BURSA
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AK Parti Bursa İl Başkanlığı tarafından Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nin bahçesinde düzenlenen bayramlaşma töreninde konuşmasına partisinin yanı sıra muhalefet partilerinin ve bu partilere destek verenlerin de bayramlarını kutlayarak başladı.
Türkiye'de, ramazan ayında huzurun, güvenliğin, asayişin, büyük ölçüde yaşandığı günlerin geçirildiğini belirten Arınç, şöyle konuştu.
"Ama yakın coğrafyamızdan en uzaklara kadar bombaların, silahların patladığı, ateşlendiği, küçücük çocuklardan, kadınların, erkeklerin hayatını kaybettiği, başlarına yakılan evlerden, sokakta sniperlerin vurduğu masum insanları kadar, inançları sebebiyle kendilerine zulmedilen Müslümanlar ve bütün dünyadaki terör karşısında hayatını kaybeden masum insanları da bu ramazan içerisinde müşahede ettik. Bizler yürekli insanlarız, birbirimizin acısını paylaşırız ve hele hele Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir, ayağa diken batsa baş bunun acısını çeker. Doğudaki Müslüman'ın ayağına taş değse, batıdaki bundan ızdırap duyar. Biz hamiyetli insanlarız, birbirimizin derdiyle dertleniriz, sevincini paylaşırız."
Arınç, bu yüzden sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada acı çeken insanlarla da dayanışma içinde olduklarını vurgulayarak, "Onların acılarını hafifletmeye çalıştık, onlara kucağımızı açtık. Bazen 'ensar muhacir' benzetmesi gibi bazen de kapımıza dayanan kim olursa olsun, onun hayatını kurtarabilmek için elimizden geleni yaptık, ekmeğimizi bölüştüklerimiz oldu. Hamdolsun onların da duasını almış olduk" değerlendirmesinde bulundu.
"Su uyur düşman uyumaz"
AK Parti'nin 12 yıllık iktidarının başarıyla devam ettiğini anlatan Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu siyasi istikrarı bozmak, 30 Mart seçimlerinde AK Parti'yi tökezletmek, mümkün olursa diz çöktürmek, herhalde ondan sonra da Cumhurbaşkanlığı seçimini etkileyerek, orada da AK Parti'nin adayını Cumhurbaşkanı seçtirmemek için tuzaklar kuruldu, olaylar yaşandı. Bunlar çok yakın mazide, sizler de bunları gördünüz. Unutmayın geçtiğimiz yıl İstanbul'da masum gerekçelerle başlatıldığı söylenen Taksim veya Gezi olayları dediğimiz hadiseler, aslında Türkiye'de hükümetin yıpratılması, siyasi istikrarın bozulması ve arkasından katmerlenerek ta Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bu hükümeti yıkmak çalışmasıydı. Fark ettik, tedbirini aldık. Masum gerekçelerin arkasına saklanmış, gizlenmiş veya buna gerçekten inanmış insanları bir kenara koyduk, sokakları ateş topuna çevirmek isteyen, ölümlere yol açan, insanları yaralayan, kamu mallarına zarar veren, polise silah sıkanların da cezasını verdik. Hamdolsun Gezi olaylarıyla başlatılan ve Türkiye'nin pek çok iline, ilçesine sirayet eden hadiselerden ülkemizi çekip çıkardık. İlk hareketleri boşa çıktı. Ama şunu gördük ki bunun benzerlerini yapabilirler, bunun için örgütlenme imkanları var, sadece sosyal medya değil, hükümeti çökertmek için iç ve dış mihrakların işbirliği yaptığı organizasyonlar, 'su uyur düşman uyumaz' her zaman harekete hazır bekleyebilirler. O zaman daha dikkatli olmamız lazım. Özgürlükler amenna, ama özgürlükleri istismar edenlerin de bir hukuk devletinde karşılığı vardır, mutlaka onun karşılığını da hepimiz vermek zorundayız."
"Yıkıma yol açmadan işe vaziyet ettik"
Arınç, geçen yıl mayıs ayında Türkiye'nin ekonomisinin pik yaptığını, 22 milyon avroluk ihaleler yapıldığını, IMF'ye olan borcun bittiğini, borsa endeksinin 90 bin olduğunu, dış yatırımcıların yatırım yapmak için sıraya girdiğini, faizlerin 3-5'lere kadar indiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:
"İşte bunu çökertebilmek için Gezi olaylarını bir manivela gibi kullandılar ve gerçekten haziran, temmuz, ağustos aylarında borsa endeksinde, düşüşler ve bazı göstergelerde sendelemeler oldu. Hemen zaptettik ve hamdolsun daha fazla bir yıkıma yol açmadan işe vaziyet ettik. Bu sadece güçlü bir hükümetin yapabileceği, bu sadece güçlü bir Başbakan'ın başarabileceği bir işti. Hamdolsun emellerine ulaşamadılar, Türkiye'de hükümeti çöktüremediler."
"Hiçbirisi bir gün bile dayanamazdı"
Aralık sonunda başka bir olayla karşılaştıklarını anlatan Arınç, şunları söyledi:
"Yıllarca AK Parti'yle iç içe geçmiş ve AK Parti'den fevkalade istifade etmiş bir grubun içerisinden bazıları, hükümet karşıtı bir eylem yaptılar, bir operasyona girdiler. Başbakanımızın tabiriyle 'Bir darbeyi gündeme getirdiler.' Hukuk yoluyla veya hukuku alet ederek, hükümetin sonunu getirmeye çalıştılar. Orada da hemen plan fark edildi, tedbirler alındı, 17 ve 25 Aralık operasyonları da sonuçsuz kaldı. İnanın arkadaşlar, son yılların içinde yaşamış bir milletvekili arkadaşınız olarak, yakın tarihteki siyaseti biraz daha yakından takip etmiş bir arkadaşınız olarak, size söylemeliyim ki; 'Bunlara başka bir başka hükümet maruz kalsaydı, mesela 2002'den önceki 3 partili hükümet gibi, ondan önceki 4-5 partili hükümetler gibi hiçbirisi bir gün bile dayanamazdı. Güçlüydük, halktan yüzde 50 destek almıştık, aklı başında bir hükümetimiz vardı. Bu operasyon da boşa çıktı. Onun da gayesi 30 Mart'ta seçimin kaybedilmesi, AK Parti'nin artık çökecek noktaya gelmesiydi. Hamdolsun ocak ayına girdiğimizde her şeyin tedbiri alınmıştı, oyunlar, hileler deşifre edilmişti ve cascavlak ortada kalan yerli görevlileri, emniyet görevlileri ve bazı kurumlarda yuvalanmış, adeta bir çete gibi çalışan kötü maksatlı insanların planları deşifre oldu."
"Yedi düvel gibi AK Parti'nin üzerine çullandılar"
Arınç, iyilerine bir şey demediğini, kenarda köşede kalıp da bunlardan hiç haberi, ilişiği olmayan saf, temiz, güzel binlerce, on binlerce insanı, sözlerinin içine koymadığını ifade ederek, şöyle dedi:
"Ama organize ve tek gayesi siyasi amaçla bu hükümeti yıkmak olan ve maalesef yine bir plan dahilinde çalışan, bir organizasyondan söz ediyorum. Onun da hesabı görüldü ve arkasından 30 Mart geldi. 30 Mart'a giderken, unutmayın bütün siyasi partiler içiyle dışıyla bir benzetmem var adeta 'yedi düvel' gibi AK Parti'nin üzerine çullandılar. Tek başımıza mücadele ettik, halkımızı yanımıza aldık, ona oyunları deşifre ettiğimiz gösterdik ve hiç beklenmedik bir şekilde, bütün bu gizli açık ittifaklara rağmen AK Parti, çok şükür 30 Mart'ın galibi oldu. Yüzde 45,5 oy, 21 milyon 500 bin seçmen, 30 büyükşehrin 18'ini kazandık, tüm belediyelerin Türkiye'de yüzde 61'ini AK Parti olarak kazanmış olduk."
Bursa'da bütün belediyeleri AK Parti'nin kazanacağını da söyleyen Arınç, "En büyük hayalimiz odur ki Bursa için Nilüfer'i mutlaka alacağız" dedi.
Arınç, AK Parti olarak 30 Mart seçimlerinde başarılı olduklarını söyledi.
Seçimde kaybettikleri yerlerin de olduğunu anlatan Arınç, "Elbette bu bir yarıştır, kaybedebiliriz. Onun sebeplerini de biliyoruz. ama inanın karşımızda geçmişte AK Parti için çalıştığını söyleyen veya bizim de şahsen öyle bildiğimiz belli gruplar bazı yerlerde CHP'ye, bazı yerlerde MHP'ye, bazı yerlerde inanmayacaksınız ama gerçektir AK Parti kazanmasın diye BDP'ye oy kullandılar. İkisini anlarım, ikisinin de bir sebebi varsa dinlerim ama her gün bombalanan, her gün tehdit edilen, her gün 'buradan kaçıp gideceksiniz' diye hakaret edilen insanların kendisinin celladına oy vermesini bir türlü anlayamam" diye konuştu.
Bu kişilerin AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığıyla yola çıktıkların ancak kazanamadıklarını ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
"Kaybettiler. Hem bu tarafta hem öbür tarafta. Mesele oy meselesi değil. Sen hangi taraftasın onun meselesi. Bugüne kadar 'biz siyasetin içinde değiliz, biz sadece hizmet ederiz, biz Allah rızasını gözetiriz' derken bugün gencecik kızlarından, beli bükülmüş ihtiyarlarına kadar kapı kapı dolaşıp Erdoğan düşmanlığı yapmak ve 'AK Parti kazanmasın da ne olursa olsun' diye gece gündüz mesai yapmak da neyin nesi. Herkesin bir imtihanı var. Biz de imtihanlardan geçiyoruz. Onlar da bir imtihanın içinde oldular. Allah bizi de yanlışlarımızdan dolayı affetsin, onları da ıslah etsin. Onların da yanlışlarını düzeltme imkanı versin" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı seçimi
Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı seçime gittiğini belirten Arınç, daha önce halkın temsilcilerin marifetiyle seçilen cumhurbaşkanının ilk defa halkın kendi elleriyle seçileceğini hatırlattı.
Arınç, 2007 referandumunda "Artık bu meclisten cumhurbaşkanı seçilmez, seçilse de tadı olmaz" dediklerini milletin de yüzde 69.5 ile buna 'tamam' dediğini anlatarak, şunları söyledi:
"İlk defa cumhurbaşkanını siz seçiyorsunuz. Siz cumhursunuz başkanını seçeceksiniz. Sandığa gideceğiz. Artık partiler yok oy listesinde. 3 tane fotoğraf var, onları aday gösteren milletvekilleri farklı partilerden olabilir ama cumhurbaşkanını artık herkes, 54.5 milyon seçmen dışarıda da 3 milyon seçmen oy kullanarak seçecek. Bak burada cumhurbaşkanını seçiyoruz, milletvekilini seçmiyoruz, belediye başkanını seçmiyoruz. Partiler amblemleriyle de seçime girmiyor. 3 isimden birisi olacak. Bunlara iyi bak. Bunların hangisi buna layık. Bunların hangisi daha çok milleti temsil eder. Bunlardan hangisi daha çok milletin nezdinde itibar sahibi. Milletin değerlerine hangisi daha çok bağlı. Milletin inancına, ahlakına, dürüstlüğüne, çalışkanlığına, tarihine, kültürüne, mazisine hangisi daha çok sıkı sıkıya bağlı. 3 tane isim var. Birisini seçeceksiniz. Bakacağız millet olarak. Bir tanesi 12 senedir başbakan. Her seçimde partisinin aldığı oy artmış. Yüzde 35, yüzde 47, yüzde 50.3 mahalli seçim her birinde belediyelerin yüzde 60'ını kazanmış, 2 tane referandum. 'Evet' demiş, millet de 'Evet' demiş. Bu yüz puan üzerinden yüz. Peki başbakan olmuş da ne yapmış? Ne yapmış şöyle bir çevrene bak bakalım. Her şeyi yapmış. Okulsa, hastaneyse, ulaşımsa, köprüyse, yolsa, havalimanıysa, yüksek hızlı trense, Marmaray ise Türkiye'nin her tarafına herkes uçağa binip gidebilecek hale gelmişse bir tek marka var Recep Tayyip Erdoğan. O yapmış."
Arınç, 2000-2001 yılında enflasyonun yüzde 40 olduğuna, şimdi bu rakamın yüzde 5-6'lar seviyesine gerilediğine vurgu yaparak, hayat pahalılığının da bu dönemde sona erdiğini dile getirdi.
Türkiye'nin tarihinde görmediği bir büyük başarıyı yaşadığını, bütün dünyanın da bunu bildiğini dile getiren Arınç, 2008-2009 ekonomik krizinden sonra başta Avrupa'nın pek bölgede hükümetlerin devrildiğini, fakirliğin, yoksulluğun başladığını, ülkelerin borçlarını ödeyemez hale geldiğini kaydetti.
Arınç, Avrupa'da yaşanan maddi kriz döneminde hükümet olarak Türkiye'nin ihracatını artırdıklarını, çalışanların işlerine sahip çıkmalarını sağladıklarını, kredi desteklerini verdiklerini ve IMF'yi de bir kenara attıklarını anımsatarak, bunları kendi öz kaynaklarıyla yaparak ayakta durmaya çalıştıklarını bildirdi. Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan'ın iyi bir başbakan, başarılı bir insan, güçlü bir lider olduğunu gösterdiğini belirten Arınç, şunları kaydetti:
"Şimdi diğerlerinin böyle vasıfları yok. Başbakan olmadıkları gibi partilerini de başarıya götüremediler. Partilerini seçimlerden başarıyla çıkaramadılar. Söyledikleri ve yaptıklarıyla ülkenin kalkınmasına, ülkedeki huzur ve güvenliğin sağlanmasına bir katkıları olmadı. Diyeceksiniz ki CHP ve MHP'nin adayı bir siyasetçi değil. Aslında olması lazımdı. Benim geldiğim siyasi çizgi her defasında partisinden birisini cumhurbaşkanı adayı yapmıştır. Siz güçsüz bir parti misiniz? En azından birinci tura girseniz, kendi partinizin ilkelerini benimsemiş bir adayla 'ben de bunda varım' deseniz daha doğru olmaz mı? Elbette doğrusu buydu ama iki parti de sonradan onlara eklenen diğer partiler de kendilerinden bir adayın oy alamayacağını hatta çok gülünç ve komik kaçacağını bildikleri için AK Parti seçmeninden veya ortada bulunduklarını zannettikleri seçmenden daha çok oy alabileceğini düşündükleri birisini aday gösterdiler."
Bülent Arınç, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun şahsıyla ilgili bir küçümseme yapmalarının kendilerine yakışmayacağını anlatarak, şöyle devam etti:
"Geçmişte tanıdığımız, bildiğimiz bir insandı ama iddia ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu yolda görse kendisini tanımazdı. Aday olacağı kulağına söylendiğine kadar bu Ekmeleddin veya Ekameddin veya Ekmel veya Ekmek denen şahsın ismini bile tanımazdı. Ne yaptığını bilmezdi. Biz biliriz. Onu İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri yapan da biziz, arkasında duran da biziz. Beraber hac ve umre yapmaktan tutun uluslararası konferanslarda onu takdim etmeye kadar biz tanırız, biliriz ama o bilmez. MHP Genel Başkanı bilir, bu kadar bilmez. Adeta sarıldılar, kurtarıcı gibi baktılar. O şahsın kabul edip etmemesi kendi takdiridir. Televizyonda söylediğim için söylüyorum, tekrar ediyorum; bana böyle bir teklif edilse siz bende bir eksiklik mi gördünüz? Tayyip Erdoğan'ın veya Abdullah Gül'ün karşısına siz beni aday çıkarmak isterseniz benim karakterimden şüphe mi ettiniz' derdim. Böyle bir şeyi kabul etmezdim."
Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun memleketinin Yozgat olduğuna işaret eden Arınç, şunları söyledi:
''Mesela memleketin Yozgat, Yozgatlılar diyorlar ki sadece ömrü boyunca 2 defa geldi. Geçenlerde Bursa'ya geldi, araştırdım daha önce Bursa'ya gelmişliği var mı diye? 'Yok' dediler. Bir insan başka hiçbir yere gitmese bile Bursa'ya gelir arkadaşlar, Bursa gelinecek bir yer. Gezi olaylarına CHP ile gidiyor, bir başka yere MHP ile gidiyor. İyi de ne yapıyorsun? Bak şimdi de Diyarbakır'a gitti, Diyarbakır'a giden eğer oy toplamak istiyorsa oradakilerin ağzıyla konuşmaya kendisini mecbur hissediyor. Diyarbakır'da diyor ki; Kürtçe ana dil geçmişte yasaklandı bu bir cinayettir. Ana dilde eğitim bile olabilir. Bir gazeteci soruyor, 'Apo'nun da affedilmesi gündeme gelir mi?' 'Meclise gelirse ben ne yapabilirim' diyor. Şimdi bunları söyledikten sonra Bahçeli'nin yüzüne bakmak isterdim. Bunları içinizden biri söylediğiniz zaman 'Vay vatan haini' diye yeri göğü birbirine katar Bahçeli, aday yaptığı insanın sözlerini duymazdan geliyor. Allah bizi o durumlara düşürmesin.''
"Adam gibi adam Cumhurbaşkanı adayımız var"
''Alnımız açık, başımız dik. Adam gibi adam Cumhurbaşkanı adayımız var elhamdülillah'' ifadesini kullanan Arınç, şöyle devam etti:
''İçi dışı bir, özü sözü bir, önü arkası bir. Bu adam bunları söylüyor ama arkasından ne yapar diye endişe duyan birisi var mı? Neyse yapmış zaten? Yaptıkları inşallah yapacaklarının teminatı zaten. 'Ben Cumhurbaşkanı olsam da ülkenin kalkınmasını takip edeceğim' diyor. 'Bursa'nın Yüksek Hızlı Treni 2016'da hizmete geçecek' diyor. 'Ya sen Cumhurbaşkanı oldun artık kardeşim bırak bunları Ulaştırma Bakanı düşünsün' derken, 'Hayır ben düşüneceğim' diyor. 'Bu ülkeye hizmet etmekten, ülkenin insanın yüzünün gülmesinden sorumluyum. Ben hem Cumhurbaşkanlığı yapacağım, hem hükümetin daha verimli ve daha dikkatli çalışması, 2023 hedefi, 2053 hedefi, 2071 hedefine nasıl dolu dizgin gideceğimizin de heyecanını taşıyacağım' diyor.''
Arınç, yeni cumhurbaşkanının daha hızlı koşacağını belirterek, ''Keşke hep Cumhurbaşkanlarımız böyle olsaydı. Hepsi bu şekilde hizmet etseydi. Türkiye'yi bugün uçuracak noktaya gelseydi. 2007'de büyü bozuldu. 2007'de bu memleketin tertemiz bir evladı önüne konulan bütün engelleri aştı ve milletimiz gül gibi Cumhurbaşkanı'na kavuştu. Hamdolsun o da 7 yıl boyunca bu ülkeye en başarılı hizmetleri yaptı, milletimizle bütünleşti, onun davasını sahiplendi. Bugün 4x100 bayrak yarışı gibi koştu koştu önündeki atlete bayrağı veriyor. O daha hızlı koşacak. Ne kadar güzel, kurban olduğum Allah neler verdi bu ülkeye'' ifadelerini kullandı.
"O geceyi hiç unutmuyorum"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı dünyanın iyi tanıdığını vurgulayan Arınç, aile hayatı, okuduğu okullar, yaptığı işler, söylediği sözleri belli olan Erdoğan'ın, kredisini, derecesini dünyanın bildiğini söyledi. Gazze ve Filistin'de yaşananlara da değinen Arınç, şöyle dedi:
"Ama sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması gerekirken 20 tane sebep sayarsanız, 20 sebebe bedel ben size başka bir şey söyleyeyim. Bir İsrail'in askerine, komutanına, başbakanına, bakanına, cumhurbaşkanına, kimse dünyada Obama da dahil, Putin de dahil 'Sen katilsin adam öldürmesini bilirsin' dememiştir. Dünya'da bir tek insan çıktı, 76 milyonu arkasına aldı, yanında oturan Cumhurbaşkanına, 'Bana bak çok yüksek sesle konuşma, bu edep işidir, ben seni dinledim. Şunu iyi bil, siz çocuk öldürmesini bilirsiniz, siz katilsiniz. Sesini yükseltme' bunu söyleyebildi. 5 sene öncesinin Davos'undan bahsediyorum. Televizyonlarda hala gördüğünüz hala zaman yüreğinizden nasıl bir heyecan hissediyorsunuz. Bunu yapan insana nasıl dua ediyorsunuz. Bunu kimse söyleyemedi dünyada. O geceyi hiç unutmuyorum. Birtakım gazetelerin büyük yazarları telefonlara bağlandılar. Ertesi gün atacakları manşetleri düşündüler. 'Türkiye mahvoldu' dediler. 'Dolar 3 bin lira olacak' dediler. 'Amerika bir daha telefonlara çıkmaz' dediler, 'İsrail sadece bu sebeple Türkiye'yi batırır' dediler. Arkadaşlar Allah dilerse zalimlere karşı sizi aziz eder. İki saat sonra ne oldu biliyor musunuz? Başbakan 'Hazırlayın uçağımı Türkiye'ye dönüyoruz' dedi, eline yapıştılar. İsrail Cumhurbaşkanı Türkiye'den özür diledi."
"Zalim sultana karşı hakikati haykırmak"
Arınç, Türkiye'nin, İsrail'e özür dileten bir Cumhurbaşkanı olacağını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Zalim sultana karşı hakikati haykırmak en büyük cihatsa bunu yapmış bir insanı cumhurbaşkanı seçeceksiniz. Bundan daha büyük şeref olur mu? Bütün milletimiz için. Bir vicdan borcudur söylemek istiyorum; Türkiye'nin en çok satan gazetelerinden birisinin patronuyla daha sonra konuştum. Dedi ki bizim genel yayın yönetmeni, şunlar bunlar beni aradılar. 'Biz mahvolduk, Tayyip Erdoğan öyle bir yanlış yaptı ki, Türkiye bunun altında kalacak. Biz de yarın şöyle bir başlık atmak istiyoruz' dediler. Telefonda onlara ağzıma geleni söyledim, 'patron söylüyor.' Ulan ben Anadolu çocuğuyum be, ilk defa gurur duydum bu gece. İlk defa bu gece bu memleketin bir evladı olduğuma kanaat getirdim. Başbakanımızın çok da sevmediği bir patrondan bahsediyorum. Bu gece ben bir Anadolu çocuğu olarak, bir Türk ve Müslüman evladı olarak gurur duydum. Faturası ne olursa olsun benim izzetimi, benim şerefimi, benim milletimin sesini yükselten bir Başbakan'a ben sadece teşekkür ederim. Bunu söyleyebildi. İzzet sahibi olmaya mecburuz.''
"Birileri çok korksa bile, istemese bile"
''Çok şükür şimdi bu kişi, birileri çok korksa bile, istemese bile inşallah Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olacak. Hak ederek, yüzde yüz başarıyla'' diyen Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''O yüzden en büyük sınav. Nasıl olsa birinci turda seçilecek. Bu yetmez. Birinci turda seçilecek ama en yüksek oyla seçilmesi lazım. 10 Ağustos'a kadar çalışmalıyız. Birebir ilişkilerle oy almalıyız. Dost, arkadaş, köylü, şehirli, asker arkadaşımızdan, çocuğumuzun kirvesinden, sağdıcından 'Benim hatırım için Tayyip Erdoğan'a oy istiyorum' diyeceksiniz. Yurt içi, yurt dışındaki tüm akrabalarımızdan oy istememiz lazım. Çünkü ben biliyorum ki; nice MHP'li arkadaşımız nice CHP'li arkadaşımız, BBP'li Saadetli hepsi, baştakilerin ne söylediğine bakmayın siz. Millet sandığa kendisi gidecek, elini vicdanına koyacak. Üç tane fotoğrafa bakacak. 'Bu adam dürüst, bu adam çalışkandır, sözünün eridir. Ben buna oy vermedim ama üzerinden yürüdüğüm yolları bu yaptı, Yüksek Hızlı Treni bu yaptı, hastane kapılarında öldü benim babam. Şimdi hastane kapılarında beklemeden alıyorlar. En iyi hizmeti veriyorlar' diyecek. Oy böyle toplanır arkadaşlar, telefon diplomasisi, Fransa'da mı hemşehriniz var, Avustralya'da mı yakınınız var. Hatırım için ne olursunuz, bu Türkiye'nin mukadderatıdır. Türkiye'nin geleceği için Sayın Cumhurbaşkanımıza sizden oy istiyoruz."
Arınç, Erdoğan'ın yüzde 60'lara yaklaşan bir oy oranıyla Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde Türkiye'de yeni bir dönemin başlayacağını vurgulayarak, 2015'te de AK Parti'nin yeniden iktidar olacağını ve yeni bir 5 yıllık dönemin başlayacağını belirtti.
"Küt 90'dan ampul gibi dikmiş oraya"
Başbakan Erdoğan'ın enerjisinin çok yüksek olduğuna dikkati çeken Arınç, Başbakan Erdoğan'ın çok güzel meziyetlere sahip, sözünün eri olduğunu söyledi. Arınç, şunları söyledi:
"Bir insan mertse o özelliği Başbakanımızda görür. İçi dışı birse onda görür. Cesur insan arıyorsa onda görür. Çalışan insan arıyorsa onda görür. 24 saatte 2 saat uyku uyumayan bir insanı düşünün Diyarbakır'da 45 derecenin altında bir miting yapıyor, İstanbul'a geliyor. İstanbul'da bir başka toplantıya katılıyor. Akşam da Başakşehir'de futbolcu gibi 3 tane gol atıyor kardeşim. Böyle bir aday dünyanın neresinde var ya? Hele bir aşırtma gol atmış ki Alinur (İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş.) Biraz spordan anlar herkes, zaten Bursalıların yarısı Recep Altepe başta olmak üzere futbolsever, sporsever. Adam bir aşırtma bir gol atmış kardeşim sanki cumhurbaşkanlığı seçimi gibi. Şöyle ayağının tersiyle küt 90'dan ampul gibi dikmiş oraya. Hiç mi yorulmuyorsun mübarek ya. Rıdvan Dilmen'in bacağı kırılmış, öbürünün adalesi kopmuş, bu maşallah çocuğuyla, oğluyla birlikte top oynuyor 5 dakikada 3 gol atıyor. Bunu kim yaptı kardeşim? Rahmetli Metin Oktay olsa madalya takardı. Bu büyük bir başarı. Hiç bitmeyen bir enerji. Yorulmak bilmiyor.''
"Çözüm sürecini millet kabullendi"
Arınç, çözüm sürecine de değinerek, şunları kaydetti:
"Enerjik, dünyanın bütün meseleleriyle ilgilenmiş, herkesin sevmediği de var, sevdiği de var ama en çok itibar ettiği bir insan. Türkiye'de Cumhurbaşkanı olacak. Mertse, dürüstse, çalışkanlıksa, milleti sevmekse, yetimin başını okşamaksa, fakirin yanında olmaksa, engelli yurttaşlarımızın ailesine maddi destek vermek varsa, yaşını, başını almış dul hanım kardeşlerimizin eline maaş veren bir Başbakanı Türkiye'de dünyada görebilir misiniz? Allah'a hamdolsun. Allah'a çok şükür. İşte onun için her partinin seçmeninde bu özellikler bulunur, bulunabilir. Katı parti gözlüğüyle değil, insan unsuruyla bunları söylememiz lazım. Ne istiyorsun sen kardeşim hizmet mi? Al sana hizmet. Ne istiyorsun, Türkiye'yi ciddiyetle temsil mi? Al sana Tayyip Erdoğan. Ne istiyorsun Türkiye'nin bütünlüğü mü? Evet. Türkiye'nin bütünlüğü derken unutmayın maddi kalkınmada ne kadar başarılıysa bu hükümet ve onun Başbakanı Türkiye'yi kucaklaştıran da odur. Çözüm sürecisinin sahibi odur. Bakın çözüm süreciyle ilgili kanun çıkardık. Sadece MHP'den 20-30 civarındaki milletvekili zorlukla karşı çıkabildi. Bağırdılar çağırdılar ama oy kullanmaya bile gelemediler. CHP bazen bağırdı çağırdı ama destekledi. Çözüm sürecini millet kabullendi. Türkiye'deki huzuru millet benimsedi. 'Artık kan dökülmesin, artık Türkiye'de huzur olsun' diye herkes, hamdolsun."
Arınç, Müslüman ülkelerin batı toplumu tarafından Kur'an'dan koparılarak güçsüz duruma düşürüldüğünü söyledi. Hazreti Peygamber'in "Bir evde Kur'an varsa ve okunmuyorsa o Kur'an öksüzdür" hadisinin olduğunu belirten Arınç, şunları kaydetti:
"Tarihçeyi hayatta üstat hazretleri çok güzel bir misal verir, der ki; 'John Gladstone' diye İngiltere'de müstemlekeler bakanı vardı.' Demek ki sömürgelerin bakanı varmış. İşte Osmanlı'nın son zamanı. Hasta çöküş devri falan ondan sonra sömürgeler birer birer uyanıyorlar. 'Ne yapmalıyız ki İslam'daki bu yükselişi bu canlanışı, işte Pakistan, Hindistan elden gidiyor nasıl önleyebiliriz?' Herkes 10 tane sebep saymış. Demiş ki John Gladstone; 'Bu söylediklerinizin hiçbir faydası yok. Müslümanlar Kur'an'a bağlıdırlar. Siz onun Kur'an ile olan bağını keseceksiniz'."
Arınç, geçmiş dönemde Kur'an'a "Mushaf-ı Şerif" denildiğini, gelin kızların, mushaf kaplarını çeyizlerine koyduğunu, bu kaplara konulan Kur'anların duvara asıldığını, ancak bunun artık yapılmadığını ifade ederek, bir Müslüman'ın her gün en azından bir yarım sayfa, 3-4 ayet Kur'an okuması gerektiğini belirtti. Arınç, şöyle devam etti:
"John Gladstone diyor ki; 'Bu Kur'an'ı bunların elinden almadığımız müddetçe onlara gerçekte hakim olamayız' ve sonunda bu yola gidiyorlar. Kur'an Müslümanların elinden alınacak. Yani ona uzak tutulacak, ona yabancı olacak. Onun içinde yazılı olanlarla amel edilmeyecek. Kur'an öksüz bırakılacak. Bu Türkiye için de Orta Doğu için de geçerli. Her yerde bu sistem uygulandı. Bizim de inanmış birer Müslümanlar olarak Kur'an'ın sadece lafsıyla değil içindeki hükümleriyle Peygamberimizin Hadis-i Şerifleriyle mutlaka okumalıyız."
İffet çok önemli
Arınç, Türkiye'de ahlaken bir geriye gidiş olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
"Haya meselesi çok önemlidir. Haya, utanma duygusu. 'Yüzüne baktığın zaman yüzü kızarıyorsa' Hadis-i Şerif öyle diyor, haya güzeldir. Kadında olsa daha da güzeldir. Sadece kadın için değil erkek için bütün mahlukat için haya diye bir şey var. Erkekler için de haya vardır. Yalan söyleyemez, mahcubiyet ifade edecek bir söz söylemeye kalksa yüzünü yere bakar. Nerede öyle yüzüne baktığımız zaman yüzü hafifçe kızarabilecek, boynunu öne eğebilecek, gözünü bizden kaçırabilecek iffet sembolü haya sembolü kızlarımız. Hamdolsun burada çok var da Allah bütün yavrularımıza bunu bağışlasın. Çünkü Hadis öyle diyor; 'Utanmıyorsa ne istiyorsan yap.' Ne istiyorsan yapacaksan önce utanma duygusunu atacaksın. Atamayız, utanacağız arkadaşlar. Haya duygumuz olacak. İffet çok önemli. İffet sadece bir isim değil kadın için de bir süstür iffet, erkek için de bir süstür. İffetli olacak erkek de olacak, zampara olmayacak eşine bağlı olacak, çocuklarını sevecek. Kadınsa o da iffetli olacak. Mahrem namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak. Şimdi bunu birileri söylediği zaman 'ya bu adam hangi dilden konuşuyor' diyebilirler. Bu kadar değerlerimize yabancılaştık bugün."
Türkiye'de israfın da çok üst düzeyde olduğunu, bazı evlerde 2-3 ayrı araba bulunduğunu ve her bireyin işine tek başına aracıyla gittiğini anlatan Arınç, "Nil Nehri Türkiye'de kullanılan arabalara benzin olsa yetiştiremeyiz. Bu israftır bu arabanın durduğu yerde masrafı var. Aynen cep telefonları gibi. Şimdi cep telefonunda hanımlar yemek tarifi yapıyor birbirine saatlerce. Bunlar karşı karşıya geldiğinde konuşmuyor, çünkü gözü televizyonda dizi seyrediyor. Arkadaşlar gülünç hallerimiz bunlar. Biz iffetli haya sahibi çalışkan dürüstlük ilkelerine bağlı ve asla kötü alışkanlıkları olmayan, uyuşturucu falan bir tarafa Allah korusun alkol sigara vesaire gibi bağımlılık yapan şeylerden çocukları uzak tutmalıyız" görüşünü dile getirdi.
Çocuklarımıza zaman ayırmalıyız
Torunu Şamil'in annesinin telefonunu alarak sabahtan akşama kadar oynadığını, odaya girip çıkanı fark etmediğini, "Şamil ne yapıyorsun?" diye sorduğunda, başını bile kaldırmadan "Dede oynuyorum" yanıtını verdiğini anlatan Arınç, şöyle dedi:
"Bu çocuk böyle yetişirse olmaz. Çocuk bunlara meraklı şimdi. O yüzden onların meraklarını bazen şekerle, bazen oyuncakla, bazen parayla başka kanallara kanalize etmemiz lazım. Evlatlar elimizden giderse başka sermayemiz kalmaz. Ne olur? Bu cinayetler çok kötü. Biz kadına el kaldırmayı bile kabul etmeyiz. Eşimiz de olsa, sevgilimiz de olsa, kızımız da olsa bunlar bu toplumu doğuran mukaddes insanlar. Boşanırız, ayrılırız, yaşayamayız o ayrı bir şey. Ama kötü muamele etmek işkence etmek nedir. Bu televizyonlarda gördüklerimiz nedir. Bu haberlerde okuduklarımız, bu toplum böyle değildi arkadaşlar.
Yani bütün maddi kalkınmanın üzerini simsiyah bir örtü gibi örten bu kötüye gidişten bir an evvel kurtulmamız lazım. Bunda bizim sorumluluğumuz varsa sizin de sorumluluğunuz var, başka kurumların da sorumluluğu var. İyiliğe vesile olan o hayrı işlemiş gibidir. Şerre vesile olan şerri aynen işlemiş ve teşvik etmiş gibidir. Bir insan hayra vesile olmuşsa o hayırdan payına düşeni alacaktır ama kötü bir işe vesile olmuşsa o bütün kötülükleri kare köküyle, küp köküyle çarpın hepsi onun hanesine yazılacaktır. Allah bizi inançlı, ahlaklı, dürüst, birbirlerini çok seven birbirlerinin hatırını kırmayan, birbirleriyle iyi komşuluk, iyi arkadaşlık yapan güzel bir toplum haline getirsin."
Muhabir: Haluk Yüksel-Hüseyin Yeşilkavak-Harun Kaymaz-Vedat Yücebaş
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.