Dolar
34.49
Euro
36.24
Altın
2,670.50
ETH/USDT
3,359.70
BTC/USDT
98,342.00
BIST 100
9,367.77
Gündem, Portre

Sanat tarihinin hafızası: Semavi Eyice

Türkiye'nin ilk ''Bizans sanat tarihi'' uzmanı, akademisyen ve sanat tarihi profesörü Semavi Eyice, vefatının ikinci yılında yad ediliyor.

Aişe Hümeyra Bulovalı  | 27.05.2020 - Güncelleme : 27.05.2020
Sanat tarihinin hafızası: Semavi Eyice

İstanbul

Yaklaşık bir asırlık ömründe İstanbul'daki tarihi mirasın çeşitli yönlerinin hafızasını oluşturan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibi, sanat ve kültür tarihçisi Semavi Eyice, Eyiceoğulları'na mensup deniz subayı Mehmet Kamil Bey ile Hatice Hanım'ın oğlu olarak 1922'de Kadıköy'de dünyaya geldi.

Kadıköy Saint Louis ve Saint Joseph Fransız okullarında ilk ve ortaokulu tamamlayan Eyice, eski eserlere ilkokul yıllarında ilgi göstermeye başladı.

Semavi Eyice, Galatasaray Lisesindeyken, bir ödev için İstanbul'un fethi konusunun kendisine denk gelmesiyle, Kadıköy'de doğup büyüyen bir çocuk olarak İstanbul'u hiç bilmediğini fark ederek, bir arkadaşıyla İstanbul'da keşif gezilerine girişti.

Gezileri sırasında gördüklerinin bazılarını kitaplarda bulamaması üzerine "Bunları kimse çalışmamış, ben neden uğraşmayayım?" diyerek kitap aramaya başlayan Eyice, bir röportajında şunları dile getirdi:

"Tabii ben kitaba çok meraklı olduğumdan daha talebeliğimden beri Sahaflar Çarşısı'na gider gelirdim. Hepsini tanırdım. Gerek Hristiyan sahafların gerek Beyazıt'taki Türk sahafların hepsi de beni tanırdı. Biliyorsunuz eski kitaplar hususunda iki merkez vardı, biri Beyazıt'taki Sahaflar Çarşısı, bir de Yüksek Kaldırım'daki. Yüksek Kaldırım'da daha çok yabancı dilde kitaplar bulunurdu."

2. Dünya Savaşı sırasında, Viyana ve Berlin'de Bizans tarihi okudu

Liseden 1943'te mezun olan Eyice, babasının hariciyeci olması yönündeki arzusuna rağmen, erken yaşlardan itibaren gönül verdiği arkeoloji ve sanat tarihi üzerine eğitim almaya karar verdi.

Prof. Dr. Semavi Eyice, Alman arkeolog ve İstanbul tarihi uzmanı Alfons Maria Schneider'in davetiyle 1944'te Göttingen'e giderek, Bizans sanatı ve arkeolojisi üzerine çalıştı.

2. Dünya Savaşı sürerken Viyana ve Berlin üniversitelerinde Bizans tarihi okuyan Eyice, Berlin'in işgali gündeme gelince öğrenimini yarım bırakıp Türkiye’ye döndü. Eyice, dönemin politik şartları nedeniyle Danimarka üzerinden Türkiye'ye gelmeye çalışırken bir süre cezaevinde kaldı.

Başarılı tarihçi, 1945'te girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden 1948'de mezun oldu. "İstanbul minareleri" konulu bitirme tezini, Prof. Ernst Diez ile kaleme alan Eyice, Türk-İslam sanatı dersi veren Diez'in yanında asistan olarak çalışmaya başlayarak, akademiye giden yoldaki lisans sonrası ilk adımını da atmış oldu.

Bizans sanatı tarihçisi Prof. Dr. Philipp Schweinfurth'un da asistanlığını yapan Eyice, Edebiyat Fakültesi'nde her yıl konferans şeklinde dersler veren Prof. A. Gabriel'in bu derslerini Fransızca'dan, Schweinfurth ve Kurt Erdmann'ın derslerini ise Almanca'dan Türkçe'ye çevirdi.

Eyice'nin ilk yazısı Reşad Ekrem Koçu'nun çıkardığı İstanbul Ansiklopedisinde 1949'da yayımlandı. Fatih'in Çarşamba semtindeki Hirami Ahmet Paşa Mescidi hakkındaki bu makalenin ardından pek çok maddeyle ansiklopediye katkıda bulundu.

Mezuniyetin ardından Bizans Kürsüsünde asistanlık yapan Eyice, 1950-1953 arasında Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel'in danışmanlığında Side kazılarına katıldı. Sanat tarihi profesörü Eyice, "Side'de Bizans Yapıları" konulu teziyle 1952'de doktorasını verdi.

Kamran Yalgın ile 1954'te evlenen Eyice, iki evlat edindi.

İstanbul Üniversitesinde Bizans tarihi dersleri verdi

Semavi Eyice, 1955'te "Son Devir Bizans Mimarisi" kitabıyla doçentliğini alırken, aynı yıl Fransız hükümeti tarafından verilen Legion d'Honneur nişanıyla da ödüllendirildi.

"İlk Osmanlı Devrinin Dini-İçtimai Bir Müessesesi Zaviyeler" başlıklı teziyle profesör unvanını alan Eyice, daha sonra Bizans Sanatı Kürsüsü başkanlığına atandı. Ünlü tarihçi, Humboldt bursuyla 1958'de gittiği Münih Üniversitesinde 13 ay derslere devam etti ve boş vakitlerini kitap toplamaya ayırdı. İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümündeki görevine 1959'da dönen Eyice, Bizans tarihi dersleri vermeye başladı.

Prof. Dr. Eyice, akademik çalışmalarında medeniyet ve sanat tarihi genel başlığı altında Bizans sanatı ve tarihi, İstanbul tarihi, Türk medeniyeti, mimarisi ve sanatı konularıyla Osmanlı coğrafyasındaki Türk eserleri alanlarında yoğunlaştı.

Bizans Sanatı Tarihi Kürsüsü'nün kaldırılması üzerine İstanbul Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölüm başkanlığını yürüten Eyice, 1990'da emekli oldu.

Semavi Eyice, Almanya'da Bochum Üniversitesi'nde Fransa'da Sorbonne ve College de France'da, İsviçre'de Geneve Üniversitesi'nde dersler verdi ve Bruxelles, Münih, Mainz, Münster, Berlin, Roma, Ravenna, Venedik, Ohri, Bükreş, Selanik, Belgrad ve Washington'da konferanslarını sürdürdü.

Türk Tarih Kurumunda 1983'e kadar görev alan Eyice, kısa aralıklarla iki defa Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu üyeliği yaptı.

Bütün çabası, memleket irfanı içindi

Sanatı, kültür tarihinin bir parçası olarak kabul eden Eyice, yaşamı boyunca "memleket irfanı için" diyerek, İstanbul'un kültürel mirasını çözümleyen bir arkeolog gibi, mimarideki etkileşimleri, dönüşümleri ve en geniş manasıyla mekanları şekil analizin ötesine geçerek inceleyen bir araştırmacıydı.

Usta tarihçi, henüz öğrenciyken fotoğraf makinasıyla İstanbul'u sokak sokak gezerek, şehrin dokusunu yakından tanımaya çalıştı.

Türk sanatının çeşitli devirlerinin üslup özelliklerinin nabzını tutan Eyice, çalışmalarında mimari kültürün ayrıntılarını kavramak amacıyla büyük ve ihtişamlı yapıların yanı sıra yeteri kadar dikkat çekmemiş çarşılar, bedestenler, çeşmeler, sebiller, köşkler, köprüler, su kemerleri olmak üzere birçok esere odaklandı.

