Dolar
37.91
Euro
41.01
Altın
3,127.54
ETH/USDT
1,855.00
BTC/USDT
82,893.00
BIST 100
9,659.48
Kültür

Yönetmen Ahmet Sönmez, Mustafa Kutlu'nun "Mavi Kuş" hikayesini sinemaya taşıyor

"Elveda Katya", "Sadece Farklı" ve "Yıldız Tozu" gibi birçok film ve diziye imza atan yönetmen Ahmet Sönmez, Mustafa Kutlu'nun aynı isimli hikayesinden uyarlanan "Mavi Kuş"u sinema seyircisiyle buluşturacak.

Ömer Mirza Şeker  | 28.03.2025 - Güncelleme : 28.03.2025
Yönetmen Ahmet Sönmez, Mustafa Kutlu'nun "Mavi Kuş" hikayesini sinemaya taşıyor Fotoğraf: Bünyamin Yılmaz/AA

İstanbul

Sinemaya bakışı, Mavi Kuş filminin ortaya çıkışı ve çekim süreçlerini AA muhabirine anlatan Sönmez, "Film yapmaya karar verdiğimiz günden bugüne kadarki serüveni hatırladıkça bugün bunun ete kemiğe bürünmesi çok heyecan verici ve keyifli. Sorumluluk açısından zorlukları var. Bir Mustafa Kutlu hikayesini, özellikle Mustafa Kutlu'yla çok fazla özdeşleşmiş, en çok bilinen, okunan hikayelerinden Mavi Kuş'u film yapmanın bir sorumluluğu var. Yönetmen olarak üzerimde onun endişesini de taşıyorum." dedi.

Sönmez, Erzincan'ın Kemaliye ilçesinde gerçekleşen set sürecinin çok yorucu, zor ama keyifli olduğunu dile getirerek şu bilgileri verdi:

"Kitapta hikaye sıcak bir yaz gününde geçiyor. Biz bunu kışa dönüştürdük, uyarladık. Biraz daha zor oldu tabii kış şartlarında film çekmek ama biz zorlukları seviyoruz. Şu an o sahneleri gördükçe, kitapta okuduğumuz karakterleri ete kemiğe bürünmüş şekilde, gözümüzün önünde canlı görmek bana çok eğlenceli geliyor. İyi bir oyuncu kadromuz var. 22 ana karakter bir otobüsün içinde her gün bir yolculuk yapıyoruz."

"Bu coğrafyada, bu hikayeyi çekmeye talip olmak çok zor bir şey"

Çekimlerden önce oyuncuların kitabı okuduğunu söyleyen Sönmez, "Bir oyuncumuz yıllar önce okumuş. Okuduğu bir kitabı oynamak nasip olmuş ona. Bazı karakterlerin ismini, lakaplarını değiştirdim. Kopuk Osman diye bir karakter var kitapta. Onu Kara Osman'a çevirdik. Oyuncumuz Tansel Öngel sordu, Hocam bu, kitapta Kopuk Osman. Niye kara diyoruz?' Oyuncular kitaptaki karakterlerle o kadar özdeşleşmiş ki 'Bunun lakabı buydu. Niye böyle oldu?' gibi sorularla karşılaşıyoruz. Biz de anlatıyoruz neden yaptığımızı." diye konuştu.

Ahmet Sönmez, hikayenin Kemaliye'de çekilmesinin zorluğuna işaret ederek "Hem yazar hem yönetmen olarak naçizane bana bir saygıları var ve benim bu işe gösterdiğim ihtimam, incelik onları etkiliyor. Onlar daha çok asılıyor. Her plandan sonra her oyuncu gelip, 'Hocam nasıl oldu? Oldu mu?' diye soruyor." ifadelerini kullandı.

Yönetmen tatmin olunca oyuncunun da tatmin olduğunu vurgulayan Sönmez, şunları kaydetti:

"Bunu sürekli kontrol ediyor oyuncular. Oyuncunun tatmin olmaması, yönetmen tatmin olduğu halde oyuncunun bunu sorma ihtiyacını hissetmesi çok güzel bir şey. Bu da gösteriyor ki yönetmenin heyecanını almışlar. Hikayedeki o iyi duyguyu yakalamışlar ve en iyisi olması için büyük çaba gösteriyorlar. Ben oyuncularda acayip bir özveri görüyorum. Saatlerce ayakları çıplak soğuk suyun içinde dayandılar ve kimse sesini çıkarmadı. Şikayet dahi etmediler. Hatta oyuncumuz Talat Bulut, hasta olduğu halde seti iptal etmek istediğimizde izin vermedi. 'Bu iş yapılacak.' dedi. Böyle bir özveri gördük oyuncuların hepsinde. Bu, benim için çok değerli bir şey."

Yönetmen Sönmez, kitapta kendisini en çok etkileyen kısmın filmde de yer alan final sahnesi olduğuna işaret ederek "Özellikle gerçek ve hakikat arasındaki o ince çizgiyi çok net ortaya koyuyor. İnanılmaz da bir sanat eleştirisi var. Hikayenin sonundaki ayna metaforuyla gerçeklik algısının kırılması ve hakikat arayışı içinde gören göz ile bakan göz arasındaki farkı çok ince bir şekilde anlatıyor. Bu incelik dediğim alt metin değil. Çok net bir ortaya koyma biçimi." dedi.

"Çok cesurca bir yabancılaştırma efekti var"

Sanat konusunda Mustafa Kutlu gibi düşündüğünün altını çizen Sönmez, "Biz sanat yapıyoruz, sanat gerekli ama hayatın tam merkezinde değil. Sanat diye ortaya koyup yaptığın işi kutsallaştırmak, her şeyin önüne koymak bana da çok doğru gelmiyor ki ben sanatçı bir adamım. Mesleğim bu. Bunun eğitimini Rusya'da aldım ve sinemacıyım. Hayatımın bir tarafında, çok severek yaptığım bir şey, değerlerimin, ailemin, gerçekliğin ya da hakikatin üstünde değil. Bu algıyı sevmiştim Mustafa Kutlu'da ve kitapta. O eleştiriyi de çok sevdiğim için bu filmi yaptım." değerlendirmesinde bulundu.

Sönmez, hikayenin içinde seyirciye yabancılaştırma efekti verildiğini aktararak "Bir kitap için çok riskli olmayabilir ama sinema filminde bu yabancılaştırma efektini kullanıp, bir anda gerçeklik algısını yıkıp, yeni bir hakikat ortaya koymak zor. Bunu yaparken de ortalama bir-iki dakikanız var. Bu bir iki dakika içinde bunu yapmaya cesaret etmek çok riskli bir şey. Ben bunu göze aldım. Mustafa Kutlu da kitabında göze almış zaten. Sinemada neden olmasın dedim." ifadelerine yer verdi.


Filmdeki karakterlerin tanıdık, bilindik karakterler olduğunu söyleyen Ahmet Sönmez, şöyle devam etti:

"Bazıları Türk sinemasında, Yeşilçam'da gördüklerimize çok benzer karakterler. Anadolu'da, köyde yaşayan, özellikle bizim neslin 'Biz bunu biliyoruz, bizim komşumuz, bizim ağamız.' diyebileceği karakterler. Otobüsün içine bir soba koyduk. Bugün Kemaliye'deki dostlarımızla konuştuğumuzda, 'Biz de böyleydik. Biz de burada istasyona giderken üşüyorduk. Soba koymuş.' deyip şaşırıyorlar. Bu yabancılaştırma ve sanatla, sanata bakış açısıyla ilgili hakikat ve gerçek arasındaki farkı bu kadar sert ortaya koyan bir hikaye zannediyorum görülmedi. Bu da bir risk ama bu riski almak çok keyifli bir şey."

Sönmez, hikayenin bir dili olduğunu ve kendini anlattığını belirterek "Ben hikaye anlatmakla uğraşmıyorum. Hikaye bana konuşuyor. O yüzden bir sinema diliyle değil de hikayenin dili neyse ona göre hareket ediyorum. Teknik olarak da öyle. Belli bir kalıbın içine sokmadan hikayenin kendi anlatma biçimiyle ilgili dertleniyorum. Teknik olarak farklı çalıştık. Özellikle otobüsümüz üzerinde çok ince çalıştık. Gerçekten bir mühendislik var otobüs içinde. Teknolojik olarak da teknik malzeme olarak da hiç kimsenin kullanmadığı teknikleri kullanıyoruz." dedi.

"Ahmet Sönmez sineması peşinde değilim"

Otobüsün içinde 22 kişiyi konuşturup konuşan kafaları anlatmanın çok sıkıcı olabileceğini dile getiren Sönmez, "Biz o otobüsü öyle bir mekana çevirmeliydik ki hem geniş hem de çok sıcak görülmeliydi. Herkesin bu otobüsün çok keyifli olduğunu hissetmesi gerekiyordu. Aslında tahtadan, ahşap, sert koltuklarda sallana sallana gidilen bir yolculuk. Soğuk bir ortam, ortada soba ve duman var. İlk anlattığınızda bunun içinde kim yolculuk etmek ister. Görseli öyle koyduk ki çok keyifliymiş, ben bunda bir yolculuk yapsam ne kadar güzel olur denilebilecek bir noktaya getirdik." değerlendirmesinde bulundu.

Ahmet Sönmez, hem yönetmenin kurduğu dünya hem de mekanın tasarımı anlamında üzerinde çok çalıştıklarının altını çizerek sözlerini şöyle tamamladı:

"Çok zor planlar almaya çalışıyoruz. Mekanlar da zor. Uçuruma sıfır, tehlikeli alanlarda, en yüksek güvenlik şartlarında çalışmaya gayret ediyoruz, en iyisini yapmak için. Ben bir Ahmet Sönmez sineması peşinde değilim. Sinemacıyım ve bir hikaye var kendini anlatan, ben onu anlatmaya, tercüman olmaya çalışırım. Bir kalıba sokmaktansa hikayeyi, hikayenin kendini anlattığı gibi anlatmayı tercih ederim. Bugüne kadar bu benim dördüncü uzun metraj filmim. Hepsinde farklı bir anlatım dili var. O benim dilim değil hikayenin dili. Hikayenin dili anlatır ben tercüman olurum, böyle bakıyorum hikayelere."

Mustafa Kutlu tarafından kaleme alınan eser, ilk olarak 2002'de okurla buluştu. Filmin bir bölümü, Lidar Tarama Yöntemi kullanılarak mekanların gerçekçi görselleri eşliğinde beyaz perdede olacak.

Kültür ve Turizm Bakanlığının desteklediği, TRT ortak yapımı film, çeşitli yazılımlarla gerçekçi fotorealistik görseller elde edilerek çekiliyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.