Dolar
38.24
Euro
44.05
Altın
3,434.55
ETH/USDT
1,574.70
BTC/USDT
87,031.00
BIST 100
9,321.64
Analiz

Yeniden alevlenen ticaret savaşının iki cephesi: Amerika ve Çin

Trump’ın gümrük vergilerini ekonominin hem uluslararasılaştırılarak hem de araçsallaştırılarak iç siyasi sorunlara merhem arama hamlesi olarak, Çin’in buna cevabını ise mevcut politikalarda stratejik bir kalibrasyon olarak değerlendirmek mümkündür.

Murat Öztuna  | 21.04.2025 - Güncelleme : 21.04.2025
Yeniden alevlenen ticaret savaşının iki cephesi: Amerika ve Çin

İstanbul

ORSAM Başkan Danışmanı Murat Öztuna, Trump’ın tarifelerinin ABD siyaseti içinde hangi stratejiye dayandığını ve bu tarifelerin Çin’i uzun vadede nasıl etkileyeceğini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Bundan 50 yıl sonra geriye dönüp bakıldığında belki de “çılgın” Amerikan Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergileri ile başlattığı ticaret savaşı tarihin dönüm noktalarından biri olarak okunacaktır. Ancak bugün bakıldığında, yeni başlayan ve devam eden bir süreçle birlikte sürekli değişen hamleler gözlemliyoruz. Bu da tüm ülkeler açısından küresel bir belirsizlik ortamına zemin hazırlıyor.

Tarifeler bir müzakere stratejisi mi yoksa önlem mi?

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Trump’ın gümrük tarifelerinin bir müzakere stratejisi mi yoksa uzun vadeli bir önlem mi olduğu belirsizliğini koruyor. Bu süreçte, gümrük vergilerinin ulusal ekonomilere gerçek etkisinin ne olacağı ve Trump ile diğer ülkeler arasındaki vergi düzenlemeleri ile ikili uzlaşma şartlarının nasıl oluşacağı gibi temel sorularında cevabı henüz bilinmiyor. Her halükarda, farklı ülkelerin Trump’ın bu çıkışına tepkilerinin öznel farklılıklar göstereceği öngörülebilir. Ancak gümrük savaşının arkasındaki asıl sebep ülkeler arasındaki güç mücadelesidir.

Trump’ın bu ani tarifeleri aslında söylenildiği kadar da sürpriz değildir. Bu yılın başlarında gerçekleştirilen Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda (WEF) Trump, mevcut ticari sistem ile ilgili düşüncelerini açık bir şekilde ifade etti. Trump konuşmasında, Amerikan şirketlerini iki seçenekle karşı karşıya bırakacağını ve açıkça ya ABD'de fabrikalar inşa ederek tercihli vergi politikalarından yararlanacaklarını ya da denizaşırı fabrikalardan ABD'ye mal ithal etmeye devam ederken gümrük vergilerine tabi tutulacaklarını ifade etti.

Trump’ın ABD’nin ihraç ettiğinden daha fazla mal ithal etmesinden dolayı bu önlemleri almasının ne kadar gerçekçi olduğu ise ayrı bir tartışma konusudur. Çünkü ABD’nin hizmet, dolar hegemonyası ve fikri mülkiyet ihracatı gibi alanlarda diğer ülkelere karşı büyük bir üstünlüğü bulunuyor. Aslında finans, turizm, mühendislik, sağlık hizmetleri ve daha birçok alanı kapsayan hizmet sektörü ABD ekonomisinin büyük bir bölümünü oluşturuyor. ABD’nin uyguladığı gümrük vergilerinden etkilenen Kanada, Çin, Japonya, Meksika ve Avrupa’nın büyük bir kısmı ABD ile hizmet ticaretinde açık veriyor.

Amerika’nın Çin’den ithalatına bakıldığında ise ithalatın büyük kısmının tüketim malları değil, sermaye malları ve endüstriyel malzemelerden oluştuğu görülüyor. Dolayısıyla gümrük vergileri Amerikan üreticilerini ve tüketicilerini de olumsuz etkileyecek niteliktedir. Trump ve ekibinin bu verileri göz önünde bulundurmadan bu hamleleri yapmış olması ise çok imkan dahilinde görünmüyor.

O halde Trump’ın aslında başka bir hedef peşinde olduğu söylenebilir. ABD’nin canlılığı her zaman hükümetlerinden değil sermaye ve toplumdan kaynaklanmıştır. Trump yönetiminin reform adı altında özellikle iş dünyası üzerinde deregülasyon politikalarına yönelmesi ve aynı zamanda eyalet yönetimlerini ademi merkezileştirmesi, bu dinamikleri tetikleme çabasını gösteriyor. Trump’ı yeniden iktidara taşıyan Make America Great Again (MAGA) stratejisinin de temeli budur. Çeşitli ülkelerden alınan yatırım taahhütleri ve 22 Ocak’ta açıklanan yapay zeka altyapısının kurulmasına yönelik 500 milyar dolarlık özel sektör desteği değerlendirildiğinde, Trump'ın sermaye ve toplumsal canlılığı tekrar sağlamayı ve teknolojik üstünlüğü devam ettirmeyi planladığı açıktır.

Aslına bakılırsa, ABD'nin ekonomik verimliliğinde ve bu verimliliği üreten ekonomik altyapısında büyük sorunlar görünmemektedir. Ancak sermaye ve toplumsal canlılığı sağladığı inanılan Amerikan demokratik siyasi sistemi elit demokrasisinden orta sınıf demokrasisine ardından da günümüzün popülist demokrasisine evrilerek artık canlılık sağlama rolünü kaybeder noktaya gelmiştir. Her ne kadar Samuel P. Huntington bu durumu demokrasilerin iniş ve çıkışları olarak değerlendirse de ABD’de bugün yaşananlar bir demokratik “ricattan” ziyade varoluşsal bir mücadele gibi görülmektedir. İşte Trump bu iç siyasi meseleleri ekonomi yolu ile uluslararasılaştırarak sönümlendirme yolunu seçmiştir.

Hem ittifak yaptığı ülkelere hem de rakip gördüğü ülkelere karşı benzer saldırganlıkla yaklaşması bir ricat gibi görünse de Panama, Kanada ve Grönland üzerine yaptığı iddialı açıklamalar da yayılmacılık özleri taşıyarak realist siyaset bilimci Paul Poast’un ifadesi ile hegemonyanın yırtıcı yüzünü tüm dünyaya göstermektedir. İç konsolidasyonun sağlanması için sorunlar dışa yansıtıldığında ise dışarıdan gelecek tepkiler kaçınılmaz olmaktadır. İşte ülkeler arasındaki güç mücadelesi gerçeği de bu noktada kendisini açığa çıkarmaktadır. Bu durumda ABD ile rekabet edecek güce sahip olmayanlar teslim olmayı tercih edecek, ABD’den bazı çıkarlar elde etmek isteyenler uzlaşma yolunu seçecektir. Yine güvenlik konusunda ABD’ye güvenmek zorunda olanlar işbirliği yapmayı seçeceklerdir. ABD ile rekabet edebilecek güce sahip olanlar da karşılık vermeyi tercih edeceklerdir.

Çin tarifelerle nasıl mücadele edecek?

Çin ABD menşeili ürünlere gümrük vergisi artışı ilan ederek karşılık vermeyi seçmiştir. Ek olarak da bazı Amerikan işletmeleri ve kuruluşları hakkında soruşturma başlatırken kendi sınırları içerisinde faaliyet gösteren bazı işletmeleri ihracat kontrol listesine eklemiştir. Yine bazı ürünlerin Çin’e ithalatını askıya alırken nadir toprak metalleri ile ilgili kalemlerde ihracat kontrolleri uygulayacağını açıklamıştır. Ek olarak, devasa fonları yöneten China Chengtong, Huijin Investment, China Reform Holdings gibi kamu firmaları sosyal güvenlik fonları ve EFT’lerdeki varlıklarını arttıracaklarını belirtmişlerdir. Başbakan Li Qiang ise 9 Nisan’da ekonomi uzmanları ve girişimcilerin katıldığı bir sempozyumda yaptığı konuşmada dış şokların ülke ekonomisinin istikrarlı işleyişi üzerinde belli bir baskı yarattığını belirtirken bu durumun beklentileri dahilinde yaşandığını ve belirsizliklerle başa çıkabileceklerini ifade etmiştir.

