Dolar
34.34
Euro
37.24
Altın
2,733.71
ETH/USDT
2,514.90
BTC/USDT
69,288.00
BIST 100
8,891.27
Dosya haber

Brüksel, güvenlik ve savunma dengelerinin değişmesinden endişeli

AB Komisyonu Sözcüsü Arianna Podesta, ABD seçimlerine gayretle hazırlandıklarını, tüm olasılıkların değerlendirildiğini belirterek yeni başkanla yakın ortaklığı sürdürmede kararlı olunduğunu söyledi.

Selen Valente Rasquinho  | 01.11.2024 - Güncelleme : 01.11.2024
Brüksel, güvenlik ve savunma dengelerinin değişmesinden endişeli

Brüksel

Avrupa Birliği (AB) hala kendi seçim sonuçlarıyla yüzleştiği, içeride yaşadığı ayrışmalara ek olarak, yanı başında süren savaş nedeniyle güvenlik ve savunmaya daha fazla kaynak ve mesai harcadığı bir dönemde, dengeleri tümüyle değiştirebilecek ABD seçimlerinin sonuçlarını endişeyle bekliyor.

"Avrupa, Beyaz Saray’da kimi görmek istiyor?" başlıklı dosya haberin birinci bölümünde AA muhabiri, AB-ABD ilişkilerinin en kritik boyutlarından savunma ve güvenlikte transatlantik işbirliğinin seçim sonucundan nasıl etkileneceğini analiz etti.

AB, seçim gündeminden yeni çıkmış ve yönetici kadrolarını belirleme sürecini henüz tamamlayamamışken ABD'de günler sonra yapılacak seçime odaklandı.

Sandıktan çıkacak her sonuç AB için transatlantiğin diğer yakasında alınacak yeni jeopolitik ve stratejik kararlara adapte olmasını gerektirecek yeni bir dönemin başlangıcı olacak.

Transatlantik bağın savunucusu Ursula von der Leyen, AB'nin yürütme organı Komisyon'a gelecek 5 yıl için başkanlık etmeyi garantilese de yeni parlamentoda ulusal egemenliği savunan aşırı sağcı sesler daha yüksek hale geldi.

AB'nin içeride, göçten ortak dış politikaya birçok konudaki ayrışmalarıyla mücadele etmeye ve yön belirlemeye çalıştığı bir ortamda yapılacak ABD seçimleri, kadersel bir nitelik taşıyor.

Öyle ki Brüksel kulislerinde son aylarda yeni ekibini oluşturma çabası içindeki von der Leyen'in, aynı zamanda da 5 Kasım'daki ABD seçimlerinin sonuçlarına hazırlanmak için bir nevi "hızlı tepki gücü" kurduğu konuşuluyor. Ekip, hem Cumhuriyetçilerin adayı eski Başkan Donald Trump hem de Demokrat rakibi Kamala Harris'in olası zaferine karşı hazırlansa da AB yetkilileri arasında "Trump görev gücü" olarak anılıyor.

Diğer yandan AB Komisyonu'nda yüksek düzeyli yetkililer, kendi alanlarında 27 AB üyesi ülkenin büyükelçileriyle düzenli toplantılar yapıyor.

AB Komisyonu Sözcüsü Arianna Podesta, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Gerçekten ABD seçimlerine hazırlanıyoruz. Tüm olası sonuçlar değerlendiriliyor. Bu hazırlık AB üye ülkeleriyle görüşmeleri de içeriyor." dedi.

Podesta, "ABD ile yakın bir ortaklık sürdürmeye kararlıyız ve ABD'li muhataplar ve paydaşlarla iki partili bir temelde etkileşim kuruyoruz." ifadelerini kullandı.

AB'deki bu hazırlık, Trump'ın başkan olduğu 2017-2021 döneminde yaşanan gelişmelerden edinilen tecrübelerden kaynaklanıyor.

Trump'ın geri dönmesi, ulusal kimlik savunucusu, göçmen karşıtı tutumlarıyla aşırı sağcı kesimleri memnun edecek olsa da AB yönetimi, Demokratların adayı Kamala Harris'in seçilmesiyle son 5 yılda Joe Biden'la yakalanan ivmenin devamlılığından yana.

ABD'de Trump dönemi, özellikle AB ülkeleri ile ciddi gerilimlere sahne oldu

Seçilmeden önce Brüksel'i "cehennem çukuru" olarak tanımlayan Trump, göreve geldikten sonra da AB'yi "ABD karşıtı" ve özellikle "ticari hasım" olarak nitelendirdi.

Yine NATO'nun Avrupalı müttefiklerinden bazılarını "ihmalkar" olmakla suçlaması, NATO'nun kendisinin ise "modasının geçtiğini" söylemesi hatta üstü örtülü şekilde ABD'yi NATO'dan çekebileceğine yönelik sözleri AB nezdinde büyük rahatsızlık uyandırdı.

Üslubundaki katılığa ek olarak Trump, özellikle Avrupa ülkelerini daha fazla savunma harcaması yapmaya zorladı, İran nükleer anlaşmasından ve Paris İklim Anlaşması'ndan çekildi, izlediği korumacı ticaret politikalarıyla da ABD'yi, AB için tümüyle öngörülemez bir müttefike dönüştürdü.

İkinci kez aday olmaya hazırlanırken de Trump, AB'yi endişeye sevk eden söylemlerinden geri durmadı.

NATO'ya finansal yükümlülüklerini yerine getirmeyen müttefiklere yönelik herhangi bir Rus saldırısını engellememe tehdidinde bulunduğu yönündeki ifadeleri, AB'de yıllardır tartışılan, stratejik özerklik tartışmalarını alevlendirdi.

AB son dönemde savunma sanayisi atılımlarına yoğunlaşırken von der Leyen'in yeni Komisyon'da ilk kez savunma için ayrı bir üye görevlendirmesi ve bir tür "Savunma Birliği" projesi bu konudaki kaygıları gözler önüne serdi.

AB, Biden'la nefes aldı

Donald Trump'ın önceki döneminde erozyona uğrayan AB-ABD ilişkileri, Joe Biden yönetimiyle birlikte büyük ölçüde eski ritmini yakaladı.

Son 4 yılda ticaret ve iklim konularındaki işbirliği artarken Ukrayna'da patlak veren savaş ve devamındaki gelişmelerle AB-ABD arasında Rusya, Çin, güvenlik ve savunma başlıklarında yüksek düzeyli diyalog süreçleri başladı.

Biden'ın "transatlantik ittifakına güçlü inancı" yeni Amerikan yönetiminin NATO politikalarında özellikle etkili oldu.

Bu inanç, Biden'ın henüz görevdeki bir yılı dolmuşken Ukrayna'da başlayan savaşla test edildi.

Yaklaşık 80 yıl sonra yeniden savaşla karşı karşıya kalan Avrupa'nın güvenliğine NATO çerçevesinde büyük önem atfeden ABD, Ukrayna'nın bekasının transatlantiğin her iki yakası için hayati olduğunu vurguladı.

ABD, Ukrayna'ya NATO tarafından yapılan yardımlarda en fazla payı üstlenen müttefik oldu.

ABD merkezli German Marshall Fund (GMF) düşünce kuruluşunun Brüksel sorumlusu ve Başkan Yardımcısı Ian Lesser, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Biden yönetiminde AB ile ilgili önemli iki unsur vardı. Biden çok 'Atlantikçi', çok dış politika odaklı bir başkan oldu. Biden, AB'yi sadece 'Avrupa'daki ikili ilişkiler dizisi' olarak görmedi. AB'yi bir aktör olarak muhatap görerek ciddiye aldı. Bu, oldukça önemliydi çünkü geçmişte Cumhuriyetçi veya Demokrat yönetimlerde durum her zaman böyle değildi." diye konuştu.

Lesser, Trump'la birlikte gelebilecek en büyük değişikliğin, Washington'ın Brüksel'e olan bakışı olacağını söyledi.

En büyük değişiklik NATO ve Ukrayna'ya yaklaşımda olacak

Yeni başkanın koltuğuna oturmasından sonra Avrupa ile ABD arasındaki ilişkilerde masaya gelecek konular arasında ilk sıralarda " savunma ve güvenlik" bulunuyor.

GMF uzmanı Lesser Trump'ın AB'yi ciddi bir aktör olarak görmeyeceğini vurgulayarak "Trump, (Ukrayna ve NATO konusunda) mevcut politikaya karşı çok az sabrı olduğunu ve hem Rusya'ya hem de Ukrayna'ya çatışmanın hızlı bir şekilde sona ermesi için baskı yapmayı tercih edeceğini çok açık bir şekilde belirtti." dedi.

Lesser, Trump'ın dile getirdiğinin aksine ABD'nin NATO'dan tümüyle ayrılması gibi bir seçeneği devreye sokmayacağına ancak "müttefiklerine hayatı zorlaştıracağına" işaret etti.

Brüksel merkezli Avrupa Reformu Merkezi (Center for European Reform-CER) Transatlantik İlişkiler Uzmanı Luigi Scazzieri de Trump'ın NATO'yla ilgili "hoşnutsuzluğunu" ve Avrupalıların güvenlik için "ABD'den bedava yararlandığına" dair inancını da gizlemediğini dile getiren Scazzieri, şöyle devam etti:

"Trump, Avrupa'dan bazı ABD askerlerini ve önemli ekipmanlarını çekerse bu, NATO ve Avrupa'nın caydırıcılığını zayıflatacaktır. Aynı zamanda Trump, Ukrayna'ya yardımı kesmekle ve Kiev'i olumsuz bir anlaşmaya zorlamakla tehdit etti."

Scazzieri, Trump yönetiminin, AB'nin birliğine yönelik de bir tehdit olduğunu ifade ederek Trump'ın Başkanlığı Avrupalıları bölecektir. Orban gibi bazıları Trump'a yakın olmak isteyecek, diğerleri ise buna katılmayacak. Bunun yansıması da özellikle Ukrayna üzerinde olacak. ABD yardımı keserse AB'de bazı kesimler, Ukrayna'ya desteğin devam etmesi konusunda geri adım atmaya çalışacak." değerlendirmesinde bulundu.

"AB, Trump'a hazır değil." diyen Scazzieri, "AB Komisyonu (Trump'in ilave ticaret vergileri getirmesi ihtimaline karşı) olası misilleme tarifelerinin bir listesini hazırladı ancak AB, Trump'ın savunma ve güvenlik politikalarına hazırlanmak için pek bir şey yapamaz. En iyisi 'bekleyip görme' yaklaşımı olacak." ifadelerini kullandı.

AB, Harris'le gelecek devamlılığı bekliyor

Scazzieri, seçimi Harris'in kazanması ihtimaliyle ilgili ise şunları kaydetti:

"Harris, Biden'ın politikalarıyla devamlılık anlamına gelecektir. İttifakların değerine inanıyor ve Avrupalı ​​müttefiklere değer veriyor, bu yüzden NATO güvende olacaktır. Ancak Avrupa ile ticaret ve yatırım konusunda hala gerginlikler olacak. Harris, Biden'ın daha korumacı bir ticaret politikası ve daha aktif bir endüstriyel politika izleme gündemini sürdürecek ve bu da ABD ile Avrupa'yı karşı karşıya getirecek. Cumhuriyetçilerin Kongre'deki kontrolü söz konusu olursa Harris'in Ukrayna'yı destekleme yeteneği sınırlı olacak."

Brüksel merkezli Avrupa Politikaları Merkezi (European Policy Center-EPC) uzmanı Fabian Zuleeg de "Harris'in net bir zaferi halinde, Avrupa'nın rahat bir nefes alacağını ve genel olarak süreklilik olacağına dair bir beklenti olduğunu düşünüyorum." dedi.

Zuleeg, Trump'ın zaferinin Avrupa için savunma, güvenlik ve ticarette "zorluklar yelpazesi"ni açacağını vurguladı.

AB'nin Orta Doğu'ya yaklaşımı, ABD seçiminin sonucundan etkilenmeyecek

AA muhabirine değerlendirmede bulunan uzmanlar, ABD'de başkanlık koltuğuna kim oturursa otursun, Orta Doğu politikasının ve İsrail'e yaklaşımın bundan etkilenmeyeceği söyledi.

Zuleeg, "Avrupalı ​​bakış açısına göre, gerçekten ortak bir Orta Doğu politikamız yok. Bu yüzden Beyaz Saray'da farklı bir başkan olsaydı da bunun gerçekten değişeceğini düşünmüyorum. Temel olarak Orta Doğu konusunda bölünmüş durumdayız." dedi.

Scazzieri de "AB, Orta Doğu'da bir seyirci olmaktan öteye gitmiyor. Çok fazla şey yapamayacak kadar bölünmüş durumda. Ancak Trump'tan oldukça İsrail yanlısı olmasını bekleyebiliriz. Bu, İsrail'in durumu ABD desteğiyle daha da tırmandırması ve olduğundan daha geniş bir çatışma riskini artırıyor." değerlendirmesini yaptı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.