Dolar
36.61
Euro
39.81
Altın
2,982.30
ETH/USDT
1,853.00
BTC/USDT
80,360.00
BIST 100
10,727.58
Gündem

Yangın riskine karşı alınabilecek önlemler felaketleri önleyebilir

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'ndeki Grand Kartal Otel'de 78 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan yangının ardından, kalabalık mekanlardan evlere, yüksek binalardan toplu taşımaya kadar birçok alanda alınabilecek önlemler yeniden gündeme geldi.

Ekip  | 05.02.2025 - Güncelleme : 11.02.2025
Yangın riskine karşı alınabilecek önlemler felaketleri önleyebilir Fotoğraf: Evrim Aydın/AA

İstanbul

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Levent Yasa, kalabalık mekanlarda en büyük risklerin, yangın korunum sistemlerinin dizayn edilmemesi, algılama sistemlerinin bulunmaması, herhangi şekilde biriken yanıcı maddelerin ısı kaynağıyla buluşması olduğunu söyledi.

Bu risklerin doğru yönetilmemesi durumunda çıkan yangınların özellikle de kalabalık ve toplanma alanlarında büyük facialara yol açabildiğini belirten Yasa, yangın güvenliğinin doğru mimari tasarımla sağlanması gerektiğini vurguladı.

Yasa, mimari tasarımda çıkış ve kaçış yollarının, kaçış mesafelerinin, koridor genişliklerinin ve merdivenlerin çıkış yollarının doğru dizayn edilmesi durumunda insanların yangın yerinden hızla kaçabileceğini kaydetti.

Stadyumlar, sinema ve konser salonları ile alışveriş merkezleri gibi toplu bulunulan mekanlarda alınması gereken temel güvenlik önlemlerini anlatan Yasa, şöyle konuştu:

"Öncelikle çıkış yolları doğru dizayn edilmek zorunda. 50 kişiye kadar olan yerlerde bir çıkış merdiveni yeterli, 50 ile 500 kişi arasında olan binalarda ve toplanma amaçlı binalarda en az 2 çıkış yolu olması gerekir. Bu çıkış yollarının mutlaka korunuyor olması gerekir. Duvarlarının 120 dakika, kapılarının ise 90 dakika boyunca yangına dayanıklı olması gerekir. Yine bu çıkış koridor genişliklerinin de personel sayısına, içeride toplanan insan sayısına göre belirlenmiş olması gerekiyor. 50 ile 500 kişi arasında olan alanlarda yaklaşık 100 santimetre genişliğinde bir koridor olması, 500 ile 2 bin kişi arasında olan yerlerde 150 santimetre, 2 bin kişiyi aşan yerlerde 200 santimetre olması, yani 2 metre genişliğinde bir kaçış yolu olması gerekiyor ki herhangi bir sıkışma olmadan insanlar oradan kaçabilsin. Aynı zamanda hem yangın korunum sistemlerinin hem algılama sistemlerinin doğru dizayn edilmiş olması gerekiyor ki yangını başlangıç aşamasında algılayabilelim ve bu algılama sonucu da alarm sistemleriyle haber verip insanları oradan dışarıya doğru yönlendirebilelim."

Yönetmeliğe göre acil durum ekiplerinin kurulması gerekir

Yasa, kalabalık mekanlardaki acil durum eylem planlarının binanın özelliklerine göre hazırlandığını ve yönetmeliklerin, bu planda acil durum ekiplerinin kurulmasını zorunlu kıldığını söyledi.

Acil durum ekiplerinin, mutlaka personel sayısına ve tesisin risk seviyesine göre kurulması gerektiğinin altını çizen Yasa, bunların söndürme, kurtarma, koruma ve ilk yardım olmak üzere toplam 4 ekipten oluştuğunu belirtti.

Söndürme ekibinin görevinin yangına ilk müdahaleyi yaparak söndürmek olduğunu ifade eden Yasa, kurtarma ekibinin ise insanları olabildiğince hızlı şekilde, emniyetle dışarı çıkarmakla, koruma ekibinin de acil durum sırasında hırsızlık, yağma gibi kötü niyetli olayları durdurmak ve içeriden çıkanların emniyetlerini sağlamakla görevli olduğunu anlattı.

İlk yardım ekibinin Sağlık Bakanlığı tarafından sertifikalandırıldığını dile getiren Yasa, "Bu ekiplerin acil durum planlarına göre hareket etmek üzere eğitilmeleri gerekir. Yılda en az 1 defa bu eğitimleri alıp tatbikat yapmaları gerekiyor ki herhangi bir acil durumda hızlı şekilde olaya müdahale edip olabildiğince az hasarla veya can kaybıyla bu olayı atlatabilelim." dedi.

Kalabalık mekanlarda olası bir yangında neler yapılmalı

Levent Yasa, kalabalık mekanlarda olası yangın durumunda neler yapılması gerektiğine ilişkin şunları kaydetti:

"Öncelikle yangını gördüğümüz anda olabildiğince yüksek sesle bağırarak çevremizdeki insanlara duyurmamız gerekiyor. Bina içinde yangın korunum sistemleri dizayn edilmişse, bunlar devreye girdiyse yapmamız gereken başka bir şey yok, hemen binayı terk etmemiz gerekir. Eğer ki binada yangın korunum sistemi yoksa, en yakın yangın söndürme tüpüne giderek yangının, alevin merkezine doğru yangın tüpünün içindeki söndürücüyü sıkmanız gerekiyor. Bu müdahaleyle yangını söndüremediysek olay yerini hızla terk etmeliyiz. Çünkü yangınlar çok hızlı büyürler, çok hızlı hem ısı artışına hem de duman çıkışına sebebiyet verirler. Bunların hepsi ölümcül etkilerdir. Bu yüzden olabildiğince hızlı binayı terk etmek lazım. Terk ederken de olabileceğince yüksek sesle etrafımıza yangını duyurup, içeride, odalarda veya herhangi başka bir bölümde olanlara yangını duyurmamız lazım."

Binadan çıkış sırasında tüm kapıların kapatılarak bölmelendirme yapılması gerektiğini, bunun dumanın ve ısının yayılmasını engellemek adına çok önemli olduğunu dile getiren Yasa, "Kapılar açık olduğu sürece yangın sonucu açığa çıkan ısı ve duman çok hızlı biçimde binanın içini saracak ki otel yangınında böyle oldu maalesef. Tüm kapılar açık olduğundan tüm katları hızla duman sardı ve arkasından sıcaklık katlara ilerleyerek tüm katların yanmasına sebebiyet verdi." şeklinde konuştu.

Acil çıkış merdivenleri amacına uygun kullanılmıyor

Yasa, dünyada yangın alarm ve algılama sistemlerinin çok geliştiğini, dedektörler sayesinde dumanın hissedildiğini ve sistemin bunu algılayarak panele sinyal gönderdiğini söyledi.

Panelin bir süre bekledikten sonra bina içinde alarm verdiğini belirten Yasa, "Bu sesli, anonslu alarm olabilir. Anons arkasından siren şeklinde olabilir. Bu alarmlar, tesisin, binanın, yapının kendi risk seviyesine göre dizayn ediliyor, belirleniyor. Oradaki gürültü seviyesini aşacak şekilde siren seviyesi yükseltiliyor ve bu sayede biz olabildiğince erken yangını haber almış, arkasından da tüm katlara veya binanın tüm bölümlerine alarm vererek insanları yangın konusunda uyarmış oluyoruz." dedi.

Siren sesini duyduktan sonra hızlı ve emniyetli biçimde binanın terk edilmesi gerektiğine işaret eden Yasa, "Fakat koşmamamız lazım. Çünkü koşmak paniği tetikleyen bir unsurdur. Koşmadan, hızlı yürüyerek, çıkış merdivenlerini kullanarak binayı terk etmemiz lazım. Bunu yaparken de yönlendirme sistemleri bulunur koridorlarda ve binaların çıkış yollarında. Yeşil tabelalar üzerinde koşan adam işaretlerinden bahsediyorum. Binalarda vatandaşlarımız mutlaka görmüşlerdir. Bu yönlendirme işaretlerini kullanarak en yakın çıkış merdivenine, acil kaçış yollarına gitmeniz gerekir." diye konuştu.

Türkiye'de binalardaki acil kaçış merdivenlerinin yanlış kullanıldığına dikkati çeken Yasa, şu ifadeleri kullandı:

"Bir, en çok binanın kendi merdiveniymiş gibi günlük kullanımda bunu kullanıyorlar. İkincisi, kapılarını açık bırakıyorlar, havalandırma maksatlı olarak içeride bir hava sirkülasyonu ve serinlik oluştursun diye. Fakat bu hava sirkülasyonu herhangi olası yangın durumunda dumanın ve alevin sıcaklığının da binanın içerisine yayılmasına sebebiyet veriyor. O yüzden bu yangın merdivenlerinin kapılarının mutlaka kapalı olması lazım. Yani siz normalde önüne bir ağırlık koymadan bu kapıyı açık tutamıyorsunuz. Fakat maalesef birçok tesiste kapıların önüne ağırlık koyularak kapılar açık tutuluyor. Bir de bu alanlar atıl alanlar olarak görüldüğünden dolayı depolama amaçlı kullanılıyor ki en büyük tehlikelerden bir tanesidir. Depolama amaçlı olarak koli, temizlik arabası, atıl eşyalar gibi malzemeler buralara bırakıldığında maalesef insanlar buralardan çıkamıyor. O malzemeler yanıyor veya tutuşuyor, insanlar bu yüzden içeriye giremiyorlar, kaçış merdivenlerini kullanamıyor. İşte en son otelde de kapılar açık olduğundan yangının etkileri, binadaki kaçış merdiveninin içine dolarak duman ve sıcaklık insanların kaçışını imkansız hale getirdi."

Yangın konusunda anaokulundan itibaren eğitim verilmeli

Yasa, ilkokul ve anaokul seviyesinden itibaren okul müfredatlarına alınarak yangın konusunda eğitim verilmesi gerektiğini vurguladı.

Yangınların ilk başladığında çok hızlı büyüdüğünü anlatan Yasa, "İlk başladığında müdahale edilebilirse yangınların birçoğu söndürülebilir. Yangınları söndürmek için hem eğitim hem de sistemlerin doğru dizayn edilmiş olması lazım. Algılama sisteminden başlayarak yangına otomatik müdahaleyi yapan sprinkler yani yağmurlama sistemleri, acil kaçış yönlendirmeleri ve aydınlatmaları, acil çıkış kapıları ve acil çıkış merdivenleri, aynı zamanda personel eğitimleriyle yangınla mücadelenin bir bütün olarak ele alınması, düşünülmesi ve hiçbir şekilde bundan taviz verilmemesi gerekir." değerlendirmesinde bulundu.

Yasa, Bolu'daki otelin 40 yılı aşkın süredir açık olduğunu ve ilk kez yandığını aktararak, yangının hayatın bir gerçeği olarak ele alınıp gereken önlemlerin alınmaması durumunda felaketle karşılaşılacağını kaydetti.

Yüksek binalarda modern yangın söndürme sistemlerinin kullanılması zorunlu

Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı (TÜYAK) Başkan Vekili Taner Kaboğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yangının önlenmesiyle ilgili alınan tedbirlerin ikiye ayrıldığını anlattı.

İlkinin yangının çıkmasını önleyecek, ikincisinin ise yangın çıktıktan sonra alınacak önlemler olduğunu aktaran Kaboğlu, "Ülkemizde bugünlerde gündemde olan konu nedeniyle yangın çıktıktan sonraki önlemler üzerine yoğunlanılmış durumda. Siz ne kadar yangının çıkmaması için önlem alırsanız alın bazen insan, ürün, makine hatasından, bazen de yapılan işin doğası gereği yangın çıkıyor. Çıktıktan sonra onu doğru kontrol etmek ve aleve doğru davranmak çok önemli. Bununla ilgili de hem uluslararası düzeyde hem de Türkiye'de çalışmalar yapılıyor." dedi.

Yüksek katlı binalarda ve gökdelenlerde yükseklik arttıkça alınan tedbirlerin de değiştiğine dikkati çeken Kaboğlu, Türkiye'de yüksek bina kavramı olduğunu söyledi.

Kaboğlu, bu sınırlar belirlenirken itfaiyenin hem insanları kurtarması hem de binanın dışından yangına müdahale etmesiyle ilgili yüksekliklerin baz alındığının altını çizerek, "Buna göre, bina 'yüksek' veya 'yüksek değil' diye kabul edilir. Çünkü itfaiyenin dışarıdan müdahalesi mümkün olmadığı zaman binanın içine girerek yangını durdurması ve insanları kurtarması söz konusu olabilir. Dolayısıyla bu tür yüksek binalarda bütün önlemlerin ona göre alınmış olması gerekir." diye konuştu.

Katlı binaların yapım aşamasında belli oranlarda sistemlerin de değiştiğine işaret eden Kaboğlu, "Yükseklik olarak 51,5 metrenin üzerine çıktığınız zaman Türkiye'de yeni yapılan bütün binalarda otomatik yağmurlama, sprinkler sisteminin yapılması zorunluluğu var. Çünkü itfaiyenin o yangına müdahalesi, o kadar yüksek kata çıkması, söndürme işlemine başlaması çok uzun süreceği için kendi kendine çalışan, yangın büyümeden açığa çıkan enerjiyi kontrol altına alan, yangının yayılmasını, duman yayılımını engelleyen bir sistem olması lazım." ifadelerini kullandı.

"Yangın merdivenlerine erişilen yolların kapatılması ve yanıcı malzemeyle doldurulması çok yanlış"

TÜYAK Başkan Vekili Kaboğlu, yüksek katlı binalarda sprinkler sisteminin yanı sıra otomatik algılama ve ihbar sisteminin de zorunlu olduğunu dile getirerek, insanların yangın anında kaçması için tasarlanan kaçış önlemlerini şöyle aktardı:

"Özellikle katlı binalarda yangın kaçış önlemlerinin en önemlisi, kaçış merdivenleridir. Bu merdivenler yeni yapılan binalarda büyük çoğunlukla binanın içinde yer alır. Yangın merdivenleri binanın geri kalanından yangına en az 2 saat dayanıklı duvarlar, kapılar ve bölmelerle ayrılır. Dolayısıyla siz merdivenin içindeyken binanın içerisinde olursunuz fakat yangından etkilenmezsiniz. Bu sayede siz bulunduğunuz kattan o yangın merdiveninin içine girdiğinizde kurtulmuş sayılırsınız. Aynı şekilde itfaiye için de bu merdivenler hayatidir."

Ahşap malzemelerin tamamının çok yanıcı olduğu bilgisinin doğru olmadığına dikkati çeken Kaboğlu, alevlere 120 dakikaya kadar dayanabilen malzemelerin bulunduğunu belirtti.

Kaboğlu, Türkiye'de ve dünyada bütün otellerin kapılarının ahşap olduğunu aktararak, "Bunların 30-60 dakika dayanıklı olması gerekir. Bu kurallara da uyan ahşap kapılar vardır. Keza camın da yangına dayanıklısı var." bilgisini paylaştı.

Çoğu binada yangın merdivenlerine erişilen yolların günlük kullanım nedeniyle kapatılmasının ve yanıcı malzemeyle doldurulmasının çok yanlış olduğuna değinen Kaboğlu, yabancı bir binaya girildiğinde ise acil kaçış noktaları ile güzergahların belirlenmesi gerektiğini söyledi.

Kaboğlu, "Kaçacağınız yolu görüyorsanız, yönlendirme işaretleri varsa, paniğe kapılmadan, o işaretler doğrultusunda giderek, en doğrusu güvenli alana çıkıp binayı terk etmenizdir. Eğer o alan güvenli değilse, kaçamayacağınızı anlıyorsanız, dumandan etkilenmeyeceğinizi düşündüğünüz bir alanda kendinizi muhafaza etmeniz gereklidir. Elinizde dumanın sizin bulunduğunuz alana girmesini engelleyecek havlu gibi unsurlar varsa bunları kullanıp, kurtarma ekibinin gelip sizi bulmasını beklemek en doğru davranıştır." diye konuştu.

Yangın esnasında camdan atlamanın ve başkalarını kurtarmak için kendini riske atmanın çok doğru olmadığının altını çizen Kaboğlu, bunların özel eğitim gerektiren konular olduğunu anlattı.

Yangın anında dumanın içerisinde bulunan karbondioksit ve karbonmonoksit gibi zehirleyici ve boğucu gazların çok çabuk insanı etkileyebildiğine işaret eden Kaboğlu, "Siz çok kısa süre içerisinde onun etkisiyle hareket edemez hale gelebiliyorsunuz. Dolayısıyla önemli olan bunlara çok fazla maruz kalmamaktır. Isınan hava her zaman yükseldiği için duman da her zaman tavanda birikir. Onun için alçakta kalmak, burada nefes alıp vermek çok kritik." tavsiyesinde bulundu.

"En önemli konulardan bir tanesi de düzenli tatbikat olması"

Kaboğlu, yangın, deprem, sel gibi olaylarda ve afetlerde can kaybını aza indiren durumlardan birinin tatbikat olduğunu dile getirdi.

Türkiye'de bu işin henüz alışkanlık haline gelmediğini söyleyen Kaboğlu, "Bunu alışkanlık haline getirmemiz lazım. Bazı endüstriyel tesislerde, yüksek riskli yerlerde ya da yabancı firmaların yönetiminde olan binalarda bu tür tatbikatlar düzenli yapılıyor. Haftada bir, ayda bir yapılan tatbikatlar var. Binanızın risk durumuna göre bu tekrarları yapmak lazım." dedi.

Felaket anında herkese görev düştüğüne dikkati çeken Kaboğlu, şunları kaydetti:

"Bu işin içerisindeki profesyonellere, vatandaşlara görevler düşüyor. Hepimiz böyle bir olaydan sonra şunu düşünmeliyiz: 'Ben neyi eksik yapıyorum, eksiklerim nelerdir?' Bu çağda bilgiye ulaşmak çok kolay. Dolayısıyla kendinizi bu bilgiler anlamında güncel tutmak çok önemli. Sadece devletin, itfaiyenin, denetleyicinin görevini yapmasını ya da bina sahibinin o binayı projelendiren proje ekibinin görevini eksiksiz, dosdoğru yapmasını beklemek, kendi üzerine düşeni eksikliklerle yapmak doğru değil. Hepimiz günlük hayatımızda pek çok şeyi ihmal ediyoruz. Toplumca, millet olarak, Türk milleti olarak bizim hasletimiz bu. Tevekkülü doğru algılamıyoruz, anlamıyoruz ve doğru uygulamıyoruz. Biz önce tedbirimizi alacağız, ondan sonra kendimizi Allah'a emanet edeceğiz."

Felaketleri önlemek için evde de yangın söndürme tüpü şart

Ocakta unutulan bir yemek, sobadan sıçrayan kıvılcım veya elektrik aksamından kaynaklanan parlama büyük bir yangına dönüşerek, bir binayı küle çevirip can kayıplarına neden olabiliyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Mülkiyet Koruma ve Güvenlik Bölümü Başkanı Umut Elbir,vatandaşların binalarında bir yangınla karşılaştığında nasıl davranması, tahliye planları, müdahale yöntemleri ve zehirli duman etkisine karşı alınabilecek tedbirleri AA muhabirine anlattı.

Aynı zamanda yangın eğitmeni de olan Elbir, bir evde elektrik kaynaklı yangın çıkmasının başlıca sebebinin tesisat problemi olduğunu, eski elektrik tesisatlarının günümüzdeki yeni teknolojik aletleri çalıştırmakta yetersiz kaldığını söyledi.

Mutfaklarda tost makinesi, fırın ve airfryer gibi aletlerin aynı prizde bir anda çalıştırılmasının yanlış olduğuna dikkati çeken Elbir, "Aynı prize taktığınızda geçen elektrik miktarı kabloların ısınmasına, ısınan kabloların bir süre sonra yanmasına sebebiyet veriyor. Dolayısıyla hepsini aynı priz yerine farklı farklı birimlere takabilirsiniz. Aynı zamanda elektrik tesisatınıza kaçak akım rölesi ya da elektrik tesisatını kontrol edecek ısıyla ilgili ekipmanlar kullanabilirsiniz. Böylelikle bunu engelleyebilirsiniz." dedi.

Elbir, ocakta yemek yapıldığı sırada yağdan kaynaklı yangınlarla karşılaşıldığında ateşin üzerine su dökülmemesi gerektiğini vurgulayarak, "Su döktüğünüzde alev en az 10 katına çıkıyor ve bütün mutfağın yanmasına sebep veriyor. Aslında yapılması gereken şey çok basit. Bir yanma durumunda hemen ocağın altını kapatıp üzerine bir kapak kapattığınızda ateş sönecektir. Sakin olmaları ve panik yapmamaları lazım." diye konuştu.

Olası tehlikelere karşı evin planına ve bulunduğu konuma göre önceden plan yapılması gerektiğinin altını çizen Elbir, yangın sırasında sakin kalmanın önemli olduğunu kaydetti.

Elbir, olumsuz durumların engellenmesinde yangın tüpünün önemine değinerek, "Yangın tüpü her evde olmalı. Yangın tüpünün de birkaç çeşidi var ama bize ABC tipi kuru kimyevi toz yeterli olacaktır çünkü evde çıkabilecek yangın tipleri katı, sıvı ya da elektrik yangınlarıdır. Tek çeşit ABC tipi kuru kimyevi tozla hepsini söndürebiliyorsunuz. Eve bir tane 6 kiloluk tüp alınması yeterlidir. Şimdi apartmanlara koymaya başladılar. Birçok katta görüyoruz." ifadelerini kullandı.

"Yangın var, diye bağırılıp diğer ev sahipleri uyarılmalı"

Yangın anında hayat kurtarıcı davranışlarının önemini anlatan Elbir, bu sırada ilk yapılması gerekenin mümkünse ateşi söndürmek olduğunu, bu gerçekleşmiyorsa hemen oradan kaçılması gerektiğini söyledi.

Elbir, tahliye sırasında binada alarm butonuna basılmasını, bu yoksa da "Yangın var" şeklinde bağırıp, diğer evlerin kapısına vurulmasını tavsiye etti.

Tahliye sırasında kişilerin acil anlar için önceden belirlediği yolları tercih etmesinin doğru olacağını kaydeden Elbir, şöyle devam etti:

"Eğer kaçamıyorsanız, kapalı bir alanda kaldıysanız hemen gidip o alanı kapatıp içerinin havasız kalmasını sağlamanız ve ateşin sönmesini beklemeniz gerekiyor. Nerede bekleyeceksiniz? Güvenli bir bölgede. Kendinizi de bir odaya kapatabilirsiniz. Kapattığınız odaya duman girmesini ıslak bezlerle etrafı kapatarak sağlayabilirsiniz. Balkonunuz veya benzeri bir alana çıkıp temiz hava alabileceğiniz güvenli bir bölgede kurtarılmayı, tahliye edilmeyi bekleyebilirsiniz. Bunları yaparken de mutlaka 112'yi arayarak kendi konumunuzu, yangının şeklini, yangının mümkünse neden çıktığını hangi katlara sirayet ettiğini de bilgilendirmeniz ve doğru müdahale için destek olmanız gerekmekte." şeklinde konuştu.

Alevlere oksijen gitmediğinde sönüyor

Elbir, alevlerin söndürülmesinde "yanıcı", "yakıcı" ve "oksijen" şeklinde "yangın üçgeni" kavramı olduğunu anlattı.

Yangını oluşturan varlıklardan genellikle en basit olan oksijeni yok etmeye çalıştıklarına dikkati çeken Elbir, "Perde yandığında, kuru kimyevi tozu üzerine sıktığınızda bu bir katı yangınıdır, oksijensiz kaldığı için sönecektir. Yağ yangını, sıvı yangındır. Yine üstüne kapak kapatıyoruz. İçinde oksijen kalmadığı için sönecektir veya kuru kimyevi tozla söndürebilirsiniz. Doğal gaz yangınında ise aynı şekilde oksijensiz bırakmaya çalışabilirsiniz ama orada daha kolay bir yöntem var, kaynağı yok etmek. Yani vanasını kapattığınızda çıkmayacağı için zaten doğal gaz bittiği anda ateşte sönecektir." bilgisini verdi.

Elbir, elektrik kaynaklı yangınlarda da sigorta kutusundaki şarteli indirip kuru kimyevi tozla alevlere müdahale edilebileceğini aktardı.

Duman zehirlenmelerine karşı uyarılarda bulunan Elbir, "Eğer binadan tahliyeyi yapamıyorsanız hemen eğilmenizi öneriyoruz. Çünkü duman dediğimiz şey ısıyla birlikte yukarıya çıkıyor. Dolayısıyla tabanı biriken dumandan zehirlenmemek için mümkünse ağzınızı ıslak bir bezle kapatarak ve sürünerek kendinizi tahliye edebilirsiniz. Eğer ateşin içinden geçme gibi bir durumunuz varsa ya da ateşe yakın bir yerden geçmeniz gerekiyorsa mümkünse birden fazla kıyafeti üzerinize giymenizi hatta yapabiliyorsanız giydiğiniz kıyafetleri ıslatmanızı öneriyoruz." ifadelerini kullandı.

Elbir, yangınlarda tahliyeden sonra tekrar içeri girmeyi kesinlikle önermediğinin altını çizerek, "Bir kahramanlık yapıp içeriye girdiğinizde bu yüksek ihtimalle zehirlenme, bayılma veya ölümle sonuçlanacaktır. O yüzden sakince dışarıda beklemeniz gerekiyor." şeklinde konuştu.

Tarihi ve metruk binalarda yangın riski alınacak önlemlerle azaltılabilir

Özellikle metruk ve tarihi binalarda yeterli önlemler alınmadığında, yalnızca bu yapıların değil çevresindeki binaların da büyük tehlike altına gireceği belirtiliyor.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi ve Yapı Fiziği Derneği Başkanı Doç. Dr. Nuri Serteser, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Türkiye'de yangın yönetmeliğinin gelişmiş olmasına rağmen, metruk ve tarihi yapılarla ilgili eksikliklerin sürdüğünü belirtti.

Serteser, içinde yaşanan apartman ve müstakil evlerde de yangın emniyeti açısından birçok eksik olduğunu ancak kullanıcıları artık bilinmeyen, kullanımda bulunmayan yapıları tarif eden metruk binaların, yangın açısından ciddi riskler barındırdığını ve özel önlemler gerektirdiğini vurguladı.

Türkiye'de 2002'den bu yana geçerli "Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik" ile önemli oranda yol katedildiğini dile getiren Serteser, uygulamacılar ve mimari tasarım işiyle uğraşan meslek profesyonellerince binaların yangına karşı daha emniyetli hale getirilmesi noktasında önemli çabalar sarf edildiğini söyledi.

Serteser, ancak yönetmeliğin mevcut haliyle çeşitli eksiklikleri olduğunu belirterek, "Mesela metruk binalarla ilgili herhangi bir özel madde bulunmuyor. Tarihi yapılarla ilgili de çok sınırlı maddenin içeriğinden söz edebiliriz. Dolayısıyla metruk binalarla alakalı maalesef yönetmeliğimizi referans alamıyoruz. Bu yüzden, Türkiye'de yangın güvenliği sağlanırken Avrupa standartlarına ya da National Fire Protection Association (NFPA) gibi uluslararası kuruluşların kriterlerine başvurmak zorunda kalıyoruz." diye konuştu.


Fotoğraf: Ümit Türk/AA

"Yapısal yangınların yaklaşık yüzde 6'sı metruk binalarda meydana geliyor"

NFPA'nın 2018'de yayımladığı çalışmaya göre, metruk binalardaki yangın risklerini azaltmak için 4 temel bileşenin olması gerektiğini anlatan Serteser, "Bunlar, acil durum müdahaleleri, yasal düzenlemeler, halkın bilinçlendirilmesi ve idari yönetmeliklerin oluşturulması. Bu unsurlar eksiksiz uygulandığında, metruk binaların yangın açısından oluşturduğu risklerin önemli ölçüde azalabileceği belirtiliyor." dedi.

Serteser, metruk binaların yapısal açıdan zayıf olmaları nedeniyle hızla çökme riski taşıdığını, hem çevredeki diğer yapılar hem de müdahale eden itfaiye ekipleri için de ek tehlikeler oluşturduğunu vurguladı.

NFPA verilerine göre, yapısal yangınların yaklaşık yüzde 6'sının metruk binalarda çıktığını aktaran Serteser, itfaiyeci yaralanmalarının da yüzde 13'ünün bu tür binalarda yaşandığını belirtti.

Serteser, acil önlem kapsamında, metruk yapıların tespit edilmesi, taşıdıkları risklerin belirlenmesi ve yangına karşı gerekli önlemlerin alınmasının büyük önem taşıdığını kaydetti.

"Standartlar ve yönetmelikler yangın risklerini azaltmaya uygun olmalı"

Yangın güvenliği için belirli standartların ve yönetmelik maddelerinin oluşturulması gerektiğinin altını çizen Serteser, "Ancak sadece yönetmeliklerin var olması yeterli değil, bunların bir sistem bütünlüğü içinde ele alınması gerekiyor. Eğer sistemin herhangi bir bileşeni eksik kalır veya devre dışı bırakılırsa, süreç aksayarak etkisiz hale gelebilir. Bu nedenle, belirlenen standartların ve yönetmeliklerin binalardaki yangın risklerini azaltmaya uygun olması lazım." diye konuştu.

Serteser, yangın güvenliğinde halkın ve bina sahiplerinin de sorumluluk bilinciyle hareket etmesinin büyük önem taşıdığını vurgulayarak, "Eğer bir binanın sahibi varsa, yangın risklerini azaltmak için gerekli önlemleri almalı. Özellikle metruk binalarda yanıcı maddelerin birikmesi büyük tehlike oluşturuyor ve bu durum hem binayı hem de müdahale eden itfaiyecileri riske atıyor. Bu nedenle terk edilmiş binaların çöp toplama alanına dönüşmesinin önüne geçilmeli." dedi.

Metruk binalara izinsiz girişlerin engellenmesi için binaların çevresinde güvenlik önlemlerinin de alınması gerektiğini belirten Serteser, yangın güvenliği açısından binada mevcut alarm ve söndürme sistemlerinin de çalışır durumda olmaları ve düzenli kontrol edilmeleri gerektiğini dile getirdi.

"Tarihi yapıları korumanın bir parçası da yangın güvenliği"

Doç. Dr. Serteser, tarihi yapıların yangın güvenliği açısından metruk binalardan farklı ele alınması gerektiğini ifade ederek, "Her metruk bina tarihi değildir ya da her tarihi bina metruk özellik taşımaz. Ancak kendi kaderine terk edilmiş ve tarihi değeri yüksek birçok binamız var. Bunlar restore edilerek tekrar kullanıma kazandırılmalı, aksi takdirde büyük riskler taşımaya devam ederler." değerlendirmesinde bulundu.

Tarihi yapılarla ilgili yönetmelikte kısıtlı maddeler bulunduğuna dikkati çeken Serteser, "Türkiye, dünyanın en zengin kültürel mirasına sahip ülkelerden biri. Avrupa'nın birçok ülkesinde bulunmayan, Amerika'nın sahip olmadığı çok değerli tarihi yapılarımız var. Biz bu yapıları koruyup gelecek nesillere aktarmakla yükümlüyüz. Yangın güvenliği de bu korumanın bir parçası olmalıdır." diye konuştu.

Serteser, tarihi binalara yangın güvenliği sistemleri eklerken titizlikle hareket edilmesi gerektiğini vurguladı.

Bu tür yapılara yangın önlemleri eklenirken binanın tahrip edilmemesi gerektiğini kaydeden Serteser, "Pasif yangın önlemleri (mimari koruma tedbirleri) ve aktif sistemler (algılama ve söndürme sistemleri) bir arada kullanılmalı. Ancak kablolama ve borulama gibi altyapılar tarihi dokuyu bozmayacak şekilde entegre edilmelidir." ifadelerini kullandı.

"Yangınlar günlük hayatın kaçınılmaz bir parçası"

Bu tür yapılarda çıkabilecek bir yangının çevresindeki binaları da tehdit edeceğine dikkati çeken Serteser, "İstanbul gibi tarihi yapıların çoğunlukta olduğu sokakların bulunduğu kentlerde bunlar daha özel önem gerektiriyor. Çünkü bu koruma önlemlerini almazsanız bilin ki bu bitişik binalara sıçrayacaktır. Hatta bir mahallenin bile yok olmasıyla sonuçlanabilecek daha büyük ölçekli yangınlarla karşılaşmamıza sebebiyet verecektir." değerlendirmesinde bulundu.

Doç. Dr. Serteser, yangınların günlük hayatın kaçınılmaz parçası olduğunu ifade ederek, "Her gün haberlerde çok sayıda yangın olayı görüyoruz. Ancak bu olayların bazıları yalnızca mal kaybına neden olurken, bazıları can kayıplarıyla sonuçlanabiliyor. Bireysel ve toplumsal olarak yangın risklerine karşı bilinçlenmeliyiz. Özellikle çocuklarımıza yangın önlemlerini öğretmek, onların hayatlarını kurtarabilecek en önemli adımlardan biridir." dedi.

Metrolarda çıkabilecek yangınlarda bilinçli davranmak tahliyeyi kolaylaştırıyor

İstanbul'da her gün yüz binlerce insanın kullandığı toplu taşıma araçlarının başında gelen metrolar da olası yangında "Ne kadar güvenli?" sorusunu akıllara getirdi.

AA muhabiri, metroların ve tünellerin yangına karşı hangi tedbirlerle inşa edildiğini, yerin metrelerce altındaki bu tünellerde oluşabilecek acil durumda insanların nasıl dışarıya çıkacağını ve ekiplerin nasıl müdahale yapacağını uzmanına sordu.

Giresun Üniversitesi Sivil Savunma ve İtfaiyecilik Programı Öğretim Görevlisi Ali Şükrü Cihan, uzun yıllar İstanbul İtfaiyesi Eğitim Merkezi'nde yangın ve arama kurtarma eğitmeni olarak görev yaptığını aktardı.

Metroların olası kaza, saldırı ve yangın durumuna karşı standartlara uygun yapıldığını belirten Cihan, proje ve yapım aşamasındaki bu tedbirden dolayı yangınlara çok hızlı şekilde müdahale edilebildiğini söyledi.

Cihan, "Metro giriş ve çıkışlarına çok güçlü fanlar yerleştirilmiştir. Bu fanlar National Fire Protection Association (NFPA) standartlarına uygun olarak yapılmıştır. Bunlar saniyede yaklaşık 80 metreküp havayı temizliyor, tahliye ediyor. Bu sistemler yangın esnasında üflemeyle veya dumanı çekerek çalışıyor ve herhangi bir duman olduğu zaman tüneli hızlı şekilde dumandan tahliye ediyor." bilgisini verdi.

Şaftlar, geçiş ve yürüme yollarıyla dumana maruz kalmadan tahliye gerçekleşebilir

Cihan, metrolarda herhangi bir kaza ya da yangın durumunda insanların tahliye edilmesi için çıkışlar bulunduğunu belirterek, itfaiyenin, ambulansın, ilk yardımın ve AFAD'ın hızlı şekilde müdahale edebilmesi için çapraz geçiş yolları yapıldığını kaydetti.

Metroda insanların tahliye edilebilmesi için mavi ışıklandırma sistemiyle birlikte yan tünele geçiş yerleri bulunduğunu belirten Cihan, bunların 250 metrede bir yapılması gerektiğini aktardı.

Cihan, bunların haricinde yine standartlara göre şaftların yapıldığına işaret ederek, "Şaft nedir? Şaftlar 750 metrede bir insanların tahliyesi için yürüme yolu mesafesinden yukarıya çıkmak için yapılır. Bunlar dumandan etkilenmezler. Pozitif hava basıncıyla birlikte şaftlara duman ulaşmaz ve insanlar hızlı şekilde tahliye olur. Aynı şekilde tünelin hemen sağ tarafında yaklaşık bir metre yüksekliğinde ve 75 santimetre genişliğinde yürüyüş yolları vardır ve insanlar oradan herhangi bir dumana maruz kalmadan tahliye olabilirler." dedi.

"Her 50 metrede bir yangın dolabı ve içerisinde yangın söndürme tüpleri mevcut"

Metrolarda yangın söndürme sistemleri olduğunu, bunların da kırmızı ışıklandırmayla belirtildiğini anlatan Cihan, "Her 50 metrede bir yangın dolabı ve bu dolabın içerisinde yangın söndürme tüpleri mevcuttur. Aynı şekilde metro kazalarına ve yangınlarına yetecek kadar da su mevcuttur. Dizel elektrikli su pompalarıyla birlikte yeterli basınçla beslenerek sprink (yağmurlama) dediğimiz yağmurlama sistemiyle birlikte yangınlara müdahale edilmektedir." ifadelerini kullandı.

Metrolarda elektriklerin kesilmesi halinde elektrikten bağımsız güç kaynağı üretebilen sistemle birlikte 2 saat kadar yönlendirme ışıklandırmalarının çalıştığını aktaran Cihan, insanların bu şekilde çok rahat tahliye edilebileceğini söyledi.

Cihan, metrolardaki özel güvenlik personelinin de düzenli olarak yangın söndürme eğitimi yaptığını, acil durum ekipleriyle birlikte olası kaza ya da yangın durumunda insanların tahliye edilmesi için düzenli eğitim aldıklarını dile getirdi.

"Bütün İstanbul metro ve tünellerinde tatbikatlar senaryo olarak yapılmakta"

Metroda olası yangına karşı itfaiyenin daha önceden planlı yangın müdahale yöntemleri ve tahliye programları olduğunu belirten Cihan, "Bu tatbikatlar her yıl periyodik ve düzenli olarak yapılmaktadır. Bütün İstanbul tünellerinde bu metro kazalarıyla ilgili metro saldırıları veya metronun raydan çıkmasıyla oluşacak yangınlarla ilgili tatbikatlar senaryo olarak yapılmaktadır." şeklinde konuştu.

Metroların yangın durumunda binalardan, iş yerlerinden çok daha güvenli olduğunu aktaran Cihan, buraların NFPA standartlarına göre yapılmaması halinde ruhsat alamadıklarını vurguladı.

Kara yolları tünellerinde de benzer sistemlerin olduğundan bahseden Cihan, şöyle devam etti:

"Kara yollarının da sistemi aynı şekilde. Kara yollarında dumanı hızlı şekilde tahliye edebilmek için jet fanlar var. Bunun yanında yan yol geçiş yerleri var. Yine aynı şekilde yangın söndürme dolapları, yangın söndürme tüpleri ve acil durum telefonları var. Acil durum telefonlarıyla birlikte hemen komuta sistemine bilgi veriliyor. Komuta sistemi zaten her an metroları veya kara yollarındaki tünelleri sistematik olarak gözetliyor. Herhangi bir kaza olduğu zaman, herhangi bir araç orada durduğu zaman zaten sesli sistemle birlikte bize hemen bilgi veriyor."

"Metrolar ısıya dayanıklı malzemelerden yapıldı"

Cihan, metroların ısıya dayanıklı malzemelerden yapıldığının altını çizerek, "Herhangi bir yangın olduğu zaman toksik madde, zehirli madde açığa çıkarmaz. Yalnız yolcuların yanlarına getirmiş olduğu telefon bataryaları veya çeşitli plastik malzemeler yandığı zaman maalesef açığa toksik malzemeler çıkıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Metrolarda yangın anında vatandaşların yapması gerekenler konusunda da bilgi veren Cihan, şunları aktardı:

"Yangın anında duman hızlı şekilde yükselir ve yukarıdan aşağıya doğru iner. Burada zaten fan sistemi devreye girecektir. Bu fan sistemi saniyede 80 metreküp alanı temizlediği için hızlı şekilde alanı temizleyecektir ama o panikte yine biz yukarıda kalmayarak, aşağıya eğilerek, mavi ışıklı tabelaları takip ederek kurtarma şaftlarına ve yan yol geçişlerine gitmeliyiz. Şaftlara gittiğimiz zaman zaten orada pozitif hava basıncı olduğundan dolayı hiçbir şekilde dumandan etkilenmeyeceğiz. Şaftın yeryüzünden yukarı çıkmak için kapağı var. Zaten orada her şey yazılıdır. Kolu çevirdiğimiz zaman otomatik olarak kapaklar yukarıya açılacaktır. Hiçbir şekilde dumandan etkilenmeden merdivenle hemen yeryüzüne çıkılacaktır."

Cihan, metro yangınlarının bina yangınlarından farklı olduğuna dikkati çekerek, "Metrolardaki kaza şu anda gündemde olan özellikle Kartalkaya'daki otel yangınından çok farklı. Orası yangın güvenlik sistemleri olmayan bir sistem. Diğeri NFPA standartlarında olan bir sistem ve sürekli gündemde, metro ve tüneller göz önünde, eğitime ve tatbikatlara tabii olan yerlerdir." dedi.

Yangında dumandan zehirlenmemek için hayat kurtaran öneriler

İstanbul Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Asım Kalkan, AA muhabirine, yangın sırasında dumanın da etkisiyle büyük sorunlar yaşandığını ifade etti.

Prof. Dr. Kalkan, yangında bir odada mahsur kalındığında dumanın içeri girmesini engellemek için kapı altlarına ıslak bez konulmasının etkili olacağını aktardı.

Yangın sırasında pencerelerin açılmamasını tavsiye eden Kalkan, pervazların hava alan kısımlarının ıslak bezle kapatılması sayesinde itfaiye gelene kadar zaman kazanılabileceğini dile getirdi.

Kalkan, yangın sırasında odaya gelen dumanın tavana daha yakın olacağına işaret ederek, "Eğer duman fazlaysa mümkün olduğu kadar çömelin çünkü duman yükseğe çıkacaktır. Çömelmeniz karbonmonoksit veya plastik maddelerin yanmasından çıkan zararlı gazların akciğerinize gitmesini engelleyecektir, daha temiz hava alacaksınızdır. Bu da bize zaman kazandırır." dedi.

Yangın çıkışlarına yönelirken dikkatli olunması gerektiğini belirten Prof. Dr. Kalkan, yangın merdivenlerinden çömelerek ilerlemenin faydalı olacağını söyledi.
Alevler çok fazlaysa sırta ıslak bir battaniye konulabileceğine dikkati çeken Kalkan, "Asla asansör kullanmayın. Çünkü yangına bağlı olarak elektrik kesilebilir veya asansör içinde dumandan zehirlenme riski doğabilir." diye konuştu.

"İlk iş hastayı temiz bir alana çıkartmak"

Yangından etkilenen kişilere yapılacak ilk müdahalenin büyük önem taşıdığını vurgulayan Kalkan, şöyle devam etti:

"Yangına maruz kalan kişilerin çoğunu karbonmonoksit gazından zehirlenmiş olarak düşünürüz. Karbonmonoksit, oksijenden daha çok alyuvarlara bağlandığı için oksijenin taşıma kapasitesini düşürür. Beynimizde bazı etkiler yaratarak bilinç kaybına neden olabilir. Ama oksijen verirseniz çok çabuk tedavi olmaya başlar. Bu yüzden ilk iş hastayı temiz bir alana çıkartarak ilk yardım bilgilerimizi kullanmak olmalıdır."

Prof. Dr. Kalkan, hastaların burun kıllarında yanık ve ağız çevresinde is izi olup olmadığının önemli göstergeler olduğunu, bunların inhalasyon yanığından şüphelenilmesine yol açtığını dile getirdi.

Vücutta yanık olmasa bile inhalasyonun ölümcül olabileceğine işaret eden Kalkan, bu durumun soluk borusunda hızla ciddi şekilde larinks (gırtlak) ödemi oluşturabileceğini, bunun solunum yetmezliğine yol açabileceğini anlattı.

Prof. Dr. Kalkan, inhalasyon yanığı tespit edilen hastaların erken dönemde entübe edilip, tedavi edildiğini kaydetti.

Türkiye'de yanık tedavisi konusunda deneyimli doktorların olduğunu, birçok hastanede yanık merkezleri bulunduğunu aktaran Kalkan, bir insan vücudunda yüzde 50'den fazla yanık varsa ölüm riskinin arttığını anlattı.

Prof. Dr. Kalkan, vücudu yanan birinin üzerine su dökülmemesi gerektiğini söyledi.

Yanan kişiye su dökülmesi halinde alevlerin artacağını, mont ve bez parçasıyla yanan bölgenin kapatılmasıyla söndürme işleminin başarılı olacağını söyleyen Kalkan, "Hastaların sadece karbonmonoksitten zehirlendiğini düşünüyorsak, kronik ve akut etkiler çıkmadıysa yaklaşık 6 saatte tedavi edip gönderebiliyoruz. Ama yanıkları varsa hastalar mecburen yatarak tedavi ediliyor." ifadelerini kullandı.

Asım Kalkan, yanan bölgeye su dökmenin enfeksiyon riskini artırdığını, bunun yerine temiz bezle yanık olan bölgeyi kapatarak hızlıca hastaneye gitmenin önemli olduğunu bildirdi.

Türkiye'de, okullardaki yangın eğitimlerinin uzman hekimlerce daha kapsamlı verilmesi gerektiğini, özellikle afet ve yangın tatbikatlarının artırılmasıyla çocukların bilinçlenmesinin sağlanabileceğini vurgulayan Kalkan, şunları kaydetti:

"Eğer alt katlarda yangın varsa üst katta pencerelerinizi sakın açmayın. Çünkü yukarı doğru duman çıkacaktır ve sizi daha hızlı zehirleyecektir. Mümkünse pencerelerinizi ve kapı eşiklerini kapatıp, hava gelebilecek her yeri kesin. Bu size en az 10 dakika kazandıracaktır. Bu da itfaiyenin gelip sizi kurtarma ihtimalini arttıracaktır. Gazın odaya girdiğini gördüyseniz mümkün olduğunca ağzınızı ıslak bezlerle kapatın veya varsa maske takın. Üç maske sizi bir süre idare edebilir. Genelde zaman kazanmaya çalışmak gerekiyor."

Mutfak yangınlarında basit önlemlerle facianın önüne geçilebilir

Uluslararası bir dergide "Konutlardaki Mutfak Yangınları Üzerine Bir Değerlendirme" başlıklı makalesi yayımlanan Prof. Dr. Zehra Yıldız, mutfak yangınlarının nedenleri ve buna ilişkin alınması gereken önlemleri AA muhabirine anlattı.

Isıtma pişirme ekipmanları olmak üzere birçok elektrikli cihazın kullanıldığı yemek yapılan ya da yemek servisi sunan lokanta, hazır yemek firmaları, iş yeri veya konut mutfaklarında yangın yükü indeksinin fazla olduğunu belirten Yıldız, "Ülkemizdeki yangınların yaklaşık yüzde 45'i konutlarda ve konutlardaki yangınların da yüzde 40'ı mutfaklarda meydana gelmektedir. Ayrıca, her yıl restoranlar gibi endüstriyel mutfakların yüzde 20'sinde mutfak kaynaklı yangınlar yaşanmakta ve maddi kayıplara neden olmaktadır." dedi.

Yıldız, mutfak yangınlarının genellikle açık unutulan ocaktan gaz sızması, tüp gaz patlaması, kızartma esnasında tava ve tencerede yağ parlaması, aspiratör ve bacalarda biriken is ve kurumların tutuşması, sıcak veya tam söndürülmeden çöpe atılan bir maddenin tutuşması ile elektrik ve ısıtma-pişirme cihazları kaynaklı çıktığını ifade etti.

"Ocak ve pişirme ekipmanı, mutfak yangınlarının yaklaşık 3'te 2'sini oluşturmaktadır"

Prof. Dr. Yıldız, Türkiye'de ve dünyada mutfak yangınlarının büyük kısmının yemek pişirme ünitelerinden çıktığını belirterek, "Ocak ve pişirme ekipmanı, mutfak yangınlarının yaklaşık üçte ikisini oluşturmaktadır. Pişirme ekipmanı, yangından kaynaklı ölümlerin yüzde 14'üne neden olmaktadır." bilgisini paylaştı.

Ocak üstünde ya da fritöz kullanılarak yağla yapılan kızartmalar, diğer pişirme işlemleri ve fırınların yangın tehlikesine neden olduğunu vurgulayan Yıldız, mutfaklardaki yangınların çoğunun fazla ısıtılan yağdan kaynaklandığını ifade etti.

Yıldız, yağ kaynaklı yangınların nasıl çıktığına ilişkin "Fritözler gibi yüksek sıcaklıklarda çalışan cihazlarda daha fazla kızgın yağ buharı oluşur. Yağ buharı yoğuşarak yanıcı yağ tabakası oluşumuna ve buharın taşıdığı ısı ile hem bu tabakanın tutuşmasına hem de ortamdaki diğer maddelerin tutuşmasına neden olur. Özellikle yağın alev aldığı zamanki sıcaklığının 675 dereceye kadar ulaşması ve bu sıcaklıkta mutfaktaki birçok malzemenin tutuşabileceği bir ısıl ortam oluşması, mutfakta en önemli yangın sebebidir." bilgisini verdi.

Davlumbaz ve kanallar temizlenmediği için biriken yağ kalıntılarının da yangın tehlikesini beraberinde getirdiğine işaret eden Yıldız, şöyle devam etti:

"Pişirme ünitelerinden sıçrayan kıvılcım ve sıcak kurumlar parlamaya sebep olabilir. Bu parlamayla yükselen alevlerin de davlumbaz ve yağ filtrelerine teması uzun bir süre devam ederse davlumbaz ve kanallardaki tortu tutuşabilir. Yangın önce davlumbazın egzoz kanalı içinde, sonra kanallarda ve bacada ilerlemeye devam eder, eğer otomatik söndürme sistemi yoksa ya da çalışmamışsa kanallarda oluşan bu yangın yukarıya ve fana doğru hareket eder. Aynı zamanda kanalın metali ısınarak metal yüzeylerden temas yoluyla yayılan ısı enerjisiyle çevrede tutuşabilecek ahşap yapı malzemeleri, plastik ve benzeri bina elemanları yanarak yangının tüm binaya yayılmasına sebep olabilir."

"Otomatik ve manuel söndürme sistemi her an çalışabilir olmalı"

Yangınları önlemenin her zaman söndürmekten daha kolay olduğunu dile getiren Yıldız, mutfaklarda yangınlara karşı alınması gereken önlemleri şu şekilde sıraladı:

"Özellikle iş yeri mutfakları, lokantalar ve yemek hizmeti veren mutfaklarda söndürme sistemi olmalıdır. Kızgın yağlarla işlem yapılan ocaklarda ve davlumbazlarda kimyasal söndürme sistemi olmalıdır. Mutfaklarda da otomatik ve manuel söndürme sistemi ve ekipmanları eksiksiz ve her an çalışabilir olmalı, kullanıcı bilgilendirilmeli ve denemeler yapmalıdır. Ayrıca, her mutfakta uygun bir yangın söndürücü tüp ile yangın battaniyesi bulunmalı, bunlara kolayca ulaşılabilmeli ancak yemek pişirme alanından uzağa konumlandırılmalıdır. Yangının mutfaktan diğer bölümlere yayılmaması için gerekli bölümlemeler olmalı ve yalıtılmalıdır. Özellikle iş yeri, hazır yemek sektörü mutfakları, binaların yangından korunması yönetmeliğine göre, en az 120 dakika yangına dayanıklı olarak bölümlendirilmeli ve buralarda duman sızdırmaz kapılar kullanılmalıdır."

Prof. Dr. Yıldız, mutfaklardaki elektrikli cihazların da yangın riskini artırdığına değinerek, bunun önüne geçmek için elektrik tesisatının uzman tarafından yapılması, eskiyen tesisatların yenilenmesi, kapasite üzerinde mutfak ekipmanı kullanılmaması, aynı prizden çok sayıda elektrikli cihazın beslenmemesi, elektrik prizlerinin topraklanması ve kullanılmayan ekipmanların fişlerinin çekilmesi, küçük ev aletlerinin lavabo ve sudan uzakta konumlandırılması gerektiğini belirtti.

Mutfaklarda ısıtma pişirme için ısı kaynağı olarak çoğunlukla LPG veya doğal gaz gibi yakıtların kullanıldığını aktaran Yıldız, gaz kullanılan mutfaklarda alınması gereken ilk önlemin havalandırma sistemi veya havalandırma boşluğu olduğunu söyledi.

Endüstriyel mutfaklara alarmlı yangın algılama sistemleri yerleştirilmeli

Yıldız, iş yeri, hazır yemek sektörü ve lokantalarda yangını başladığı anda algılayan ve yayılımın önüne geçen aktif güvenlik sistemlerinin olması gerektiğini vurgulayarak, alev-duman algılama sistemleri, köpüklü-gazlı söndürme sistemleri, yangın kontrol paneli, alarmlar, sabit boru tesisatı, yangın dolapları ve yangın söndürme tüpünün alınabilecek önlemlerin başında geldiğini dile getirdi.

Otel, kafe, restoran ve fabrika gibi işletmelerin mutfaklarında güvenlik için yangın sprinkler sistemlerinin kullanılması gerektiğini belirten Yıldız, endüstriyel mutfaklarda ölü noktada kalmayacak şekilde, uygun tipte ve sayıda sesli, ışıklı veya görsel alarmlı yangın algılama sistemlerinin yerleştirilmesi gerektiğini kaydetti.

"Sıvı yağ yangınlarını söndürmek için kesinlikle su kullanılmamalıdır"

Prof. Dr. Yıldız, kontrol altına alınamayan yangınlardaki en büyük hatanın bilinçsiz müdahale olduğunu belirterek, "Mutfaklardaki yangınlar bilinçli olunduğu takdirde tamamen söndürülebilir. Özellikle yağ yangınları bilinçli müdahaleyle söndürülebilecekken yangına su ile müdahale olduğunda daha büyük bir yangına sebebiyet vermektedir. Yağ buharının sıcaklığı suyu buharlaştırarak genleşmesine, yangının büyümesine ve yayılmasına neden olur. Dolayısıyla sıvı yağ yangınlarını söndürmek için kesinlikle su kullanılmamalıdır." uyarısını yaptı.

Yıldız, kızartma esnasında yağ buharının parlaması veya alev almasını engellemek, ısı kaynağını ortadan kaldırmak için ocağın kapatılması, havayla temasın kesilmesi, kapağın üzerine kapatılması, kabın hareket ettirilmemesi ve soğuduğundan emin olmadıkça kapağın açılmaması gerektiğini anlattı.

Suyun, katı yangınlar olarak adlandırılan A sınıfı yangınların söndürülmesinde kullanıldığını belirten Yıldız, yağın yanı sıra gaz ve elektrik yangınlarına da kesinlikle su ile müdahale edilmemesinin önemini vurguladı.

Yıldız, mutfaklarda yangına karşı alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı:

"Her zaman güvenilir bir markanın, test edilmiş ve onaylanmış pişirme ekipmanı kullanılmalıdır. Lavabo, bankonun üstü ve mutfak dolapları yanmaz bir kaplama ile kaplanabilir. Olası alev ya da kıvılcım sıçramalarına karşı ocağa veya fırına yakın kurutma bezleri, mutfak havlusu, peçete, kağıt havlu, fırın eldivenleri, örtü ve diğer yanıcı herhangi bir madde bulunmamalı veya en az 1 metre uzakta olmalıdır. Alet ve malzemeler sabit duracak bir yere yerleştirilmelidir. Özellikle konutlarda ocak yakınında bulunan perde ve güneşlikler, rüzgarla ocağın açık alevine yaklaşması nedeniyle tutuşabilir. Bu sebeple rüzgarda hareket etmeyecek stor perde ya da yanmaz kumaştan perde tercih edilebilir. Ayrıca, ateş kaynağı olabilecek ocak, fırın veya ızgara perdeye uzak bir konuma yerleştirilebilir."

Yapay zeka, yangınlara anında ve etkili müdahale imkanı sağlıyor

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Berk Üstündağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yapay zeka teknolojilerinin dünyada giderek daha çok konuşulduğunu, ekonomik kullanım alanlarının ise yaygınlaştığını söyledi.

Yapay zekanın afet ve acil durum risklerinin azaltılması ve müdahale kapasitesinin arttırılmasında kullanıldığını belirten Üstündağ, yapay zeka teknolojilerinin riski azaltma ve müdahale etkinliğini arttırmasının Bolu Kartalkaya'daki otel yangının ardından gündeme geldiğini kaydetti.

Prof. Dr. Üstündağ, yapay zekanın yangın güvenliğiyle ilgili 3 doğrudan kullanımı olduğuna dikkati çekerek, "Binalardaki güvenlik kameraları oteller başta olmak üzere kamusal alanlarda da gittikçe artmakta. Mevcuttaki güvenlik kameraları, yapay zeka destekli video analitiği dediğimiz işleme yöntemleriyle artık diğer sensör sistemlerinde arızalar oluşsa da problemleri tespit etme, yangın oluşmuşsa yangının ilerlemesinin belirlenmesi, ortamda varsa duman yayılımının tespiti dahil, mevcuttaki duyargalarımız ve yönetim sistemlerimize destekleyici bir unsur olarak görev yapabiliyor. Dolayısıyla güvenlik, kamera izleme sistemlerinde yapay zeka destekli yangın güvenliğini destekleyici unsurların bulunmasında fayda var." diye konuştu.

Akıllı binalarda duman, alev ve çeşitli gaz sensörlerinin arızalı veya devrede olup olmadığını test eden sistemlerin olabildiğini dile getiren Üstündağ, "Biz, bunları sadece kendi yerelinde değil aynı zamanda uzaktan otomatik olarak takip edebilir durumdayız. Mevcut teknoloji ayrıca hacimlerdeki güvenlik tesisatlarının devre dışı olup olmadıklarını ve işlevsel yeterliliklerinin çevrim içi takip edilmesini mümkün kılıyor." ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Üstündağ, yapay zekanın derin öğrenme yöntemleri ve artan işlemci kapasitesiyle dronlar da dahil olmak üzere otonom sistemlerde yaygınlaştığını aktararak, şöyle devam etti:

"Herhangi bir itfaiye teşkilatından veya Bolu'da olduğu gibi mücavir alan için talep edildiği zaman orada bu tür müdahalenin arttırılmasını sağlayabilecek otonom araçlarla destekli drone kapasitesi mümkün. Bu dronlar, itfaiyenin merdiven yüksekliğinde hatta daha yukarı seviyelere kadar çıkabilir. Eğer bina önünde bir hidrant noktası varsa, yangının çıktığı yere itfaiye araçlarının gelmesini beklemeden müdahale edebilir ve yangının ilerlemesini yavaşlatabilir. Şu anda herhangi bir belediye itfaiyesi veya mücavir alan yönetimiyle ilişkili sorumlu grup talep etse bunlar aylar içerisinde yerli malı olarak da temin edilebilir. Uzaktan kumandalı müdahalede otonom hareket desteğiyle de yangına müdahale edecek söndürme hortumunu yüksek kat seviyelerine çıkartacak veya ilgili köpüklü yangın söndürme malzemesini oraya aktarabilecek teknolojilerde bunların yapay zeka destekli olanları var."

Yapay zeka destekli bina otomasyon sistemlerinde, sensör verilerinin doğruluğunu değerlendiren bileşenlerin bulunduğunu hatırlatan Üstündağ, bu sistemlerin geleneksel güvenlik sistemlerine kıyasla daha hassas çalıştığını ve devre dışı kaldıklarında otomatik uyarı güvenlik mekanizmasını devreye soktuğunu ifade etti.

Prof. Dr. Üstündağ, yapay zekanın bu konuda lüks olarak görülmemesi gerektiğini söyledi.

Yapay zekanın yangının doğru ve hızlı algılanmasını iyileştirebildiğini vurgulayan Üstündağ, "Yangın algılama sistemleri arasında duman dedektörlerimiz, gaz sensörlerimiz ve buna ek olarak da kameralarımız var. Bu sistemlerden gelen veriler genellikle yangın kontrol ve güvenlik yönetim panosuna aktarılıyor. Burada ölçümlerin belirli eşik değerleri geçip geçmediği kontrol ediliyor." bilgisini verdi.

Prof. Dr. Üstündağ, bu verilerin bütünsel olarak yapay zeka destekli cihazlarla değerlendirildiğinde doğruluk ve etkinliğin önemli derecede arttığının altını çizerek, bunun doğru alarm üretme oranlarını artırdığına işaret etti.

"Cep telefonumuz üzerinden de çalışabilecek"

Yangınların önlenmesi açısından da yapay zeka teknolojilerinin kullanıldığını vurgulayan Üstündağ, şunları kaydetti:

Yapı malzemeleri ve özelliklerine göre risk analizi yapmak, ortamın kamerayla taranarak riskli durumların tespit edilmesi, mutfakta ocağın yanına konulan nesnelerin yanıcı olup olmadığının belirlenmesi ve anlık risklerin uyarılması gibi yapay zeka uygulamalarının önümüzdeki dönemde yaygınlaşması bekleniyor. Yangın alarm butonları ve anons sistemlerinin dijital ikizleri bulunduğumuz yere göre cep telefonumuz üzerinden de çalışabilecek. Yapay zeka, yapı içinde robotik araçlarla hayati riski yüksek ortamlarda müdahale ve kurtarma, yapı dışında dronlarla hızlı müdahale ve tahliye, dronlarla yüksek katlara hortumların çıkartılması ve söndürme işlemleri, yangına dayanıklı malzeme ve sistem tasarımı, çok sayıda insanı barındıran yapıların hassas güvenlik yönetiminin merkezi sistemlerle etkin ve işlevsel süreklilikle sağlanmasında giderek artan imkanlar sağlıyor."



Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın