Dolar
34.49
Euro
36.24
Altın
2,670.13
ETH/USDT
3,359.70
BTC/USDT
98,342.00
BIST 100
9,367.77
Politika

Dışişleri Bakanı Fidan: Terör örgütünün son kullanım tarihi geçmiştir

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Terör örgütünün son kullanma tarihi geçmiştir. Ülkemize kasteden bölücü terör örgütüne, sınırlarımız boyunca ve ötesinde kendisini güvende hissedebileceği hiçbir alan bırakmayacağız." dedi.

Sümeyye Dilara Dinçer, Seval Ocak  | 16.01.2024 - Güncelleme : 17.01.2024
Dışişleri Bakanı Fidan: Terör örgütünün son kullanım tarihi geçmiştir Fotoğraf: Utku Uçrak / AA

TBMM

TBMM Genel Kurulu'nda, Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde meydana gelen terör saldırısı ve bölgedeki gelişmelerle ilgili milletvekillerini bilgilendiren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, harekat bölgesinde şehit olan Mehmetçiklere Allah'tan rahmet, yaralanan ve tedavileri devam eden askerlere acil şifalar diledi.

Başta şehit aileleri olmak üzere tüm millete başsağlığı dileklerini ileten Fidan, devletin terör belasını kati surette bitirme noktasındaki azmi ve kararlılığının her şeyin üzerinde olduğunu vurguladı.

"Meşru müdafaa hakkımız çerçevesinde PKK/YPG ve destekçileriyle sınır ötesindeki mücadelemiz, son terör odağı etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecek" diyen Fidan, bölgede barış ve güvenliğin güçlendirilmesinin, ülkenin milli güvenlik sisteminin parçası olan dış politikanın önceliklerinin başında yer aldığına dikkati çekti.

Bu stratejinin bir parçası olarak tüm örgütlerinin kökünün bölgede kalıcı bir biçimde kazınmasının elzem olduğunu belirten Fidan, "Bu, yalnızca milletimizin değil tüm bölge ülkelerinin barış ve huzur içinde, güvenli ve müreffeh bir şekilde yaşamalarının olmazsa olmaz şartıdır. Bu nedenle tüm komşularımızın ve müttefiklerimizin, bölgedeki terör örgütleriyle mücadelemize samimiyetle destek vermesi bir zaruret haline gelmiştir." diye konuştu.

"Uzun soluklu bir mücadele başlatılmıştır"

Bakan Fidan, uluslararası mücadelede kullanılan en klasik araçlardan birinin vekil unsurlar ve terör örgütleri olduğunu ifade ederek, özellikle soğuk savaş döneminde nükleer caydırıcılıktan dolayı birbirleriyle savaşamayan kampların, vekil unsurlar aracılığıyla mücadeleye giriştiğini hatırlattı. Fidan, Türkiye'de halen mevcudiyetini devam ettiren silahlı terör örgütlerinden PKK ve DHKP/C başta olmak üzere aşırı sol terör örgütlerinin, aslında soğuk savaş döneminin diğer ürünleri olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Soğuk savaş sonrasında bölgemizdeki ülkelerin teker teker terör, iç savaş ve işgale doğru sürüklendiklerini gördük. Aynı senaryoların, Türkiye'de de uygulanmaya çalışıldığını müşahede ettik. Ancak hesaba katılmayan bir şey oldu. Son 21 yıldır halkımızın teveccühüyle hizmet eden Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğindeki hükümetlerimiz, terörle mücadelede ezber bozarak, Türkiye'ye giydirilmeye çalışılan esaret gömleğini yırtıp atmıştır. Türkiye, uzun yıllar bölücü terör örgütleriyle hükümetlerimiz döneminde mücadele etmiştir. Bu mücadeleyi sürdürürken, özgürlük güvenlik dengesinde adeta altın orantıyı yakalayan bir yola başvurmuştur. Milletimizin hak ettiği demokratik adımlar atılırken, teröre zemin oluşturan toplumsal şartlar ortadan kaldırılmış, eş zamanlı olarak askeri ve istihbari alandaki yöntemler gözden geçirilerek yeni bir anlayış ve strateji ile uzun soluklu bir mücadele başlatılmıştır.

Geldiğimiz noktada bölücü örgüt, Türkiye'de silahlı varlığını kaybetmiş, ülke içindeki faaliyeti minimum düzeye indirmiştir. Ülkemizin her bölgesi, emniyet ve güven duygusu içerisinde yaşanır hale gelmiştir. Örgüt artık Türkiye'den daha çok Suriye'nin ve Irak'ın milli güvenlik tehdidi haline gelmiştir."

"Tehdidi, kaynağında bertaraf ediyoruz"

Fidan, Türkiye'nin yıllardır karşı karşıya kaldığı terör tehdidinin, diğer pek çok ülkenin karşılaştığı tehdidin çok ötesinde olduğunun altını çizerek, Türkiye'yi hedef alan PKK, FETÖ, DEAŞ ve DHKP/C'nin, farklı ideolojilere sahip olmakla birlikte birbirleriyle etkileşim halinde olduğunu belirtti.

Bu örgütlerin, yeri geldiğinde hedefleri doğrultusunda işbirliği de yapabildiklerini; üçüncü ülkelerden temin ettikleri lojistik, eğitim ve silah destekleriyle varlıklarını devam ettirdiklerini dile getiren Fidan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'de zemin kaybeden PKK, faaliyetlerini ağırlıklı olarak sınır ötesine taşımak zorunda kalmıştır. Bu kapsamda sınır ötesinde de yürüttüğümüz terörle mücadele stratejimizde, önemli ve yeni adımlar attık. Bu strateji doğrultusunda, tehdidi kaynağında bertaraf ediyoruz. Suriye ve Irak ayrımını ortadan kaldırdık. Saldırı nereden gelirse gelsin örgütü her iki alanda da aynı anda hedef alıyoruz. Örgütü ayakta tutan ve gelir sağlayan kaynaklarını, bütün altyapısını teker teker yok ediyoruz. Sadece önümüze çıkan teröristi yok etmekle kalmıyor, bunun ötesine giderek nokta operasyonlar ile peşinde olduğumuz üst ve orta düzey yönetici kadrosunu elimine ediyoruz. Uluslararası alanda tanınma çabalarını, örgütün terör bağlantısını ortaya koyan belgelerle boşa çıkartıyoruz."

Fidan, Irak ve Suriye sahasındaki operasyonların, her zaman Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51'inci maddesinden doğan meşru müdafaa hakkı doğrultusunda, komşuların egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılı, sivillerin zarar görmemesi için her türlü tedbir alınarak, kesin istihbarat ve keşif bilgilerine dayanan nokta atışlarla icra edildiğini bildirdi.

"Örgüt, Suriye ve Irak'ta siyasi bölünmüşlükten istifadeyle zemin kazandı"

Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığının, diğer kurumlarla işbirliği halinde terörle mücadele diplomasisini hassasiyetle ve kararlılıkla yürüttüğünü vurgulayarak, "Terörle mücadele diplomasimizi; PKK'nın Suriye, Irak ve İran'da silahlı varlığı bulunduğu ve Avrupa başta olmak üzere pek çok ülkede siyasi ayağı olduğu gerçeğini dikkate alarak şekillendirmekteyiz. Bu bağlamda PKK'nın, Suriye ve Irak'taki mevcudiyetini yok etme gayretlerimizi, bölgesel ilişkilerimizin merkezine konumlandırmaktayız. Zira örgüt, Suriye ve Irak'ta güç boşluğu ve siyasi bölünmüşlükten istifadeyle zemin kazanmıştır." değerlendirmesinde bulundu.

Irak sahasında; Kandil, Metina gibi dağlık bölgelerin yanı sıra Sincar, Mahmur, Süleymaniye ve Kerkük'teki sivil yerleşim alanlarının da terör örgütünün varlık gösterdiği bölgeler haline geldiğini aktaran Fidan, "PKK ayrıca, DEAŞ'ın Irak'ta mevcudiyetini kaybetmesiyle oluşan güç boşluğunu istismar etmiş, kendi nüfuzunu da bu alanlara kaydırmıştır. DEAŞ ile mücadele kisvesi altında Kerkük'e davet edilen PKK'nın, bu şehirde bilahare mevcudiyetini geliştirmesi ve DEAŞ'tan kurtarılan Sincar'a yerleşmesi, bu anlamda öne çıkan gelişmelerden olmuştur. PKK'nın bir yandan DEAŞ'ın boşalttığı alanlara yerleşirken, diğer yandan DEAŞ ile sahada kısmi işbirliğini sürdürdüğü de ayrıca görülmektedir. Anılan terör örgütleri arasında, Kerkük mücaviri başta olmak üzere aidiyeti ihtilaflı bölgelerde herhangi bir çatışma yaşanmaması, bu durumun en açık kanıtıdır." ifadesini kullandı.

Bakan Fidan, Merkezi Irak Hükümeti ve Erbil arasındaki uyuşmazlık ile bölgede üstü kapalı devam eden Sünni ve Şii ayrışmasının, PKK tarafından istismar edilen Irak'taki başlıca konular olduğuna dikkati çekerek, öte yandan KYB'nin, Süleymaniye ve mücavirinde PKK'ya alan açmasının, örgütün bu bölgede giderek güçlenmesine neden olduğunu söyledi.

Fidan, "Aidiyeti ihtilaflı bölgelerde peşmergenin sahadaki varlığının azalması da bir takım Iraklı bazı milis kuvvetlerle PKK arasında taktiksel ilişkiler kurulması sonucunu vermiştir. KYB'nin, Suriye'deki PKK/YPG unsurlarına eğitim verdiği, Irak'ın kuzeyinde düşen SDG helikopterleri ve Arbat Havalimanı hadiseleriyle iyice açığa çıkmıştır. Bu durum, KYB ile PKK arasındaki ilişkinin boyutlarını da ortaya koymaktadır. Süleymaniye'ye yönelik yaptırımlarımıza rağmen KYB, PKK'ya müzahir tutumunu değiştirmezse, daha ileri tedbirler almakta tereddüt etmeyeceğiz." sözlerini sarf etti.

"Sahadaki kararlılığımız, Irak makamlarında da karşılık bulmaktadır"

Dışişleri Bakanı Fidan, bölücü örgütün, Irak içinde siyasi nüfuzunu da artırma gayreti içerisinde olduğuna işaret ederek, PKK bağlantılı siyasi görünümlü bazı oluşumların, Irak ve IKB parlamentolarında farklı isimler altında seçimlere girme teşebbüslerinde bulunduğunu anlattı.

Irak'taki tüm etkili aktörlere kapsayıcı şekilde yaklaşarak temaslarını sürdürdüklerini kaydeden Fidan, bu bağlamda Ağustos 2023'teki Irak ziyaretinde her kesimden yetkili ve siyasi aktörlerle görüşme fırsatı bulduklarını dile getirdi. PKK varlığının, her şeyden önce Irak'ın toprak bütünlüğüne ve siyasi egemenliğine tehdit oluşturduğunu en açık dille ifade ettiklerini aktaran Fidan, şöyle devam etti:

"Bu konuda herhangi bir itiraz da duymadık. Esasen Sudani Hükümeti, terörle mücadelede daha yapıcı bir tavır sergilemektedir. PKK dahil silahlı terör örgütlerinin, Irak'ın egemenliği ve refahı için büyük bir tehdit olduğunu kabul etmektedir. Sahadaki kararlılığımız, terör örgütüne yönelik tüm altyapı ve üstyapının hedef alınacağına ilişkin yaklaşımımız, Irak makamlarında da karşılık bulmaktadır. Bu kapsamda, Irak Dışişleri ve Savunma bakanlarıyla 19 Aralık 2023 tarihinde Ankara'da, istihbarat ve güvenlik birimlerimizin de katılımıyla bir güvenlik toplantısı gerçekleştirildi. Irak, toplantı sonucunda ilk defa, yazılı bir metinde PKK'yı tehdit olarak kabul etmiştir."

Fidan, terör gündemiyle toplanan TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Irak makamlarıyla güvenliğin tüm boyutlarının ele alındığı temas ve istişare sürecinin devam ettiğini belirterek, "Irak yönetiminin PKK'ya yönelik evrilmekte olan anlayışını tahkim etmek üzere çalışmalarımız titizlikle sürdürülmektedir. Örgütün Suriye ve Irak arasındaki geçişkenliği, her iki sahada da etkisiz kılınması zaruretini göstermektedir." ifadelerini kullandı.

PKK'nın, Suriye ve Irak'ta kendi ideolojik ve otokratik anlayışını benimsemeyen Kürtleri ve diğer etnik grupları sindirmeye çalıştığını bildiren Fidan, şunları kaydetti:

"Zorla silah altına alma gibi baskılar nedeniyle Kürt, Süryani ve Arap aileler, çocuklarını ülkemize ve Batı ülkelerine göndermeye çalışmaktadır. Bakanlığımızın bütçesinin Genel Kurula sunulması vesilesiyle yaptığım konuşmada belirttiğim üzere, Suriye'nin kuzeyinde bir terör devleti kurulmasına asla izin vermeyeceğiz."

Bakan Fidan, Türkiye olarak Birleşmiş Milletler (BM) kararları çerçevesinde Suriye halkının meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı bir siyasi çözümün ve ülkenin birliği ile toprak bütünlüğünün desteklendiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

"Bölücü terör örgütünün, sınırlarımıza ve Suriye Geçici Hükümeti’nin kontrolündeki bölgelere yönelik taciz ve saldırı girişimlerinin sürdüğü, DEAŞ'la mücadele bahanesiyle destekçileri üzerinden edindiği yetenekleri çeşitlendirmeye çalıştığı, uluslararası kamuoyunun dikkatinin Gazze'ye odaklandığı bir ortamdan kendi zehirli gündemini ilerletmek için faydalanmaya gayret ettiğini görmekteyiz."

Fidan, Suriye'de rejim karşıtlığı üzerinden kurulan uluslararası koalisyonun, zaman içerisinde DEAŞ ile mücadele kisvesi altında PKK ile işbirliğine evrildiğini aktardı.

"Soğuk savaş sırasında Sovyetler Birliği'nin Esad rejimine Beka Vadisi'nde kurdurduğu Marksist-Leninist bir örgüt olan PKK, tarihin bir ironisi olarak günümüzde yine Suriye'de ABD ve Batı ülkeleriyle işbirliği yaparak Suriye'yi bölmek için çalışmaktadır." değerlendirmesinde bulunan Fidan, mevcut çalışma ortamı ve yabancı ülkelerin müdahalesi sonucunda örgütün Suriye'nin üçte birini kontrol eder hale geldiğine dikkati çekti.

Suriye sahasında birbiriyle rekabet içinde olan aktörlerin, kendi menfaatleri doğrultusunda PKK varlığının devamından yana tutum sergilediğini söyleyen Fidan, "Bizler, bu işbirliğinin milli güvenliğimize yarattığı tehdidi ortaya koyarak, bu çarpık ilişkiyi sona erdirmeye ve PKK ile doğduğu yer olan Suriye sahasında sonuna kadar mücadele etmeye kararlıyız." dedi.

Fidan, ABD'nin DEAŞ ile mücadele bahanesiyle örgüte teknoloji ve askeri teçhizat desteği verdiğini aktararak, "ABD'nin bu faaliyetlerine bazı Avrupa ülkeleri de destek vermektedir. Rusya, diğer taraftan, Fırat'ın batısında özellikle Tel Rıfat ve Münbiç'te PKK varlığına göz yummaktadır." diye konuştu.

"PKK, taşeronluğa soyunuyor"

Fidan, "İran sınırı boyunca silahlı örgüt kamplarının varlığı ve İran içerisinde PKK uzantılarının bulunması, İran ile terörle mücadele diplomasimizi her düzeyde yürütmemizi zaruri kılmaktadır. Birbiriyle rekabet halindeki farklı egemen güçlerle ilişki içerisinde olan PKK, çeşitli taahhütler altına girmekte ve bu güçlerin taşeronluğuna soyunmaktadır. Örgütün kararları da, bu güçlerin talepleri üzerinden şekillenmektedir." ifadelerini kullandı.

Örgütün operasyonlar karşısında yürüttüğü dezenformasyon kampanyasıyla uluslararası kamuoyunu etkilemeye gayret ettiğini anlatan Fidan, buna karşın umduğu desteği bulamadığını belirtti. Fidan, şöyle devam etti:

"PKK/PYD terör örgütünce, işgal ve baskıyla sindirilen toprakların yerli unsurlarına dayatılmaya çalışılan toplumsal sözleşme gibi metinlerin hiçbir meşruiyeti yoktur. Teröristlerin kurduğu sözde demokratik yapıların meşruiyet arayışlarının ve propagandalarının akim kılınması yolunda, her türlü ön alıcı girişimlerimiz sürecektir. Güneyimizde farklı isimler altında tek bir zehirli gündemin peşindeki terör örgütünün hiçbir surette desteklenmemesi gerektiğini, bunun bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracağını herkese hatırlatmaya devam edeceğiz."

Fidan, Türkiye'nin mücadele ettiği terör örgütlerinin tek ortak noktasının, hepsinin yurt dışı bağlantısı bulunması olduğunu aktararak, PKK'nın finansman bağlamında Avrupa sahası ile etkileşim halinde olduğunu kaydetti.

PKK'nın finans kaynaklarının kurutulması amacıyla her türlü çabanın yürütüldüğüne işaret eden Fidan, "Avrupa Birliği içinde ve dışında Türkiye karşıtı odaklarla da bağlantılıdır." dedi.

"Nitekim, PKK’nın uzun yıllar boyunca güvenli liman olarak gördüğü ülkelerce, kısıtlı da olsa örgüte karşı adli ve idari adımlar atılması sağlanmıştır. Bu çerçevede son yıllarda Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde tutuklamalar gerçekleşmiştir." ifadelerini kullanan Fidan, Finlandiya ve İsveç'in Üçlü Muhtıra'dan bu yana attığı adımların, örgüt çevrelerini rahatsız ettiğini dile getirdi. Fidan, Türkiye'nin girişimlerinin kararlılıkla devam edeceğini söyledi.

Örgütün sahte söylemleri

Sosyal projeler ve devletin herkesi kucaklayan yaklaşımlarının katkısıyla artık örgütün sahte söylemlerine kanılmadığına dikkati çeken Fidan, "Bu sayede, Türkiye içinden eleman devşirmekte zorlanan PKK, artan şekilde Suriye ve İran üzerinden vasatını genişletmeye yönelmektedir." diye konuştu.

Fidan, "Örgütün, DEAŞ iltisaklıların Suriye'de zorunlu tutulduğu kamplardan rüşvet karşılığında çıkışlara müsaade ettiğini, Türkiye’de yakalanan şahısların ifadelerinden biliyoruz. Keza PKK'nın, ailelerini salıverme karşılığında, elindeki DEAŞ'lıları Türkiye ve Suriye'de eylem yapmaya sevk ettiği de bilinen gerçeklerdendir." ifadelerini kullandı.

Meclis'in terörle mücadele konusundaki kararlı tutumunun bundan sonraki çalışmalara güç vereceğini kaydeden Fidan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Terör örgütünün son kullanma tarihi geçmiştir. Ülkemize kasteden bölücü terör örgütüne, sınırlarımız boyunca ve ötesinde kendisini güvende hissedebileceği hiçbir alan bırakmayacağız. Sınırlarımıza mücavir toprakların, hain emellerin planlanıp icra edildiği, dokunulmaz sahalar olmasına izin vermeyeceğiz. Terörle mücadele konusunda 'tek ses, tek yürek' olan milletimizden aldığımız kuvvetle, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde, terörle mücadele diplomasimizi, devletimizin tüm kurumlarıyla birlikte sürdüreceğiz."


Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.