İran-İsrail gerilimi kontrolden çıkar mı?
İran-İsrail çatışma coğrafyası, hava saldırıları ve casusluk faaliyetlerinden, Akdeniz'in doğusunda ve Kızıldeniz'de önemli bir görev içinde olan askeri ve ticari gemilerin karşılıklı hedef alınmasına kadar genişleyerek büyüdü.
İstanbul
İki ülke yetkililerinin açıklamalarının çoğu, gemilerin hedef alınmasından kaynaklanan hasarın büyük ölçüde sınırlı olduğunu ve genel olarak İran'ın gücünü etkilemediğini gösteriyor.
Bununla birlikte son yıllarda iki ülke arasında artan gerilimin kontrolden çıkma ihtimali endişeye yol açıyor.
Karşılıklı suçlamalar ve saldırılar
İsrail güçleri, 2019'dan bu yana İran'ın, eski ABD Başkanı Donal Trump'ın Mayıs 2018'de uyguladığı yoğun yaptırımların ağır yükünden sıyrılma çabasıyla Venezuela ve Suriye başta olmak üzere dünyanın başka ülkelerine gönderdiği petrol gemilerine saldırıyor.
İki ülke, ticaret gemilerinin deniz mayınlarıyla veya gemilerin bazı kısımlarına yerleştirilen patlayıcı cihazlarla saldırıya uğradığını iddia ederek birbirini suçluyor.
Tel Aviv yönetimi, İsrail'e ait bir yük gemisinin 26 Şubat'ta Umman Körfezi'nde hedef alınmasından İran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı Deniz Kuvvetlerini sorumlu tuttu. Tahran ise suçlamaları reddetti.
İsrail'e ait başka bir gemi, mart ayı sonlarında Umman Körfezi'nde füzeyle vuruldu. Geminin ne kadar zarar aldığı açıklanmazken, söz konusu gemi olaydan birkaç saat sonra kaza bölgesini terk etti.
Saldırıların arkasında İran'ın olduğunu iddia eden İsrail, yine mart ayında Akdeniz'de Suriye'ye petrol taşıyan bir İran kargo gemisini füzeyle hedef alarak karşılık verdi.
Birçok petrol tankeri 2019'da Hürmüz Boğazı, Akdeniz ve Basra Körfezi'nde saldırı ve sabotaja maruz kaldı.
İran ve İsrail'e ait gemiler, geçen yıllarda deniz mayınları, füze saldırıları ve çeşitli patlamalardan büyük zararlar gördü.
Amerikan Wall Street Journal gazetesi, İran petrolü veya Suriye'ye gönderilen silah veya mühimmat yüklü en az 12 geminin füze saldırılarına, elektronik saldırılara veya deniz mayınlarına maruz kaldığını yayımladı.
İsrail, son üç yıl içinde ayrıca, Suriye'de başta İran Devrim Muhafızları, Suriye rejimi ve Lübnan Hizbullahı olmak üzere rejimle bağlantılı silahlı gruplara, tesislere, kamplara ve füze depolarına yüzlerce hava ve füze saldırısı gerçekleştirdi.
Hamas tarafından birkaç kez gerçekleştirilen sınırlı operasyonlar dışında ne İran ne de müttefik kuvvetleri, işgal altındaki topraklarda veya başka ülkelerdeki İsrail saldırılarına yanıt verdi. Hamas'ın operasyonları da İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin, 3 Ocak 2020'de Uluslararası Bağdat Havalimanı yakınında ABD saldırısında öldürülmesi sonrasında durdu.
İran'ın nükleer gücünü hedef alan saldırılar
Joe Biden başkanlığındaki ABD yönetiminin geçen ocak ayında göreve başlamasından bu yana ABD, İran ile gerginliğin tırmanmasını azaltmaya ve Mayıs 2018'de eski Başkan Donald Trump'ın çekildiği nükleer anlaşmaya geri dönmeye çalışan bir politika benimsedi.
İsrail ise Washington'un 2015'te imzalanan nükleer anlaşmaya geri dönmesine karşı çıkıyor.
İran, 27 Kasım 2020'de suikasta kurban giden Muhsin Fahrizade gibi atom enerjisi alanındaki bilim adamlarının öldürülmesi, gemilerine veya nükleer tesislerine yapılan saldırılardan İsrail'i sorumlu tutuyor.
Fahrizade, yirmi yıldır İran'ın askeri nükleer programının en önde gelen kurucularından biri sayılıyordu.
İran medyası, ülkenin son on yılda nükleer programıyla bağlantılı hedeflere yönelik saldırılara maruz kaldığını belirtirken, Tahran yönetimi saldırılardan İsrail veya ABD istihbarat servislerinin sorumlu olduğunu ifade ediyor.
İran son olarak 11 Nisan'da İsfahan eyaletindeki Natanz Nükleer Tesisi'nde meydana gelen kazanın arkasında da İsrail'in olduğunu öne sürdü.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, 12 Nisan'da yaptığı açıklamada, nükleer tesisteki saldırıya karşılık İsrail'den intikam alacaklarını belirtti.
Tesiste Temmuz 2020'de de yangın çıkmış ve Fahrizade'nin öldürülmesinden bir gün sonra, 28 Kasım'da yapılan açıklamada, bunun İsrail'in bir sabotajı olduğu ifade edilmişti.
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi de tesiste meydana gelen kazanın "terör eylemi" olduğunu ileri sürerek, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansını (UAEA) bu tür icraatlara karşı koymaya çağırmış ve ülkesinin karşılık verme hakkını saklı tuttuğunu belirtmişti.
Nükleer anlaşmaya dönüş
İran, ABD yaptırımlarına karşılık bu yılın başında, nükleer anlaşmada izin verilen uranyum zenginleştirme oranını artırma, UAEA müfettişlerinin hassas alanlara erişimini engelleme gibi adımlar attı.
Natanz'daki sabotaj ya da kaza, Avusturya'nın başkenti Viyana'da İran'a yönelik yaptırımların kaldırılması ve nükleer anlaşmanın tam anlamıyla uygulanmasını sağlamak için yürütülen toplantılarla aynı döneme denk geldi.
Viyana'da 6 Nisan'da başlayan görüşmelerden bir gün sonra da İran Devrim Muhafızlarının "üs gemisi" olduğu öne sürülen Saviz'in Kızıldeniz'de saldırıya uğradığı açıklanmıştı. Tahran, gemide kısmi hasara yol açan saldırının arkasında da İsrail'in olduğunu düşünüyor.