Dolar
38.43
Euro
43.89
Altın
3,316.35
ETH/USDT
1,822.80
BTC/USDT
94,836.00
BIST 100
9,283.99
Gündem

"Yenidoğan çetesi" davasında tutuksuz sanıklar savunma yapıyor

İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması 9. gününde devam ediyor.

Elif Somuncu, İrem Demir  | 28.11.2024 - Güncelleme : 28.11.2024
"Yenidoğan çetesi" davasında tutuksuz sanıklar savunma yapıyor

İstanbul

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı olduğu iddia edilen Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.

Çok sayıda basın mensubunun takip ettiği duruşmanın yapıldığı salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.

18 Kasım'da başlayan ve 22 tutuklunun savunmalarını yaptığı duruşma, bugün tutuksuz sanıkların beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.

Tutuksuz sanık hemşire Renginar Molla

Duruşmada savunma yapan tutuksuz sanık hemşire Renginar Molla, üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi.

Molla, Silivri Kolan Hastanesi'de çalıştığını, hemşirelik dışında bir şey yapmadığını dile getirerek, "Doktorun söylediklerini yaptım. Hasan Basri (Gök) asistan olarak geldi. Ben sorumluydum. O gelince arka planda kaldım. Sorumlu doktorum Fırat Sarı'ydı. Kendisine ulaşamadığım zaman Hasan Basri'ye ulaşırdım. Fırat Sarı'yı çocuk doktoru olarak bilirdim." dedi.

Hastaların basamaklarını Fırat Sarı'nın belirlediğini kaydeden Molla, "Ben de Hasan Basri öyle deyince 'Fırat Sarı istiyor.' diye düşündüm. Bu yüzden 'Hasta tamam.' dedim. Basamakları hasta dosyasında değiştirdim. Ama 3'ten 1'e basamakları değiştirmedim, 2'ye çektim. Basamak benim anladığım bir şey değil. Doktorun yaptığı görevleri ben hiçbir zaman yapmadım." diye konuştu.

Molla, tutuklu sanık doktor Fırat Sarı'yla arasındaki para hareketlerinin sorulması üzerine paraya ihtiyacı olduğunu, yurt dışına çıkacağını anlattı.

Molla, tutuklu sanıklardan ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'i hemşire olarak tanıdığını, bebek sevki yaptığına hiç denk gelmediğini öne sürdü.

Sanık Hasan Basri Gök'ün hastanede denetim yapıldığı sırada "Sadece dosya üzerinde basamakları çektim." dediğini iddia eden Molla, bu kişinin dosyaları dışarı çıkarıp çıkarmadığını bilmediğini kaydetti.

Molla, basamaklarla ilgili olmaması gereken bir durumu fark etmediğini söyledi.

Silivri Özel Kolan Hastanesi'yle sanık Fırat Sarı arasında yapılan sözleşmeyi bilmediğini savunan Molla, "Para karşılığında bebek getirildiğini duymadım. Benim yönetim kısmıyla alakam yok." ifadelerini kullandı.

"Suçlamalarla ilgili örgütün varlığını kabul etmiyorum"

Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı Mustafa Kazan, söz konusu hastaneden kendi isteğiyle istifa ettiğini anlattı.

Kızılay Hastanesi'nde çalışırken gözaltına alındığını, psikolojisinin bozulduğunu, bu nedenle emekli olduğunu ve İstanbul'dan taşındığını belirten Kazan, "Suçlamalarla ilgili örgütün varlığını kabul etmiyorum. Gözaltına alındığım zaman örgütü öğrendim. Kimseyi tanımıyorum. Bahsi geçen örgütle para alışverişim yoktur. Örgüt üyesi olarak iddia edilen kişiler beyanlarında beni tanımadıklarını söylediler." dedi.

Sanıklardan sadece Gıyasettin Mert Özdemir'le görüşmesinin olduğunu iddia eden Kazan, "Mertle aramda asla 'Eşine SGK yaptıralım.' gibi bir görüşme geçmedi. Mert'e ödeme yapmadım. Bu ödemelerin hastanenin muhasebesinden yapıldığı iddianamede açık ve net görülmektedir. Benim bir örgüte bile isteye yardım etme durumum söz konusu olamaz." savunmasını yaptı.

Tutuksuz sanık Kazan, bebek sevkleriyle ilgili Özdemir'le konuşmasının sorulması üzerine şöyle devam etti:

"Benimle konuşmalarında kabul etmemişti. Sonra nasıl kabul etti, bilmiyorum. Ben ödemeyle ilgili sonraki konuşmada, muhasebenin bana ilettiğini ona ilettim. Büyük ihtimal muhasebe ona ulaşmamıştır, beni aramıştır. İlk görüşmeyi ben yaptığım için ödemeyle ilgili beni muhasebeden biri arıyordu. Bunun sebebini bilmiyorum. Gıyasettin'in bebekleri nasıl, nereden getirdiğini bilmiyordum. Gıyasettin benimle konuştuğunu söyledi. Anlaşmayı benimle yapıp yapmadığıyla ilgili bir şey söyledi mi hatırlamıyorum."

Mustafa Kazan, duruşma savcısının "Bebeğin yoğun bakıma alınması gerekiyor, ölüm tehlikesi var. Para karşılığında bu işin olması seni rahatsız etmedi mi?" sorusu üzerine, "Uygun değil. Şikayete bulunmadım, 3 tane çocuğum var ama iş aradım." diye konuştu.

"Bu bebek ölürse sorumluluk olur diye tereddüt olmadı mı?" sorusunu cevaplayan Kazan, "Nasıl olmasın benim de çocuğum var. Başhekimim çok titizdir. Hastane doktorlarına güvendim. İçim o yönden rahattı." ifadelerini kullandı.

"Görev bilinciyle doktorluk yapmaya çalıştım"

Tutuksuz sanıklardan Bağcılar Özel Şafak Hastanesi Başhekimi Semiha Yavuz, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirterek, insan sevgisini ve saygısını ailesinden alarak, görev bilinciyle doktorluk yapmaya çalıştığını savundu.

Kendilerinin hasta ve hasta yakınlarının memnuniyeti için çalıştıklarını dile getiren Yavuz, hastaneye yapılan denetimlerde herhangi bir eksiklerinin olmaması için ellerinden geleni yaptıklarını bildirdi.

Yavuz, "Yenidoğan yoğun bakımda, 25 Eylül 2023'te çok büyük bir denetim oldu. Tek tek bütün hastaları gezdik. Ne tedavi aldıkları, hangi kanalla, hangi sevkle geldikleri, ailelerinin onayı olup olmadığı tüm gün değerlendirildi. Çok uzun bir denetim oldu." dedi.

Her denetimde bulunmaya çalıştığını anlatan Yavuz, "Yenidoğan belki de İstanbul'un en güzel ünitesiydi. Kendi hastanemde doğan bir bebeği kabul ediyorsam önce baba ile görüşüyordum. Çünkü anne yeni doğum yapmış, doğumdan sonra daha endişeli olabiliyor. Bana güven duymalarını isterdim." diye konuştu.

Yavuz, evde olduğunda bebeğin durumu kötüleşince kendisini çok defa aradıklarını, hasta başına giderek değerlendirme yaptığını sözlerine ekledi.

Hastanede çalıştığı dönemde Fırat Sarı'yla bir anlaşma yapılmadığını öne süren Yavuz, "Çocuk doktoru olduğum için böyle bir şeye ihtiyacım olmadı. Benden öncede olmadığını biliyorum." ifadelerini kullandı.

Fırat Sarı'nın "Bağcılar Medilife'ta Semiha'yla anlaşma yaptık." şeklindeki ifadelerinin aktarılması üzerine bunu kabul etmediğini kaydetti.

İddianameden

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.

İddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.

Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.

Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.

Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtiliyor.

Ceza istemleri

İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.

Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.

İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.

Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.

Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.