Aslına bakılırsa Çin’in tüm bu önlemleri bir anda heybesinden çıkarması, ikinci Trump dönemine hazırlıklı olduklarını göstermektedir. Bu süreç aynı zamanda Çin ekonomisinin risklere karşı dayanıklılığının test edilmesi açısından da önemlidir. Bu bağlamda tüm bu gelişmelerin uzun vadede Çin’de büyüyen bir iç pazar oluşturması en olası sonuçlardan biri olarak görülebilir. Çünkü Çin, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'sında (GSYİH) istikrarlı büyümeyi sürdürebilmek için, özellikle mali harcamaları hızlandırmak üzere iç talebi artıracak çeşitli önlemler alacaktır.

Bugün Taobao, JinDong gibi Çin’in önde gelen e-ticaret sitelerini açtığınızda karşınıza elektronik sektörü ile ilgili sübvansiyon reklamları çıkacaktır. Akıllı telefon, tablet veya akıllı saat satın alan tüketiciler, kişi başına kategori başına bir ürünle sınırlı olmak üzere ürünün satış fiyatının yüzde 15'i oranında bir indirim alabilmektedirler. Bu tür tüketimi artırmayı hedefleyen destekler diğer sektörlere de uygulanabilir. Ayrıca eklemek gerekir ki Çin hükümeti henüz Trump tehdidi yokken bile bunu öngörüyordu.

Çin Başbakan’ı Li Qiang 16 Ocak 2024 tarihinde Davos’ta düzenlenen ve Trump’ın gelecekte getireceği gümrük vergilerini anlattığı WEF'de günümüzde 400 milyon olan Çin orta sınıfının önümüzdeki 10 yıl içerisinde 800 milyona ulaşacağını belirtmişti. Bu da kademeli olarak artan iç tüketimi ve büyüyen iç pazarı ifade etmekteydi. Trump ilk döneminde nasıl Çin’in tedarik zincirini Güneydoğu Asya’ya doğru genişletme ve yüksek katma değerli teknolojik ürünlere yatırım konusunda katalizör rolü oynadı ise, bugün de Çin’in kendi iç pazarını büyütmesi hususunda bir katalizör işlevi gördüğü söylenebilir.

Kısa vadede ise Çin Halk Bankası'nın desteklediği Çin istikrar fonunun önümüzdeki haftalarda borsaya büyük çaplı müdahalede bulunması, ikinci çeyrekten itibaren merkez bankasının faiz oranlarını kademeli olarak düşürmesine sebep olabilir. Çin hükümeti artık Çin ekonomisi için kangrene dönüşen gayrimenkul sektörünün karşı karşıya olduğu zorlukları aşmak için sektöre desteğini artırabilir.

Çin her ne kadar göreceli de olsa ihracat pazarını çeşitlendirmeyi ve Amerika’ya yaptığı ihracatın GSYİH’sı içeresindeki payını yüzde 3’e kadar indirmeyi başarmış olsa da inovasyon ivmesini sürdürülebilir kılabilmesi için hala katma değerli ürünlerinin Amerikan pazarına ihracatı ve Amerikan teknolojisine ithalatına ihtiyaç duymaktadır.

Amerika ise her ne kadar düşük tüketim mallarındaki ithalatına kısa süre içerisinde alternatif tedarikçiler bulabilecek olsa da yüksek teknoloji ve katma değerli ürünlerini üreten firmalarının Çin tedarik zinciri ile olan yoğun angajmanından çıkması sarsıcı sonuçlar doğurabilir. Bu karşılıklı bağımlılık olumlu bir perspektiften bakıldığında tarafları eninde sonunda masaya oturtacak niteliktedir.

Sonuç olarak, Trump’ın gümrük vergilerini ekonominin hem uluslararasılaştırılarak hem de araçsallaştırılarak iç siyasi sorunlara merhem arama hamlesi; Çin’in buna cevabını ise mevcut politikalarda stratejik bir kalibrasyon olarak değerlendirmek mümkündür.

[Murat Öztuna, ORSAM Başkan Danışmanıdır.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.