Prof. Dr. Yılmaz: Ukrayna'nın yardım çağrısı NATO'nun beklediği bahaneydi
Prof. Dr. Yılmaz, ''Ukrayna'nın yardım çağrısı ABD’nin NATO üzerinden Ukrayna kara suları başta olmak üzere diğer bölgelerde üs kurma, askeri yardımda bulunma konusunda önemli bir bahanedir." dedi.
İSTANBUL - GÜLSÜM İNCEKAYA
Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz, Ukrayna'nın Rusya ile kriz yaşanacağını bile bile gemilerini Kerç Boğazı'na gönderdiğini belirterek, ''Ukrayna'nın yardım çağrısı ABD’nin NATO üzerinden Ukrayna kara suları başta olmak üzere diğer bölgelerde üs kurma, askeri yardımda bulunma konusunda önemli bir bahanedir. Rusya’nın Donbas ve Kırım’dan sonra Ukrayna içlerine kadar devam edecek bir müdahalede bulunmasını mümkün kılacak provokasyonlar, NATO’nun savaş kararı ile sonuçlanabilir. ABD’nin yapmak istediği de bu gibi duruyor.'' dedi.
Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Yılmaz, Rusya ile Ukrayna arasında Karadeniz'in Kerç Boğazı bölgesinde yaşanan gerginliği, Ukrayna'nın NATO'dan yardım istemesini, Avrupa ülkelerinin, ABD ve NATO'nun Ukrayna'nın yanında tavır almalarını ve Türkiye'nin gerilimi azaltmaya yönelik diplomatik çabalarını AA muhabirine değerlendirdi.
Prof. Dr. Salih Yılmaz'a yöneltilen sorular ve cevapları şöyle:
25 Kasım Pazar günü Rusya-Ukrayna arasında Azak Denizi’ne geçiş için yaşanan gerilim bir kez daha dikkatleri Doğu Avrupa’ya çevirdi. Rusya ve Ukrayna arasında Karadeniz'de uzun süredir devam eden krizi yeniden tetikleyen ne oldu?
Rusya ve Ukrayna arasında Karadeniz jeopolitiği bağlamında bir hamle yarışı var. Ukrayna, ABD ile yaptığı görüşmede ABD donanmasına Azak Denizi kıyılarında bir üs verebileceğine dair teklifte bulunmuştu. Bu teklife ABD’nin henüz cevabı gelmeden Ukrayna donanmasına ait iki adet zırhlı bot ile römork gemisi Odessa Limanı’ndan Azak Denizi’ndeki Moriupol Limanı’na Kerç Boğazı’ndan geçerek ulaşmak için hareket etti. Rus savaş gemileri ise silahlı bu gemilerin önceden izin almadıkları için kara sularının ihlalini gerekçe göstererek Ukrayna savaş gemilerine müdahale etti.
Rusya tarafından baktığımızda Ukrayna gemileri Rusya kara sularını kullandığı için önceden izin almak durumundalar. Ukrayna tarafından baktığımızda ise Kırım’ın Rusya’ya ait olduğu tanınmadığından Kerç Boğazından geçmek Rusya kara suları ihlal etmek değil tam tersi Ukrayna kara sularını kullanmak sayılmaktadır. Bu krizi iki ülke de kendi tarafından değerlendirerek haklılığını iddia ediyor.
''Rusya Kerç Köprüsü ile Kırım'ın güvenliğini sağlıyor''
Ukrayna-Rusya arasında Kerç Boğazı'nın kullanımından kaynaklanan bir kriz yaşanıyor. Kerç Köprüsü bu iki ülke için neden bu kadar önemli?
