Dolar
35.40
Euro
36.37
Altın
2,659.19
ETH/USDT
3,453.90
BTC/USDT
97,000.00
BIST 100
9,961.34
Gündem

İklim kriziyle mücadelede temel eksiklik, "siyasi irade"

BM bünyesindeki Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Bilim İnsanı Lisa Schipper, "Siyasiler kendi konforunu feda etme konusunda isteksizler, seçimlerini düşünüyorlar ama bu, insanları feda etmek anlamına geliyor." dedi.

Nuran Erkul Kaya  | 16.11.2022 - Güncelleme : 16.11.2022
İklim kriziyle mücadelede temel eksiklik, "siyasi irade" Fotoğraf: Mohamed Abdel Hamid/AA

Şarm El-Şeyh

Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hükümetle Arası İklim Değişikliği Paneli Bilim İnsanı Lisa Schipper, iklim kriziyle mücadelede gerekli teknoloji ve sivil toplum hareketinin olduğunu belirterek, "İklim kriziyle mücadelede temel unsurun siyasi irade olduğu açık. Sadece politikacılar, davranması gerektikleri ve bilimin tavsiye ettiği şekilde hareket etmiyor." dedi.

Aynı zamanda Bonn Üniversitesi Kalkınma Coğrafyası profesörü olan Schipper, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı (COP27) kapsamında, iklim değişikliğiyle mücadele ve küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlama hedefindeki ilerlemeye ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Küresel ısınmanın sanayi öncesi döneme göre halihazırda 1,2 derece arttığını ve bunun 1,5 dereceye çok yakın olduğunu söyleyen Schipper, "Hala küçük de olsa biraz umut var 1,5 derece hedefini yakalayabilmemiz için ama bilimi inkar eden ve emisyonları düşürmek için çabaları baltalayan bazı kesimler olduğunu görüyoruz." diye konuştu.

Schipper, iklim kriziyle mücadele gerekli teknoloji ve sivil toplum hareketliliğinin mevcut olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Birçok insan ne gerekiyorsa yapmaya istekli. Bu nedenle, iklim kriziyle mücadelede temel unsurun siyasi irade olduğu açık. Sadece politikacılar, davranması gerektikleri ve bilimin tavsiye ettiği şekilde hareket etmiyor. Şu andaki politikalar 1,5 dereceyi büyük ihtimalle başaramayacağımızı ve 2 derecenin üzerine doğru ilerlediğimizi gösteriyor. Asıl tehlike 1,5 dereceyi aştıktan sonra politikalarda daha iddialı değişimlerle emisyonları düşürerek sıcaklık artışının tekrar 1,5 dereceye çekilebileceğine ilişkin bir tavır olması."

Böyle bir durumda birçok insanın hayatını kaybedebileceğine, ayrıca kritik ekosistemler ve gıda güvenliğinin tehlikeye girebileceğine işaret eden Schipper, "Bu, insanları feda etmek bilinçli bir davranış ve umuyorum ki liderler vicdanlarında bunun yükünü istemezler. Çünkü şu anda siyasiler kendi konforunu feda etme konusunda isteksizler, seçimlerini düşünüyorlar ama bu insanları feda etmek anlamına geliyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Enerji ve gıda sistemleri kar amacıyla gelişmekte olan ülkeleri sömürme odaklı"

Schipper, 1,5 derece limitinin aşılması halinde ortaya çıkacak iklim koşullarına uyum sağlanmasının daha da zor olacağını ve özellikle küçük ada devletleri ve gelişmekte olan ülkelerde temiz su erişiminin büyük ölçüde kalmayacağını anlattı.

İklim kriziyle mücadele politikalarının yeterli ve doğru şekilde uygulanmaması nedeniyle emisyonların artmaya devam ettiğini ifade eden Schipper, özellikle enerji ve gıda sektörlerinin fosil yakıtlara ve israfın çok olduğu sistemlere dayalı olduğunu ve genellikle gelişmekte olan ülkelerin kar amacıyla sömürüldüğünü dile getirdi.

Schipper, bu sistemleri tam tersi yönünde dönüştürerek de insanların temel ihtiyaçlarının karşılanabileceğini ve büyük çapta emisyon azaltımının da başarılabileceğini vurguladı.

"Gelişmiş ülkeler, tazminat ödemenin resmi sorumluluğunu istemiyor"

Son dönemde gelişmekte olan ülkelerdeki artan sel ve iklim afetlerine dikkati çeken Schipper, bu ülkelerin ekonomik kayıplarının tazmin edilmesi için kayıp ve zarar mekanizmasının kritik önemde olduğunu söyledi.

İklim afetlerine karşı kırılgan ülkelerin yaşadığı problemleri gelişmiş ülkelerin yarattığını kabul etmesini istediğini ifade eden Schipper, "Bazı fonlar ve girişimler olmasına rağmen, gelişmiş ülkelerin bunu açıkça ve resmi şekilde kabul edeceğini pek sanmıyorum. Çünkü bu problemleri kendilerinin yarattığını kabul etmek, resmen sorumluluk almalarını gerektiriyor ve bu da para ödemeleri anlamına gelir ama bu ülkeler resmen sorumlu olmak istemiyor." diye konuştu.

Schipper, COP27'nin bu yıl düzenlendiği Şarm el-Şeyh ve gelecek yıl yapılacağı Dubai gibi şehirlerde yapılmasını eleştirerek, şunları kaydetti:

"Şu anda Şarm el-Şeyh'e dünyanın her yerinden gelen turistlerle dolu beş dakikada bir uçak iniyor. Çölün ortasında buranın yerel halkının zor erişiminin olduğu temiz suyu gelen turistler kullanıyor, palmiye ağaçlarının tadını çıkarıyor. Bu tamamen olması gerekenin aksi bir durum. Buradaki kaynakların yerel halk için daha iyi şekilde korunması gerek."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.