Dolar
35.23
Euro
36.75
Altın
2,622.57
ETH/USDT
3,369.10
BTC/USDT
96,976.00
BIST 100
9,724.50
Gündem

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail mezalimine dünyada en güçlü tepkiyi veren, en somut adımı atan ülke Türkiye'dir

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İsrail mezalimine dünyada en güçlü tepkiyi veren, bu konuda ticaretin durdurulması dahil en somut adımı atan ülke hiç tartışmasız Türkiye'dir." dedi.

Zafer Fatih Beyaz, Utku Şimşek, Ayşe Şensoy Boztepe  | 13.11.2024 - Güncelleme : 14.11.2024
Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail mezalimine dünyada en güçlü tepkiyi veren, en somut adımı atan ülke Türkiye'dir

Ankara

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İsrail mezalimine dünyada en güçlü tepkiyi veren, bu konuda ticaretin durdurulması dahil en somut adımı atan ülke hiç tartışmasız Türkiye'dir." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan ve Azerbaycan ziyaretleri dönüşünde uçakta gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

Riyad ve Bakü'ye gerçekleştirdiği ziyaretleri tamamladığını anımsatan Erdoğan, Riyad'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Birliği İkinci Olağanüstü Ortak Zirvesi'ndeki konuşmasında, Gazze ve Lübnan'daki soykırıma değindiğini hatırlattı.

Acil ateşkes ilanı öncelikli olmak üzere, insani yardımların kesintisiz ve düzenli şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması gerekliliğine dikkati çektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Malumunuz İsrail üzerindeki baskıyı canlı tutmak ve uluslararası hukuk temelinde bu ülkeye karşı zorlayıcı tedbirler alınması için yoğun gayret gösteriyoruz. İsrail mezalimine dünyada en güçlü tepkiyi veren, bu konuda ticaretin durdurulması dahil en somut adımı atan ülke hiç tartışmasız Türkiye'dir. Gazze'ye gönderilen insani yardım miktarında da en üstte yine biz varız." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin, İsrail'e silah ve mühimmat sevkiyatının engellenmesi amacıyla Birleşmiş Milletler'de başlattığı girişime 52 ülke ve 2 uluslararası kuruluşun desteğini bildirdiğini belirten Erdoğan, "Bu girişimimize dair mektubumuzu geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Güvenlik Konseyi Dönem Başkanı ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne ilettik. Riyad'daki zirvemizde de tüm teşkilat ve Arap Birliği üyelerini mektubumuzu imzalamaya davet eden bir karar alındı. Ülkemizin, katliamın durdurulması için attığı adımlardan ve insani yardım çabalarından sitayişle bahsedildi." dedi.

Zirve vesilesiyle ikili görüşmeler yapma imkanı da bulduklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'la bir araya geldiğini ve görüşmenin verimli geçtiğini ifade etti.

Ayrıca Ürdün Kralı Abdullah ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın yanı sıra Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Lübnan, Irak, Gana, Burkina Faso, Çad, Gine Bissau, Senegal ve Maldivler devlet, hükümet başkanı ve diğer yetkililerle de temas ve görüşmeler yaptığını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ziyaretimin ikinci ayağında Bakü'de düzenlenen Dünya Liderleri İklim Zirvesi'ne katıldım. Şahsıma ve heyetime gösterilen hüsnükabulden ötürü zirveye ev sahipliği yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev kardeşime bu vesileyle tekrar teşekkür ediyorum. Birleşmiş Milletler çatısı altındaki en önemli iklim etkinliği olan zirveye, 80 ülke devlet ve hükümet başkanı düzeyinde iştirak etti. Zirvede beklentinin en yüksek olduğu müzakere başlığı, iklim değişikliğinin finansmanıydı. Bilhassa gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu mali kaynağın ne şekilde oluşturulacağı ele alındı.

2009'da Danimarka İklim Zirvesi'nde açıklanan yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansmanı hedefinin, 2025 yılı sonrası için teyidi ve ilave mekanizmalarla desteklenmesini değerlendirdik. Zirveye hitabımda, ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadele yolundaki gayretlerini anlattım. Küresel iklim eğilimine katkı sunmaya devam edeceğimizi vurguladım. Eşim Emine Erdoğan'ın girişimleriyle başlatılan ve kısa sürede küresel ölçekte bir projeye dönüşen Sıfır Atık Hareketi'nin önemini ifade ettim. Ayrıca ağaçlandırma, su idaresi ve yenilenebilir enerji başlıklarında kaydettiğimiz ilerlemelere işaret ettim. Yenilenebilir enerjide Avrupa'da 5'inci, dünyada 11'inci sırada yer alıyoruz."

Su verimliliği seferberliğine ilave olarak her 11 Kasım'ı "Milli Ağaçlandırma Günü" ilan ettiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşların desteğiyle milyonlarca fidanı toprakla buluşturmaya başladıklarını söyledi.

Liderler Zirvesi'ne katılan muhataplarıyla ikili görüşmeler de gerçekleştirdiklerini anımsatan Erdoğan, bu kapsamda İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu, Karadağ Cumhurbaşkanı Yakov Milatoviç ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir araya geldiklerini söyledi.

Bu görüşmelerde ikili münasebetlerle birlikte bölgesel gelişmeler hakkında istişarelerde bulunduklarını belirten Erdoğan, her iki zirvede alınan kararların hayırlara vesile olmasını dileyerek, hem Suudi Arabistan hem de Azerbaycan'a nazik ev sahiplikleri dolayısıyla teşekkür etti.

"İklim meselesi dünyanın önünde bulunan en kritik tespitlerden biri"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin, Türkiye'nin 2053'e kadar sıfır emisyon hedefine ilişkin sorusu üzerine, şu yanıtı verdi:

"İklim meselesi dünyanın önünde bulunan en kritik tespitlerden biri. Savaşları, çatışmaları, göçleri ne kadar önemsiyorsak bu meseleye de aynı ciddiyetle yaklaşıyoruz. Türkiye'de hükümet olarak bu konuda ilgili bakanlıklarımızla ne gibi tedbirler alabileceğimizin üzerinde ısrarla duruyoruz. Dünyamızın sınırlı kaynaklarını en verimli şekilde kullanmak ve insanlık olarak yüzyıllar boyunca gelişim göstererek oluşturduğumuz medeniyetimizi çok farklı bir seviyeye getirebilmek için tedbirlerimizi aldık, alıyoruz ve almaya devam edeceğiz. Türkiye olarak bu konuyu önemsiyor ve üzerimize düşeni yapmak için azami gayret gösteriyoruz. Fakat sadece bizim ya da beraberimizdeki birkaç ülkenin gayretleriyle bu meseleye köklü ve kalıcı çözüm bulmak mümkün değil.

Organize hareket etmeli, bu sorunun yükünü hep birlikte omuzlamalıyız. Bazı ülkeler iklim değişikliği ile eksiksiz mücadele ederken, bazıları kar hırsıyla alınması gereken tedbirleri görmezden gelir, hatta çevreyi daha fazla kirletmeye kalkışırsa bu problemin üstesinden gelemeyiz. Toplumların en küçük birimi ailelerden başlamak üzere, kurumlar, kuruluşlar, yerel yönetimler, sivil toplum, ülkeler ve uluslararası kuruluşlara kadar hedefe odaklanmış ve farkındalığı yüksek bir seferberlik haliyle bu küresel sorunu aşabiliriz. Özellikle de iklim değişikliği ile mücadele konusunda yeterli kaynağa ve imkana sahip olmayan ülkelerin de mücadeleye katılımını sağlamak için finansman, teknoloji transferi ve kapasite gelişimi önemlidir."

Sıfır atık girişiminin öneminin her geçen gün daha çok anlaşıldığını belirten Erdoğan, bu girişimin yaygınlaştırılması ve bir yaşam tarzına dönüşmesi için gayret gösterdiklerini söyledi. Çevre ve iklim hassasiyetlerinin en üst düzeyde olduğunu ve öyle kalacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz tedbirlerimizi şu ana kadar nasıl aldıysak, bundan sonra da almaya devam edeceğiz." dedi.

"Şüphesiz iki ülke arasında fırsatlar her zaman mevcuttur"

ABD Başkanı seçilen Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmesi hatırlatılarak, yeni dönemde Türkiye-ABD ilişkileri ile fırsatlar açısından ve riskler bağlamında ilişkilerin seyriyle bu yeni dönemi değerlendirmesi istenen Erdoğan, yeni dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinin gelişmesinin, yaptıkları bir telefon diplomasisiyle sağlanamayacağını söyledi.

Trump ile uluslararası toplantılar ya da ikili görüşmelerde bir araya gelerek bundan sonraki süreci nasıl değerlendireceklerini daha iyi tespit edeceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şu anda Sayın Trump'ın kabinesi nasıl oluşacak, nasıl bir kabine ortaya çıkacak bunları görmemiz gerekiyor. Bir de Sayın Trump'ın kabinesi, benim kabinemdeki arkadaşlarla yapacakları görüşmelerle birbirlerini çok daha yakından tanıyacak, bilecek ve ona göre de adımlarımızı inşallah atacağız. Bu noktada başkan yardımcıları ve dışişleri bakanları önem arz ediyor. Bu bakanlarımız bir araya gelmek suretiyle birbirlerini tanıyıp, istişare edecekler. Temennimiz odur ki, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında çok daha farklı bir süreç başlamış olsun. Şüphesiz iki ülke arasında fırsatlar her zaman mevcuttur. Bu fırsatları değerlendirme iradesi ve iki ülkeye de kazandıracak adımların atılması temel beklentimizdir. Biz konuya, her liderin yaptığı gibi ülkemizin çıkarları perspektifinden yaklaşıyoruz. Trump yönetimi, ekonomiyi öncelikli hedeflerinden biri olarak görüyor. Türkiye de stratejik coğrafi konumu ve genç nüfusu ile yatırım fırsatları sunan bir ülke. İki ülke arasında ticaret hacminin artırılması ve yatırımların teşvik edilmesi için yeni fırsatlar oluşturabiliriz. Özellikle enerji, altyapı ve teknoloji alanlarında yeni işbirliklerini geliştirmemiz mümkün."

ABD Başkanı seçilen Donald Trump'la görüşmesinde Elon Musk ve oğlunun da olduğu, Musk'ın New York Türkevi'ndeki görüşme sonrasında elinde, "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" kitabıyla çıktığı hatırlatılan Erdoğan, "Elon Musk ile arada sırada görüşür müsünüz? Bunun yanında Türkiye'nin uzaya gitme çalışmaları olsun, teknoloji ile ilgili çalışmaları olsun bu noktada küresel düzlemde Türkiye'yi neler bekliyor?" sorusu üzerine şöyle konuştu:

"Bu kampanyada Elon Musk, Sayın Trump'ın yanında yer aldı. Bizi burada ilgilendiren konu Musk'ın uzay ve teknoloji alanında çalışan bir iş insanı olması... Kendisi teknolojiyi yakından takip eden ve bazı ciddi teknolojik adımları da atan bir isim. Türkiye'de kendisiyle bu konuyla ilgili bir görüşme yaptık. Son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Türkevi'nde kendisiyle görüştüğümüzde çocuğunu da yanına almış ve Türkevi'ne öyle gelmişti. Türkevi'ndeki görüşmemizde de samimi bir havada görüşmeyi yaptık. Türkiye'nin teknoloji alanında attığı atılımlar, dünyanın dikkatini çekiyor. Teknoloji tek başına ilerleyeceğiniz bir alan değil, mutlaka bazı işbirliklerine ihtiyacınız oluyor. Bu alanda işbirliği fırsatlarının doğması halinde Musk ile de adımlar atılabilir. Elon Musk, Sayın Trump yönetiminde hangi alanda görev alacak, hangi alanda aldığı görevle Sayın Trump'a veyahut da Amerika yönetimine faydası olacak bunu zaman içerisinde göreceğiz."

"Trump ile görüşmelerimiz Biden ile mukayese edilemeyecek derecede fazlaydı"

Erdoğan, Donald Trump'ın ABD Başkanı olarak seçilmesinin, bölgesel savaş ve İsrail işgali tehdidini ne oranda azalttığına ilişkin soru üzerine, şunları anlattı:

"Bana bu konuyla ilgili tespitler için biraz erken gibi geliyor. Trump, görevi Biden'dan teslim alsın bakalım. Devir teslimden sonra yeni dönemde ne gibi adımlar atacak, bunu o zaman göreceğiz. Temennimiz odur ki; Trump bu dönem bölgeye yönelik çok daha farklı adımlar atsın. Çünkü zaman zaman verilen mesajlar bizi kaygılandırabiliyor. Onun için de ocak ayını bir görmemiz lazım. Ocak ayından itibaren ne gibi adımlar atılacağını bence o zaman göreceğiz. Kendisiyle seçilmesi sonrası nasıl birkaç gün içerisinde görüşüp konuştuysak, bundan sonraki süreçte de bu temaslarımızı aynı şekilde gerçekleştireceğimize inanıyorum. Çünkü geçmişte Trump ile görüşmelerimiz, Biden ile mukayese edilemeyecek derecede fazlaydı. İnşallah bu dönemde de bu adımları en güzel şekilde atarız ve hem Amerika Birleşik Devletleri hem Türkiye buradan kazançlı çıkar."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "ABD'nin liderliğindeki Batı, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki kurulu düzen için Çin ve Rusya'yı tehdit olarak görüyor. Rusya ve Çin'in İsrail ve Gazze konusundaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in, Rusya Devlet Başkanı Putin'in ne gibi tavırları olacak bunları zaman bizlere gösterecek. Bu işin en ideal şahidi zamandır. Bizler de bunu takip etmek durumundayız ve takip edeceğiz. Ona göre de ne gibi tavır takınıyorlar, ne gibi adım atacaklar göreceğiz. Çünkü bunlar artık dünyada çok önemli konuma gelmiş olan ülkeler. Dolayısıyla biz de artık onları takip edeceğiz. Çin ve Rusya, İsrail'in bu saldırılarının haksız ve hukuksuz olduğuna ilişkin açıklamalar yaptı. Saldırıların sonlandırılıp konunun diplomasi yoluyla çözülmesi noktasında beyanları da bulunuyor. Birleşmiş Milletler zemininde başlattığımız, İsrail'e silah ve mühimmat sevkiyatının durdurulması için tedbir isteyen ortak mektup girişimimize Rusya ve Çin imza verdi, bu önemli bir adımdır. Çünkü İsrail'e bu silah ve mühimmat sevki devam ettiği müddetçe İsrail daha saldırgan hale gelecek. İsrail'in durdurulmadığı her gün Filistin ve Lübnan'daki insani tablo biraz daha ağırlaşıyor. İnsani yardımların kesintisiz ulaşımının sağlanamadığı her gün insanlar ilaçsızlık, açlık, susuzluk ve vahşice saldırılar nedeniyle ölüyor."

"Zulmün karşısında olmak için insan olmak yeterli"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Arap ülkeleri ve Türk devletlerine yönelik İsrail konusunda daha aktif rol alınması" çağrısına en fazla desteğin hangi ülkeden geldiğine ilişkin soru üzerine, İsrail'in Gazze soykırımına giriştiği günden bu yana herkesi katliamların ve ölümlerin karşısında olmaya davet ettiklerini hatırlattı.

Görüştükleri tüm ülkelerle gündem başlıklarından birinin mutlaka İsrail'in Filistinlilere yönelik zulmü olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"Zulmün karşısında olmak için insan olmak yeterlidir. Hangi dili konuştuğunuz, hangi inanca sahip olduğunuz, derinizin ya da saçınızın, gözünüzün rengi değil insani değerlere sahip olup olmadığınız önemlidir. Maalesef bazı Batılı ülkelerin yönetimlerinden bunu göremedik. Çırpınan Filistinli çocukların feryatları karşısında yürekleri titremeyenlerle ortak bir paydada buluşmamız çok zor. Hastanelerin, ambulansların vurulduğunu gördüklerinde buna isyan etmeyenler, bunu normal görüp 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' kılıfıyla bu suçu örtmeye çalışanlardan zulme karşı duruş beklemek hayalcilik olur.

Arap ülkeleri ve Türk devletleri ile insanlık ittifakını genişletmek, tek ses ve tek yürek olduğumuzu göstermek için çalışıyoruz. Bir ve beraber aynı amaçla ve aynı tonda bu zulme karşı seslerimizi yükseltmemiz gerekiyor. Kaybedilen zamanı çoğaltmadan bunu yapmak ise daha da önemli. Çağrımız somut adımları içeriyor. Mesela Uluslararası Adalet Divanı'nda bir hukuk mücadelesi başladı, ona güçlü destek önemli. Filistin devletinin tanınması için çabalamak bir başka somut adım. İki devletli çözüm olmadan bölgeye huzur ve barışın gelmesi mümkün değildir. İsrail'e yönelik ticari kısıtlamalar ve ambargolar da yine başka bir mücadele biçimi. Diplomatik baskının artırılması için İsrail'i her alanda köşeye sıkıştıracak aktif bir diplomasi ortaya konulması da mühim. Büyük bir insanlık sınavının ortasındayız. Bu sınavdan geçmek insanlık ittifakının parçası olmakla mümkün. Yoksa tarih İsrail'in yanında duranları da zulme sessiz kalanları da yargılayacaktır."

"Erdoğan'ın başında olduğu Türkiye Cumhuriyeti, İsrail ile hukukunu devam ettirmez"

"Türkiye'nin, İsrail ile ticaretinin halen devam ettiğine" dair bazı iddiaların gündeme getirildiği hatırlatılarak, bu konudaki düşüncesi sorulan Erdoğan, şunları aktardı:

"Siyasetin en kirli tarafı burası. Niye yaparlar bunları? Mevcut hükümeti nasıl yıpratırız anlayışıyla, bu amaç için yaparlar. Biz şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümeti olarak İsrail ile ilişkileri kesmiş durumdayız. Bizim şu anda İsrail'le bu noktada herhangi bir ilişkimiz yok. Bundan sonraki süreçte de bu ilişkileri geliştirmek için attığımız adım da yok. Malum bu siyasi partiler, ki bunlar da cürmü kadar yer yakar, ne yapıyorlar şimdi? 'Acaba biz Cumhur İttifakı'nı nasıl yıkarız veya Cumhur İttifakı'nı nasıl yerden yere vururuz', bunun arayışı içindeler. Bununla yerden yere vurulmaz. Şu anda Cumhur İttifakı, İsrail ile ilişkilerin kesilmesi konusunda kesin kararlıdır. Biz bu kararlılığımızı bundan sonraki süreçte de devam ettireceğiz. Tayyip Erdoğan'ın başında olduğu Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, İsrail ile hukukunu devam ettirmez, geliştirmez. Böyle bir niyetimiz de söz konusu değil.

Bu konuda bazıları kulaklarını, gözlerini ve zihinlerini hırs tıkaçlarıyla kapatmış durumda. Onlar hakkı görmeye kör, hakkı işitmeye sağır, hakkı söylemeye dilsizler. Onlar için yapacak bir şey kalmamıştır. Bulundukları çukurda çırpınmaya ne dersek diyelim devam edecekler. Bizim muhatabımız iftiracılar hiç olmadı. Biz bu konuyu milletimize anlattık ve anlatmaya devam ediyoruz. Çünkü bizim bu konuda ne kadar samimiyetle gayret gösterdiğimize milletimiz şahittir. Sadece milletimiz değil, dünya şahittir. Biz İsrail ile ticareti de ilişkileri de kestik, nokta. Biz Filistin'in sonuna kadar haklı davasında yanındayız. Biz Netanyahu denilen zalimden de onun çetesinden de bu yaptıklarının hesabını hukuk önünde soracağız. Sonuna kadar zalimlerin ensesinde olacağız. Biz böylesi bir baskı yaptığımız için İsrail'in dümen suyundaki bu iftiracılar bizi hedef alacak, biliyoruz. Biz istikametimizi iftiracıların kirli cümlelerine göre değil, milletimizin işaret ettiği yöne göre tayin ediyoruz."

İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Zirvesi'nde, aile fotoğrafında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed ile yer almasının en çok konuşulan konu olduğu belirtilerek, zirve marjında Suriye tarafıyla herhangi bir temaslarının olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, Beşar Esed'in konuşmasını dinleme imkanı olmadığını, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşmek için çıktığını söyledi.

"Ben hala Esed'den umutluyum. Bir araya gelip Suriye-Türkiye ilişkilerini inşallah yoluna koyalım diye hala umudum var." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Çünkü bizim Suriye-Türkiye arasındaki terör yapılanmalarını yok etmemiz lazım. Suriye'de adil ve kalıcı barışın zemini vardır. Bunu sağlamak için atılacak adımlar da bellidir. Biz, Suriye tarafına normalleşme konusunda elimizi uzattık. Bu normalleşmenin Suriye topraklarında barışa ve huzura kapı aralayacağını düşünüyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden biz değiliz. Suriye'nin toprak bütünlüğünü terör örgütü PKK/PYD/YPG başta olmak üzere teröristler tehdit ediyor. Suriye'nin toprak bütünlüğünü çoğu ülkelere dağılmış Suriyeliler de tehdit etmiyor. Esed bunun farkına varıp ülkesinde yeni bir iklimi başlatacak adım atmalı ve ülkesine sahip çıkmalıdır. Yanı başlarındaki İsrail tehdidi bir masal değil. Çevredeki ateşin istikrarsız topraklarda hızla yayılacağı unutulmamalıdır."

"(Kamışlı) Orada bu terör örgütünün kökünü de yok edelim diyoruz"

İsrail'in saldırganlığı konusuna değinirken "Bölgedeki ateşin bizi de yakmasını beklemeyeceğiz." sözlerinin sorulması üzerine Erdoğan, "Bu terörden arındırılmış bölge konusunda 30 kilometre derinlik durumu var. 30 kilometre derinlik meselesinde aslında Suriye'nin içinde bu terör örgütlerini yok etme adımlarımız söz konusuydu. Bir diğer taraftan da amaç Türkiye'ye gelen Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde geriye dönüşleri için zemin hazırlamaktı. Bu konuda da belli bir mesafe alındı." ifadelerini kullandı.

Hala Suriye'nin kuzeyinde konut yapımlarının devam ettiğini aktaran Erdoğan, "Oradaki konut yapımlarıyla Suriyeli kardeşlerimize bir zemin hazırladık. Şu anda da gerek COP Zirvesi'nde gerek Riyad'da yaptığımız toplantılarda Suriye'deki atacağımız adımlar büyük önem arz ediyor. Bunu hallettiğimiz andan itibaren zaten Suriye'nin kuzeyinde ciddi mesafe alacağız. Şu anda Suriye'de Kamışlı bölgesini düşünün. Niye biz Kamışlı'da güvenlik güçlerimizle gerekli adımları atıyoruz? Çünkü orada bu terör örgütünün kökünü de yok edelim diyoruz." diye konuştu.

Atılan bu adımlarla güvenlik güçlerinin oralarda çok ciddi mesafeler aldığını, çok ciddi neticeler elde ettiğini dile getiren Erdoğan, gerek istihbarat teşkilatı gerek güvenlik güçlerinin buralarda aldığı neticeyle Türkiye'yi rahatlattığını vurguladı.

Erdoğan, "Ülkemizin güvenliği, vatandaşlarımızın huzuru için sınır ötesi operasyonlarımız her zaman gündemimizde. Tehdit hissedersek her an sınır ötesi operasyonlarımıza başlayacak hazırlığımız mevcut." dedi.

Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılarından kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Fakat Suriye'nin kuzeyinde tam bir istikrarsızlık hüküm sürüyor. Bu da terör örgütlerinin o bölgedeki karmaşadan beslenmesi ve orada tutunması için elverişli ortam hazırlıyor. Suriye'deki istikrarsızlık ve terör örgütlerinin orada tutunması bizim için bir güvenlik riskidir. Bizim gerek DEAŞ'a gerek PKK/PYD/YPG'ye yönelik tüm harekatlarımızın amacı kendi güvenliğimizi sağlamaktır. Bundan sonra atacağımız adımlar da bunun için olacak. Sınırlarımızda hala teröristlerin tutunduğu alanlar bulunuyor ve burası bizim güvenliğimiz için risk oluşturuyor. Oraları tamamen temizlemeden ve terör bataklığını kurutmadan tam anlamıyla güvenliği sağlamak mümkün değil."

"İç cephemizi sağlam tutarken aynı zamanda teröre de göz açtırmayacağız"

Bir gazetecinin, "İsrail'in saldırısına Batı ülkelerinin de yoğun destek verdiğini görüyoruz. Bu süreç, Orta Doğu'da sınırların yeniden çizilmek istendiği bir süreç mi? Daha önce de iç cephenin önemine dair mesajlar verdiniz. İç cephenin önemi ve bu konudaki muhalefetin duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, şu anda muhalefetin böyle bir derdinin olmadığını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Muhalefetin böyle bir derdi olmadığı için biz artık kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz. Mecburuz, başka çare yok. Gelen bütün haberlerde Suriye'de alınan netice bana göre Suriye'yi de rahatlatacak. Ama bizim burada Beşar Esed ile aramızdaki hukuku yeniden ihya etmemiz, bölgeyi çok daha fazlasıyla inşallah rahatlatacaktır. Bizim iç cephemizi sağlam tutma anlayışımızı, muhalefet anlayamamış gibi görünüyor. İç cephenin tahkimi elbette her zaman önemli ancak ne yazık ki iç cepheyi güçlendirmek istediğimizde ortak hassasiyetlerle hareket eden bir muhalefeti yanımızda bulamadık." diye konuştu.

Muhalefetin gündelik siyasi meseleler, kazançlar, rantlarla uğraştığını, kendilerinin ise küresel ve bölgesel riskleri okuyarak, uzun yıllara sirayet edecek politikalar üzerinde çalıştığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İç cephemizi sağlam tutarken aynı zamanda teröre de göz açtırmayacağız. İç cepheyi sağlamlaştırmak, terör örgütlerine alan açmak, onların milletin kaynaklarını terör baronlarına peşkeş çekmesine göz yummak anlamına gelmiyor. Bizler birlik ve beraberliğimizi güçlendirme çağrısı yapıyoruz. Bizi bölmeye çalışanlara, bizi parçalamaya çalışanlara aynı kararlılıkla ve aynı tonda yanıt verelim ve 'Biz biriz, bütünüz, hep birlikte Türkiye'yiz' diyelim istiyoruz. Aramıza nifak sokmaya çalışanların elleri boş kalsın diye uğraşıyoruz. Bu birlik ve beraberlik ruhu bizim mayamızda var zaten. Bize birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi hatırlatacak bir kıvılcımdır iç cepheyi sağlam tutma çağrımız. Bizi biz yapan değerlere sımsıkı tutunup, oluşturduğumuz o eşsiz tabloyu lekelemeye çalışanları elimizin tersiyle itelim çağrısıdır."

"Rio Zirvesi çok çok verimli, faydalı bir zirve olacak diye düşünüyorum"

Rio'da gerçekleşecek G-20 Zirvesi'nde özellikle küresel ekonomi ve enerji güvenliği anlamında nasıl bir duruş planladığı sorulan Erdoğan, Brezilya toplantısının dünyaya çok farklı mesajların verileceği bir zirve olacağını söyledi.

Bu konuda kararlı olduklarının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

"İnşallah dersimize de iyi çalışacağız. Brezilya'da Rio Zirvesi çok çok verimli, faydalı bir zirve olacak diye düşünüyorum. Sayın Lula ile oradaki buluşmamız inşallah dünyada ses getirecek bir buluşma olacaktır. Rio'da gerçekleşecek G20 Zirvesi'ni, küresel ekonomi ve enerji güvenliği konularında önemli bir platform olarak görüyoruz. Türkiye, küresel ekonomi için istikrarı artırıcı önlemler ve işbirliklerine yoğunlaşmış bir ülke. Özellikle pandemi sonrası ekonomik toparlanma süreçlerine yönelik ortak stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, ülkeler arası dayanışmanın önemini her fırsatta dile getirdik. Enerji güvenliği de Türkiye için kritik bir konu. Küreselleşen dünyada gelişmekte olan ülkelerin ekonomik zorluklarına yönelik somut öneriler içeren bir gündem oluşturmalıyız. Çünkü zincirleme reaksiyonla sadece bir ülkenin değil ilişkili birçok ülkenin ekonomisini etkileyen krizlere karşı tedbir almalıyız. Bulunduğu uluslararası platformların aktif ve etkili üyelerinden olan Türkiye hem kendi ekonomik çıkarlarını hem de gelişmekte olan ülkelerin durumunu iyileştirmeye yönelik çok sayıda öneri üzerinde çalışıyor."

"Cumhur İttifakı olarak bu konuda tam bir mutabakat içindeyiz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in "Şehit aileleri ile görüşeceğiz." açıklamasını samimi bulup bulmadığının sorulması üzerine, şu yanıtı verdi:

"Özgür Özel'in bu çıkışını samimi bulmuyorum. Türkiye, 40 senedir bölücü terör belasıyla mücadele ediyor. Binlerce güvenlik mensubumuzu, kamu görevlimizi, sivil vatandaşımızı terör örgütünün alçakça saldırılarında şehit verdik. Son olarak TUSAŞ'a yönelik terör eyleminde 5 vatan evladı şehit oldu. Rabbim tüm şehitlerimizin ruhunu şad, mekanlarını cennet eylesin. Terör tehdidini kaynağında bertaraf etme stratejimiz sayesinde sahada çok önemli kazanımlar elde ettik. Bu mücadele aynı azim ve kararlılıkla devam edecek. Türkiye'nin geleceğinde teröre de terör takviyeli siyasete de yer yok. Cumhur İttifakı olarak bu konuda tam bir mutabakat içindeyiz."

"Belediye başkanlığı da yaptım ama konser belediyeciliği yapmadım"

Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin astronomik rakamlarla verdiği konserlere yönelik düşünceleri sorulan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ben belediye başkanlığı da yaptım ama konser belediyeciliği yapmadım. Yapmanız gereken nedir? İstanbul'un dört bir yanını bir defa elinizdeki imkanlar neyse bunlarla her tarafı donatmak. Altyapıyı donatmak, üstyapıyı donatmak. Dikkat edin, benim belediye başkanlığımda çöp, çukur, çamur İstanbul'da yok edildi. Şimdi durum felaket. İstanbul öyle, Ankara öyle, İzmir öyle, hepsi öyle. Biz çağrımızı vatandaşımıza yapıyoruz. Diyoruz ki aynı oyuna gelmeyelim ve emin adımlarla geleceğe yürüyelim."

Milletin bu belediye başkanlarına şehirlerine hizmet versin diye oy verdiğini belirten Erdoğan, şunları ifade etti:

"Ancak hizmetten anladıkları eğlence düzenlemekten öteye geçmiyor. O eğlenceleri de millet için düzenlemedikleri, birilerine maddi kazanç için yaptıkları da yeni yeni ortaya çıkıyor. Biz nereden seçilirse seçilsin yerel yönetimlerin milletin ihtiyaçlarını karşılamasını isteriz ve bunu amaç edinenleri destekleriz. Fakat şehirlerin hali ortada. Millet hizmetsizlikten ne yapacağını şaşırmış halde. Bir de üzerine konser adı altında birilerine ödenen milyonlar çıkınca olan vatandaşa oluyor. Kamu kaynaklarının teröre, terör örgütlerine aktarılmasına nasıl karşı çıktıysak, bu kaynakların yandaşlara aktarılmasına da elbette karşı çıkarız. Herkes harcamasını hesap verebilirlik üzerinden yapsın. Kamunun hakkını hoyratça kullananlardan, yandaşlarına sermaye edenlerden hesabını hukuk önünde sorarız."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.