Ukrayna’nın Azak Denizi’nden Karadeniz’e açılması bakımından önemlidir. Rusya ise Kerç Boğazını Kırım’ın güvenliğinin sağlanması bakımından olmazsa olmaz bir stratejik konuma sahiptir. Rusya, Kerç Boğazı üzerinde Mayıs 2018 tarihinde Kerç Köprüsü'nün inşasını tamamlayarak Kırım ile Rusya ana karasını birbirine bağlamıştır. Aslında Kırım krizinin çıktığı 2014 yılından bu yana Ukrayna gemilerinin Azak Denizine geçişlerinde bir sorun yaşanmamıştır. Rusya, sorun yaşanmamasını Ukrayna’nın daha önceden geçişler öncesi bildirimde bulunduğuna, son olayda ise bildirimde bulunmayı reddetmesine dayandırmaktadır.
Rusya’nın 2016 yılında açtığı Kerç Köprüsü,1930-1940 arasında ’Hitler’in emri ile hem kara, hem de demir yolu işlevi görecek biçimde ilk defa planlanmıştır. Hitler, Kırım üzerinden Rusya’yı işgal etmek için ilk Kerç Köprüsü'nü 1943 yılında inşa etmiştir. Rusya tarafından açılan 2. Kerç Köprüsü ise daha çok Batı’nın yaptırımlarını geçersiz kılacak bir plan üzerine kuruludur. Böylece Rusya ile Kırım arasında kara bağlantısı sağlanarak Kırım’ın yaptırımlardan fazla etkilenmemesi planlanmıştır. Kerç Köprüsü'nün yapılması aynı zamanda Azak Denizi’nin de Rusya’nın tek taraflı kontrolüne geçmesine neden olmuştur. Tarihte Osmanlı Devleti ve Rusya Çarlığı da Azak Denizi’nin kontrolünü ele geçirmek için önemli mücadeleler yapmışlardır. Azak Denizi’nin önemi Ukrayna’nın doğusu yani Donbass ile Rusya’nın batısının Karadeniz’e açılımı için önemlidir.
Ukrayna NATO'dan yardım talep etti biliyorsunuz, sizce bu yardım talebi NATO'nun Ukrayna kara sularında rahatça hareket etme bahanesine neden olur mu?
Bu krizle birlikte Ukrayna Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, gemilerine ateş açıldığı, gemilerin rotasını kaybettiği, tahribatın, ölü ve yaralıların olduğu biçiminde açıklama yaparak Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO), ABD ve AB ülkelerine çağrı yaparak duruma müdahale edilmesini istemiştir. ABD ve Rusya ise BM Güvenlik Konseyini toplantıya çağırmıştır.
BM Güvenlik Konseyinde Rusya ve ABD’nin veto hakkı olduğundan bir karar çıkmamıştır. Fakat NATO, Ukrayna Komitesi ile yapılan toplantıda Ukrayna’ya destek açıklaması yapılmıştır. Aslında NATO açısından Ukrayna’nın yardım talebi istenilen ve beklenilen bir hamledir. Ukrayna'nın yardım çağrısı ABD’nin NATO üzerinden Ukrayna kara suları başta olmak üzere diğer bölgelerde üs kurma, askeri yardımda bulunma konusunda önemli bir bahanedir.''
''Rusya-Ukrayna krizi ABD’ye istediği fırsatları verecektir''
Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerilim ve sıcak çatışma, bölgesel ve küresel dengeleri nasıl etkiler?
Ukrayna’nın Kerç Boğazı'ndan izin almadan geçemeyeceğini bilerek ve hem de Rusya’nın karşılık vereceğini bilerek böyle bir hamle yapması bunun önceden planladığı iddialarını güçlendirmektedir. Ukrayna bu kriz sayesinde hem Kırım krizini hem de Kerç Boğazı ile ilgili durumu uluslararası örgütlere taşıyarak haklılık durumunu onaylatmak istemiş olabilir. Çünkü Kırım’ın Rusya’ya ait olduğu NATO, AB ve BM tarafından tanınmadığı için Rusya’nın bu hamlesi de uluslararası örgütler nezdinde Rusya aleyhine karşılık bulmuştur. Bu haliyle Ukrayna istediğini almıştır.
Ukrayna yönetimi bu krizi hem iç hem de dış politikada kullanabileceği fırsatlar elde etmiştir. Rusya’nın iddiasına göre Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko’nun, eski Devlet Başkanı Yuliya Timoşenko karşısında kamuoyu yoklamalarında geriye düşmesi Poroşenko yönetiminin bu krizi kullanarak oylarını artıma planını devreye sokmasına neden olmuştur. Poroşenko yönetiminin sıkıyönetim ilan etmesi 2019’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerini erteleme hamlesi olarak görülmektedir.
Fakat sıkıyönetimin 1 aylığına ilan edildiğini düşünürsek bu iddianın geçerli olamayacağını söyleyebiliriz. Sıkıyönetim uzatılır da seçime bu şekilde girilirse o zaman Poroşenko’nun avantaj elde etmek için siyasi krizi kullanmak istediği düşünülebilir. Eski SSCB ülkelerinde sıkıyönetim ilan edilerek buna benzer seçim hamlelerine sıkça rastlıyoruz. Seçimler öncesi sıkıyönetim ilanıyla önemli avantajlar elde etme konusu Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan gibi ülkelerde de uygulanmıştı.
Rusya neden Ukrayna’nın AB ve NATO’ya girme niyetine bu kadar sert tepki gösteriyor, Rusya'nın son hamlesi AB ve NATO'nun Azak Deniz'ine ulaşmasını engellemek mi?
Ukrayna, SSCB dağıldıktan sonra Rus nüfuzunu reddederek daha çok Ukrayna milli kimliğini ön plana çıkardı. Bunu yaparken de AB üyeliği ile NATO üyeliği konusunda önemli görüşmeler yaptı. AB, Doğu Ortaklığı Projesi kapsamında Ukrayna’yı AB’ye almak adına yardımlarda bulundu. Rusya ise Ukrayna’yı milli güvenliği için vazgeçilmez bir coğrafi alan olarak görüyor. Hatta hem NATO hem de AB ile yapılan görüşmelerde Rusya’ya, sınırındaki Ukrayna’yla ilgili bir genişleme olmayacağına dair sözler verilmişti.
Rusya, NATO ve AB’nin Ukrayna hamlesini kendisine meydan okuma olarak görmüştür. 2014 yılında yaşanan Kırım krizi öncesinde de ABD’nin Kırım’da bir askeri üs açma konusunda Ukrayna ile görüşmeler yaptığı gündeme gelmişti. Hatta Kırım’da bulunan Rus donanmasının Kırım’daki üssü kullanımına dair kiralama için yapılan görüşmelerde Ukrayna’nın uzlaşmaz bir tutum izlediği ve bunun sebebinin ABD olduğu Rusya basınında sıkça gündem olmuştu.
ABD’nin Kırım’a yerleşme niyeti ile Ukrayna’nın AB ve NATO’ya girme teşebbüsleri Rusya’nın stratejik hamlelerle bölgeye yerleşmesinde etkili olmuştur. Günümüzde de Ukrayna’ya ait Azak Denizi’ne kıyısı olan Mariupol Limanı’nın ABD’nin kullanımına verileceği, ABD’nin bölgede askeri üs kurma konusunda talepleri Azak Denizi'nde yaşanan krizin yaşanmasında etkili olmuş olabilir. Ukrayna'nın ABD ile birlikte Zaporoje iline bağlı liman şehri Berdyansk'ta Ukrayna askeri üssü inşa edilmesi planı Rusya’nın bundan sonra Azak Denizi’ni kapalı hale getirmesi için tek başına bir sebeptir.
Rusya, Azak Denizi’ne özellikle NATO ve ABD menşeli askeri gemilerin girmesine asla izin vermek istememektedir. Zaten bu krizle birlikte deniz üzerinden hem NATO hem de ABD gemilerinin Kerç Boğazı'nı kullanması mümkün olmayacaktır. Rusya’nın bu hamlesiyle Ukrayna gemileri ve yabancı gemilerin Kerç Boğazı'ndan geçerek Azak Denizi'ndeki iki Ukrayna limanına ulaşması da bloke edilmiş oluyor. Rusya bu durumu kendi milli güvenliği için vazgeçilmez olarak görüyor.
''Almanya ABD ile birlikte hareket edebilir''
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Rusya ile Ukrayna arasındaki krizin sorumlusunun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin olduğunu söylemesi Ukrayna-Rusya krizi ile Almanya-ABD yakınlaşmasının bir işareti mi?
Almanya, AB’nin de verdiği güçle Rusya’dan doğal gaz alabileceği hatları güçlendirecek projeleri desteklemiştir. Rusya-Almanya arasındaki bu olumlu ilişki ise ABD’yi rahatsız etmiştir. ABD, Rusya’dan Almanya’ya gidecek Kuzey Akım-2 hattının iptal edilmesini istediyse de Almanya projede ısrar etmiştir. ABD Başkanı Trump da Brüksel’deki NATO Zirvesinde özellikle Almanya özelinde NATO ülkelerini Rusya ile olumlu ilişki kurmakla suçlamıştı. Rusya-Ukrayna arasında yaşanan son Kerç Boğazı Krizi ile Almanya’nın da ABD ile birlikte hareket ederek hem Kuzey Akım-2 doğalgaz hattının yapımından vazgeçmesi hem de Rusya’ya mesafe koyması bekleniyor. Bu durum ABD’nin isteyip de uzun süredir gerçekleştiremediği bahaneyi bu krizle kullanılabilir hale getirmiştir.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Rusya ile Ukrayna arasındaki krizin sorumlusunun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin olduğunu söyleyerek askeri çözüm yolunun mümkün olmayacağını beyan etmesi Almanya-ABD ittifakının yeniden canlanabileceğini göstermektedir. Angela Merkel’in Berlin'de yapılan Almanya-Ukrayna Ekonomi Forumu'nda yaptığı açıklamada, G20 Zirvesi için gideceği Arjantin'de Putin ile yapacağı görüşmede konuyu gündeme getireceğini söylemesi, 24 Ukraynalı denizcinin derhal serbest bırakmasını istemesi, Ukrayna'nın Azak Denizi'ne erişimine izin verilmesi çağrısında bulunması Almanya’nın Rusya karşıtı cephede kendi rolünü üstlenmeye hazır olduğunun göstergeleri sayılabilir.
ABD, Rusya-Ukrayna krizini kullanarak Doğu Avrupa’da yeni üsler açar mı?
Rusya-Ukrayna arasındaki kriz iki ülkenin de savaş pozisyonu almasına neden oldu. Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko ülkenin kuzeyindeki Cherminiv'de tank birliklerini denetledi. Hatta Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko, NATO'ya Kırım açıklarındaki Azak Denizi'ne savaş gemileri yollama çağrısı yaptı. Poroşenko’nun krizin ardından Ukrayna'nın sınır bölgelerinde 30 günlük sıkıyönetim ilan etmesi de savaşa hazırız mesajı olarak algılanabilir.
Rusya'nın Kırım Yarımadası'na askeri yığınak yapmaya devam etmesi ve S-400 hava savunma sistemlerini arttırmayı planladığını duyurması da ABD’nin istediği bahaneleri bulması için yeterlidir. Rus güney askeri bölgesi sözcüsü Vadim Astafyev'in S-400'lerin Kırım'a yakında teslim edileceğini ve yılsonuna kadar kullanıma hazır olacaklarını duyurması ABD’nin Romanya, Ukrayna, Gürcistan, Polonya ve Baltık ülkelerine yeni askeri üsler ve yığınaklar yapması için yeterli bir sebep olacaktır.
Ayrıca Kırım’a S-400’lerin yerleştirilmesi Türkiye’nin Rusya’dan S-400’ler alması sonrası oluşan itirazları da artıracaktır. Çünkü AB ülkeleri ve NATO üyeleri Türkiye’ye Ukrayna krizi üzerinden baskı yaparak bu kararından vazgeçirmeye çalışacaklardır. Türkiye’nin S-400’leri almaktan çok büyük bir neden olmadan vazgeçeceğini düşünmüyorum. Fakat Rusya-Ukrayna krizi çok boyutlu sonuçları itibariyle Türkiye’ye de baskı yapmak için kullanılacaktır.
''Rusya'ya yeni yaptırımlar gelebilir''
ABD Başkanı Trump’ın Arjantin’deki toplantıda Putin ile yapılacak görüşmeleri iptal etmesi Ukrayna için yeni yaptırımlar uygulayacağına dair bir sinyal mı?
ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginlik nedeniyle Rusya Devlet Başkanı Vladmir Putin ile Arjantin'deki G20 zirvesi sırasında yapılması planlanan görüşmeyi iptal etti. Buna sebep olarak da alıkonulan Ukrayna gemileri ile askerlerinin serbest bırakılmamasını gösterdi. Bu iptalin sonuçları Trump yönetiminin Rusya’ya karşı yeni yaptırımları gündeme getireceğine işaret ediyor. Rusya’dan yapılan Batı’nın artık yaptırım uygulayacağı bir argümanı kalmadığına dair açıklama ise Batı’yı daha ağır ve can alıcı yaptırımlara itebilir.
ABD, bu fırsatı kaçırmayarak enerji üzerinden petrol ve doğal gaz alımını da yasaklama yoluna gidebilir. Rusya’ya uygulanacak yaptırımlar tıpkı İran’a uygulanan yaptırımlar gibi petrol ve doğal gaz alımının yasaklanması biçiminde olursa Rusya için ağır sonuçlar doğurabilir. Rusya’nın böyle bir ağır yaptırımla karşı karşıya kalması da bölgede sıcak çatışmaların fitilini ateşleyecektir.
Rusya, Suriye’ye yoğunlaşmışken ABD’nin Ukrayna üzerinden Rusya’yı zor duruma sokacak hamleleri ağırlık kazanmıştır. ABD’nin Suriye’de Rusya sebebiyle başarısız olduğuna inanması Ukrayna üzerinden yeni strateji üretmesine neden olmuştur. Rusya hiç beklemediği bir anda Ortodoksluk üzerinden bir krizle karşı karşıya kalmıştır. Fener Patrikhanesi'nin Ukrayna Ortodoks Kilisesine bağımsızlık vermesinde aslında ABD etkisinin de olduğunu gündeme getirmiştir. Rusya devlet kimliği içerisinde Ortodoksluğun önemli bir yeri vardır.
Fakat Ortodoksluk üzerinden oluşturulan bu yeni kimlik Ukrayna Kilisesinin ayrılması ve Rusya Kilisesi-Fener Patrikhanesi arasında yaşanan kriz, Rusya’yı Doğu Avrupa’da ve Balkanlarda dini bir çekişmenin içine çekmektedir. Bu stratejide Rusya Ortodoks Kilisesi sanki Avrupa’ya ait olmayan bir duruma düşürülmek istenmektedir. Ortodoks savaşı olarak adlandırılan bu yeni dönemde bir de Kerç Boğazı krizinin çıkması Rusya’yı Batı’da dost bulmakta zorlanan bir duruma sokabilir. Rusya’nın en önemli destekçilerinden Almanya’nın bile Rusya karşıtı cepheye destek vermesi gelinen durumun Rusya açısından artık çok daha riskli hale geldiğinin de bir belirtisidir.
"Türkiye, arabuluculuktan çok kendi milli politikasına yoğunlaşmalı''
Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan gerilimle Türkiye çok yakından ilgileniyor. Bu gerilim neden Türkiye'yi ilgilendiriyor. Türkiye'nin ara buluculuk girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye-Ukrayna gerilimi devam ederken Türkiye iki ülkeye de sağduyulu olmayı tavsiye ederek sorunların görüşme masasında çözülmesi gerektiğini iletti. Türkiye, 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı kendi topraklarına katmasını kabul etmeyerek Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü tanıyor olsa da hem Rusya hem de Ukrayna ile yakın ilişkilerini devam ettiren ender ülkelerdendir. Hatta sırf bu nedenle Türkiye’nin ara bulucu rolünü üstlenebileceği gündeme gelmişti. Fakat Türkiye’nin bu iki ülke arasında ara buluculuk rolü üstlenmesi kendi çıkarları açısından olumlu bir sonuç getirmez.
Türkiye, Karadeniz’de sınırı olan bir ülke olarak ara buluculuk yerine kendi milli politikalarına yoğunlaşmalıdır. Çünkü Rusya-Türkiye arasında son dönemde gelişen enerji temelli üst düzey ilişki enerji koridorunu korumak konusunda bazı yükümlülükler getirmektedir. Karadeniz’de olası bir sıcak çatışma ve istikrarsızlık TürkAkım projesini işlemez hale getirebilir. Türkiye, Kırım’ın Ukrayna’ya ait olduğunu kabul ettiğinden ara buluculuk yapması mümkün olmaz. Çünkü ara buluculukta Rusya’nın Kırım üzerindeki iddialarını tanımış pozisyonuna düşebilir.
Tarihte İngiltere ve Fransa, Osmanlı ve Rusya’yı savaştırarak her iki ülkeden de ekonomik, siyasi menfaatler elde etmişti. Şimdi de Ukrayna ve Rusya’yı birbirine düşürerek kendi menfaatleri ölçüsünde politikalar üretiyorlar. Hem Rusya hem de Ukrayna bu sorunları masa başında çözebilir. Eğer çözümsüzlükte iki ülke de ısrar ederse sonuçları hem Rusya için hem de Ukrayna için ağır olabilir.
Ukrayna Donanma Komutanı İgor Voresenko, Türkiye’den Montrö Sözleşmesi'ni uygulayarak boğazlarını Rus gemilerine kapatmasını istemişti. Bu talep Türkiye açısından kabul edilebilir mi?
Türkiye’nin her iki ülkeyle yakın ilişkisi bazen olağanüstü isteklerle karşı karşıya kalmasına da neden olmaktadır. Ukrayna Donanma Komutanı İgor Voresenko, Türkiye’den Montrö Sözleşmesini uygulayarak boğazlarını Rus gemilerine kapatması talebi, uygulanması mümkün olmasa da Ukrayna’dan bakınca bu talep Türkiye’den istenebilecek bir durum olarak gözükmektedir.
Türkiye, herhangi bir savaşta olmadığından, Ukrayna, NATO üyesi olmadığından, NATO, Rusya ile bir savaşta olmadığından zaten Montrö Sözleşmesi'nin uygulanması mümkün değildir. Fakat, ABD’nin Ukrayna üzerinden Rusya’yı kışkırtarak Ukrayna içlerine kadar müdahale edebilecek bir provokasyona girişmesi halinde AB ülkeleri ile NATO üyelerinin duruma müdahale için Rusya’ya savaş durumu ilan etmeleri de mümkün olabilir.
Rusya’nın Donbas ve Kırım’dan sonra Ukrayna içlerine kadar devam edecek bir müdahalede bulunmasını mümkün kılacak provokasyonlar, NATO’nun savaş kararı ile sonuçlanabilir. ABD’nin yapmak istediği de bu gibi duruyor. Şu an için böyle bir harekat planı uzak gibi gözükse de ABD’nin Rusya’yı engellemek adına böyle bir planı devreye sokması mümkündür.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.