Yasemin Akçaoğlu'nun 2005'te hazırladığı "Türk Sanatına ve Tarihine Katkılarıyla Semavi Eyice" başlıklı teze göre, Eyice'nin hayatında Mustafa Kemal Atatürk'ün tarih ve tarihi eserler hakkında yolladığı telgraf kırılma noktası oluşturdu.

Atatürk imzalı telgrafın ilk maddesinde "Gezdiğim gördüğüm yerlerde bazı arkeolojik kazıların yabancılar tarafından yapılmakta olduğunu gördüm. Bundan böyle bunları Türk gençleri yapsın. Şu halde Milli Eğitim Bakanlığı bazı Türk gençlerini Avrupa'ya göndersin, bunlar arkeoloji eğitimi görsün, kazıları onlar yapsın." ifadeleri, ikinci maddesinde ise "Gezdiğim gördüğüm yerlerde Türk eserlerinin harap durumda olduğunu gördüm. Bilhassa Konya'dakiler perişan bir halde... Bunların restorasyonu için Vakıflar İdaresine gerekli talimatın verilmesi fakat ezeli emirde bunlar asker işgali altında, bunların asker işgalinden çıkarılması gereklidir." sözleri yer alıyordu. Eyice, bu telgraftaki mesajları emir olarak kabul edip, üstüne düşen görevi gerçekleştirmek adına hayatını adadı.

Yurt içi ve yurt dışında birçok üniversitede ders veren Eyice, eğitim öğretim çalışmalarının yanı sıra Bizans ve Osmanlı sanatı konularında inceleme ve yüzey araştırmaları yaptı. Bizans sanatı araştırmalarına ek olarak Türk sanatının Avrupalılara tanıtılmasında da hizmet etti.

"Allah, bana memleketimizi uzun süre anlatabilecek ömrü verdi"

Bizans sanat tarihinin ilk Türk uzmanı olarak hatırlanan Eyice, katıldığı bir konferansta, şunları aktarmıştı:

"Allah bana memleketimizi uzun süre anlatabilecek bir ömür verdi. Hayatım boyunca oldukça fazla hatıram oldu. Birçok şey gördüm, yaşadım. Korkunç bir savaşın içinde olan Almanya'da 2 yıl kaldım. İnsanlığın ne hale geldiğini, nasıl bir vahşet içinde kaldığını canlı olarak yaşadım. Türkiye'de yalnız Bizans kültürü değil, Osmanlı kültürü de bilinmiyordu. Hala Osmanlı sanatını tamamen bilmeyen birçok insan var. Eksikliğini hissettiğim için zamanında İstanbul Üniversitesinde Osmanlı mimarisi dersi verdim. Şehrin içinde tarihi karakterde korunması gereken ne varsa bunların muhafaza edilmesi gerekiyor."

Prof. Dr. Eyice, Beyhan Karamağaralı'nın kitabına yazdığı takdim yazısında şunları söylemişti:

"Sanat, bir milletin zevkini, geleneklerini ortaya koyduğuna göre, bunun tarihini araştırırken, çalışmaları yalnız bir yapı çeşidine inhisar ettirmek yanlış olur. Türk sanatı tarihinde de ilk denemelerde bu yol tutulmuş, cami mimarisi ve tezyinatı yardımıyla Türk sanatı esasları, gelişmesi, özellikleri ortaya konulmak istenmiştir. Halbuki Türk sanat tarihi yalnız dini mimarinin bir yapı türünde değil, fakat daha pek çok başka türlerde de araştırmak, tarih içinde gelip geçmiş 'fani'lerin sanat zevk ve tutumunu ortaya koymakla, o milletin medeniyet tarihindeki yerini tayinde büyük faydalar sağlayabilir."

İslam Ansiklopedisi'ne 440 madde yazdı

Kuruluşundan itibaren Türkiye Diyanet Vakfı'nın İslam Ansiklopedisi çalışmalarına önemli katkılarda bulunan Eyice, yaklaşık 440 madde ve madde bölümü yazdı. Türk Ansiklopedisi, MEB İslam Ansiklopedisi, Meydan Larousse, Küçük Türk İslam Ansiklopedisi, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türkiye Ansiklopedisi'ne yazdıklarıyla sanat tarihi alanındaki birikimini yansıtan Eyice'nin yaşamı boyunca bini aşkın kitapta makalesi ve araştırması yayımlandı.

Türkiye'de Bizans sanatının tanınmasında ve Osmanlı sanatıyla karşılaştırılmasında önemli rol oynayan Eyice, "İstanbul Minareleri", "Son Devir Bizans Mimarisi", "Galata ve Kulesi", "Bizans Devrinde Boğaziçi", "Eski İstanbul'dan Notlar", "Ayasofya", "Tarih Boyunca İstanbul", "Atatürk ve Pietro Canonica", "Fotoğraflarla Fatih Anıtları" (M.Tunay-B.Tanman'la), "Istanbul Petit Guide", "İstanbul: City of Domes", "Karadağ ve Karaman Çevresinde Arkeolojik İncelemeler" adlı kitapların yanı sıra 400'ü aşkın bilimsel makaleye imza attı.

Aynı zamanda tarihçilerin pusulası olarak gösterilen Eyice'nin yerli ve yabancı birçok toplu monografileri, kaybolan tarihi eserler hakkında çalışmaları, İstanbul ve Türk medeniyetine hizmet etmiş kişileri kapsayan çok sayıda yazısı da bulunuyor.

Ödülleri

Semavi Eyice, 1997'de "Türkiye Bilimsel Araştırmalar Kurumu Hizmet Ödülü", 1998'de Fransa tarafından verilen "Legion d'Honneur Nişanı", 2009'da "Atatürk Kültür Merkezi Hizmet Ödülü" ve "Avrupa Kültürleri İstanbul Buluşması temalı onur ödülü", 2011'de "Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü", 2012'de "Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği Özel Ödülü" ve 2014'te Diyanet İşleri Başkanlığının "Yüzyılın İslam Kültür Hizmeti Onur ve Hizmet Ödülü"nün sahibi oldu.

Tedavi gördüğü hastanede 28 Mayıs 2018'de yaşamını yitiren Eyice, Fatih Camisi haziresinde Prof. Dr. Halil İnalcık'ın yanına defnedildi.

Sanat tarihi profesörü Eyice'nin kendi ağzından çocukluğundan bu yana hayatının çeşitli devrelerini anlattığı söyleşi, 2014'te kitap olarak okuyucuyla buluşturuldu.

Prof. Dr. İlber Ortaylı, tarihçi Eyice'nin vefatının ardından yazdığı köşe yazısında şunları dile getirmişti:

"Semavi Eyice, çok genç yaşlarında hatta üniversite çağından önce şehri adımlayan, tespit etmeye çalışan bir alim adayıydı. Son gününe kadar da bu özelliğini kaybetmedi. Talihsiz bir göz ameliyatı yüzünden son on yılında artık kitaplarını ve resimleri kullanacak durumda değildi. Ama şaşılacak hafızasıyla neyin nerede olduğunu bilir, okutturarak veya hatırlayarak konferanslarını verirdi. Bu dönemde onunla birkaç uzun televizyon sohbetimiz de oldu. Orada bile soran ve dinleyen konumundaydım. Epey şey öğrenmişimdir. Maalesef kendi dalının geleceği konusunda ekşimtırak intibalarla aramızdan ayrıldı. Ama belli olmuyor, bu memlekette kapkara bilgisizliğin yanında pırıltılı ve meraklı insanlar da her zaman çıkıyor. Ben Bizans araştırmalarının bile Türkiye'de geleceği, hem de parlak geleceği olacağına inananlardanım. Elverir ki gençlerin merakı Semavi Eyice'de olduğu gibi bombalar altındaki Avrupa'da okumaya gidecek kadar derin olsun. O zaman böyle verimli hocalar çıkar."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın