Dolar
33.50
Euro
36.60
Altın
2,430.80
ETH/USDT
2,572.20
BTC/USDT
60,189.00
BIST 100
9,907.38
Dünya

Afrika'nın renkli etnik yapısı, çatışmalar, iklim değişiklikleri ve yanlış politikaların tehdidi altında

Afrika'nın farklı noktalarında yaşanan çatışmalar, iklim değişiklikleri ve yanlış hükümet politikaları, milyonlarca kişinin evini terk etmesine yol açarak, kıtada tarih boyunca varlığını sürdüren etnik ve toplumsal yapının bozulmasına neden oluyor.

Gökhan Kavak  | 09.08.2024 - Güncelleme : 09.08.2024
Afrika'nın renkli etnik yapısı, çatışmalar, iklim değişiklikleri ve yanlış politikaların tehdidi altında

Istanbul

Afrika'da sayısı kesin olmamakla birlikte tahminlere göre 3 bine yakın etnik grup varlığını sürdürüyor.

Orta Afrika'da Luba, Mongo, Kongo ve Kanuriler, Doğu Afrika'da Oromo, Somali, Hutu, Tigray ve Afarlar, Güney Afrika'da Chewa, Shona, Zulu, Sotho ve Tswanalar ile Batı Afrika'da ise Yoruba, Hausa, Mande, Akan ve Fulbeler öne çıkan etnik kimlikler arasında bulunuyor.

1884-1885 Berlin Konferansı ile kıtanın sömürgeciler tarafından bölünmesi, 1960'lar sonrası bağımsız devletlerin kurularak sınırların çizilmesi ve Afrika'nın farklı yerlerinde yaşanan çatışmalar, kuraklık ve göç, kıtanın tarihi geçmişe sahip etnik yapısını olumsuz etkiledi.

Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin doğusunda ordu ile isyancılar arasında yıllardır devam eden çatışmalar, Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında yaşanan çatışmalar, Etiyopya'da 2020'de başlayan ve 2 yıl süren iç savaş, Somali, Mozambik ve Nijerya gibi ülkelerde silahlı örgütlerin sivilleri hedef alması nedeniyle milyonlarca kişi yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kaldı.

Afrika'nın etnik zenginliği tehlike altında

Afrika'nın farklı bölgelerinde iklim değişiklikleri, doğal park ya da barajların kurulması ya da çatışmalar gibi nedenlerle küçük etnik gruplar yok olma tehlikesi yaşıyor.

Yüzyıllardır devam ettirdikleri geleneksel yaşam tarzını bugün de sürdüren Kenya'da Sengwerler, Namibya ve Angola'da Himbalar, Uganda'da Ik halkı ya da Etiyopya'da Mursiler yaşananlardan olumsuz etkilendi.

Kenya'da hükümeti, su ve ormanlık alanları korumak amacıyla avcı ve toplayıcı olan Sengwer halkını yaşadıkları topraklardan çıkarmak istiyor.

Öte yandan Tanzanya'da Massailer'in kültürel zenginlikleri, hükümetin tahliye kararı nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Tanzanya hükümeti, 2019'da Ngorongoro’daki nüfus artışının doğal yaşamı olumsuz etkilediği gerekçesiyle bölgede yaşayan Masaileri tahliye etme planı sonrası Masailerin bilmedikleri bölgelere götürüldüğü, tarımla uğraşmalarına rağmen tahliye edildikleri yerlerde çiftlik olmadığı eleştirileri gündeme geldi.

Eylemciler ve bölge halkı ise Masailerin tahliye edildiği bölgenin Otterlo Business Corporation ve Birleşik Arap Emirlikleri kraliyet ailesi için avcılık ve safari amacıyla kiralanmak istendiğini savunuyor.

Uganda'da yaşayan Ik halkı ise Kidepo Vadisi Milli Parkı'nın kurulması sonrası ata topraklarından uzaklaştırıldı ve Morungole bölgesine göç etmek zorunda kalarak 10 bin kişilik nüfuslarıyla bugün gıda krizi başta olmak üzere birçok zorluk çekiyor.

Ik halkının kaderini Etiyopya'daki Mursi halkı da yaşadı ve milli park kurulması nedeniyle yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar.

Zorunlu göçler

Afrika'da farklı nedenlerle yaşanan zorunlu göçler etnik yapının ve kültürel zenginliklerin yok olmasına yol açtı.

Norveç Mülteci Konseyi'nin (NRC) "Grid 2021" başlıklı raporuna göre, 2020 yılı verilerine göre Sahra Altı Afrika'da yaklaşık 24 milyon kişi çatışmalar ve şiddet nedeniyle evini terk etti. 2020'de sadece Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde (KDC) 2,5 milyon, Etiyopya'da 2,3 milyon ve Somali'de 1,3 milyon kişi göç etti. NRC'nin 2023 raporuna göre ise bu rakam 32 milyona yükseldi. 2023'te en fazla göç veren ülkeler sırasıyla KDC, Etiyopya ve Nijerya olarak kaydedildi.

Kıtada çatışmalar nedeniyle etnik ve toplumsal yapının en fazla etkilendiği ülke ise Sudan oldu. Birleşmiş Milletlerin (BM) paylaştığı son raporlara göre, 7,3 milyonu ülke içinde olmak üzere 11 milyondan fazla kişi yerinden edildi.

Mevsimsel değişikliğin neden olduğu kuraklık ve seller sonucu yaşanan göçler de Somali, Güney Sudan ve Etiyopya gibi ülkelerde etnik yapının değişmesine yol açtı.

Uluslararası İslami Yardım Vakfı (Islamic Relief), Somali'de kuraklık ve güvenlik sorunları nedeniyle 4,3 milyon kişinin göç ettiğini açıkladı.

Yapay sınırlar halkları böldü

Afrika ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanması sonrası çizilen sınırlar, etnik grupların farklı ülkelere dağılmasına yol açtı.

Hausalar Nijer-Nijerya, Hutular KDC-Ruanda, Somaliler Etiyopya-Cibuti-Kenya, Afarlar Etiyopya-Eritre-Cibuti ve Nuerler ise Etiyopya-Güney Sudan arasında bölündü.

Öte yandan yüzyıllardır hayvancılık ve tarımla uğraşan etnik gruplar çizilen sınırlardan olumsuz etkilendi.

Geçim kaynaklarının yaşam tarzı haline geldiği birçok etnik grubun hareket alanı çizilen sınırlarla daraldı. Gelinen süreç Afrika topluluklarının yaşam tarzını ve geleneksel yaşamlarını, idari yapılarını ve ekonomik refahlarını bozdu.

Batı Afrika'da yüzlerce büyükbaş sürüleriyle birçok ülke sınırını geçen ve Afrika'nın en büyük yarı göçebe kabilesi Fulaniler, çizilen sınırlar nedeniyle hareket alanları daraldı ve otlak bulmakta zorlandı.

Etnik çatışmanın simgesi: Ruanda Soykırımı

Kıtanın farklı noktalarında kültürel kimliklerini koruyan halkların çatışma ve kuraklıktan başka kendi aralarındaki çatışmaları da etnik yapıyı olumsuz etkiledi.

Kenya'da Kikuyu-Luo ve Kalenjin, Nijerya'da Fulani-İgbo, Etiyopya'da Oromo-Tigray, KDC'de Hutu ve Nande, Sudan'da Nuer-Murle ve Etiyopya'da Dir-Marihan gibi kabileler arasındaki çatışmalar etnik gerginliklerin derinleşmesine yol açtı.

Koloni güçlerinin etnik kimlikler üzerinden ırk temelli teorilere göre ayrıştırdığı ülkelerden biri de Ruanda oldu.

Sömürge mirasının "böl ve yönet", "doğrudan yönet" ya da "asimilasyon" politikaları ve Afrikalı liderlerin yanlış politikaları, Ruanda'da Hutu-Tutsi ya da Nijerya'da Fulani-İgbo gerginlikleri gibi Afrika'da etnik çatışmaların doğmasına yol açtı.

1994'te Hutular, dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'nın uçağının düşmesinden sorumlu tuttukları Tutsiler ve bazı Hutulara karşı soykırım başlattı. Ülkede 100 gün süren katliamda 800 binden fazla Tutsi hayatını kaybetti.

Seçimler ve etnik ayrışma

Yerel liderlerin güç mücadelesi ya da siyasi çıkar uğruna etnik farklılıkların kullanılması toplumsal çatışmaları körükledi.

Gana'nın kuzeyinde 1994 Konkomba-Nanumba kabileleri arasında yaşanan çatışmalarda en az 2 bin kişi can verdi, 150 bin kişi de göç etmek zorunda kaldı.

Afrika'da etnik çeşitlilik, devlet başkanlığı, milletvekili ve yerel seçim sistemini de doğrudan etkiledi. Somali, Kenya ve Nijerya'da nüfusun önemli bir kısmı etnik kimliğine göre oy kullanıyor.

Etnik yapının seçimleri doğrudan etkilediği en önemli örnek Somali. Mart 2023'te yapılan anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanı ve milletvekillerini halkın seçmesi kararı alındı. Ancak o zamana kadar ülkede "4,5 sistemi" yürürlükteydi.

Ülkedeki etnik bütünlüğü sağlamak için 2004'te oluşturulan "4,5 sistemi", Somali'nin kabile yapısına göre oluşturulmuştu. Sisteme göre, 4 büyük kabile eşit sayıda, diğer kabileler ise bunun yarısı oranında kendi seçtiği vekilleri meclise gönderiyordu.

Somali'de meclis, "alt" ve "üst" kanat olarak ikiye ayrılıyor. "Halk Meclisi" olarak da bilinen alt kanadının 275 üyesi, Somali'deki farklı kabileleri temsil eden 14 bin delege tarafından 4 yıllığına seçiliyordu.

Kenya'da, etnik farklılıkların seçimlerde ayrışmaya neden olduğu ülkeler arasında bulunuyor.

Ülkede seçmenler oy tercihlerini genel olarak etnik kimliklerine göre yaparken 2007 ve 2017 olmak üzere bazı seçimlerde de ölümlere neden olan toplumsal çatışmalar yaşanmıştı.

2007 seçimleri sonrası Kikuyu-Luo ve Kalenjin kabileleri arasında çıkan çatışmalarda bine yakın Kenyalı can verdi, 600 binden fazla kişi de göç etmek zorunda kaldı.

Etnik ayrışma olmaksızın Afrika'nın birliği düşüncesi: Pan Afrikanizm

Afrika'nın etnik farklılıklarına rağmen kıtadaki ülkelerin bağımsızlıklarını kazanması sonrası oluşan Pan Afrikanizm düşüncesi, özellikle birçok genç Afrikalı tarafından desteklenmeye başladı.

Etnik, dini ve kültürel farklılıklar olmaksızın Afrika'nın birliğini savunan Pan Afrikanizm düşüncesi, Gana'nın ilk Devlet Başkanı Kwame Nkrumah ve Tanzanya'nın Devlet Başkanı Julius Nyerere gibi kıtanın önde gelen isimleri tarafından savunuldu ve bugün de Afrika'da farklı etnik gruplara mensup gençler tarafından destek görüyor.


Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın