Dolar
35.23
Euro
36.75
Altın
2,622.57
ETH/USDT
3,321.90
BTC/USDT
96,127.00
BIST 100
9,724.50
Kültür, arşiv

Şarkılarındaki gibi bir hayat yaşadı

Müslüm Gürses, yoksul bir ailenin çocuğu olarak başladığı hayat serüvenin sonunda, kendisine ''Müslüm Baba'' diye seslenen çok sayıda sevenini gözü yaşlı bıraktı.

03.03.2013 - Güncelleme : 03.03.2013
Şarkılarındaki gibi bir hayat yaşadı

İSTANBUL - Etem Geylan 

Müslüm Gürses, yoksul bir ailenin çocuğu olarak başladığı hayat serüvenin sonunda, kendisine ''Müslüm Baba'' diye seslenen çok sayıda sevenini gözü yaşlı bıraktı.
Tedavi gördüğü hastanede bugün vefat eden Müslüm Gürses, şarkılarındaki gibi ''hüzünlü'', ''acı'', ''ızdırap'', ''kader'' denilebilecek olaylarla dolu bir yaşam geçirdi.
Kariyerinin büyük bölümünde ''kenar mahalle'', ''varoş'' müziği yaptığı yönünde eleştirilere maruz kalan Gürses, hemen her türden müzisyenin ve müzikseverin saygısını kazanmış güçlü bir yorumcu, bir ''fenomen'' olarak hayata veda etti.

Müslüm Akbaş olarak doğdu

Gerçek adı Müslüm Akbaş olan Müslüm Gürses, 7 Mayıs 1953'te Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesinin Fıstıközü köyünde, tarım işçileri Mehmet ve Emine Akbaş çiftinin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Bir erkek ve bir kız kardeşi daha olan Müslüm Gürses'in ailesi, bir süre sonra Adana'ya göç etti.
İlkokuldan sonra eğitime devam edemeyen Gürses, terzilik öğrenmesini isteyen babasının karşı çıkmasına rağmen 15 yaşındayken Adana'da bir aile çay bahçesinde düzenlenen ses yarışmasına katılarak, birinci oldu. Müslüm Gürses, Halk Eğitim Merkezi'nde müzik derslerine katıldı.
Kendi deyimiyle ''İşler iyi gitmediği için'' çay bahçesinde türkü söylemeyi bırakan Gürses, terzi ve ayakkabı tamir atölyesinde çalışmayı sürdürdü. Bir arkadaşının referansıyla Adana'daki bir gazinoda yeniden türkü söylemeye başlayan sanatçı, mikrofonu bu kez bir daha bırakmadı. Müslüm Gürses, aile çay bahçelerinin yanı sıra Adana'da pavyonlarda sahne aldı.

İki trajedi

Şöhret basamaklarını tırmanmak için hazırlanan Müslüm Gürses, o günlerde annesi Emine Akbaş ile kardeşi Ahmet Akbaş'ı toprağa verdi. Öldürülen annesinin katili babası Mehmet Akbaş'tı. Müslüm Gürses, cezaevine giren babasıyla bir daha görüşmedi. Sanatçı, hayatının bu noktasıyla ilgili röportaj vermemeyi tercih ederken, cezaevinden çıkan babası Şanlıurfa'da yeni bir hayat kurdu. Müslüm Gürses, 2010 yılında 75 yaşında vefat eden babasının cenazesinde taziyeleri kabul etti.

İlk plağı ''Emmioğlu-Ovada Taşa Basma''

TRT-Adana-Çukurova Radyosu'nda her hafta cumartesi günü canlı olarak türküler söylemeye başlayan Gürses, 1968 yılından itibaren piyasaya ilk 45'liklerini çıkarmaya başladı. İlk plağı 1968 tarihli ''Emmioğlu-Ovada Taşa Basma'' plağı oldu.
İstanbul'a giden Gürses'in, burada kaydettiği ''Sevda yüklü kervanlar'' adlı şarkısı geniş kitlelere ulaştı. Akbaş olan soyadı ''Gürses'' olarak değişirken, sanatçı, ikinci çıkışını, 1971 yılında ''Ben insan değil miyim?'' ile yaptı.

Ağır trafik kazası geçirdi

Gürses'in, 1978 yılında Tarsus'tan Adana'ya dönerken geçirdiği trafik kazasında, kendisinin içinde bulunduğu otomobili kullanan sürücü öldü. Öldüğü düşünülen Müslüm Gürses hastanede yaşama tutundu. Hayatı boyunca izlerini taşıyacağı kazada Gürses'in alnı ciddi biçimde zedelendi ve başına beynini koruyacak plaka takıldı. Bu kazadan dolayı koku alma duyusunu neredeyse tamamıyla yitirdi. İşitme duyusu da ciddi biçimde zarar gördü.

Filmleri ağlattı

İlk kez ''İsyankar'' 1979 yılında çekilen filmle kamera karşısına geçen Gürses, dönemin şarkılı filmlerine uygun bir çok uzun metrajlı filmde rol aldı. 
''Adam öldürmeye hazırım ama cinayet işleyemem'', ''Yumurtaya can veren Allah'ım yeşil biberi nasıl yarattın?'' gibi repliklerin de olduğu bu filmlerde Müslüm Gürses, suça sürüklenen, alkolizmin batağına saplanmış gençleri, acı dolu hayat hikayelerini canlandırdı.
Kariyerinin son döneminde de bir çoğu komedi türündeki filmde, yardımcı oyuncu olarak göründü.

Muhterem Nur'la evlendi

Müslüm Gürses'in, sinema oyuncusu Muhterem Nur ile birlikteliği, kendisi için dönüm noktası oldu. 1982 yılında Adana turnesinde ilk tanışmalarında, ''Sahneye ilk kim çıkacak'' kavgası eden çiftin yolları, bir daha ayrılmadı.
Gürses, ''Esrarlı gözler'' isimli şarkısını Muhterem Nur için beslediği söylendi. Muhterem Nur ise eşinin isteğiyle sanat yaşamını sonlandırırken, Müslüm Gürses'in en büyük destekçisi oldu.

Müslümcüler

Acıların olgunlaştırdığı Müslüm Gürses, ''Müslüm Baba'' lakabıyla anılırken, arabesk dünyasında, ''Ferdiciler'', ''Orhancılar'' gibi, ''Müslümcüler'' ismiyle anılan, kendisine tutkuyla bağlı bir dinleyici kitlesi edindi.
Müslüm Gürses, şarkılarında, kendisini umutsuz, çaresiz hissedenlerin hislerine tercüman oldu. Bir röportajında Orhan Gencebay ile arasındaki farkı, ''Orhan abi bizim pirimizdir. Orhan Gencebay, 'Böyle gelmiş böyle gitmez' diyor bizse 'Böyle gelmiş böyle gider' diyoruz'' diyerek ifade etmişti.
Müslüm Gürses ve dinleyicileri, akademisyenler Caner Işık ve Nuran Erol'un, ''Arabeskin anlam dünyası ve Müslüm Gürses örneği'' isimli tez çalışmasına da konu oldu.
Gürses, 80'li yıllardan itibaren hemen her yıl birden fazla albüm çıkararak sevenlerini mutlu etti. ''Benim meselem'', ''Biz babadan böyle gördük'', ''Esrarlı gözler'', ''Usta'', ''Şu dağlarda kar olsaydım'', ''Tanrı istemezse'' şarkılarının yer aldığı kasetler büyük beğeni topladı.
Konserlerine, zaman zaman kendilerini jiletle kesen marjinal grupların da görüntüleri yansıdı. Bursa'daki bir konserinde bıçaklanan Gürses, kendisini bıçaklayan hayranını affetti.

Kariyerinin son dönemi

Geçmişte arabesk şarkıların dışında, ''Ötme bülbül'', ''Şu diyarı gurbet elde'', ''Haydar haydar'' gibi türkü ve deyişleri, ''Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim?'', ''Söyleyemem derdimi'' gibi şarkıları kendi tarzında yorumlayan Müslüm Gürses, kariyerinin son döneminde, müzikal altyapılarına sadık kalarak seslendirdiği, pop ve rock şarkılarıyla geniş kitlelere ulaştı.
Güçlü yorumuyla, Bülent Ortaçgil'in ''Sensiz olmaz'', Nilüfer'in ''Olmadı Yar'', Teoman'ın ''Paramparça'', Yeni Türkü'nün ''Olmasa Mektubun'', Tarkan'ın ''İkimizin Yerine'', Kenan Doğulu'nun ''Tutamadım zamanı'', Sezen Aksu'nun ''Vazgeçtim'', ''Belalım'', Fikret Kızılok'un ''Gönül'', Hümeyra'nın ''Sessiz Gemi'', Şebnem Ferah'ın ''Sigara'' isimli şarkıları seslendirdi. 
Müslüm Gürses, kendisine saygı ve sevgiyle yaklaşan yeni dinleyici kitlesiyle, ''Rock İstanbul 2004'' festivalinin de aralarında bulunduğu açık hava konserleriyle biraraya geldi. 
Yazar Murathan Mungan'la ''Aşk Tesadüfleri Sever'' isimli albüme imza atan Müslüm Gürses, bu albümde, Mungan'ın Türkçe sözler yazdığı, David Bowie'den Garbage grubuna, Leonard Cohen'den Björk'e birçok yabancı müzisyenin bestesini başarıyla seslendirdi.

Polemikler ve Müslüm Gürses

Kendisine yönelik ''Şarkıları insanları umutsuzluğa sevk ediyor'' eleştirilerine, ''Ne demişiz biz, bugün batarsa güneş yarın yeniden doğar'', ''İnsanın hayatında neşenin yeri olduğu kadar hüznünde yeri olacaktır'' diyerek bu görüşe karşı çıktı.
''Sınıf atladı'' eleştirileri karşısında, sadık dinleyicilerine ''Değişmedik. Özümüzde aynıyız. Müsterih olsunlar'' şeklinde mesaj verdi.
Sanatçı Fazıl Say'ın arabesk kültürü hedef alan sözleri karşısında uzatılan mikrofona, Müslüm Gürses, ''Sanatçı sevgili, saygılı olur. Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır'' dedi.
Sanatçı Fazıl Say ise Müslüm Gürses'in hastalığı duyulduğunda, ''En sert tartışmalarda en ağır sözleri karşılıklı söylemiş olsak bile, bu hayatta bambaşka müzik kulaklarımız, bambaşka gelecek hayallerimiz olsa bile, sonuçta bütün kavgalar da insanidir, bir insanın yaşama dönmesini istemek de insanidir, sonuçta insanız, ölümden değil, yaşamaktan yanayız, hayata dön Müslüm Baba'' şeklinde mesaj yayımlayarak üzüntüsünü dile getirmişti.

 

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın