuna uygun hareket eden Türkiye'nin, müttefiklerinden de benzer bir yaklaşım beklemesinin en doğal hakkı olduğunu vurgulayan Akar, "Türkiye sadece kendi sınırlarını değil, NATO sınırlarını da korumaktadır. Türkiye'nin güvenliği, NATO dahil tüm Avrupa'nın güvenliğidir. Bilinmelidir ki Avrupa ile terörizm arasındaki son engel olan Türkiye, terörizmle savaşın cephe ülkesidir." değerlendirmesinde bulundu.
"HİSAR önümüzdeki yıldan itibaren kullanılmaya başlanacak"
Türk Silahlı Kuvvetlerinin NATO, BM ve AB bünyesinde Afganistan'dan Kosova'ya ve Bosna Hersek'e, Lübnan'dan Somali'ye kadar dünyadaki barışı destekleme misyonlarına katkı sağladığını belirten Akar, Türkiye'nin Afganistan'da halen NATO tarafından yürütülen Kararlı Destek Misyonu'na en büyük katkıyı yapan ikinci NATO ülkesi olduğunu dile getirdi.
Suriye'deki gelişmelere bağlı olarak hava ve füze tehdidine karşı hava ve füze savunmasına takviye etmek için müttefik ülkelerce Türkiye'ye Patriot ve SAMP-T sistemlerinin konuşlandırıldığını anımsatan Akar, şöyle konuştu:
"Bu kapsamda, İspanya'nın 2015 yılında konuşlandırdığı PATRIOT sistemleri 2019 yılı sonuna kadar ülkemizde bulunacaktır. Bu sürenin daha da uzatılması söz konusudur. Ancak İtalya'ya ait SAMP-T sistemi yıl sonu itibarıyla ülkemizden ayrılmış olacaktır. Ülkemizin hava ve füze savunması için uzun menzilli bir hava ve füze savunma sisteminin milli imkan ve kabiliyetler ile tasarlanıp üretilmesine yönelik çalışmalarımız da son hızla devam etmektedir.
TSK, Alçak/Orta İrtifa Hava Savunma Füze Sistemi HİSAR'ı inşallah önümüzdeki yıldan itibaren kullanmaya başlayacaktır. Bu başarı, yüksek irtifa hava savunma füze sistemimiz olan SİPER bakımından da büyük bir müjdedir. SİPER envantere girinceye kadar aciliyet arz eden yüksek irtifa hava ve füze savunma sistemi ihtiyacımızın bir an evvel karşılanması maksadıyla Rusya Federasyonu'ndan S-400 tedariki için başlattığımız süreç planlandığı şekilde devam etmektedir."
Akar, mayın temizleme çalışmalarına ilişkin ise "Büyük bölümü ülkemizin doğu ile güney sınır bölgesinde yer alan mayınlı bölgeler olmak üzere, toplam 15 milyon metrekarelik mayınlı bölgenin temizliği tamamlanarak, 21 bin 800 civarında mayının imha edilmesi sağlanmıştır." dedi.
"Toplam 409 bin 182 personelimiz bulunmaktadır"
Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel mevcuduna da değinen Akar, "TSK'nin halihazırdaki mevcudu 367 bin 777'si asker, 41 bin 405'i sivil olmak üzere toplam 409 bin 182 personelimiz bulunmaktadır." bilgisini verdi.
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki hain darbe girişimi ardından yaşanan ihraç sürecine ilişkin de bilgi veren Hulusi Akar, şöyle devam etti:
"15 Temmuz 2016 tarihinden itibaren FETÖ/PDY bağlantısı nedeniyle TSK'den 150 general/amiral, 8 bin 413 subay, 7 bin 612 astsubay, 1232 uzman erbaş/sözleşmeli er, 459 devlet memuru/işçi olmak üzere toplam 17 bin 866 personel ihraç edilmiştir. 2 bin 709 personel de geçici görevden uzaklaştırma kararıyla şu anada görevlerinden uzaklaştırılmış bulunmaktadır. Ayrıca 909 emekli personelin daha sonra ortaya çıkan bilgi ve belgeler çerçevesinde rütbeleri geri alınmıştır."
Silahlı Kuvvetlerin, içindeki FETÖ'cülerin temizlendikçe güçlendiğini ve milletiyle daha sıkı bütünleşerek her zamankinden daha etkin, caydırıcı ve saygın şekilde faaliyetlerine devam ettiğini bildiren Akar, "FETÖ ile mücadele kapsamında, Cumhuriyet Başsavcılıkları, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile koordinasyon faaliyetlerimiz aksatılmadan sürdürülmektedir. Yeni bilgi ve belge elde edildikçe, gerekli adli/ idari işlemler derhal başlatılmaktadır. FETÖ bağlantılı son personel de Bakanlığımız bünyesinden temizleninceye kadar mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir. Amacımız, bu şanlı üniformayı tek bir hainin bile taşımasına engel olmaktır." ifadelerini kullandı.
Personel temin durumu ve askeralma faaliyetleri
Personel teminine yönelik çalışmalar kapsamında Milli Savunma Üniversitesine bağlı olan Harp Okulları ve Sağlık Bilimleri Üniversitesinde 7 bin 215, Astsubay Meslek Yüksek Okullarında 4 bin 413, dost ve müttefik ülkelerden 971 misafir askeri öğrenci olmak üzere toplam 12 bin 599 askeri öğrenci öğrenim gördüğünü ifade eden Akar, modern, öngörülebilir, eşit hizmet sürelerine sahip, eğitimli insan gücü kaynağının etkin ve verimli kullanılmasına yönelik yeniden düzenlenen Askeralma Kanunu'nun 26 Haziran 2019 yürürlüğe girdiğini anımsattı.
Kanun kapsamında askerlik hizmetinin erbaş ve erler için ilk 6 ay zorunlu, ikinci 6 ay gönüllülük esaslı olmak üzere yeniden düzenlendiğini, yedek astsubaylık statüsünün ilk kez ihdas edildiğini anlatan Akar, dövizle askerlik hizmetinde yaş sınırı kaldırıldığını ve bedelli askerlik hizmeti uygulamasının sürekli hale getirildiğini dile getirdi.
Özellikle yedek astsubaylık statüsünün halk tarafından büyük teveccüh ile karşılandığını aktaran Akar, Bakanlığın vatandaş ve kurumlara yönelik hizmetlerinin e-Devlet ağına entegrasyonunun önemli ölçüde tamamlandığını söyledi.
Şehit ve gazilerin fedakarlıklarının karşılığının olmadığını bunun da bilincinde olduklarını vurgulayan Akar, devletin ve milletin, bütün imkanlarıyla bugüne kadar şehit ve gazilerin yanlarında olduğunu ve bundan sonra da olmaya devam edeceğini vurguladı.
Milli ve manevi değerleri canı pahasına koruyan şehitlerin yakınlarına ve gazilere yönelik ilgili bakanlıkların sorumluğunda sağlanan birçok hak bulunduğunu ifade eden Milli Savunma Bakanı Akar, bu hakların geliştirilmesine yönelik çalışmaların da başta Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olmak üzere, tüm ilgili bakanlıklarla koordineli olarak yürütüldüğünün altını çizdi.
Akar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev yapacağı harekat bölgelerinde konuşlanma ihtiyaçlarına yönelik yurt içi ve sınır ötesinde üs bölgesi kurulması çalışmalarının devam ettiğini kaydetti.
"126 milyon lira tutarında hibe ve tahsis işlemi gerçekleştirildi"
Akar, askeri yardım ve güvenlik iş birliği faaliyetleri kapsamında Milli Savunma Bakanlığınca bu sene dost ve müttefik ülkelere 126 milyon lira tutarında hibe ve tahsis işlemi gerçekleştirildiğini belirtti.
Yurt içinde ve sınır ötesindeki harekatların sağlık hizmet desteğinin, sınır ötesi ve muharebe hattında askeri sağlık personeli, geri bölgede ise Sağlık Bakanlığı personeli ile başarılı şekilde icra edildiğini ifade eden Akar, "Pençe Harekatı için Hakkari/Derecik'te, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi Harekatı için Hatay/Cilvegözü'nde, Zeytin Dalı Harekatı için Afrin/Cinderes'te Bakanlığımıza ait 3 seyyar asker hastanesi aynı anda açılmış ve faaliyetlerine Sağlık Bakanlığının personel desteği ile devam etmektedir." diye konuştu.
Yüksek teknolojiye dayalı savunma sanayisinde yerlilik ve millilik oranının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği, teşviki ve desteğiyle yüzde 70'lere ulaştığını dile getiren Akar, yürütülen modernizasyon çalışmalarını şöyle sıraladı:
"F-16 uçaklarının modernizasyonu, lazer güdüm kiti, hassas güdüm kiti, kanatlı güdüm kiti geliştirilmesi, lazer güdümlü roket, tank topu mühimmatı, modüler barut, tank taşıyıcı araç ve römorku, çevre gözetleme radarı, silah tespit radarı, hava savunma erken ikaz radarı, denizgözü ahtapot-s elektro-optik keşif ve gözetleme sistemi, ateş destek otomasyon sistemleri, HÜRKUŞ, ATAK Helikopteri, Bayraktar TB-2 Taktik İHA Sistemi, ANKA İHA Sistemi, Milli Gemi (MİLGEM), Havadan Bağımsız Tahrikli (HBT) Denizaltı, Milli Piyade Tüfeği, ALTAY Tankı ve Zırhlı Araçlar, BORA, KASIRGA ve HİSAR Sistemleri, Tanksavar Silah Sistemleri, Hava Savunma Silah Sistemi (KORKUT) ve Satıhtan Satha Güdümlü Mermi (ATMACA)."
Askeri fabrikalarla özel sektör arasında iş birliği
Akar, Askeri fabrika ve tersanelerin sanayicilerle daha yakından çalışması, fabrika, tersane imkanlarının ekonomiye kazandırılması için Bakanlık mevzuatında bazı düzenlemeler yapıldığını anımsatarak, gerek yurt dışı gerekse yurt içi pazara yönelik ürün ve hizmet arzında, özel sektör ile askeri fabrika ve tersaneler arasında muhtelif iş modellerinin geliştirildiğini ifade etti.
Söz konusu düzenlemelerin arasında "onaylı tedarikçi havuzu" ve "stratejik iş birliği anlaşmaları" da yer aldığını ifade eden Akar, onaylı tedarikçi havuzu ile kaliteli malzemenin zamanında ve en doğru şekilde teslimi konusunda standartlık sağlamak, mal ve hizmet tedariğinde esneklik ve güvenirliği artırmak ve tedarikçiler arasında rekabet artırılarak en düşük maliyetle mal ve hizmet temin etmek amaçlandığını söyledi. Akar, stratejik iş birliği anlaşmalarıyla da üretim, bakım, onarım, modernizasyon faaliyetlerinde kritik önem arz eden ve yurt dışından temin edilen ham madde, malzeme, yedek parça ve sistemlerin, bunlarla ilgili hizmetlerin yurtiçi tedarik kaynaklarının oluşturulması maksadıyla kamu veya özel sektör kurum ve kuruluşlarıyla uzun vadeli iş birliği yapılması yoluna gidildiğini belirtti. Askeri tersanelerce yürütülen projelere de değinen Akar, şöyle devam etti:
"MİLGEM Projesi'nin 4'üncü gemisi KINALIADA Korveti 3 Temmuz 2017'de denize indirilmiş olup geçici teslimi Sayın Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla 29 Eylül 2019'da yapılmıştır. İ sınıfı fırkateynlerin birinci gemisi olan İSTANBUL'un 3 Temmuz 2017 tarihinde ilk kaynağı Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından gerçekleştirilmiştir. Geminin blok inşa ve kızak üstü montaj faaliyetlerine devam edilmektedir. 6 adet yeni tip havadan bağımsız tahrikli denizaltı projesi başlamış, bu kapsamda dördüncü denizaltı AYDINREİS'in ilk kaynak töreni 4 Kasım 2018'de yapılmış, inşa ve donatım faaliyetlerine ise devam edilmektedir. Projenin ilk denizaltısı PİRİREİS'in Aralık 2019 içerisinde havuza çekiminin gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. İkinci denizaltı HIZIRREİS'in donatımına, üçüncü ve dördüncü denizaltılarımızın gövde imalatlarına devam edilmektedir. Yine bu dönemde projenin beşinci denizaltısı SEYDİALİREİS'in ilk kaynak töreninin icra edilmesi planlanmaktadır. Bu projedeki kazanımlar, Milli Denizaltı (MİLDEN) kapsamında inşa edilmesi hedeflenen yerli ve milli denizaltılar için güçlü bir referans olacaktır. Ayrıca, PREVEZE Sınıfı Denizaltıların Yarı Ömür Modernizasyonu ve BARBAROS Sınıfı Fırkateynlerin Yarı Ömür Modernizasyonu projeleri yürütülecektir."
"Ölürsem şehit, kalırsam gazi..."
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun faaliyetlerine de değinen Akar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, yerli ve milli silah sistemleri ile donatılmış, eğitimi, disiplini, moral ve motivasyonu yüksek, modüler, esnek ve uluslararası harekatlar dahil her türlü ortamda gece-gündüz kesintisiz görev yapma kabiliyetine sahip etkin, caydırıcı ve saygın bir ordu niteliğinde olmasının hayati öneme haiz olduğunu vurguladı.
Sayıştay denetçileri tarafından Bakanlıkta yapılan denetimler neticesinde düzenlenen Milli Savunma Bakanlığı 2018 yılı Sayıştay Denetim Raporu'nda herhangi bir kamu zararının tespit edilmediği, denetim sürecinde sorgu gönderilen personel bulunmadığı, yersiz ödeme, ihale iptali veya yargılamayı gerektirecek herhangi bir hususa rastlanmadığı ifadelerinin belirtildiğini aktaran Akar, tasarruf tedbirleriyle ilgili gerekli hassasiyetin de gösterildiğini dile getirdi.
Asil milletin tarih boyunca karşılaştığı tüm zorlukları kederde ve kıvançta bir ve beraber olarak aştığını belirten Akar, "Bugün de milletçe birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde karşılaştığımız zorlukları birer birer aşıyoruz." diye konuştu.
Gücünü milletinin sevgisi, güveni ve duasından alan Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman ve fedakar evlatlarının hem bölge hem de dünya barışına katkı sağlamaya devam edeceğini vurgulayan Akar, "Bu asil milletin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri başta FETÖ, DEAŞ, PKK/KCK/PYD-YPG gibi terör örgütleri olmak üzere vatanımızın, mavi vatanımızın, semalarımızın güvenliğine ve 82 milyon vatandaşımızın huzur ve refahına yönelecek her türlü tehdit ve tehlikeye karşı 'Ölürsem şehit, kalırsam gazi' anlayışı içerisinde azim ve kararlılıkla mücadelesini sürdürmektedir. Mücadelemiz, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar gece-gündüz, yaz-kış, dağ-bayır demeden yurt içinde ve sınır ötesinde devam edecektir." dedi.
Hulusi Akar, savunma ve güvenlik konularını ülke, millet ve devlet meselesi olarak gördüklerini, çalışmalarını da bu anlayışla sürdürdüklerini ifade ederek, "Türk Silahlı Kuvvetleri, binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen milli, manevi ve mesleki değerleriyle akıl ve bilim ışığında, Anayasa çerçevesinde ve yasalar doğrultusunda, milletinin emrinde ve görevinin başındadır. Bizler savunma ve güvenlik konularını ülke, millet ve devlet meselesi olarak görüyoruz ve çalışmalarımızı bu anlayışla sürdürüyoruz." diye konuştu.
Terörle mücadele ve sınır ötesindeki operasyonlarda ülkesinin birliği ve beraberliği için şehit olan TSK mensuplarına Allah'tan rahmet gazilere şifa dileyen Akar, sözlerini, "Şu anda karada, denizde, havada yurt içi ve sınır ötesinde zorlu arazi ve hava şartlarında görevlerini büyük bir kahramanlık ve fedakarlıkla yürüten kahraman mensuplarımıza sağlık ve esenlik içinde kazasız, belasız hayırlı görevler diliyorum." diyerek tamamladı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.